ABC Kritik | Prof Dr. Coşkun Özdemir | Türkiye ne halde?

“Çatlasanız da patlasanız da AKM'yi yıkıyoruz işte” demişti. Nereden geliyor bu ses diye bakıyorum. Türkiye'nin Cumhurbaşkanı'nın o sesi devam ediyor; "Onların tankları, topları, uzaya giden füzeleri, teknolojileri varsa bizim de Allahımız var." Bununla onların Allah'ı yok  demek istiyor. 'Biz'in kapsamı nedir o da açık değil .Oysa Yaşar Nuri'nin kulakları çınlasın, Allah'la aldatmak onlarda da var. Amerikalıya ordunuz ne hakla Irak'ı işgal etti demiştim. Cevabı: “President Bush göklerden emir aldığını söyledi” demişlerdi. Aslında Erdoğan, bu sözleri ile İslam dünyasının perişanlığı ve geri kalmışlığının açıklamasını yapıyor.

Orhan Bursalı güzel anlatıyor bunu. Başkan devam ediyor. "Osmanlı 18 milyon km kare toprağa sahipti. 1919'da bile 5 milyon km kare idi. Sonra itibarsız bir Cumhuriyet ile 780 bin km kareye düştük. Cumhuriyet tarihi boyunca ortaya koydukları bir tane eser gösterin bana. Her şey bizim eserimiz. Mazimiz, ecdadımızla her türlü bağımızı yok ettiler. Milli değerlerimize, kültürümüze karşı çıktılar. Kendileri hiçbir şey yaratmadılar. Biz ise çökmüş, yok olmuş bir imparatorluk enkazı üzerinde kurulan genç Cumhuriyet'in büyük bir uygarlık hamlesi ile mucizevi şeyler gerçekleştirdiğine inanıyoruz. Demiryolları, içinde sanat kültür etkinlikleri olan bez fabrikaları, demir çelik, şeker fabrikaları, bankalar, çağdaş eğitim, kadınlara sağlanan haklar, Dil Tarih Kurumları; bunların  büyük eserler olduğuna inanıyoruz. Tüm dünya da genç Cumhuriyet'in yaptıklarını takdirle karşılanmıştır. Ama ne yapalım ki Cumhurbaşkanı'nın başka bir dünyası var. Fetih diyor, cihat da diyebilir gibi çünkü Allahın izni ile 3 kıtaya yedi düvele hükmedecek büyük ülkeyi er ya da geç kuracağız diyor.

Cihat İslamın tüm dünyaya egemen olması değil midir? Başkan, Cumhuriyet değerleri ile asla barışık değil. Nitekim sofrasındaki misafiri 'Yunan kazansaydı iyi olurdu, 10 Kasım'larda kenefe gidin' diyor. Erdoğan'ın bunlara itirazı yok. Onu hastane yatağında ziyaret ederek yakınlığını gösteriyor. Afrin kutlaması için coşku ile ona katılan sanatçı ve sporcuların da yok herhalde. Atanmış bir rektör öğretim üyelerinin sarık kullanmasını istiyor. Bir maarif müdürü kadınların yalnız sokağa çıkmasına razı değil. Bir tanesi, kadının başı açıksa sinirleri bozuluyor. Gaziantep'te çocuklarınızı okula göndermeyin cehennemde yanarsınız diye broşür dağıtılıyor. Diyanet İşleri Başkanı, nişanlıların el ele olmasını, sol elle yemek yenmesini günah buluyor. Müziğin her türlüsüne haram diyen profesörlerimiz var. Düğünde, belediye toplantısında haremlik selamlık manzaraları. Ülkenin güçlü Cumhurbaşkanı, birleşelim bir arada olalım diyor ama Atatürk  ve Cumhuriyet değerlerinden, bizim gibi onu benimseyenlerden, Gezi'yi, AKM'yi savunanlardan nefret ediyor. Onları hain gibi terörist gibi görüyor, hani 'telef olsalar', çıkıp gitseler memnun olacak. Emre Kongar, devlet halkı ile inatlaşamaz diyor. Zor bir dönemin içinden geçiyoruz. Türkiye'nin huzura, barışa kavuşması bu koşullarda zor görünüyor. Umutla beklediğimiz 24 Haziran seçimleri ve sonrasının neler getireceğini birlikte göreceğiz. Demiştim işte görüyoruz. Siyasal, kültürel sosyal krize bu defa ekonomik kriz eklendi. Denetim Amerika'ya bırakıldı. Gelecek çok 'parlak'! görünüyor.