Fehmi Koru yazdı: Amerikalı yazarın romanı, Leonardo da Vinci’nin resmi, Akşener’in çıkışı, Muharrem İnce’in “
Fehmi Koru yazdı: Amerikalı yazarın romanı, ... Ne yalan söyleyeyim, dünkü çıkışı kadar acıtıcısına tevessül edeceğini ise hiç beklemiyordum.
Bir dostum uzaktan “Dan Brown’ı dünyanın en zengin yazarı yapan ‘Da Vinci Şifresi’ adlı romanı hatırlar mısın?” demek üzere aradı.
Hatırlamaz olur muyum? Hakkında birkaç yazı yazdığımı da eski okurlarım hatırlayacaktır.
Dan Brown’dan önce, ona ilham verdiğine inandığım, üç yazarın imzasını taşıyan ‘Kutsal Kan ve Kutsal Çanak’ (‘The Holy Blood and the Holy Grail’) adlı bilimsel çalışmayı ülkeye ilk tanıtan da bendim.
Amerikalı romancı Hz. İsa figürüne Hıristiyan inancından farklı bir açıklama getirir. Hz. İsa ona göre bekar kalmamış, Maria Magdalene adlı kadınla evlenmiştir ve bu evlilikten bir de çocuğu olmuştur. Hz. İsa’nın soyu Avrupalı kraliyet ailelerinden birinden günümüze kadar gelmiştir.
[Üç imzalı kitap, bu tezi, Hz. İsa’yı yalnızca peygamber sayan, onu Hıristiyanlıktaki gibi tanrısal kata çıkartmayan Kur’an-ı Kerim’deki tanımının desteklediğini yazar.]
Önemli bir ayrıntı şudur: 12 havariden biri olan Judas Iscariot tarafından ihanete uğramasından hemen önce, bütün havarileriyle birlikte yediği yemeği canlandıran Leonardo da Vinci’nin ‘Son Yemek’ adını verdiği ünlü tablosunda, Hz. İsa’nın hemen sağında oturan uzun saçlı sakalsız kişi havarilerden biri değil, Maria Magdalene’dir Dan Brown’a ve esinlendiği yazarlara göre…
[İslam kaynaklarında Judas Iscariot adı Yahuda, Maria Magdalene’in adı ise Mecdelli Meryem olarak olarak geçer.]
Judas onu tutuklamak üzere gelenlere 12 kişiden hangisinin o olduğunu açık etmek için, Hz. İsa’yı yanağından öpmüş ve ona ‘Efendim’ diye hitap etmiştir.
Hıristiyanlık’ta Judas’ın ihaneti inancın tam merkezinde yer alır.
Uzaktan arayan dostumun, Millet İttifakı’nı oluşturan altı partinin birlikteliğinin ağır yara aldığı gün bana bu olayı hatırlatmasının, bir anlamı olmalı ama ne?
Bir yılı aşan süredir her ay düzenli bir araya gelen siyasi parti liderlerinin sayısı 12 değildi, 6’ydı.
Leonardo’nun son yemek tasvirindeki masa dikdörtgendir, liderler yuvarlak bir masada oturdular hep.
İddiaya göre resimdeki kadın figürü Maria’dır; ihanet eden Judas ise erkekti.
Ayrıca hayal kırıklığı yaşatan fevkaladelikler politik arenada alışılmış bir şeydir.
Sözün kısası, bizdeki siyasi gündem konusu ile Hz. İsa’nın uğradığı ihanet arasında bire bir ilişki varsa da ben o ilişkiyi kuramadım.
Dostuma değer verdiğim için hatırlatmasını burada sizlerle paylaşmadan edemedim.
Bilen biliyor, yazılarımı okuyanlar ise mutlaka haberdardır: Sürecin başından itibaren, 6’lı masada liderleri buluşan partiler arasında İYİ Parti’nin bulunmasını anlamakla birlikte, Meral Akşener’in varlığının bir risk taşıdığını hep kayda geçirdim.
Çok yakından izlediğim 2018 yılında yapılan son cumhurbaşkanlığı seçiminde, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun benimsediği, Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu’na ait ‘çatı aday’ projesini, önce kabul eder göründüğü halde son dakikada “Ben de aday olacağım” çıkışıyla, vefa borcu olduğu için CHP ile birlikte hareket etmesi beklenen Akşener işlemez hale getirmişti.
O öyle davranmasaydı, ülke siyasetinin son beş yılda farklı gelişeceğine hep inandım.
Yine bir seçime gidilirken, onun bir kez daha benzer bir davranış göstereceğinden hep kuşku duydum.
Ne yalan söyleyeyim, dünkü çıkışı kadar acıtıcısına tevessül edeceğini ise hiç beklemiyordum.
