CHP Kurultayı'nın ardından (I)

CHP Kurultayı'nın ardından (I)

CHP Kurultayı'nın ardından (I) Ömer Faruk EminağaoğluSiyasi partiler, demokrasinin vazgeçilmeziSiyasi partilerin (partilerin) varlığı için demokrasi, demokrasinin varlığı için de partilerin varlığı gerekiyor.Halkın kendi kendini yönetmesi ancak böyle söz...

Ömer Faruk Eminağaoğlu

Siyasi partiler, demokrasinin vazgeçilmezi

Siyasi partilerin (partilerin) varlığı için demokrasi, demokrasinin varlığı için de partilerin varlığı gerekiyor.

Halkın kendi kendini yönetmesi ancak böyle söz konusu olabiliyor.

Partiler yoluyla demokrasinin gerçek anlamda yaşanabilmesi için, sadece partilerin varlığı yeterli olmayıp, partilerde de gerçek anlamda parti içi demokrasinin varlığı gerekiyor.

Demokratik bir sistemde parti içi demokrasi her yönüyle güvence altına alınmıyorsa, bu durum parti içi demokrasinin olmadığı partilere yol açıyor.

Partilerde parti içi demokrasi olmayınca da, böyle partiler yoluyla yaşanan da “demokrasi'' değil sadece “çok partili'' bir yaşam oluyor.

İşte ülkemizin durumu…

Parti içi demokrasinin olmadığı partiler, demokrasinin yaşanması yerine, fikri temelde örgütlü bir toplumu yaşatmak yerine, kendi içinden tek adamın siyaset sahnesine çıkmasına, lider sultasına yol açıyor.

Böyle partiler, sahneye çıkardığı tek adamı da olabildiği sürece kendi başında tutuyor.

Böyle partilerle de sağlanan değil, ortadan kaldırılan demokrasi oluyor…

Yine böyle partiler önce kendi başında tuttuğu bu tek adamı, daha sonra ülkenin başında tutmanın yollarını arıyor ve bunun için çabalıyor.

Böyle partiler sorgulayan değil, güdülen bir taban yaratıyor…

İşte AKP’nin durumu…

***

Siyasi partiler, tek adamlık ve genel seçimlerde baraj kuralı

Genel seçimlerdeki  %10 baraj kuralı, 12 Eylül dönemi mevzuat ve anlayışının sonucu olup, bu anlayışın terkedilmemesi nedeniyle hala daha geçerliliğini sürdürüyor.

Bu kural hem eksik temsile yol açıyor, hem de güçlü olan partiyi, hak etmediği biçimde güçlü kılıyor.

AKP’de, işte böyle bir irade ve anlayışın sonucu olarak iktidarını yürütüyor.

Partiler, demokrasi için, tek adamlığı ortadan kaldırmak için faaliyette bulunuyor.

12 Eylül döneminden kalan ve hala o dönemin anlayışını taşıyan Siyasi Partiler Yasası(SPY), parti içi demokrasinin yeterli düzeyde olmadığı partilere, bu durum ise kuşkusuz partilerde tek adamlığa, lider sultasına yol açıyor.

Baktığımızda partilerin, kendi tüzükleri ve uygulamaları yoluyla yasaların engel olmadığı birçok konudaki sorunları aşarak, parti içi demokrasiyi daha etkin kılmak yerine, bu konuda kendi içlerinde atabilecekleri gerekli adımları atmaktan genelde uzak durdukları, hatta aksi yönde adımlar bile attıkları görülüyor.

Partiler, örgütlü, katılımcı ve etkin bir mücadele için, tek adamlığa yol açmamak için varken, bugün bu varlık nedenlerini koruyan veya yeterince yerine getiren ne kadar parti bulunuyor…

Bakıldığında bugün AKP’nin yegane amacının, kendi tek adamını yani Erdoğan’ı yerinde tutmak olmadığını kim söyleyebiliyor...

