Prof. Dr. Sait Yılmaz
Prof. Dr. Sait Yılmaz - Yazar

COVİD-19 ve istihbarat distopyası...

Şimdi artık geleceğin bir parçası..

Modern dünyanın sonu gelmekte, onun temel birimleri olan devlet, Kapitalizm, dinler ve sosyal düzen derin kriz içindedir. Alternatif gelecek, artık şimdinin bir parçası oldu. Geleceği örmeğe başladık bile ama geleceğin ütopyasını kimin yazacağı belli değil. Ama ütopyacılar geleceğin değil, günümüzün sorunlarına odaklanmışlardır. Günümüzün sorunlarından hareketle yarattıkları dünyada ‘ideal’ olanı tasarlıyorlar. İçinde yaşadığımız dünya tam anlamı ile distopik bir ortamdır. Beklenecek bir ütopyanın kalmadığı yerde, bundan sonrası hep distopyadır. Bu yüzden, Modern dünyanın olumsuzluklarından arınmak ve geleceği yeniden yazmak için Post-Modern istihbaratçılara ve sosyal bilimcilere büyük iş düşüyor. Ancak, istihbarat dünyası da kendi distopyasını yaşıyor. Uzun zamandır istihbarat hakkında bir şey yazmadık, bir resim çekmenin zamanıdır.

COVİD-19 ve istihbarat..

COVİD-19 ile birlikte insanların beklentileri hızla değişiyor. Artık, hükümetlerin, bilim insanlarının, toplum sağlığının durumuna ve geleceğine ilişkin modeller, projeksiyonlar, planlar yapabilen uzmanların önerilerinin ışığında karar vermesi isteniyor. Zamanın ruhu, halk sağlığını, kamu çıkarını, devletin rolünü, bilimi, uzmanları önemseyen bir yönde yeniden şekilleniyor. İstihbaratçıların asıl işi, önceden haber vermek olarak görülürdü. Ancak, COVİD-19 ile görüldü ki; ikaz etmek, uyarmak, önceden haber vermek “kurtarıcı” değildir. Önümüzde öyle salgın hastalıklar olabilir ki uyarıya gerek kalmadan telafisi mümkün olmayan kayıplara yol açabilir. Bunu sadece istihbaratçılar ve politika yapıcılar değil, halk da anlamalıdır. İstihbaratçı için artık haber vermek yetmez, hava durumu uzmanları gibi olup-bitecekleri önceden takip etmek, önlemek ya da en azından önlem almaya zaman kazandırmak gerekiyor. Tıpkı bir fırtınanın gelişini haber vermenin yetmeyeceği gibi; fırtına gelmeden insanların tahliyesi sağlanmalıdır.

Bu anlayış istihbaratın tüm alanlarına yerleşmelidir. Örneğin ekonomik istihbarat ta bu anlayış içinde yapılmalıdır Artık “uyarmak”, “öngörmek” değildir. COVİD-19, istihbaratçılar için kötü bir imtihan oluyor çünkü fabrikalar kapanıyor, insanlar işsiz kalıyor ve pek çok insan virüse yakalandı ve ölen insan sayısı oldukça yüksek. İstihbaratçı, sadece haber vermemeli, uygulaması çok zor ve sıkıntılı olan tedbirleri önerebilmelidir. Amerika istihbaratçılar 11 Eylül 2001 saldırılarının olacağına dair ellerinde 33 bin kanıt olmasına rağmen, alınacak tedbirlerin büyüklüğü neden ile boşa çıkabilecek bir istihbarat ile gülünç duruma düşmekten korktukları için bunu söyleyemediler. Bugün de pek çok ülke lideri ekonomiye getirecek yük nedeniyle COVİD-19’a karşı tedbir almakta gecikti, istihbaratçılar etkisiz kaldı.

İstihbaratçının uyarma sorumluluğu risklere bağlı tehdit tanımlaması ile şekillenir; olasılıklar ve olabilirlikler arasında bir yer ama kesinliklerin olmadığı bir ortam. Eksik parçaların iki ana nedeni vardır;

(1) Kristal küre size sadece belirli olayları gösterir. Tehditlerin bazıları istihbarat teşkilleri tarafından uydurulmuş, hikâyenin bazı kısımları gizlilik nedeni ile saklanmıştır. Ortada bir tehlike olduğunu anlarsınız ama örneğin saldırının ne zaman ve nerede geleceğini bilemezsiniz.

(2) Diğer neden istihbarat oluşturmada uygulanan süreçlerin karmaşıklığıdır. Bazıları insan yapımı bazıları doğal olarak ortaya çıkan olay ve olgular içinden geleceğe ilişkin belirli bir öngörüde bulunmak zordur. Örneğin Ortadoğu’daki gelişmeler ekonomik ve sosyal trendler gibi bölgesel faktörlerin yanında, tek tek ülkelerin kendi içindeki dinamiklere de bağlıdır.

