Fehmi Koru: Ağza alınmayacak küfürler kitabından öğrendiğim ama asla kullanamayacağım küfürler
Fehmi Koru: Ağza alınmayacak küfürler kitabı... Sorunun yetişme dönemimden kaynaklandığını sanıyorum.
Bugün size son zamanlarda beni bayağı rahatsız eden bir özelliğimden söz etmek istiyorum.
Küfür etmeyi bilmiyorum.
Yerli-yabancı günlük olayları izlerken bazen tepemin attığı, bir olayın merkezinde bulunan veya yaptığı açıklamayla tartışma gündeminin öznesi haline dönüşmüş biri için ağır bir şeyler söylemek geliyor içimden; ancak dilim buna uygun sözcük/ler bulmakta zorlanıyor.
Sorunun yetişme dönemimden kaynaklandığını sanıyorum.
Çocukluktan ilk gençliğimin sonuna kadar küfür edilmeyen bir çevrede büyüdüm. Aile fertlerim, arkadaşlarım arasında şöyle kallavi bir küfür sallayabilen biri hiç olmadı.
İzmir’de Fenerbahçe maçlarını izlemek üzere stadyuma gittiğim bir dönem oldu; tribünlerde oyunculara ve özellikle de hakeme yönelik küfürler atıldığı söyleniyordu. Oysa benim maçları statta izlediğim dönemde, küfür alışkanlığını ortadan kaldırmak için kadınların da gelmesi amacıyla teşvikler söz konusuydu ve erkek izleyiciler etrafta kadınlar var diye attıkları laflara sansür uyguluyorlardı.
Gençlik dönemimde fark ettiğim eksikliğimi gidermek amacıyla Hulki Aktunç’un ‘Argo Sözlüğü’nü elimden düşürmediğim bir dönem oldu. Sözlükte karşıma çıkan küfür sözcüklerini bırakın kullanabilmeyi ne anlama geldiklerini anlayabildiğimi bile sanmıyorum.
O da işe yaramadı.
Şimdilerde sosyal medyada insanların anonimlik arkasına sığınarak her türlü hakareti küfürle karışık mesajlarına yansıttığının elbette farkındayım; fakat durumun farkına varmamla birlikte sosyal medyayı kullanmaktan ve orada yer alan mesajlara göz atmaktan bütünüyle vazgeçmiş durumdayım.
İçimden geçen olumsuz hisleri söze dönüştürmem gerektiğinde yadırganabilecek tek sözcük çıkmıyor ağzımdan.
Elbette bilsem küfür edeceğim, ama gerçekten bilmiyorum.
Bu özelliğimle de tanınıyorum.
Geçenlerde çok da sevdiğim bir arkadaşımı bir başka arkadaşıma şikayet ederken ağzımdan hoş olmayan -ama küfür de sayılmayacak- bir sıfat çıkıverdi; etraftaki dostların bana acayip gözlerle baktıklarını fark ettim.
O kadar yani.
Amerikalı bir grafik sanatçısı ve yazarın bir kitabı bana bu girişi yaptırdı.
Jason Sacher küfür sözcüklerine meraklıymış. Evde, çevrede, iş hayatında yakın bildiği insanların kendisine ettikleri küfürleri bir yere kaydetmeye başlamış. [Küfürlere muhatap edilmesini “Herhalde onları davet eden tuhaf simam yüzünden” diye açıklıyor kendisi.] Bir süre sonra da, en ağza alınmayacak sözcükler ve sözcük kalıplarının başka dillerdeki karşılıklarını araştırmaya başlamış.
‘Dünyada insanlar nasıl küfrediyorlar’ diye ismi çevrilebilecek bir kitabı var Jason Sacher’in.
Kitabını biraz da eksikliğimi telafi etmeye yarayabilir düşüncesiyle gözden geçirdim.
Kitabın daha girişinde benim dünyamın ne kadar boş olduğuna dair tespitleriyle karşılaştım Amerikalı yazarın. “İnsanlar küfreder” diyor o. Dediğine göre, ortalama bir insan günde 80 veya 90 kez ‘tabu’ sayılan sözcükler kullanırmış.
Böylece ‘ortalama insan’ sayılamayacağım sonucunu çıkardım bu tespitinden.