AKP adı altında örgütlenmek, bu yapının ulaştığı taban için, gerçekten örgütlü bir topluma mı yoksa güdülen bir yapılanmaya mı yol açıyor…

Her partide, parti içi iktidarı besleyen ve de bu yapıyı denetimsiz kılan kural ve uygulamalar, parti içi demokrasinin, katılımcı demokrasinin o partilerdeki düzeyini, ayrıca belli dönemlerde o partilerin ne için, kimler için var olduğunu da ortaya koyuyor…

***

Siyasi parti genel başkanlığı ve genel başkan seçimlerinde baraj kuralı

SPY, 12 Eylül döneminden kalmış olup, hala daha o anlayışı da taşıyor.

Parti içi demokrasiyi öteleyen bu yasada, genel başkan adaylığı konusunda bir baraj kuralı yer almıyor.

Cumhuriyet Halk Partisi’nde (CHP), 2012’de yapılan Tüzük değişikliğinden bu yana, genel başkan adaylığı için, imzaların Divan önünde alınma kuralı kaldırılarak, Kurultay delege tam sayısının en az %10’unun imzasının bir şekilde alınması ve teslimi gerekiyor.

2003’te getirilen, her delegenin bir aday için imza verebileceği kuralı ise hala daha korunuyor.

Genel başkan adaylığı konusunda MHP Tüzüğünde 40 delege imzası kuralı yer alıyor.

HDP Tüzüğünde imza konusunda bir sayı veya oran kuralı bulunmayıp, 2014’teki yasa değişikliği sonrasında, HDP’de eş genel başkanlık uygulanıyor.

Kurulduğunda AKP Tüzüğünde imza kuralı bulunmazken 2006’dan bu yana ise, noter veya divan huzurunda atmak koşulu ile %20 delege imza kuralı yer alıyor.

2017 Anayasa değişikliği ile Cumhurbaşkanının partili olabilmesinin önü açılmakla AKP’de Erdoğan Parti genel başkanı da seçilmiş olup, Erdoğan milletvekili olamadığı için Binali Yıldırım TBMM Grup Başkanı seçilmekle, böylece AKP’de de Parti teşkilatı ve TBMM örgütü yönünden iki ayrı başkan, “fiilen'' eş başkanlık durumu uygulanıyor.

İYİ Parti Tüzüğünde de %20 delege imza kuralı bulunuyor.

12 Eylül döneminden kalan yürürlükteki SPY’nda da, 12 Eylül öncesindeki SPY’nda da, genel başkan adaylığı için bir baraj kuralı yer almıyor.

12 Eylül öncesi CHP Tüzüğünde bu konuda yine bir baraj kuralı bulunmuyor.

12 Eylül sonrasında kurulan ANAP ve de Halkçı Parti Tüzüklerinde de yine bu konuda bir imza kuralı yer almıyor.

12 Eylül sonrası SHP’de bu konuda %5’lik (yirmide birlik) imza kuralı bulunuyor.

12 Eylül sonrasında, 1992 yılında açılan CHP’nin Tüzüğüne, %5 delege imza kuralı konuluyor.

2003 yılında CHP Tüzüğünde yapılan değişiklikle, her delegenin bir adaya imza vermesi kuralı getirilerek, bu oran da %20’ye çıkartılıyor.

CHP Tüzüğünde 2012 yılında yapılan değişiklik ile imza oranı %10 a indiriliyor ve her delegenin Divan önünde imza verme kuralı kaldırılıyor, tek adaya imza verme durumu yine korunuyor ve böyle olunca yine sonuca etkili bir durum ortaya çıkmıyor.

Yapılan bu değişiklik, 12 Eylülün siyaset üzerine bıraktığı anlayışı ortadan kaldıran bir sonuç yaratmıyor.

CHP Tüzüğünde halen yer alan genel başkan adaylığı konusundaki düzenleme, genel başkanlık seçimlerinde eşit yarış ilkesinin içini boşaltarak, mevcut genel başkanı daha da güçlü kılıyor.

Hele bir de genel merkezin etkisi altında blok listeler üzerinden il kongreleri yürütülüyor ise, ne kadar çözülme yaşanırsa yaşansın, Kurultay’da mevcut genel başkan adeta rakipsiz kalıyor.