İstihbaratın distopyası..

COVİD-19 istihbarat teşkillerini de vuruyor. Fransız istihbarat teşkili DGSE, yeni eleman alımı için Nisan ayına planlanan mülakatları Eylül ayına erteledi. Evden çalışan ajanlara gizli dokümanları, teşkilat karargâhına gelmeden görmelerine izin verilmiyor. COVİD-19, insan istihbaratı alanında en çok Çin ve İran’ın yurt dışı faaliyetlerine engel oluyor. ABD Savunma Bakanlığı istihbaratı DIA ise COVİD-19’un etkilerini gidermek için psikolog arıyor. COVİD-19’un başlangıcında yanlış ilaçlar satın alarak gülünç duruma düşen İsrail istihbaratı ise şu an enfekte olmuş kişileri takip etmekle meşgul. COVİD-19’un yayılmasını takip için büyük veri şirketlerine oldukça talep var. COVİD-19 ile mücadelede kaynak ve eleman kullanımı istihbarat teşkillerinin sınırlarını zorlarken, öte yandan işsiz eleman sayısı da artıyor. Dünyada istihbarat büyük ölçüde şirket sırlarını çalmaya yönelmişken, güvenlik bütçeleri azalıyor.

İstihbaratta, başarılar unutulur ama başarısızlıklar hatırlanır. Başarısızlık halinde pek çok kurumda olduğu gibi öyle durumlarda istihbaratçılar içinde de günah keçileri aranır. Hele ülkenin istihbaratı siyasi yapı ile iç içe geçmiş ise bu durumda etrafta doğruyu söyleyecek kimse zaten kalmamıştır ve adam harcamak kolaydır. Harcanan kişiler ise genellikle daha iyi oldukları için rakip olarak görüldüğünden bürokrasiden tasfiye edilir. Başta ABD olmak üzere pek çok istihbarat dünyasında şimdi bu tasfiye döngüsü yaşanıyor. COVİD-19 ile mücadelede kaynak ve eleman kullanımı istihbarat teşkillerinin sınırlarını zorlarken, öte yandan işsiz eleman sayısı da artıyor. Dünyada istihbarat büyük ölçüde şirket sırlarını çalmaya yönelmişken, güvenlik bütçeleri azalıyor. COVİD-19, hiç kuşkusuz istihbarat elemanlarının da işlerini yapmalarını, seyahat etmelerini ve yüz yüze görüşmelerini olumsuz etkiliyor. Restoranlar, cafeler, barlar kapalı. İstihbarat operatörü işe aldığı elemanlar görüşmek, işi sıkı tutmak zorundadır.

Veri ve insan hayatı..

COVID-19 şunu gösterdi; ülkenizin sınırlarından iki şeyin geçmesine mani olamazsınız; dijital veri ve virüs. Sınırlar kapandı, uçaklar uçamıyor. Küreselleşmeyi terör vuracak derken, virüs vurdu. Şimdi ulusal güvenliği, savunma teknolojilerini yeniden düşünme zamanı. Ulus-devleti kurtarmak kadar önemli olan şey kendi bireysel özgürlüklerimizi de kurtarmak. Eskiden “Her şey, veridir” denirdi, şimdi “Veri, her şey” oldu. Artık paranın kim de olduğu değil, veri’nin kimde olduğu, kimin kullandığı önemli. Örneğin aşıyı kimin bulacağı ya da kimin elinde olduğu önemli. Veri artık aniden öyle bir şekilde manipüle edilecek ki fiziksel olarak gördüğünüzde artık inanmayacaksınız. Yani ekrana baktığınızda bilginin doğru olup olmadığını anlamayacaksınız.

İstihbaratçılara dönecek olursak; onların elinde her şeyi söyleyen bir kristal küre yoktur. İstihbarat, doğru ve gerçek bilgi değildir; doğruya en yakın olduğuna inanılan bir öngörüdür. İstihbaratçı ise siyasi sistemden bağımsız ve bilimsel çalışan, tecrübeli ve doğru bildiğini cesaretle söyleyebilen analizcilere sahip olmalıdır. Gelecekte daha büyük salgın tehlikeleri ile karşılaşacağımıza göre, bu işte istihbaratçılar ile yakından çalışacak araştırma merkezleri kurmak ve nitelikli insanlarla çalışmak gereklidir. İstihbaratın her bilimden daha fazla çok disiplinli çalışmaya ihtiyacı vardır. COVİD-19 ile adeta insan aklını, yeniden, bilimin ışığıyla aydınlatabilecek bir pencere aralandı. Büyük değişimlerin arifesindeyiz. Bu değişime istihbarat dünyası da öncü olabilmek için uyum sağlamalı, rol değiştirmelidir.

Makalenin devamı ve geniş versiyonu için;

Toplam 3320 defa okunmuştur.

Prof. Dr. Sait Yılmaz diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.