Karar yazarı Akif Beki: Tek eksik Erdoğan-Kılıçdaroğlu düellosu

Müziksiz, kavgasız, kısır çekişmesiz bir kampanyayla hayırda yarışmak istiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın rakiplerine "samimi çağrı"sı bu.

Cumhurbaşkanı adayları, birbirlerinin canına ezan okumayacak yani.

Tehditler savrulmayacak. Öfke nöbetleri geçirilmeyecek. Centilmence tartışacaklar.

'Ben gidersem öcü gelir' diye rakibi şeytanlaştırmayacak, düşmanlaştırmayacaklar.

Seçmenden, korkutarak oy istemeyecekler.

Kendilerini sevdirerek, beğendirerek, daha iyi yöneteceklerine ikna ederek seçmeni kazanmaya çalışacaklar.

Bir de beraber canlı yayına çıktılar mı, bu havayı oraya da taşıdılar mı, tamamdır.

Depremzedelere bu kadarını borçlu olduğumuz için değil yalnız. Siyaset, kavga, kutuplaşma yorgunu millet de bu kadarını hak ediyor.

Erdoğan'ın cazgırsız, çalgısız çengisiz, kavgasız gürültüsüz ve karalamasız kampanya çağrısını, canıgönülden destekliyorum.

Zilli bebeklerden kurulmuş yaygara alayları, dağıtılacak; zilli maşalardan toplanmış kara propaganda bandoları, lağvedilecek diye anlıyorum.

Desenize nefret körüklemelere, kin ve düşmanlığa tahriklere paydos edilecek. Kim gormek istemez!

Dış güçler de bu kez sandık yarışına sokulmayacak anlama gelir.

Milletçe, kendi aramızda geçecek yarış. Kimsenin oyu, dış güçlere gidiyormuş benzer biçimde gösterilmeyecek.

Kulağa şahâne gelmiyor mu?

Özlemişiz, düşsel bile cihana kıymet...

Erdoğan, 2002 seçimlerinde CHP lideri Baykal'la ekran düellosuna çıkmıştı. Kendinden emindi ve galip ayrıldı.

Fakat o günden beri bir daha hiçbir liderle canlı yayında görücüye çıkmadı. Liderlerin, ekranda medenice boy ölçüşmesinin zamanı gelmedi mi?

Aytunç Erkin yazdı: HDP kararını veren iki kritik AYM üyesi

Siyasetimiz, bu karşılaşmaları kaldırabilecek olgunluğa AK Parti'den ilkin erişmişti.

Rahmetli Demirel, Özal, Erbakan, Ecevit benzer biçimde liderlerin geçmiş münakaşa videolarına iç geçirerek bakılıyor bugün. Ne günlermiş, ne olgun şahsiyetlermiş diye.

Hem Cumhur İttifakının da uzlaşmayı kötülemekten ve kavgayı, kutuplaşmayı korumak için çaba sarfediyor görünmekten uzaklaşacağı haberleri geliyor.

İttifaklarına, DSP dahil yeni partiler katmaya; cumhurbaşkanı yardımcılarının sayısını artırmaya niyetlendiklerini okuyoruz.

Aksi tutmazdı esasen. İki sebeple tutmazdı...

Erbakan Hoca'nın; Özal'a karşı CHP ve DSP ile seçim ittifakı öneren, sonrasında bu partilerle koalisyonun ülkeye kazandıracaklarını öven eski konuşmaları ortada. Ecevit'le 74'te Kıbrıs Harekatı'na imza atan iktidar ortaklığı ortada. Ve Milli Görüş gömleğini çıkaran AK Parti'ye karşı "Bizans'ın çocukları" benzer biçimde nefret söylemleri kullandığı da...

Saadet'i, Gelecek ve DEVA partilerini CHP'yle ittifak üstünden vurma siyaseti, ters tepiyor. Bu bir.

İkincisi ise süratli karar almak için getirilen tek başlılığın; en lazım olduğu zamanda, bir depremde bile süratli müdahale sağlamadığı, işleyişi yavaşlattığı anlaşıldı.

'O masa oldukça başlı da vay ben tek kaldım, o karşıcılık uzlaşmacı da vay ben kavgacı kaldım, onlar süratli da vay ben yavaş kaldım' demek vardı sonrasında.

"Tekirdağ'ın Üzümü" şarkısındaki benzer biçimde bitebilirdi. "O yar selvi boylu da vay ben kısa kaldım, o yar kalem kaşlı da ben köse kaldım" hayıflanmalarıyla.

Fehmi Koru yazdı: “Anayasa bir defa delinse ne olur” sözünü günümüze taşımak, bu mu isteniyor?

Dışlayıcılıktan kucaklayıcılığa doğru oldukça başlılığa dönmek, zekice.

Oldu olacak, televizyonda bir Erdoğan-Kılıçdaroğlu düellosuyla niçin taçlandırılmasın?

Lafın gelişi düello doğal; hoşgörü ve olgunlukla kendilerini anlatsınlar, iyi olan kazansın.

Bir adaylar buluşması, seçim ekranlarına yakışmaz mı!