Genel seçimlerdeki %10 baraj kuralı, kuşkusuz eşit yarış kurallarına aykırılık yaratıyor.

Güçlü olanı, daha da güçlü kılıyor.

12 Eylülcülerin, 12 Eylül darbesinin bir gerekçesi olarak, “güçlü yönetim ve yönetimde istikrarın gerekliliğine'' özellikle vurgu yaptıkları hatırlanırsa,  bu kuralı getirmelerinin bir gerekçesini de bu durum oluşturuyor.

% 10 baraj kuralı, yarattığı eksik ve aşkın temsil yönleri nedeniyle kuşkusuz, çoğulcu, tam ve eksiksiz bir demokrasiye aykırı sonuçlar ortaya çıkarıyor.

Partilerin tüzükleri yoluyla parti içinde genel başkanlık için baraj kuralı öngörmeleri ve bu oranında ayrıca yüksekliği, yine aynı şekilde parti içi demokrasiyi zedeleyici sonuçlara yol açıyor.

Partilerde mevcut genel başkanın durumunu kural olarak pekiştiriyor.

Nasıl ki 12 Eylülden kalan genel seçimlerdeki %10 baraj kuralı güçlüyü daha da güçlü kılıyor, benzer bir kuralı partilerin kendileri için Tüzükleri ile getirmeleri de, parti örgütleri ve bu yolla da delegeler üzerinde etkin olan kişinin ki, bu kişi kural olarak ta mevcut genel başkan olmaktadır, aynı şekilde genel başkanlık seçimlerindeki gücünü artırıyor.

Parti içinde böyle bir baraj ve bu barajın da yüksekliği, eşit olmayan koşullarda bir seçim yarışını ortaya çıkarıyor.

Böyle bir seçim yarışı, bazı partililerin parti içi seçilme hakkını kısıtlıyor, bazı partililerin parti içi seçilme hakkını da kağıt üzerinde bırakabiliyor, ortadan kaldırabiliyor.

Lider sultasının olduğu, liderin, tek adam egemenliğin öne çıktığı partilerde, partinin ilke ve değerleri değil, tek adamın, liderin kendisi ve bakışı öne çıkıyor.

Partinin ilke ve değerleri, ancak kadro partilerinde öne çıkıyor.

Mevcut SPY’nın partilerde güçlü yönetim anlayışını etkin kılması karşısında, genel olarak partiler genel başkana göre biçimleniyor.

Bu bağlamda TBMM’deki partilerden ister AKP’ye, ister MHP’ye, ister CHP’ye bakılsın sonucun bir birine yakın olduğu, farklı olmadığı görülüyor.

Genel başkanın kim olduğuna göre partinin yol haritası değişiyor, o nedenle genel başkanın kim olacağı konusu en çok önemsenen konuların başında geliyor.

CHP’de mevcut genel başkan, yedi yıldan bu yana daha çok demokrasi derken, genel duruma bakınca tüzük değişiklikleri ve uygulamalarla bu durumun yedi yıl öncesinden de geriye gittiği görülüyor.

Yine CHP’de, ilke ve değer diyerek genel başkanlık seçimleri nedeniyle veya yönetime eleştirileri ile öne çıkan bir çok kişi ise, yönetimdeki mevcut yapının ifade etmekte eksik kaldığı Parti Programı ile ilgili bir çok konuyu, süreçte dile bile getirmekten uzak durarak, sadece o gitsin ben geleyim veya sadece mevcut yönetimi eleştirmenin ötesine geçmedikleri gibi haklı eleştirilere muhatap olacak durumlara yol açabiliyor.

İlettiğim, dile getirdiğim ve böylece bizzat yaşadığım veya doğrudan tanık olduğum bir çok konuda ilgililerin yanıtsız kalmaları veya sadece karşı eleştirileri de  yine bu durumu doğruluyor.

