İmamoğlu’ndan yandaş medyaya tepki: Paramızla reklam yayınlayamıyoruz
İmamoğlu’ndan yandaş medyaya tepki: Paramızl... İstanbul'un seçilmiş Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, NTV-Star TV ortak yayınında açıklamalarda bulundu. İmamoğlu, canlı yayında gelecek pazar gerçekleştirilecek ortak yayın için Binali Yıldırım'ın soruların görüşülmesini...
İBB'nin seçilmiş Başkanı Ekrem İmamoğlu, NTV - Star TV ortak yayınında soruları yanıtlıyor.
Ekrem İmamoğlu'nun açıklamasının satır başları şöyle oldu:Ekrem İmamoğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:
(Yıldırım-İmamoğlu ortak yayını) Neticede biraz rol paylaşımı gibi oldu. Bu münazaranın buluşma noktasındaki çabayı kusura bakmasınlar kendime alacağım. Başından beri isteyen kişi olarak. Moderatörlük tarafını sayın Yıldırım üstlenmiş oldu. Başından beri hangi televizyonu, hangi moderatörü istiyorsanız hazırım demiştim. Bunu 31 Mart öncesinde de söylemiştim. Ama maalesef kabul görmedi. Bence burada psikolojik bir süreç var ya da stratejik bir süreç var. 31 Mart’tan önce sanırım önemsemediler. Sanıyorum sürece dair emin bir duruş gösterdiler. Biraz kendilerinden emin olduklarını düşünüyorum ama seçim böyle bir netice vermeyince şimdiki süreçte bence stratejik olarak böyle bir karar olumlu baktılar.
Yine ben özellikle 6 Mayıs sonrasındaki ilk aşamada kamuoyu önüne çıktığımda bunu dile getirdim. 17 yıl sonra bu gündeme geliyorsa aslında bu toplum adına üzücü. Bunu her gazeteci, en başta sizler istersiniz. Böyle bir münazara ortamının, tartışma ortamının olmasını sizler istersiniz. Soru sormak, cevap almak, aydınlanmak… Bu bakımdan bu çabamın, ısrarla bu çabamın kabul görmesi günün sonunda sevindiricidir.
'Yıldırım soruları istedi'
Zihinlerinde hangi sorular varsa sorulması taraftarıyım. Şahsen bana soruları yollamasa da olur. Elbette ki eşitliğin korunması halinde.
Bir gazeteci bir adaya hangi soruları özgürce sorabiliyorsa, aynı duyguları bir başka adaya da hissettirerek sorularını hazırlayabilmeli diye düşünüyorum. Benim bakışım bu. Bu konuda çok netim ama Sayın Yıldırım soruların görüşülmesini talep etmiş. Danışmanıma bu ifadelerimi söyledim. Biz müdahale eden değil sadece gözetleyen konumda olalım.
Elbette ki yenilenen seçim sürecine dair, ya bakın çok adil bir seçim süreci var, kabul gördü, işte çağdaş da bir münazara ortamı var, asla böyle bir durum anlamına gelmez. Bunun altını çizelim. Sevindiricidir böyle bir otamın sağlanması, mutluluktur benim adıma, demokrasi adına ama asla bu yenilenen seçim sürecinini ya da bu süreçteki ortamın demokrat bir atmosfer oluşturduğuna asla bir delil değildir. Ama her yönüyle sevindirici.
Moderatör kısmında bu olumlu bakış açısı olgunaştıktan sonra Sayın Yıldırım fikirlerini beyan etmeye başladı. Ben o alana hiç girmedim zaten. Sayın Uğur DÜndar’a dair böyle bir talebi ortaya koyunca ne diyebilirim ki! Birincisi baştan zaten kabul etmiş birisiyim. İkincisi Uğur Dündar saygın bir gazeteci. Kaldı ki böyle bir münazara ortamını defalarca yönetmiş birisi geçmişte. Tabii sonrasında vazgeçtiğini ifade etti. Ben aradım kendisini. Bana ortamın uygun olmöadığınuı, kendi prensiplerine uygun olmadığını, kutuplaşma gereği mesleğini orada sağlıklı icra edemeyeceğini, her iki tarafa da zarar verebileceğini bana ifade etti. Bana ifade ettiği bu.
