Ertuğrul Özkök: Rami Kışlası arkeolojik kazısı: Cep kitabını Fatih mi icat etti?
Ertuğrul Özkök: Rami Kışlası arkeolojik kazı... "Batılıların 'Pocket Book' dediği format, 19’uncu yüzyılda bulundu. Bizse burada 1453’den söz ediyoruz, yani 500 yıl öncesinden…"
Ertuğrul Özkök, eşinin adına gönderme yapan, "Tansu'ya Mektuplar" başlığı altında yazdığı ve "newsletter" olarak paylaştığı yazılarında bugün, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca restore edilip, "Millet Bahçesi ve Kütüphane" olarak açılan Rami Kışlası’ndaki izlenimlerini yazdı.
Özkök'ün "Rami Kışlası Arkeolojik Kazısı: Cep kitabını Fatih mi icat etti?" başlıklı yazısı şöyle:
Cam vitrinin önünde “Zınk” diye durakaldığım o anı size ayrıntıları ile anlatayım.
Olay dün Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca restore edilip, "Millet Bahçesi ve Kütüphane" olarak açılan Rami Kışlası’nda geçiyor.
İtiraf edeyim, kapısından adımımı attığım andan beri şaşkınlık içindeyim.
Rami Kışlası adını neredeyse çocukluğumdan beri işitiyorum, lakin hayatımda ilk defa geziyorum.
Dört tarafı harika bir binayla çevrili, çok büyük bir park..
Öyle kalabalık ki, yürümekte güçlük çekiyoruz…
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy’la geçen hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açılan kütüphaneyi gezeceğiz.
“Kütüphane” deyince belki aklınıza bir bina geliyor lakin burası kütüphaneden çok ileri bir yaşam alanı…
İlk izlenimim: Burası Türk tarihinin en büyük iki ismine ait
Gelirken ilk dikkatimi çeken şey, binanın dışına asılmış dev bir Atatürk fotoğrafı oluyor.
Zaten kütüphanenin ana girişindeki koridor tamamen Atatürk araştırmalarına ve kitaplarına ayrılmış.
Duvarlarda bazılarını ilk defa gördüğüm Atatürk fotoğrafları asılı.
Sol ve tarafta büyüklükleri farklı salonlar var. Her biri Atatürk portreleri ile dolu.
Bazıları sadece akademisyenlerin nadir kitapları ve belgeleri incelemeleri için ayrılmış.
Bazıları ise herkese açık.
Son izlenimim ise şu:
Buraya Atatürk’le girdim, Fatih Sultan Mehmet’le çıktım.
Bana göre Türk tarihinin en büyük iki ismi, iki kahramanı…
Burası, modern Türk ordusunun kurulduğu yer
Çok ilginç bir mobilya seçimi var.
Sanki Mudo’nun Maslak mağazasından alınmış gibi sandalye, koltuk, çalışma masaları.
Her biri özel tasarlanıp üretilmiş.
Burası “Bugünkü Modern Türk Ordusu’nun” kurulduğu yer.
Yani Yeniçeri Ocağı'nın dağıtılıp, yerine kurulan ordunun.
İnşatına başlanan yıl ise 1828…
Binanın tarihine yazılacak ikinci büyük tarih de herhalde 2023…
Yani Cumhuriyet’inin kuruluşunun 100’ncü yılı.
Ertuğrul Özkök: Geçen pazar Acun'un sevinçle sarıldığı bu çok ünlü insan kim?
Atatürk koridorunda onunla ilgili 25 bin kitap var
Ve işte kütüphane, araştırma ve koruma merkezi olarak bu ikinci hayatı, “Atatürk İhtisas Kütüphanesi” adını taşıyan bu koridorla başlıyor.
Burada şu an Atatürk’le ilgili 25 bin kitap var. Yakında 30 bine çıkacakmış.
İstanbul’u düşman işgalinden kurtarıp bir anlamda ikinci defa Türklerin şehri yapan Atatürk’ten ilk fetihi yapan Fatih Sultan Mehmet bölümüne geçiyoruz.
Çok şanslı günümdeyim çünkü yanımda şu iki kişi var
Girişte şöyle bir pano var:
“T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı ‘Sultan Fatih’in Şahsi Kitaplığı… Rami Kütüphanesi”
Türk tarihinin büyük simaları ile ilgili ilk “Şahsi Kitaplığı” Anıt Kabir ve Çankaya Köşkü'nde görmüştüm.