İlke ve değer denildiğinde örneğin bu konuda HDP’de ise, şimdiye kadar ki süreçte görülen, genel başkanlık konusunda aday çekişmesi yerine, partinin kendi ilke ve değerlerini ifade edebilme durumunun öne çıkarıldığı, kişinin ön planda tutulmadığı ve tek belirleyici duruma sokulmadığını herkes görüyor.

Bazı yönlerden haklı eleştirilerin konusu edilen HDP’nin, bu yönüyle diğer siyasi partilere örnek olması gerekiyor.

***

Partiler, demokrasi ve parti içi demokrasi, blok listeler

Demokrasi için var olan partilerin, eksiksiz bir demokrasi için öncelikle, yasadan kaynaklanmayan, doğrudan kendi tüzüklerinden kaynaklanan parti içi demokrasiye aykırı kural ve uygulamaları terk etmeleri gerekiyor.

Böylece demokrasiye bağlılıklarını ve bu bağlılıklarının düzeyini açıkça tabanlarına halka göstermeleri gerekiyor.

Parti içi demokrasi gelişir ve bu durum parti içinde etkin biçimde de yaşanırsa, her partinin örgütü kendi tabanıyla ve yine partinin örgütü ve tabanı da, halkla iç içe olabiliyor.

İşte ancak böyle partiler yoluyla demokrasi daha etkin ve eksiksiz biçimde yaşanabiliyor.

Varlık nedenleri demokrasi olan partilerin bu ortak paydada kaçınılmaz biçimde buluşmaları ve varlık nedenleri gereğince hareket edip, siyaset ve demokrasiyi öncelikle 12 Eylül gölgesinden çıkaracak yasal değişiklikleri gündemlerine almaları gerekiyor.

Bu yasal değişiklikleri gerçekleştirmeye koyularak, demokrasi için var olan partilerin demokrasi yolunda yürümesi gerekiyor.

Sorunların demokrasi yoluyla aşılması için bu değişiklikler yaşamsal derecede önem taşıyor.

Bu konudaki adımların şimdiye kadar etkin biçimde atılmaması karşısında böyle geldi böyle de gider denilmemesi gerekiyor.

Bu konunun gündemden hiç düşülmemesi, somut adımlardan uzak durulmaması gerekiyor.

Bugüne kadar bu konuda atılması gereken adımların atılmaması, yaşanılan sorunların artmasına yol açıyor.

On beş yıl önce Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Siyasi Partiler Bölüm sorumlusu iken, parti içi demokrasi için CHP dahil partilerde yaşanan sorunlardan başımı kaldıramadığım ve yaptığım işlemleri hatırladığımda, o tarihten bu yana yasal bir değişikliğe gidilmediği, bu konudaki sorunların yine devam ettiği açıkça görülüyor.

Hatta bu süre içinde partilerde sorunları çözme yolundaki iradenin öne çıkmaması, bu konudaki sorunların katlanmasına da yol açmış bulunuyor.

Siyasi parti üyesi olduğum tarihten bu yana da bu alandaki sorunlar yine katlanarak sürüyor, bu sorunların bir kısmı bizzat benim de önüme çıkıyor.

Bir bölümüne yaşayarak ta tanık olduğum bu sorunlar, partilerin, etkin biçimde örgüt ve tabanlarıyla, bu nedenle de halkla demokratik olanaklarla kucaklaşmalarını engelliyor.

Partiler kural olarak ya biat kültürünün yaşandığı ya da kendi ideoloji ve programlarını yeterince öne çıkarmayan, yönetim kadrolarını orada tutmaya yönelen örgütlenmeler durumuna sürükleniyor.

Partilerin daha güçlü örgütlenmeler ve daha dinamik yapılara sahip olabilmesi için, yönetimlerin kendi örgütleriyle, örgütlerinin tabanlarıyla, tabanlarının da halkla iç içe olmaları ayrıca partilerin demokratik kitle örgütleri ile daha sıkı ilişki içinde bulunmaları gerekiyor.

Biat kültürünün yaşandığı partilerde her türlü kongreler, sadece biçimsel koşulların yerine getirilmesi amacıyla gerçekleştiriliyor.