Çünkü ben zaten ismi bana ulaştığında sevindiğimi ifade etmiştim. Sonuçta Sayın İsmail Küçükkaya için karar verildi. Detayları netleşti. İçerikle ilgili baştan beri, sunan kişinin, modere eden kişinin özgün kalması konusunda ve gündemi toparlayıcı, zihinlerde 31 Mart günü dahil olmak üzere, İstanbul’un dünü, bugünü, yarını dahil olmak üzere zihinlerde hangi soru varsa sorulmasından yanayım. Bir sınırlamanın gazetecinin oradaki duruşuna ters olacağı kanaatindeyim. Asla bir sınırlama olmasından yana değilim. Şahsen bana soruları yollamasa da olur. Elbette ki eşitliğin korunması halinde.
Bir gazeteci bir adaya hangi soruları özgürce sorabiliyorsa, aynı duyguları bir başka adaya da hissettirerek sorularını hazırlayabilmeli diye düşünüyorum. Benim bakışım bu. Bu konuda çok netim ama Sayın Yıldırım soruların görüşülmesini talep etmiş. Danışmanıma bu ifadelerimi söyledim. Biz müdahale eden değil sadece gözetleyen konumda olalım.
Sorular olgunlaşsın, çıkalım konuşalım. İstanbul’un dününü, bugününü, yarınını. 31 Mart’ı, 31 Mart 18 Nisan arasını, 6 Mayıs sürecini, o 18 günlük süreci, 6 Mayıs’ta ne olduğunu ve sonrasını ve yarınları konuşalım istiyorum.
İnanılmaz bir ferahlık yaratır toplumda. Çekişmeler, çatışmalar, iftiralar, yalanlar hepsi söner gider. Çünkü insanlar birbirine bakarken zaten söyleyeceklerinini içerisinde emin olmadığı ne varsa unutur. O bakımdan ben çok rahatım. Bugüne kadar kimse hakkında bir iftiram yok. İstanbul’u konuşmuş birisiyim. İstanbul’u anlatmış birisiyim. En azından beni sevenler, beni ilgiyle takip eden herkese şunu söylemek isterim. Gönülleri rahat olsdun, bu bir vazifedir. Ben sorumlululğum adına, demokrasiye, İstanbul halkına olan sorumluluğum adına zevkle yerine getireceğim pazar günü. Kumpasmış, oymuş bunları geçsinler, kimseye bir şey olmaz.
(Ordu’daki VIP gerginliği) Ben bir bayram tebriği için Trabzon’a gittim. Çünkü oralıyım, köyüm belli. Köyümde birkaç yüz yıldır yaşayan bir aileyiz. Dolayısıyla bizim bir geleneğimiz var, ata mezarlarımız orada. Ziyaret ederiz, dua ederiz herkesin yaptığı gibi. Bunu da birkaç yıldır siyasi sorumluluklarım gereği yapamıyordum. Dolayısıyla bu ortamda yapma ihtiyacı hissettim. Bir bayramlaşma dedik ama bayramlaşma ötesinde bir şey yaşadık. Dolayısıyla, bence Karadeniz’in yaşadığı en büyük bayramlaşmaydı. Olağanüstü bir şeydi. Olağanüstü bir kucaklaşmaydı. Bunu o bölgeyi takip eden, daha önce orada bulunmuş bütün gazetecilere, meslektaşlarınıza sorabilirsiniz. Muazzam bir şey. Giresun aynı, Ordu aynı. Bununla bitmedi, 21 konuşma yaptım. Her ilçede… Bazı ilçelerde espri oldu, Eynesil’in bu kadar nüfusu yok diye. Dolayısıyla bir özel uçak kiralayarak, altını çizelim Trabzon’a gittik. Çünkü ertesi gün dönüşümüz olacaktı İstanbul’a. Trabon’da beni nerede karşılayacaklar, ben bu işlerle ilgilenmem ki.
Gittiğimiz yerde sorumlu insanlar var. İl başkanları var, milletvekilleri var, genel başkan yardımcıları var. Bizi VIP’den karşıladılar. Geldik, otobüsümüze bindik, köyümüze gittik. Ertesi gün sabah Trabzon’daki bayramlaşma dediğimiz seremoninin büyük bir kalabalığa dönüşmesinin keyfini yaşadık. Ordu, Giresun, arasındaki ilçeler… Derken bu güzel buluşmayı örtmek isteyen bir anlayış, hangi dokunuşsa o, elbette görünen figürü Ordu valisidir. Bir tuzak kuruldu bize. Niçin tuzak? Ben oraya gidene kadar yine nereden çıkacağız, bunu bilen birisi değilim ki.
