“Erdoğan – Hitler'' benzetmelerine Almanya’dan tepki geldi

 Işın Toymaz / Stuttgart

AKP Genel Başkanı ve  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik diktatörlük ve Hitler benzetmelerine Almanya’dan itiraz geldi.

Sosyal bilimci Dr. Yaşar Aydın ve DW Türkçe Servisi’nin 16 boyunca Genel Yayın Yönetmenliği’ni üstlenmiş olan Baha Güngör ABC’ye yaptıkları açıklamalarda, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik hem Türk hem de Alman medyasında ve siyasi arenada yer alan diktatör ve Hitler yakıştırmalarına itiraz ettiler. 

“TÜRKİYE’DE DİKTATÖRLÜK YOK OTOKRASİ VAR''

Stuttgart Türk Alman Forumu’nun (DTF) “Türkiye’deki Seçimler – Ülke Nereye Gidiyor?'' konulu toplantı sonrası sorularımızı yanıtlayan Dr. Aydın ve Güngör, Türkiye’de Ohal’in gölgesinde ve adil olmayan koşullarında seçimlerin gerçekleştirildiğine işaret ederek, seçimlerin favori adayının hala Recep Tayyip Erdoğan olduğunu ancak en güçlü rakibinin ise Muharrem İnce olarak halkın karşısına çıktığını savundular.

Türkiye ve Avrupa medyasında ve siyaset sahnesinde AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın herşeyin sorumlusu ilan edildiğini, kutuplaşmanın ve parlamenter sistemdeki tıkanıklığın sadece AKP döneminde değil uzun yıllardan bu yana Türkiye’nin başındaki en büyük bela olarak yer aldığını kaydeden Aydın ve Güngör gazetemize yaptıkları özel açıklamada diktatör ve Hitler benzetmelerinin gerçeği yansıtmadığına vurgu yaptılar.

İşte o açıklamalar:

“ERDOĞAN’IN SA ADAMLARI YOK''

Hamburg Protestan Sosyal Bilimler Yüksek Okulu Öğretim Görevlisi Dr. Yaşar Aydın: 

“Türkiye’ye demokratik bir hukuk devletidir diyemeyiz. Ancak tam anlamıyla bir diktatörlük de var diyemeyiz. Diyebilmemiz için her türlü muhalefetin ortadan kalkmış olması gerekir.

Anayasa Mahkemesi var, seçimler yapılıyor. Yani otokratik bir sistem söz konusu. Zaman zaman Hitler’le kıyaslanıyor. Açıkçası bu tür kıyaslamaları doğru bulmuyorum. Hibrit bir sistem yani melez bir sistem var.

Ağırlıklı olarak otokratik ögelerin olduğu, demokratik öğelerin ise sınırlandırıldığı, ancak tamamen ortadan kaldırılmadığı bir sistem hakim. Ancak Hitler yakıştırmaları uygun değil.

Örneğin Hitler’in paramiliter bir yapılanması vardı iktidara gelmeden önce, SA (  SA : Ernst Röhm'ün kurup başında bulunduğu Nasyonel Sosyalizm Partisi'nin yarı milis silahlı örgütÜ) adamları vardı, komünist-devrimci bir harekete karşı sokaklarda çatışmalar gerçekleştirmişti bu paramiliter güçler ve ırkçı bir ideolojisi ve faşist bir sistem kurma hedefi vardı. 

“ERDOĞAN GÖZ HİZASINDA DİYALOG İSTEDİ''

Erdoğan Avrupa ülkeleri ile göz hizasında diyalog istiyor. Unutmayalım, Türkiye 60’lı, 70’li, 80’li yıllarda herşeye razı gelen, diplomatik müzakerelerde daha çok alttan alan bir devletti.  Erdoğan bunu değiştirmek istedi. Elbette hukuk devleti çok zedelendi. 2011 yılına dek birçok şey yolundaydı.

Daha sonra liberal düşüncedekilere karşı sert bir tutum izlenmeye başlandı. Gezi’den sonra ise yani 2013 yılından sonra ilişkiler iyice gerildi. Avrupa ülkeleri Erdoğan ile artık göz hizasında bir diyalog kurmak istemiyor. 

“MERKEL, ERDOĞAN’IN KAZANACAĞINA İNANMASA, DAVET ETMEZDİ''

Bununla birlikte Türkiye’nin 900 kilometrelik bir Suriye sınırı var. Türkiye’nin güvenlik kaygılarını Avrupa ciddiye almak zorunda. Erdoğan Kıbrıs sorununda bile uzlaşmaya hazırdı. Vatandaş en geç cebinde tek kuruş kalmayınca, döviz hesapları boşaldığında isyan edecektir. Ayrıca Almanya yani Merkel, Erdoğan’a kazanacak gözü ile bakıyor. Yoksa seçimlerden sonra Almanya’ya davet eder miydi?''