Parti içi demokrasi için, her türlü kongrenin çok adaylı ve çarşaf listeler şeklinde gerçekleşmesi gerekiyor.

Mevcut yönetimlerin, yönetim gücü gözetildiğinde (çarşaf liste içinden kimlerin seçilmesi gerektiği anlamına gelen, yönetim gücü nedeniyle eşit yarış koşullarına aykırılık ta yaratmakla) bir anahtar liste dağıtımı yoluna da gitmemesi gerekiyor.

Birçok parti kongreleri gibi CHP kongrelerine ve özellikle son Kurultay için esas alınan il ve ilçe kongrelerine bakınca ise, çok adaylı yarışın varlığı öne çıkarılarak, parti genel merkez yönetimlerince parti içi demokrasi yönünden, bu durumun yeterli olduğu ifade ediliyor.

Oysa genel merkezdeki yöneticilerin söyleminin aksine, sadece örgüt kademe başkan adaylığında çok adaylı yarışın varlığı, parti içi demokrasinin varlığı anlamına gelmiyor.

CHP Tüzüğü, kongre ve Kurultaylarda, kural olarak çarşaf listenin varlığını öngörüyor.

Tüzükteki düzenlemeye göre, bir önerge verilir ve kabul edilirse, ancak o zaman blok liste ile seçim gerçekleşebiliyor.

Çarşaf liste, parti organları ve delegelik konusunda, her üyenin aday olabildiği, kim ne kadar oy alırsa ona göre kazananların listelenip belirlendiği listeler olduğu için, parti içi demokrasiyi ve çok sesliliği yansıtıyor.

Blok listeler, kongre ve Kurultaylarda başkan adaylığı yarışındaki kişinin uygun bulduğu ve oluşturduğu, başkanlığı kazanan kişinin listesinin de blok olarak kazanmış sayıldığı listeler olduğu için, parti içi demokrasiye uygun düşmüyor ve tek sesliliği yansıtıyor.

Son Kurultay öncesi yapılan il ve ilçe kongrelerinde başkanlık seçimleri çok adaylı yarışlar biçiminde karşımıza çıkıyor.

Bu kongrelerde verilen önergelerle çok yaygın biçimde blok liste uygulaması ile seçimlerin gerçekleştirildiği biliniyor.

İstisna olan blok liste uygulaması, adeta kural halinde uygulama alanı buluyor.

Blok listelerin yaygın uygulama alanı bulması nedeniyle, il ve ilçe örgütlerinde seçimi kazanan örgüt başkanın desteklediği listenin, olduğu gibi yönetimde yer alması karşısında, çok adaylı başkanlık yarışı ortaya çıksa da, sonuçta örgüt yapılanmasında çok seslilik değil, tek sesliliğin oluştuğu açıkça görülüyor.

Bu durum, seçimi kaybeden adayın desteklediği liste ve o listeye destek olan tabanla, parti içinde bütünleşme ve dayanışma sorunlarına yol açıyor.

Başkan adayları yanında yer almayıp, düşüncesini yönetimlere girerek yönetime yansıtmak isteyenlerin blok liste dışında kalmak nedeniyle yönetimden dışlanmalarına, hatta parti ve örgütle aralarına yerine göre mesafe girebilmesine yol açabiliyor veya böyle bir olasılığı her zaman canlı tutuyor.

Parti içi çoğulculuğun istenilen düzeyde yaşanılamamasına yol açıyor.

Ne denilirse denilsin, örgütlerin tep tipleştirilmesine neden oluyor.

Tek tipleştirilen örgütler de, kural olarak bu nitelikleriyle Kurultay’a taşınıyor.

Böyle bir Kurultay takvimi karşısında da, Kurultayın sonucuna genel olarak sınırlı sayıdaki örgütler belirleyici oluyor.

Kurultaylardan blok liste uygulamalarına uygun sonuçların çıkması, parti içi demokrasiyi ve çoğulculuğu yansıtmayan, eşit ve serbest seçim ortamına uygun olmayan, gücün iradesini yansıtan sonuçlara geçerlilik tanınması anlamına geliyor.