Bir gün önce yapılan son Millet İttifakı toplantısına katılmış, her toplantı sonrasında olduğu gibi bu sonuncusunda da altı liderin imzaladığı açıklamaya kendisi de imza koyarak aday belirlemede nihai aşamaya gelindiğini duyurmuş birinin, bir sonraki gün, hem de diğer liderleri en ağır ifadelerle suçlayan bir çıkış yapabileceği aklımın ucundan bile geçmemişti.
Kimileri yaptığına ‘siyasi intihar’ sıfatını yakıştırıyorlar Akşener’in.
Yaptığını o sıfatın tam karşıladığından emin değilim.
Çıkışı bireysel bir kararın sonucu olsaydı o sıfat kullanılabilirdi; ancak çıkışın İYİ Parti’nin yetkili kurullarında kotarılmış olduğu anlaşılıyor.
Dostumun hatırlatmasından hareketle, Akşener’in dillendirdiği İYİ parti çıkışı, Güney Amerika ülkesi Guyana’da kurduğu komünde yüzlerce bağlısı topluca intihara yönlendirilen ‘Peoples Temple’ grubunun (1978) veya İsviçre’de kurduğu komünde 48 üyesini intihara sürükleyen ‘Solar Temple’ kültünün (1994) başına gelenleri düşündürdü.
‘Siyasi intihar’ sıfatı bizde olanı yeterince yansıtmıyor.
Cumhurbaşkanlığı seçimini Tayyip Erdoğan’ın çok daha kolay kazanmasını sağlayan 2018 yılındaki davranışı için ‘siyasi intihar’ belki denebilir; ama bu defa Akşener tarafından okunan zehir zemberek konuşma metni olayı örgütsel bir zemine oturtuyor.
Hele o davranış bu defa da benzer bir sonuç doğuracaksa…
Öyle bir ihtimal -yani Cumhur İttifakı adayının kazanması ihtimali- bu defa da mümkün çünkü.
Arayan bir başka dost, “Kılıçdaroğlu’nun cevabındaki Akşener tarafından okunan metnin ‘Erdoğan dili’ olarak tanımlanması sana ne düşündürdü?” sorusunu yöneltti.
Soru üzerine düşündüm. Ne yani, metin AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üslubuna benziyor diye, onun konuşma metinlerini yazanla Akşener’in okuduğu metnin yazarı arasında ayniyet ilişkisi mi kurulmak isteniyor?
Kılıçdaroğlu mu bunu yapıyor, yoksa benzerliğe dikkat çekmek için arayan dost mu?
Bilemeyeceğim.
Herkesin merakı, bundan sonra neler yaşanacağı konusu…
Cumhur İttifakı’nın, ekonomi, dış politika ve deprem yüzünden adayını seçtirmede olağanüstü büyük zorluk yaşayacağı belliyken, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın son zamanlardaki kendinden emin tavrı dikkat çekiyordu.
Erdoğan da, benim gibi -hatta benden de daha isabetle- bu sonu bekliyormuş galiba.
Senaryo var da onu okumuş gibi hem de.
Millet İttifakı bu gelişmeyi öngörememiş, yaşanana hazırlıksız yakalanmış olabilir. Değişim bekleyenler hayal kırıklığına sürüklenebilir. Bu gelişmenin, öncesindeki şartları radikal biçimde farklılaştırdığı belli.
Eğer şimdi meydana gelen farklı dengeyi hesaba katan yeni bir senaryo Millet İttifakı tarafından yazılamazsa, 70 gün sonra yapılması beklenen seçimin sonucunu, beş yıl önce olduğu gibi bir kez daha, Meral Akşener belirleyecektir.
O zaman, yeniden aday olmaya hazırlanan Muharrem İnce, seçim akşamı paylaşacağı “Adam kazandı” mesajını, yeniden yazmak yerine, kopyalayıp yapıştırmak üzere, WhatsApp arşivinden bulup şimdiden hazırlasın.
"Fehmi Koru yazdı: Amerikalı yazarın romanı, Leonardo da Vinci’nin resmi, Akşener’in çıkışı, Muharr." haberi, 04 Mart 2023 tarihinde yazılmıştır. 04 Mart 2023 tarihinde de güncellenmiştir. Medya kategorisi altında bulunan Fehmi Koru yazdı: Amerikalı yazarın romanı, Leonardo da Vinci’nin resmi, Akşener’in çıkışı, Muharr.. haberi 2023 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. Fehmi Koru yazdı: Amerikalı yazarın romanı, Leonardo da Vinci’nin resmi, Akşener’in çıkışı, Muharr.. 2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. Medya konusunda 26 Kasım 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.