“NAZİ DÖNEMİNİ HATIRLATIYOR AMA…''

 Deutsche Welle Türkçe servisi E. Genel Yayın Yönetmeni - Serbest Gazeteci Baha Güngör:

“Türkiye’de otokratik bir rejim mevcut. Ancak Türkiye’de diktatörlük yok. Hem Alman hem de Türk medyasında diktatör olarak adlandırılmasını abartılı buluyorum. Evet diktatörlük yolunda doğru, ama henüz diktatör değil. Söylemleri elbette Nazi dönemini hatırlatıyor.

Ancak diktatör diyebilmek için her alana hakim olması gerekir. Ancak bakın ABC var ve daha başka muhalif yayınlar devam ediyor. Muhalefet partileri var. Sosyal medya var. Seçim olduğu sürece diktatörlük yok demektir. Türkiye’nin insanları cumhuriyeti piyangodan kazanmadı. Türk halkının yeniden silkelenmesi lazım. 

“ERDOĞAN’IN EN BÜYÜK YOL GÖSTERİCİSİ TURGUT ÖZAL''

Turgut Özal ise Erdoğan’ı en büyük yol göstericisi. Özal’ın döneminde en büyük gazeteci cinayetlerine tanık olduk. Gazeteleri zayıflattı. Ne yazık ki aynı şeyler muhalefet üzerine düşeni yerine getiremediğinden tekerrür ediyor.'' 

 Diğer taraftan gazeteci Çiğdem Akyol’un moderasyonunu üstlendiği Hospitalhof salonlarındaki Türk ve Alman izleyicinin merakla takip ettiği toplantıda ise Dr. Yaşar Aydın ve gazeteci Baha Göngör’ün anlattıklarından öne çıkan başlıklar ise şöyle:

 “PARLAMENTER SİSTEM REFORME EDİLMELİYDİ''

 Dr. Yaşar Aydın:“Başkanlık sistemine geçişte Türkiye’nin ilk başkanı seçilecek. 57 milyon seçmen oy kullanacak. Sadece Türkiye’de değil Türk seçmenler Almanya’da da oy kullanacaklar. Daha önce oylanan Anayasa değişikliği şimdi tam olarak uygulamaya geçecek.

Demokrasi adına hiç umudum yok. Aslında 80 darbesinden sonra oluşturulan anayasa ile yarı başkanlık sistemi vardı zaten. Süleyman Demirel, Turgut Özal başkanlık sisteminden söz ediyorlardı. Yani aslında geçen süreçte parlamenter sistemin reforme edilmesi gerekiyordu. 

 “DEĞİŞİM İÇİN HDP’NİN ANAHTAR ROLÜ VAR''

 Ancak şimdi Başkan, bakanları, diplomatları, memurları, hakim ve savcıları tek başına belirleyebilecek. Erdoğan seçimi kazandığı takdirde TBMM biraz daha zayıflamış olacak. Ayrıca adil bir seçim de olmayacak.

Ohal koşulları altında, basın ve ifade özgürlüğünün olmadığı, muhalif görüştekilere yönelik temizliğin yürütüldüğü, muhalif seslere baskıların olduğu, adaylardan birinin cezaevinde olduğu ortamdaki bir seçim ile karşı karşıyayız.

Türkiye kendilerinin de dedikleri gibi “değerli bir yalnızlık'' içinde. AB, İsrail, Suudi Arabistan ve Mısır’la arasındaki gerginlikle ise tırmanıyor. Türk dış politikası Rusya ve İran ile dirsek temasını devam ettirirken, ekonomide çok tehlikeli bir ısınma söz konusu.

Türk Lirası ciddi şekilde değer kaybediyor. AKP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısındaki en güçlü isim ise Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) Cumhurbaşkanı Adayı Muharrem İnce. 

Bununla birlikte HDP Meclis’e girerse AKP çoğunluğu kaybeder. HDP’nin bu noktada rolü var. Yüzde 10 barajını aşamazsa kazandığı sandalyeler AKP’ye geçecek. Diğer taraftan zayıflatılmış TBMM şimdi çok daha zayıf bir şekle bürünecek. 

