Aytunç Erkin yazdı: Teğmen Çelebi

2000 yılında Askeri Liseyi birincilikle bitiren, 2003 yılında Kara Harp Okulu'nda eğitim ve öğretim hayatına başlayan ve 2007 yılında okul dördüncüsü olan Teğmen Mehmet Ali Çelebi gözaltına alınır. 20 Eylül'de de ilk muvazzaf subay olarak tutuklanır. Ergenekon iddianamesinin sanık listesi bölümünde, “Silahlı Terör Örgütü Yönetme, Hukuka Aykırı Olarak Kişiler Verileri Kaydetmek”le suçlanır. Örgüt üyeliği ve örgüt adına Hizbut-Tahrir örgütü içine sızarak faaliyetlerde bulunduğu iddiasıyla yargılanan Çelebi, telefon rehberine FETÖ'nün sehven ekleme yaptığı bir isim. 20 Mayıs 2011'de tahliye edilir.

Biraz bekledim…

Teğmen Çelebi olayına serinkanlı yaklaştım, anlamaya çalıştım. Muhalefeti eleştirdiği konular üzerinden zaman zaman yazılar kaleme aldım, PKK/YPG, Fetullah, NATO konusunda sert eleştiriler de yaptım ki yapmaya da devam edeceğim.

Ancak… Olmadı Teğmen Çelebi! “Cumhur, bu konuda daha tutarlı” paylaşımı, muhalefete yaptığın eleştirilerin hepsini aldı götürdü bunu bil! Kimse sana “Neden Altılı Masa'yı eleştirdin?” diye hesap sormadı! 20 soruna cevap aramandan dolayı da kimse sana tepki göstermedi! (Muharrem İnce, Ümit Özdağ bunu açıktan yapıyor. Hatta CHP içinde de İYİ Parti'de de bunlar konuşuluyor.)

Aytunç Erkin yazdı: CIA “uzmanı” yalan söyledi

Dostum Teğmen Çelebi…

Oturup yemek yemedik, kahve-çay içmedik veya uzun saatler konuşmadık ama tabiiki dostumsun. Yaptığın savunman dostluğumuzun kilometre taşıdır. Yazdığın kitap hâlâ başucumda bil! Unuttuğun bir şey var: Sen sembolsün!

2007'de başlayan karanlık yıllarda Silivri'deki duruşunla, savunmanla sembolsün!

Dedin ki o gün:

“… Türk Milleti adına karar veren heyetinizden Nutuk'u suç sayan bu iddianameyi tarihin çöplüğüne atmanızı talep ediyorum.

“… Ben, Teğmen Çelebi; 15 Mayıs 1919'da İzmir'i hiç direnmeden Yunanlılara teslim eden, bir Yunan teğmeninden tokat yiyen, eline ucuna beyaz mendil bağlanmış bir sopa ile kışladan çıkıp esir kafilesinin başında yürümekten utanmayan Ali Nadir Paşa'ların ve türevlerinin değil, direnen, savaşan Mustafa Kemal'lerin emrindeyim. Bana omzumdaki metalleri idare edecek şahıslar değil, ruhuma dokunacak komutanlar gerekir.”

Sembollerin bunu yapma hakkı yoktur!

2009 yılında Hasdal Özel Tip Askeri Cezaevi'ne atılan askerlerin çekildiği fotoğraf. Teğmen Mehmet Ali Çelebi, Ahmet Zeki Üçok gibi isimlerin yanı sıra kumpas davaları nedeniyle intihar eden Ali Tatar da bulunuyor.

Bugüne bakarak tarih okuması

Teğmen Çelebi'nin unuttuğu şu: Tarihi sadece birilerinin bugün nerede durdukları üzerinden okuyanlar, ideolojilerini siyasete esir ederler. (Tersten okursak CHP'nin de ideolojisinden koptuğu yönünde eleştirileri tartışabiliriz.) “Neden-sonuç” ilişkisi üzerine bir ekonomi-politik çıkarım yapmazsan hataya düşersin. Bir de iddialı bir siyasi figürsen hiç olmaz.

Örneğin…

Cumhuriyet Gazetesi yazarı Zülal Kalkandelen “İkinci Cumhuriyetçiliğin Temelleri (Kırmızı Kedi Yayınevi) kitabında “Liberallerin Özal'a desteği ve 24 Ocak Kararları” başlıklı bölümde şu tespitleri yaptı:

Aytunç Erkin yazdı: “Mahalle” kavgaları

“… Bugün ‘liberal sol' diye anılan grubun dinci sağa desteği, elbette ilk kez AKP ile gündeme gelmedi. Bu sapma, 1980'lerde tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmıştı. 1960'larda Cumhuriyet devriminin önemini dile getiren Çetin Altan, sosyalizm ile vedalaşıp 20 yıl sonra ‘En büyük liberal sizsiniz' diyerek Turgut Özal'a övgüler düzüyordu. Yıllar geçtikçe neoliberalizme verdiği desteği o kadar ileri bir aşamaya vardırmıştı ki, 8 Temmuz 2001'de tarihli Sabah Gazetesi'ndeki yazısında açıkça kapitalizmi savunmuştu: (İşçi sınıfı artık ilerici bir sınıf değil. Türkiye'de değişimin bayrağına TÜSİAD sahip çıkmaya çalışıyor.)…”

Yazar Zülal Kalkandelen'in yaptığı okuma belirleyici. Bugün saflaşma, 1950'lerden bu yana inşa edilen “devletle” buna karşı bağımsızlıkçı çizgiyi savunanlar arasında. Bugün iktidar bloğunun, muhalefet bloğundan daha tutarlı olduğunu iddia etmek, “neden-sonuç” ilişkisinden kopmayı da beraberinde getirir.

“Cumhur daha tutarlı” dedin…

Fetullahla yani NATO'culukla, PKK-YPG çizigisiyle yani NATO'culukla mücadele, ekonomide kamuculuk üzerinden tartışma yapmak, hepsi doğru. Eleştirmek de! 15 Temmuz 2016'dan sonra yaşanan değişimleri, CHP içindeki savrulmaları tartışmak ve uyarmak da önemli. Ancak… İktidarın neden olduğu ve bugün sonuçlarını yaşadığımız süreci unutarak “Cumhur daha tutarlı” demek sembollerin görevi değil! Teğmen Çelebi'nin unuttuğu da -altını çiziyorum- sembol olduğu gerçeği.

Gazeteci değişebilir (omurga baki kalarak), siyasette de çizgiler zaman zaman farklılaşır ama semboller bu hataya düşemez! Düşmemeli de…

Silivri'de “Nutuk” demen ne kadar doğruysa, cezaevinden çıktığında Nutuk üzerinden ekonomi-politik hat çizmediğin için yaşadığın savrulma o kadar yanlış. Belirleyici olanın Altı Ok olduğunu unutursan, AKP'nin “Altı Ok savunucusu” olduğuna inanırsın. Oysa… Eleştirdiğin CHP'ye oy veren kitle Silivri önünde “Atatürk” diye haykırdı ve bunun sorumlusunu biliyordu. Sorumluluğun sadece CHP yönetimi değildi Teğmen Çelebi. Sorumluluğun öncelikle senin için ağlayan, biber gazı yiyenler için olmalıydı.

SONUÇ: Neden sana bu kadar tepki olduğunu anlamaya çalış! Medyada yaşadığın lince bakma, onlar ideoloji tartışmıyor. Anlamaya çalış o duygusal kırılmayı, Berkin Elvan'ı… Bir daha söylüyorum: Teğmen Çelebi, sen üçüncü yolu savunduğun için eleştirilmedin.