Zaten havaalanına girdik. VIP’nin otomobil giriş bariyeleri açıldı. İçeri girdik, arabaları çektik. VIP’nin önünde toplanmış insanlarla ben fotoğraf çekilmeye başladım. Belki yüz elli iki yüz, üç yüz kişi vardı orada. Fotoğrafları çekildik, o esnada benim annem, babam, kızkardeşim, diğer ekip x-ray cihazından giriş yaptılar. Çantalar x-ray cihazından geçti. Biz o dışarıdaki fotoğraf çekiminden sonra içşeri girdiğimizde bir telaş, bağrışma, çağrışma… NE oluyor, ne bitiyor dediğimde o ara annemle karşılaştım. Annemin benzi atmış, “Biz her yerden gireriz evladım, gidelim normal vatandaş nereden gidiyorsa oradan girelim” dedi. Ne oluyor dedim. “Buradan girişinizi yasakladılar”. Kim yasakladı dedim. “Vali beyin talimayı var”. Yanımızdaki emniyet müdürünün söylediği şey. Sayın Seyit Torun’a kurban olayım, gel gidelim, gerek yok benzeri konuşmalar yaptım. Zaten var bir kısmı da. Vali beye rütbe taktırmayın dedim. Bu bir tuzak, tuzak.
Daha sonrasında da polislerle gittim. Çünkü o arada polislerle direnç varmış gibi… Kaldı ki ben kapıdan girdim polisler önümü açtı. Sonrasında polisler bir koridor gibi oldu, yürüdüm salonun ortasına. Ne bir dirençle karşılaştım ne bir şey. Günün sonunda polislere de kusura bakmayın, bu sizinle olan bir olay değildir, bir saygısızlık varsa kusura bakmayın, hakkını helal edin deyip içeri geçtik.
Bu süreçte işte yok onu dedi, bunu dedi. Zaten zor konuşan bir insanım, kurduğum diyalog bu. Aynı helalleşmeyi öbür tarafta yine polsilerle yaparak uçağımıza geçtik. Konuşacaksa basın, medya, 1 milyona yakın insanın o Karadeniz sahilinde bizi ağırlamasını konuşsun. Başkalarının istediği yola gitmesinler. Buı yazıktır, günahtır. İnsanların o gösterdiği ilgiye, alakaya karşı provoke edilmiş bir süreçtir. Onun için vali bey bize tuzak kurmuştur ancak Vali beye kim talimat vermiştir onu da açıklasın. Onu bilemem. Çünkü bizi VIP’den içeri alan kişi de Vali. O da Trabzon’da bir Vali.
Orayla da irtibat kuranın oranın il başkanı, milletvekili. Buranın da irtibat kuranı Ordu’nun milletvekilleri ve vali. Dert ne yani. Telefonuna çıkmamalar, mesajına bakmamalar vesaire. Bence gereksiz bir konu. Benim için bu kadar.
‘ÖFKE KONTROLÜ’ İDDİALARI
İki profil yok, tek profil var. Ben insanım. Siz de 72 yaşındaki annenizin yüzünü beyaz görünce insanları dışarı cıkartırsınız ya da kavga edersiniz bilemem. Ben dışarı çıkarmayı seçtim. Tutanak uydurma, bir tuzak.
Yüzümdeki sertlik insanlara size çok sert geliyorsa, ben sizi bu ülkenin bakanlarının söylediği sözleri tarif etmeye davet ediyorum. Vali basitlik yapmıştır. Siyasete alet olmuş bir grup diyorsunuz. Siz bile şu anda kusur işliyorsunuz.
Bu tuzaklar çok defalar kurulmuştur. Benim eğer bir anlık yüzümdeki sertlik insanlara ya da size çok sert geliyorsa ben sizi bu ülkenin bakanlarının söylediği sözleri analiz etmeye davet ediyorum. Bir günden öbür güne konuştukları yalanı tarif etmeye davet ediyorum.
Vali basitlik yapmıştır. Çok net. Bunun dışında vali beyin kurduğu da bir tuzaktır, özür borcu vardır, gündem yaratmıştır. Gündemin esası yoldadır, onları analiz edin.
KOÇ HOLDİNG’TEN UÇAK KİRALAMA
Bir başka şey, bakın diyorsunuz ki ‘siyasete alet olmuş bir grup’. Siz bile şu an bence bir kusur işliyorsunuz. Yani bir firmadan uçağın kiralanmasıyla ilgili, ki bu işlerle ben ilgilenmeme, arkadaşlarım ilgilenir. O uçağı Binali Yıldırım kullanırken ne kadar analiz etmişse, bakanlar o firmadan helikopter ve uçak kiraladığında ne kadar analiz etmişse benim arkadaşlarım da o kadar analiz etti.