Atatürk’ün şahsi kitaplığında gördüğüm Fransızca sosyoloji kitaplar beni çok şaşırtmıştı.
Osmanlı sultanlarına ait şahsi bir kitaplığı ise ilk defa görüyorum.
Çok şanslı bir günümdeyim çünkü bize iki uzman eşlik ediyor:
Rami Kütüphanesi Müdürü Ali Çelik...
Ve öteki Türkiye Yazma Eserler Kurulu Başkanı Prof. Dr. Muhittin Macit...
İlk şaşkınlığım, blok not formatında bir kitap
Çoğu özel olarak Fatih Sultan Mehmet için yazılmış el yazması kitaplar bunlar.
Özel cam vitrinler içinde korunan el yazması kitaplara bakarken aralarından biri çok dikkatimi çekiyor.
Bugüne kadar el yazması eserler arasında hiç görmediğim bir format bu.
Yukarı doğru açılan bir bloknot gibi ele yazması.
Yana açılan, rulo halinde el yazması çok gördüm lakin böylesine şahsen ilk defa rastlıyorum.
“Bu nedir” diye sorunca çok ilginç bir cevap alıyorum…
Fatih sefere giderken, giydiği elbisenin ceplerine veya çantaya konup sokulacak 5 tane kaliteli eseri yanına alırmış.
Bunları da bizzat kendisi ısmarlarmış.
Sayın başkan bana resmen 'Bu bir cep kitabı' diyorsunuz
İşte bu bilgiyi aldığım an zınk diye duruyorum vitrinin önünde.
Bir yayıncı olarak o an kafamdan geçen cümle şu oluyor:
“Sayın Başkan siz resmen bir cep kitabı tarif ediyorsunuz…”
Yani Batılıların “Pocket Book” dediği format bu...
19’uncu yüzyılda bulundu.
Tam tarihi ile 1820 yılında İngiltere’de önce bir kadın çantasına girecek bir format olarak tasarlandı.
Ticari hale gelmesi ise 1931 yılına gidiyor.
O tarihte Almanya’da Kurt Enoch adlı bir yayıncı cep kitabı fikrini ilk defa ortaya attı.
Ama ticarileşmesini, 1935 yılında İngiliz Penguin Boks ve 1939’da ABD’de Simon&Schuster şirketi yaptı.
Bizse burada 1453’den söz ediyoruz.
Yani 500 yıl öncesinden…
Fatih'in şahsi cep ve normal kitapları hangi konularda?
Rami Kütüphanesi’nin bu bölümünü gezerken Fatih’e olan hayranlığım bir kat daha artıyor.
Hele hele şahsi kitaplığındaki el yazması kitaplardan ilgilendiği alanları da öğrenince bu hayranlık aynı zamanda şaşkınlığa dönüşüyor.
Mesela vitrinde gördüğüm ilk cep kitabının konusu “Ruh ve Beden Sağlığı…”
On birinci yüzyılda yazılmış ve İslam tarihinin ilk ruh ve beden sağlığı kitabıymış.
Düşünebiliyor musunuz, Fatih bunu çok özel bir formatla cep kitabı haline getirmiş ve sefere çıktığında bunu okuyormuş.
En kalın kitaplardan biri bakın ne üzerine...
Peki Fatih’in şahsi kitaplığında başka hangi konularda kitaplar var?
Yunan Felsefesi'ne ait kitaplar. Üstelik bunların Arapça ve Latince çevirilerini de yaptırmış.
İskender üzerine yazılmış tarih kitapları var…
352 hastalığı ayrıntılı olarak tanımlayan ve adlandıran bir kitap var.
Haritalar üzerine kitaplar var.
Bir de çok kalın ve çok dikkatimi çeken bir kitap:
“Optik ilmi…”
Görmenin mekaniği anlatan bir kitap.
Şifahane bölümünde gördüklerim
Peki bu eserler bugüne kadar neredeydi?
Kültür ve Turizm Bakanı Ersoy, “Devletin kapalı odalarına, çelik dolaplarında saklanıyordu. Şimdi hepsini çıkarıyoruz, tamir ediyoruz ve çok özel bölümlerde korumaya alıyoruz.
Bu amaçla Rami’de Şifahane adıyla bir bölüm kurulmuş.
Burası bir kitap tamirhanesi..
Ama içerde çalışan bütün uzmanlar tıbbi terimlerle konuşuyor.
Hepsi üniversite sonrası bu konularda ya ihtisas yapmışlar.
Yani yaralı kitaplara şifa dağıtıyorlar.