“DÜŞÜK FAİZ ISRARI PUAN VE GÜVEN KAYBETTİRDİ''

 Almanya’daki Türk seçmene muhafazakar deniyor. Bu abartılı bir tespit. Diğer taraftan Erdoğan seçimlerin favorisi. Hala karizmatik. Bununla birlikte ciddi hatalar yapıyor. Londra’ya gidip finans çevrelerinin güvenini kazanmak istedi. Merkez Bankası’nın tarafsızlığını dikkate almadı.

Faizlerin düşürülmesi için bastırmaya devam etti. Böylece hem puan hem de güven kaybetti. Faizlerin düşürülmesi talebinin ise siyasal İslam politikaları ile alakası yok. Onun inşaat sektörüne ihtiyacı var. Sektörde düşük faizli kredilere ihtiyaç var. AKP’nin zamanı doldu, artık elinde heyecan verici bir başarı hikayesi yok. 2010’dan bu yana ekonomik büyüme durdu. Erdoğan’ın mevcut ekonomik model ile devam etmesi mümkün değil. Yeni bir ekonomik modele ihtiyaç var. 

 “MUHARREM İNCE’NİN MUHAFAZAKARALRI İKNA ETMESİ GEREKİYOR''

 Kemal Kılıçdaroğlu bugüne dek tek bir seçim kazanamadı. Erdoğan ise hiç kaybetmedi. İnce de parti içi seçimde kaybetmiş bir isim. Diğer taraftan hazırcevap tarzı, güvenilir bir tablo çizmesi, dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşı duruş sergilemiş olması, halka yakın tavrı, samimiyeti puan toplamasını sağlıyor.

Buna karşılık tecrübesiz ve hazırlıksız oluşu, arkasının güçlü olmaması ve Kılıçdaroğlu faktörü elini zayıflatan etkenler. Muharrem İnce’nin kazanabilmesi için muhafazakarları da ikna etmesi gerekiyor.

 “HALK KORKU DUVARINI ÇOKTAN AŞMIŞ''

Gazeteci Baha Güngör: “İstanbul, Edirne, Çanakkale ve Ege bölgesinde seçimlerin demokratik işleyip işlemediğini gözlemlemek istedim. Garsonlar, taksicilerle de bol bol sohbet ettim. Görülen o ki toplum korku duvarını çoktan aşmış. Referandumdaki hileli seçimi biliyoruz.

YSK tarafından mühürsüz oylar kabul edildi. Yani Erdoğan kaybetmeyi bilmiyor. Yenilmiş olmayı kabul edemiyor. Bana İspanyol oyuncu Ramos’u hatırlatıyor. Karşı takımın oyuncuları oynayamasın diye yaraladı. Erdoğan da bu metotlarla oynuyor. Kazanmak için yaralıyor. Oy pusulasında üçüncü sırada olmasına bile tahammül edemedi.

 “ÖZİL VE GÜNDOĞAN OLAYI ÇOK ABARTILI''

 Diğer taraftan Mesut Özil ve İlkay Gündoğan’ın Erdoğan ile resim çekilmesi ile Almanya’nın ayağa kalkmasını anlamak da mümkün değil. Almanya’ya uyum sağlamış her Türk bilimadamından, sporcudan başka ne istiyorlar? Bizler Türk’üz. Bunu hep hatırlamaları lazım. Bizim kuşağımız Türkiye’den vazgeçmeyecek. Avrupalılar önce Erdoğan’ı göklere çıkardı şimdi de resim çekiliyorlar diye sporcu çocuklara mı kızıyorlar?

 “ERDOĞAN’I DEMOKRATİK YÖNTEMLERLE İNDİREMEZSİNİZ'' 

 Ancak Erdoğan’ı demokratik yöntemlerle indirmezsiniz. Erdoğan’ı hiçbir şekilde alt edemezsiniz. Çünkü henüz onun nasıl alt edilebileceğini bilen bir muhalefet yok. Erdoğan’a karşı panzehir yok. Vatandaş ekonomik kriz altında ezildiğinde, cepleri boşaldığını çözebilir. Balon patlamak üzere. Yani Erdoğan’ın karşısında onu alt edecek bir aday göremiyorum.  Ayrıca Almanya’daki miting yasağını da doğru bulmuyorum. 

CDU MİLLETVEKİLİ DE İZLEDİ

Diğer taraftan DTF Başkanı Gülten Aysel ise konuşmasında Almanya’daki ve Türkiye’deki seçimlerle ilgili tarafsız ve bilgilendirici etkinlikler düzenlediklerine işaret etti. Toplantıyı izleyenler arasında Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili milletvekili Dr. Stefan Kauffmann da yer aldı.