Hoşgeldin Lucescu, başarılar dilerim

Ali Kaya Soysal

Bence TFF yönetimi, dolayısıyla Demirören göreve geldiğinden bu
yana en doğru işi yaptı ve Lucescu' yu Ulusal Takımın başına 2+1
yıllık kontratla getirdi...Bu duruma nasıl gelindi, sonrasında neler
olur, bunları yazımın ilerleyen satırlarında kaleme dökeceğim..Ama ,
önce Lucescu kimdir başlığını açmak istiyorum...

     Romen teknik adam 1967 den beri üst düzey bir futbolcu olarak  10
yıl Dinamo Bükreş te top oynadı, 8 numarayı giyen bir orta saha
"virtiözü" ydü, Dolmabahçe de seyretmişliğim de vardır kendisini..O
zamanların Fenerbahçe başkanları olan, her ikiside rahmetli, Faruk
Ilgaz ve Emin Cankurtaran ın yıllarca Haziran transfer ayında hep
gündemlerindeydi, orta alanda Ziya, Fuat ve vatandaşı Nunweiler lerin
ların yanında fenada olmazdı hani!

    Ama yıllarca süren "Lucescu F.Bahçe de" manşetleri bir türlü
gerçekleşmedi..Kanımca en büyük neden o dönemdeki Romanya nın polıtık
yapısı ve D.Bükreş in "ordu takımı" olması, hatta Mircea'  nın subay
hüviyetiydi..Dünya ve Avrupa Kupalarıyla  birlikte müthiş futbolculuk
kariyerini sonlandıran Lucescu ilerleyen süreçlerde   Romen Milli
takımında , Dinamo Bükreş de, İtalyan' ın küçük ölçekli kulüplerinde ,
tekrar ülkesine dönerek Rapid Bükreş de, sonra İnter de teknik adamlık
yaşamını sürdürdü...

   Kaderin ne garip cilvesidir ki; futbolculuk döneminde bir türlü
kısmet olmayan F.Bahçe forması  yerine teknik adam olarak en büyük
rakip G.Saray da eşofman giydi...Ve ayağının tozuyla UEFA Süper Kupa
finalinde Real Madrid gibi bir devi devirerek G.Saray camiasının 17
yıldır en büyük gururu olan kupanın müzeye taşınmasına imza attı, bir
sonraki sezonda ise takımını şampiyon yaptı..

   İşte , bu noktada yaşanmış bir hikaye: Mart ayındaki seçimli
kongrede Fatih Terim i takımın başına getirmeyi Genel Kurula  vaad
edip, aslında farkında olmadan kulübün bugün içinde bulunduğu " borç
sarmalına" tam 15 yıl önce önderlik yapmış olan rahmetli Özhan
Canaydın sezon sonu hüsranla bittikten sonra bir Pazar günü "brunch"
ına  Nişantaşı nda  alt kat komşusu olan kızkardeşim ve eniştemi davet
eder ve şu anektodu anlatır büyük bir pişmanlık uslubuyla...

    " geçen sezon takım şampiyonluğa koşuyor, ligin bitmesine bir kaç
hafta kalmış, Lucescu ya maddi krizden ötürü 650 bin dolar vereceğimiz
var..Bir gün beni aradı, randevu talep etti, eyvah dedim, alacağını
isteyecek...Geldi ve bana, Mr. President, oglum Bükreş de bir
restaurant açacak, nakit olarak 50-60 bin dolar gibi bir paraya
ihtiyacımız var, alacağıma mahsuben bunu sizden rica
ediyorum..dedi...hemen şahsi çekimi imzayarak ödeme yaptım..çok
minnetkar kaldığını belirterek ayrıldı ofisimden"

    " bitmedi; sezon sonu kendisini davet ettim ve takımı şampiyon
yaptığı  için teşekkür ettim, ama tüm bunlara rağmen bir önceki
seçimde G.Saray Genel Kurul üyelerine Terim için söz vermiştim, o
yüzden sizinle yollarımızı üzülerek ayıracağız  dedim..birdenbire
gözleri yaşardı, ben G.Saray ı çok seviyorum, gerekirse alacağımıda
istemem..dedi, hatta kendisine kolonya getirdim, yüzü beyazlaşmıştı
çünkü.."..

     Akil  bir G.Saray lı olan eniştem ile  Canaydın bir kaç kez daha
görüşürler ve akrabam " başkan yanlış yapıyorsunuz, Lucescu çok iyi
bir teknik direktör ve iyi bir kişilik, bizim gibi sağduyulu G.S lılar
Fatih i istemiyoruz" der özetle..Ama sonuç malumdur...

   Bir sonraki sezon Lucescu Beşiktaş a geldi ve kulübün 100. yılında
takımı şampiyon yaptı, takip eden  sezonsa ligin ilk devresini 8 puan
farkla bitirdi..İşte burada bir yaşanmışlık daha anlatacağım, % 100
bidiğim..