“Her insanın ağzından günde 80-90 küfür çıktığı gerçeğini dünyadaki insan sayısıyla çarptığınızda” diyor Jason, “Küfür çukurunun ne kadar dolu olduğunu fark edebilirsiniz…” Kitabının sunuş yazısını “Keyifle küfret, sonuçta insansın ve bu senin doğuştan kazandığın bir haktır” cümlesiyle bitirmiş…
Yazımın burasında okurlarımı uyarmak isterim: Türkiye dahil bazı ülkelerde küfür sözcüklerini hangi olay ve kime karşı ettiğin olağanüstü önemli olabiliyor; başınızın derde girmesini istemiyorsanız, benim gibi yapın: Asla küfürlü sözcükler kullanmayın.
Küfretmeyi bilseniz bile…
Tahmin edebileceğiniz gibi, kitap küfretmenin çeşitlerine göre başlıklara ayrılıyor. Yazar üşenmemiş dünyada konuşulan belli başlı dillerde değişik konularda sarf edilen küfürleri toplamış.
Arapça, Çince, Fransızca, İngilizce, İtalyanca, Rusça, İspanyolca, Almanca gibi kalabalık nüfuslu ülkelerde kullanılanlar yanında Arnavutça, Bask dili, Bulgarca, Burmaca, Çekçe, Flamanca, Fince, İbranice, Malezyaca, Vietnamca ve daha pek çok başka dillerdeki küfürler de kitapta yer alıyor.
Elbette Türkçe küfürler de var kitapta.
Çincede “Senin anan bir dere kurbağası” demek bayağı ağır bir küfürmüş… [Lazım olabilir diye okunuşunu vereyim: Nide muçin şir ega da vukvei] Jason bir Çinliye karşı ‘vangbadan’ sözcüğünü kullanmamayı öğütlüyor. Düz anlamı ‘kurbağa yumurtası’ olan o sözcük farklı bir anlam taşırmış Çincede.
Galcede “Senin annen yaşlı bir tahta güvercin” denilmese iyi olurmuş… [Eiç mam atv a hen sguthan]
Bazı dillerde masum sözcüklerin zaman içerisinde muhatabı tarafından küfür olarak algılanabilecek hale geldiğinin örnekleri de var kitapta.
Ya küfretmesini iyi bilen bir Türk ile karşılaşmadığı veya danıştığı Türklerin de benim gibi küfür hazinesi fazla güçlü olmadığı için, Amerikalı yazarın sayfalar dolusu süren listelerinde en az örnekli ülke Türkiye.
Arapça bayağı zengin sözgelimi.
Bu arada bir Bulgaristan vatandaşına kendi dilinde bir şeyin imkansız olduğunu anlatmak gerektiğinde kullanılan bir söz kalıbı dikkatimi çekti.
Tek sözcükle Türkçede “Asla” veya İngilizcede “Never” denilebilen bir durumda Bulgarlar “Ako ste tursko da stane” derlermiş. “Hatta Türk boyunduruğu altına yeniden girmek gerekse bile” anlamına geliyormuş o kalıp.
“Fransız kalmak” diye bir deyimimiz var ya, ben onun ‘bir şeyin cahili olmak’ anlamı taşıdığını bilirim. Jason onu “Fransızlar gibi takılıp kalmak” olarak yansıttığı gibi şu notu da eklemiş: “Türk kültüründe Fransızlar katıldıkları daveti ne zaman terk edeceğini bilmeyen kişiler olarak görülür.”
Olacak bu kadarcık bir hata.
Kitabın sayfalarındaki küfürler arasında dolaşırken aklıma şu soru geldi: Acaba doğrudan birine kaba bir sözcükle hitap edip o kişinin gazabını üzerimize çekmek yerine, başka dillerde olduğu gibi dolambaçlı ifadeler mi bulsak?
Sırplar birine küfredeceği zaman “Gurab ecen mer dot munad airçt” dermiş. Anlamı şu: “Öylesine önemsiz biri haline gelesin ki, kalabalık arasında seni göstermekte zorlanılsın…”
Tamam böyle bir küfrü kızdığım birine ben de edebilirim.
"Fehmi Koru: Ağza alınmayacak küfürler kitabından öğrendiğim ama asla kullanamayacağım küfürler" haberi, 28 Ocak 2023 tarihinde yazılmıştır. 28 Ocak 2023 tarihinde de güncellenmiştir. Medya kategorisi altında bulunan Fehmi Koru: Ağza alınmayacak küfürler kitabından öğrendiğim ama asla kullanamayacağım küfürler haberi 2023 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. Fehmi Koru: Ağza alınmayacak küfürler kitabından öğrendiğim ama asla kullanamayacağım küfürler 2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. Medya konusunda 22 Kasım 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.