Blok listelerle ilgili işleyiş genelde geçmişten beri böyle olunca, ne yapılırsa yapılsın, her örgütün olduğu yerde, o örgüt içinde aday olarak ortaya çıkanlar etrafında kendini ifade eden partililer arasında da, blok listelerin yarattığı tek sesli oluşumlar nedeniyle tam anlamda kaynaşmalar değil, ister istemez ayrışmalar yaşanıyor.

Biat kültürünün olduğu partilerde biat nedeniyle böyle ayrışmalar ortaya çıkmıyor.

Biat kültürünün olmadığı partilerde, blok liste gibi durumlar, genel merkezden yönlendirme gibi durumlar, parti içi kaynaşma, birlik ve beraberliği, çoğulculuk ve çok sesliliğin etkin biçimde yaşanmasının önüne geçiyor.

Parti içi birlik, beraberlik ve kaynaşma istenilen düzeyde olmayınca da, parti her yerde kendisinden beklenen, tabanının ve halkın beklentisini karşılayan etkin biçimde duruşu ister istemez sergileyemiyor, buna göre eylem ortaya koyamıyor, eylemlerini sürdürülebilir kılamıyor, her yerde aynı söylemle halkın içinde olamıyor.

Parti tabanının her yerde kenetlenmesinde ve birlik içinde eylem ortaya koymasında sorunlar bile yaşanabiliyor.

Parti tabanının, her yerde bütünlük içinde hareket etme ortamı yok edilince, parti örgüt ve tabanıyla, ister istemez her koldan halkın içinde olunamıyor.

Böyle olunca, halkın harekete geçirilmesinde beklentilere uygun etkin bir irade söz konusu olamıyor.

Parti içi seçimlerdeki blok liste uygulamaları, seçimlerde yönetimi elde etme amacını öne çıkarıyor.

Parti tabanı, doğal olarak parti programı etrafında kenetlense, bu nedenle bir araya gelse bile, blok liste uygulamasının yarattığı sonuçlar dayanışma ruhunun özünü zedeliyor.

Blok listeler, gücü elde etmeyi, gücü yönetimde tek başına kullanmayı, yönetimde tek sesliliği ister istemez olabildiğince öne çekiyor.

İstisna olarak öngörülen ancak uygulamada kurallaşan blok liste uygulamasının bir an önce terkedilmesi gerekiyor.

Parti içi demokrasi, partide gerçek anlamda bütünleşmeyi, bu nedenle çok sesliliği, çoğulculuğu, bunu zedeleyen her türlü işlem ve uygulamanın terkedilmesini zorunlu kılıyor.

Örgütün etkin olabilmesi için, blok liste uygulamasının zaten korunmaması gerekiyor.

CHP’de son yapılan Kurultay sonuçlarında da blok liste izlerinin görülmediğini kimse söyleyemiyor.

Aksine Kurultay sonucu, doğrudan blok listelerin izlerini taşıyor.

Genel başkan adaylığı dışındaki oylamalarda yaşanan çözülme de bunu kanıtlıyor.

Böyle zeminde duran partiler ve bu anlayışla, demokratik zeminden yoksun AKP iktidarının, etkin denetlenememesi ortaya çıktığından, bu durum kuşkusuz AKP iktidarının devamına yol açıyor.

AKP’nin demokrasiyi bir tramvay gibi görmesi, demokrasi karşıtı ve laik Cumhuriyete aykırı eylemlerini, iktidar olanaklarıyla kararlılıkla artırarak sürdürmesi, Cumhuriyet ve niteliklerinin içini boşaltması, Anayasa’yı kağıt üzerinde bırakması nedeniyle, böyle bir iktidarın karşısında herkes muhalefetteki partilerden hele de ana muhalefet partisinden daha etkin bir irade sergilemesini bekliyor.

Bu Kurultayda yaşanılarak görülen, parti içi demokrasinin etkinliği değil, parti içi demokrasinin ötelendiği oluyor.