(Sabah yazarı Okan Müderrisoğlu’na) Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık bir kuruluşunu hangi ithamla suçluyorsunuz. Sizin şu an bağlı olduğunuz bir grubun, iktidar partisiyle olan münasebetinin milyonda biri kadar o grupla münasebetim yoktur. Şüphe doğurdunuz. Bir grubu suçlamak, Türkiye’nin neredeyse dört nesildir bu ülkeye yüz binlerce insan istihdamı yapan Türkiye’nin gururu bir grubun seviyesizce bu şekilde eleştirilmesine başta gazeteci olarak sizin biraz seviyeli ve mesafeli davranmanız gerek.
(Adayların hemşehri stratejisi) Elbette ki bu kavram irdeleniyor. Hemşehrilik kavramı yorumlanıyor. Ben bunun biraz dışında kalmayı tercih ettim. Örneğin İstanbul’da hemşehrilikler üzerinden buluşmaları minimuma indirmeye çalıştım. Bunu sahada engelleyemiyorsunuz. Bu siyasi bir realite. Ama bitmesi lazım. Bakın TÜrkiye’de her kavram bir bölünmeyi oluşturuyor. Bu ama hemşehriliktir ama etniktir ama başka bir şeydir. Dolayısıyla ben işin o tarafında değilim. Arkadaşlarım bana sekiz dokuz il saydılar. Ben dedim ki ya ben bayramda bir özelim var, yerine getirmek istiyorum. Trabzon’a gitmek istiyorum. Sonra madem oraya gittiniz, Giresun ve Ordu talebi var, onu yerine getirelim dediler. Onu ilave ettik. Bu da bir siyasi yönlendirmedir. Arkadaşlarımın bahsettiğiniz zemindeki bir yönelendirmesidir. Sayın Yıldırım’ın da düşüncesi o yöndedir, fark etmiyor ama bunun sona ermesi lazım. Ben İstanbul hemşehriliğinin peşindeyim. İstanbul kültürü oluşmalı. İster Diyarbakır’dan gelin, ister Trabzon’dan gelin, ister Van’dan gelin, ister Balıkesir’den gelin. Bakın bunu bizim düzeltmemiz lazım. İstanbul’da hemşehri dernekleri üzerinden siyasallaşmanın çok tehlikeli olduğunu düşünenlerdenim. Herkesin bir değeri var. Yani bu kültürel değerdir, etnik kökeni ile ilgili bir değerdir, yaşamsal biçimi ile ilgili bir değerdir, inançlarıyla ilgili bir değerdir. Bu değerlerin siyasete alet edildiği ortamlar günün sonunda inanın yaşama zarar veren şeyler.
Sabah yazarı Müderrisoğlu: HDP’yi PKK’nın siyasi uzantısı olarak görüyor musunuz?
Ekrem İmamoğlu: HDP, Türkiye’nin siyasi partisidir. Terör örgütlerinin açıklamaları yok hükmündedir.
Plajların Suriyelilere kapatılması ırkçı bir davranıştır. Bunu benim partimin belediye başkanı yapsa da umrumda değil.
YANDAŞ MEDYAYA TEPKİ
Demirören grubu, reklamlarımızla ilgili yayınlayıp yayınlamayacağı konusunda bize geri dönüş yapmış değil. Bazıları hiç yayınlamıyor. Paramızla reklam yayınlayamıyoruz. Bir kısmı ‘adını kullanmayın’ diyor. CHP’nin adayı… Allah aşkına, ben şikâyet etmeyeceğim de kim edecek? İstediğim şey, özgür bir basın olsun.
TRT kurumu, İmamoğlu’nu niçin bir programa çıkarmaz? İmamoğlu tüm Karadeniz’i gezdi, sadece VİP olayı… Tek bir haber. Bu üzücü değil mi?
"İmamoğlu’ndan yandaş medyaya tepki: Paramızla reklam yayınlayamıyoruz" haberi, 11 Haziran 2019 tarihinde yazılmıştır. Politika kategorisi altında bulunan İmamoğlu’ndan yandaş medyaya tepki: Paramızla reklam yayınlayamıyoruz haberi 2019 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. İmamoğlu’ndan yandaş medyaya tepki: Paramızla reklam yayınlayamıyoruz 2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. Politika konusunda 22 Kasım 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.
YORUM YAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.