Sonunda yer altında oksijen yutan gizli kitap sığınağı
Gezimizin son bölümü ise bir kütüphane değil, resmen bir uzay üssü.
Gizli bir kitap sığınağı veya yeraltında bir uzay üssü de diyebilirsiniz.
Ortasında yukarı doğru çıkan mor ışıklarla aydınlanmış bir sütün var.
Üzerinde çeşitli görüntüler yansıyor. Bir ara Aziz Sancar’ın adını portresini görüyoruz.
Burası en kıymetli en nadir eserlerin kıymetli mücevher gibi korunduğu bölge…
Tamamı 2800 metre kare…
Türkiye Cumhuriyeti’nde basılmış 1.5 milyona yakın kitap ve nadir kitaplar ve haritalar çok özel bölümlerde saklanıyor.
Bir yangın anında o bölümler kendi kendinin üstüne kapanıyor ve yangın ısısına saatlerce dayanıklı bir zırh oluşturuyor.
Ayrıca bir “Oksijen kesme” sistemi var.
Yangın sırasında oksijeni yok ederek, alevlerin yayılmasını engelliyor.
Şekersiz salep içerken öğrendiğim bir rakam
Bakan Ersoy’la gezimiz burada bitiyor.
Oradan Millet Bahçesi’nin ortasındaki Kahve Dünyası’na gidiyoruz.
Bakan şekersiz sahlep ısmarlıyor.
Tabii ki çok mutlu.
Çünkü bir harabe olarak aldığı Rami Kışlası'nı 17 ayda, işte böyle insanı şaşırtan bir “Yaşam alanı” haline dönüştürmüş.
“Cumhurbaşkanın vizyonu ve desteği olmasaydı bunu asla başaramazdık” diyor.
Bence de haklı…
Sahlep içerken ikinci bir sevindirici rakam geliyor...
Bu arada yöneticilerden merak ettiğim bazı bilgileri alıyorum.
Kütüphane ve Millet Bahçesi’ne gelenlerin çoğu şimdilik çevre semtlerdenmiş. Yani Rami, Eyüp, Gaziosmanpaşa’dan…
Ama en çok hoşuma giden bilgi ise şu oldu:
Kütüphanede çalışmaya gelenlerin yüzde 51’i kadın, yüzde 49’u erkekmiş.
Hep şuna inandım.
Kadınlar ve erkekler ortak işyeri, ortaya eğlenme, ortak eğitim mekanlarında bir araya geldikçe, başörtüsü veya başka şeylere Anayasal güvence aramanın hiçbir anlamı kalmayacak.
Yani başörtüsü konusu siyasilerin elinden alınacak.
En önemlisi erkekler artık kadınla ilgili bir hak ve özgürlük konusunda hak sahibi olmaktan çıkacak.
Bunu sağlamak için araya daha kaç erkek egemen yüzyıl girmeli?
Benim umutla beklediğim “normalleşme” de işte bu…
Çünkü “Anayasa ile verilecek” bir güvence bana hepimiz için utanılacak bir şey gibi görünüyor.
Yani diyoruz ki, “Biz bu konuda birbirimize güvenmiyoruz, kanuna ve polis gücüne sığınalım..”
Arkadaşlar 21’inci yüzyıldayız.
Ne başını örtmenin, ne başını açmanın o insandan başka kimseyi ilgilendirmeyen bir hak ve özgürlük olduğunu öğrenmemiz için araya daha kaç yüzyıl, kaç erkek egemen yüzyıl girmeli ki…
Bu eseri bu kadar kısa sürede gerçekleştiren herkese bir vatandaş olarak teşekkür ediyorum…
Yarın TV100’deki “Cengiz ile Ahtapot” programında bu kütüphaneyi size görüntüleri ile de anlatacağım.
Vaktiniz olduğunda mutlaka gidip görün…
"Ertuğrul Özkök: Rami Kışlası arkeolojik kazısı: Cep kitabını Fatih mi icat etti?" haberi, 21 Ocak 2023 tarihinde yazılmıştır. 21 Ocak 2023 tarihinde de güncellenmiştir. Gündem kategorisi altında bulunan Ertuğrul Özkök: Rami Kışlası arkeolojik kazısı: Cep kitabını Fatih mi icat etti? haberi 2023 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. Ertuğrul Özkök: Rami Kışlası arkeolojik kazısı: Cep kitabını Fatih mi icat etti? 2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. Gündem konusunda 05 Kasım 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.