Parti içi demokrasi ötelenince, süreçte demokrasi mücadelesi verileceği, etkin bir irade sergileneceği söylemi inandırıcı olmuyor, herkesi kucaklayıcı da olamıyor.

Karşılaşılan sorunlarla hukuk ve demokrasi ile mücadele verileceğine göre, öncelikle partideki aykırı uygulamaların ivedilikle terkedilmesi gerekiyor.

Konuya, kazanan kaybeden kişiye göre değil, halk, taban, örgüt, kadro anlayışı ile yaklaşılması, buna göre yarınların nasıl kazanılacağının üzerinde durulması gerekiyor.

Bu Kurultay, bu durumu bir kez daha bize yaşatarak göstermiş oluyor.

"CHP Kurultayı'nın ardından (I)" haberi, 17 Şubat 2018 tarihinde yazılmıştır. 17 Şubat 2018 tarihinde de güncellenmiştir. ABC Kritik kategorisi altında bulunan CHP Kurultayı'nın ardından (I) haberi 2018 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. CHP Kurultayı'nın ardından (I) 2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. ABC Kritik konusunda 19 Nisan 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.

Hubbard Editör

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON HABERLER
  1. 16:41 Google Çalışanlarının İşten Çıkarılması: İsrail Anlaşması Protestosu ve İç Çatışmalar
  2. 16:37 AYM ifade özgürlüğü kararı verdi: Artık bildiri dağıtmak için izne gerek olmadığı belirtildi
  3. 16:36 Japonya'da Sağlık Çalışanları, Google Haritalar'daki Asılsız Yorumlar İçin Dava Açtı
  4. 16:32 Erdoğan'a Fenerbahçe iddiası: "Ben artık Fenerbahçeli değilim, milli takımı tutuyorum"
  5. 16:32 Galatasaray, Anahtar Oyuncularla Yeniden Anlaştı: İmza Töreni Coşkuyla Kutlandı!
  6. 16:28 Ortadoğu Gerilimi Altın Fiyatlarını Uçurdu: Uzmanlar Düşüş Bekliyor
  7. 16:22 Türk Takımlarının Avrupa Kupalarındaki Macerası Son Buldu
  8. 16:19 Bankacılık Sektöründe Mevduatlar Yükseliyor, Kredi Hacmi Artıyor
  9. 16:15 TÜİK Verileri: Türkiye'de Çocuk Nüfusu Azalıyor
  10. 16:10 Süper Lig'de Heyecan Dorukta: Konyaspor ile Alanyaspor Arasında Kritik Mücadele!
  11. 16:06 Ukrayna Futbolunda Devrim: Hakemler Yalan Makinesinden Geçecek!
  12. 16:01 Mesut Özil'den Arda Güler'e Destek: 'Sabırlı Olması Gerek'
  13. 15:57 Annenin Kulağından Çıkan Canlı Örümcek Sosyal Medyada viral oldu
  14. 15:52 Fatih Karagümrük: Stadyum Eksikliği Nedeniyle Ceza Almamız Adaletsiz!
  15. 15:46 Putin ve Aliyev, Stratejik Görüşme İçin Buluşuyor: Güney Kafkasya'da Yeni Dönem Başlıyor
  16. 15:39 Polonya'da Tutuklanan Adam, Rusya'nın Zelenski'ye Suikast Girişiminde Rol Almakla Suçlanıyor
  17. 15:21 TCMB'nin Haftalık Verilerine Göre Rezervler Artıyor: Dövizde Gerileme, Altında Yükseliş
  18. 15:16 İran Ordusu Komutanı: İsfahan'daki Patlama Şüpheli Hava Cisminin Tespiti Sonucu Gerçekleşti
  19. 15:12 Capri Adası'nda Feribot Çarpışması: En Az 29 Yaralı
  20. 15:07 TCMB Nisan Toplantısında Faizde Değişiklik Beklenmiyor: Deutsche Bank Raporu
ABC Kritik Haberleri