   "Beşiktaş şampiyonluğu takip eden ikinci sezon ilk yarıyı ciddi bir
puan farkıyla lider bitirmiş, Ocak ayı , Antalya dan İstanbul a
geldim, çünkü birkaç gün sonra BJK Genel Kurulu var..Lisdeden
arkadaşım o dönemde Digitürk Lig TV nin üst düzey yöneticisi..Bir gün
beni arıyor Rumeli Kavağı nda buluşuyoruz balık-rakıda..Ve bana çok
şeyler anlatıyor...İşler çok kötü, Beşiktaş ligin favorisi gibi, her
gün patrondan fırça yiyoruz, yeni dekorder  satışları olmadığı gibi,
FB ve GS lilerden üyelik iptalleri oluyor, bak göreceksin , ikinci
devre BJK "derin futbol" tarafından aşağıya çekilecek.."..İnanmıyorum,
inanmak istemiyorum..saatlerce tartışıyoruz..

    3 gün sonra bir Pazar günü BJK Genel Kurulunu bitirip yürüyerek
İnönü ye iniyoruz, ikinci devrenin ilk maçı olan  Beşiktaş- Samsun
maçını izlemek üzere..Karlı bir hava, rahmetli Kazım Kanat ile basın
tribününde maçı seyrediyoruz..Ve ismini şu anda hatırlamadığım,
hatırlamakta istemediğim bir hakem sahne alıyor, liglerin başladığı
1957 den bu yana 3 büyüklerin hiç başına gelmediği bir faciayı 1903
doğumlu kulube yaşatıyor, 5 siyah-beyazlı futbolcuya kırmızı kart
göstererek Beşiktaş ın hükmen mağlubiyetine yol açıyor, birkaç
oyuncununda haftalarca ceza almasına sebep oluyor..

   Takip eden haftalarda aynı manzara hemen hemen devam ediyor ve
sonuç olarak  F.Bahçe şampiyon oluyor..Lig bitmeden başkan Serdar
Bilgili istifa ediyor, Lucescu ise ülkeden ayrılıyor..Romen hoca gider
ayak şaşkınlık ve acı içinde   şu demeçi veriyor: " Türkiye de ki
futbol ortamı bir zamanlar Cavuşovski nin Romanya' sını
anımsatıyor"..Tekrar ediyorum, "Türkiye ye" değil, ülkenin futbol
ortamına sövüyor...13 yıl önce Lucescu nun ettiği bu kelam yaşadığımız
son olayları düşününce doğrumu , değilmi sevgili ABC okuyucuları?..

   Bu noktadan  paralel bir geçiş yapmak istiyorum, kime , bir
zamanlar dost olduğumuz "duayen gazeteci" sevgili Hıncal Uluç
a...Yıllardan beri sabahları uyandığımda basında ilk okuduğum kişi o
idi, Sabah gazetesini son dönemlerde artık bakkaldan alacak "bir"
lirayı vermek istemediğime göre sosyal medyada takip ediyorum
kendisini..Önce G.Saray ın, sonra TFF nin ilgilendiği ve bugün imza
atan Lucescu için çok ağır laflar ediyor..Spor bakanı na sesleniyor,
yetmiyor "sayın cumhurbaşkanım, aziz ülkeme küfreden bu aşağılık adama
çalışma izni vermeyin" diye çemkiriyor, adeta yalvarıyor...

   Bak Hıncal agabey, benden 16 yaş büyüksün, senelerden beri başta
trafik olmak üzere, çevre, insan hakları, uluslararası hukuk vs
konularında seni hep beğendim..Antalya da Genel Müdürü olduğum bir
tatil köyünde iki gece sabahlara kadar spor muhabbeti yaptık, hatta
döndükten sonra Sabah taki köşende  benden söz ederek onore ettin,
sağol...Tamam da yukarıdaki satırlarımı okuduktan sonra , hakkaniyet
uğruna ve Lucescu Türkiye ye deği, "senin gaz vermek amacıyla
söylediğin aziz devletine" hiç değil, o sezonun mağduru olma acısıyla
ülkenin futbol sistemine sitem etmesi, Çavuşesku benzetmesi yapmasını
bir daha gözden geçir istersen..Aksi takdirde , senin bu görüşlerinden
feyz alarak medyada ırkçı söylemlerde bulunanların , özellikle bu yıl
FIFA ve UEFA nın ırkçılık konusunda aldığı önemli
kararların olası cezalarında "aziz ülkemdeki" sorumlusu sen
olursun..Üstelik 25 yıldır sevgiden, hoşgörüden söz eden sen!!

   Gelelim yazımın başlığına..." hoşheldin Lucescu, başarılar
dilerim"..Yukarıdaki satırlarımı  özümseyerek okuyanlar şunu
anlamışlardır herhalde..Selef Romen hocamız gerek kariyer, gerekse
insanlık açısından halef "imparatorla"  kıyas kabul etmez,

   Olayın teknik boyutuna yerli , yabancı antrenör tartışmasına
girmeden, ki, benim adayım Yılmaz Vural idi, biraz değinmek
isterim...Terim in Ulusal Takımı büyük bir başarısızlıkla getirdiği
gruptaki durumumuzu düzeltip, en iyi 2. olma olasılığımız çok
düşük..Ama, ilk hayati maçımız Ukrayna ile, ilk onbirinde Lucescu nun
7-8  talebesinin oynadığı Ukrayna..

   Bilmem anlatabildim mi???