Akreditasyon skandalı: Erdoğan'ın kollarını bünyemde hissettim

Işın Toymaz/ABC

G20 Zirvesi’ndeki akreditasyon skandalının yankıları devam ediyor.

Başta akrediteleri kabul edilen basın mensuplarından 32 kişinin arasındaki tek Türk gazeteci Adil Yiğit, hem Alman Hükümeti’nin hem de Türk Hükümeti temsilcilerinin basın özgürlüğü konusunda sınıfta kaldıklarına işaret etti. Almanya’nın Hamburg kentindeki Avrupa Postası gazetesinin yayıncısı Adil Yiğit, akreditasyonların Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın talebiyle iptal edildiği iddialarına bir an önce açıklık kazandırılmasını talep etti.

ABC’ye konuşan Yiğit söz konusu akreditasyon skandalı ile Başbakan Angela Merkel’in Almanya’daki Genel Seçimler öncesi için ise koltuğunu kaptırmasında etkili olacağını da söyledi. Aynı zamanda Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) üyesi de olan Adil Yiğit, sadece kendisinin değil, Almanya’daki gazeteci örgütlerinin, muhalefet partilerin ve Alman halkının Başbakan Angela Merkel’den konuya hızla netlik kazandırmasını beklediklerini de söyledi. Alman devlet televizyon kanalı ARD'nin gündeme taşıdığı akredite skandalında, Hamburg polisinin zirve sırasında yasaklı / sakıncalı gazetecilerin isimlerinin yer aldığı kara liste“de yer alan Adil Yiğit zirvede basın özgürlüğüne yönelik yaşadığı saldırıyı şöyle değerlendirdi:

“MERKEL’İN MASKESİ DÜŞTÜ“

“İnanın hala çok şaşkınım. Almanya habire ''Erdoğan’ın uzun kolları’ deyip duruyordu. Merkel ve çevresinin ağzından bu cümle düşmüyordu. İnanılır gibi değil, bizzat bünyemde hissettim kollarını. Erdoğan’ın gölgesinde G20 zirvesi sırasında gazetecilere biber gazı sıkıldı, basın mensupları polis şiddetine uğradı, gazetecilere yasak uygulandı. Erdoğan Almanya’ya kolunun altında MİT dosyası ile geldi. Bunca sene sonra kaderde Almanya topraklarında Türk politikalarını görmek de varmış. Merkel’in iki yüzlü olduğunu şimdi tam anlamıyla gördük. Zirvede maskesi düştü. ’Türkiye’de basın özgürlüğü yok’ diye habire haykırıp, burada 32 gazeteciye nasıl aynı tutumu izlersiniz. Demek ki tüm o kınamalar Eylül ayındaki seçimler için yatırımmış.

“ALMAN HALKI BU İŞİN PEŞİNİ BIRAKMAZ“

İşin ilginç olanı Recep Tayyip Erdoğan başbakanken 2 kere, Ahmet Davutoğlu başbakanken de 2 kere toplantılarına akredite oldum ve takip ettim. G20 zirvesi öncesinde Aralık ayında 57 ülkenin Dışişleri Bakanlarının da katıldığı zirveye de akredite olmuştum. Herhangi bir suç işlemedim. Hamburg Türk Basın Birliği ve Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) olmak üzere 2 meslek örgütünün dışında hiçbir örgütün üyesi de değilim.

O zamandan bugüne ne değişti o zaman? Değişen ne? Yoksa Erdoğan’ın politikası mı buraya geldi. Habire Erdoğan deyip duruyorlar. Ama arka planda anlaşılan çok iyi anlaşıyorlar. Askeri, ekonomik alanlarda çıkar ilişkileri devam ediyor. Mit’in Alman istihbaratı ile ilişkileri devam ediyor. Şov yapıyorlar. Alman devlet politikasının sorgulanması gerekiyor. Ancak Almanya’da demokrasi kültürünün var olduğuna inanıyorum. Hitler faşizmini yaşamış Almanya’nın halkı ve basını bunun peşini bırakmaz. Eğer bırakırlarsa o zaman derin devlet var demektir.

“MEĞER AKTİVİSTMİŞİM, YENİ ÖĞRENDİM“

20 yıldır gazetecilik yapıyorum, ilk kez başıma böyle birşey geldi. Yayıncısı olduğum Avrupa Postası’nda ''Erdoğan Fidan’la birlikte geldi’ manşetini atmıştım. Bunu duyuran tek gazete de bizdik. Çünkü Albayrak ve Fidan’ın da beraberinde geldiğini bir gün önce Atlantic Oteli’ndeki buluşmada görmüştüm. Orada Türkiye’den gelen sarayın gazetecilerinin dışında Almanya’da görev yapan tek Türk gazeteci olarak bir de ben vardım. Sarayın gazetecileri içeriye alınırken, biz dışarıda kaldık. Bir de Welt Spiegel’den bir Alman kameraman arkadaş da vardı. O akşam çok resim aldım. Korumalarından, heyetten, Albayrak’tan ve Fidan’dan, Kalın’dan. Orada göze battım. Bir Alman meslektaşım tüm bu olayların ardından bana Federal Kriminal Dairesi’nin (BKA) hakkımda aktivist bilgisini verdiğini söyledi. Böylece sakıncalı bir gazeteci, aktivist bir basın mensubu olduğumu da öğrenmiş oldum. Sakıncalı bir gazeteciymişiz meğer. Çok yazık Türkiye’de kullanılan baskıcı ağızın aynınısın Almanya’da da olduğunu hep beraber görmüş olduk. Hepimiz buna tanıklık ettik. Türkiye’de terörist deniyor burada yumuşatarak aktivist deniyor.“

ALMAN GAZETECİLER MAHKEMEYE GİDECEK

Diğer taraftan Adil Yiğit’inde üyesi olduğu Avrupa Türk Gazeteciler Birliği ATGB’den de yapılan açıklamada basın özgürlüğüne saldırıların ve gazetecilere yönelik polis şiddeti ve akredite yasaklarının Almanya’nın demokratik ve özgürlükçü değerleriyle uyuşmadığı, MİT -Alman İstihbaratı işbirliği şüphelerinin en kısa zamanda aydınlığa kavuşturulması gerektiği vurgulandı. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü sözcüsü Michael Rediske de söz konusu “kara liste“nin çoğaltılmasının kişisel verileri koruma yasasına aykırı olduğuna işaret ederken, Hür Demokrat Parti (FDP) Başkan Yardımcısı Wolfgang Kubicki ise MİT müdahalesi suçlamalarının incelenmesi için Meclis’te komisyon kurulmasını talep etti. Birlik’90 / Yeşiller Eşbaşkanı Cem Özdemir de konuya ilişkin yaptığı açıklamada şüphelerin doğru çıkması durumunda bunun birinci derecede skandal olacağını kaydetti. Alman Gazeteciler Birliği de basın mensuplarının akreditasyonlarının iptal edilmesine ilişkin mahkemeye başvuracaklarını ve toplu dava açacaklarını bildirdi.