Prof. Dr. Sait Yılmaz
Prof. Dr. Sait Yılmaz - Yazar

Milletlerin kökeni ve karakteri..

Millet (ulus), bir devletin sınırları içerisinde yaşayan aynı etnik kökenden gelen, aynı din, dil ve kültürel değerleri paylaşan insan topluluğudur. İrlandalı tarihçi Benedict Anderson’a göre; ulus, hayal edilmiş bir siyasal topluluktur; kendisine aynı zamanda hem egemenlik hem de sınırlılık verilmiş şekilde hayal edilmiş bir cemaattir. Ancak, insanlık doğal olarak milletlere bölünmüştür. Her millet kendi özel karakterine sahiptir. Tüm politik gücün kaynağı millettir. İnsanlar öncelikle milleti ile tanımlanır. Küreselleşme millet olma ve milliyetçilik olma rekabet ediyor gibi olsa da, küresel özgürlük ve uyumun temel şartı ulus- devletin güçlendirilmesidir. Peki, bugünkü dünya milletlerinin kökeni nedir, karakteri nasıl olmuştur? Türk milletinin karakter özellikleri nelerdir? Bu makalede, milletlerin kökeni ve karakteri üzerine bir yolculuk yapacağız.

İNSANIN GELİŞİMİ...

Hepimiz dış görünüşümüz gibi, vücudumuzun iç detaylarında da farklılığa sahibiz. Vücut şeklimiz, iç organlarımız, doku planlarımız ve hücrelerimiz farklıdır. Her birey farklı olmakla birlikte, akrabalık derecesi arttıkça benzerlik başlar. Genetik sürüklenme insan toplulukları arasında diğer bir farklılaşma nedeni olsa da insan türünde genetik farklılaşmanın %85’i aynı köyden veya kasabadan olanların içinde gözlenir. Dünyanın farklı bölgelerinde yaşayan insanların genetik çeşitliliği diğerlerinden sadece %15 fazladır. Birbirinden ayrılmış ve uzun süre aralarında akrabalık bağı olmadan yaşamış iki ayrı insan topluluğunu kıyasladığımızda daha fazla farklılık görülmektedir.<>

Toplumlar birbirinden ayrıldıktan sonra farklı yaşam koşullar nedeniyle farklı uyum özellikleri geliştirmişlerdir. Bedenin yüzey alanı ile iklim arasında bağlantı vardır. Daha soğuk ortamlarda yaşayanlarda sıcak korumaya yönelik bir beden yapısı gelişmiştir. Eskimolar, ısı kaybını önlemeye yönelik olarak tıknaz ve kısa bir vücut yapısına sahiptir. Buna karşılık sıcak ortamda yaşayan Sudanlılar, ısı kaybını kolaylaştıran uzun kol ve bacaklara, ince bir vücut yapısına sahiptir. Yüksek rakımlarda yaşayan topluluklarda düşük oksijen oranından daha iyi yararlanmak için geniş göğüs yapıları bulunur.

Asyalıların soğuğa, rüzgâra ve kardaki güneş yansımasına karşı gözlerini koruyan çekik göz yapıları gibi özellikler de doğal seçimle evrimleşmiştir. Yoğun ormanlık ortamlar ve adalarda yaşayan insan topluluklarının (pigmeler gibi) daha küçük vücut yapılarına sahip<>

oldukları gözlenmiştir. Kuzeye yerleşen insan toplulukları soğuk iklimde yaşadıklarından diğerlerine göre daha kıllıdır. Cilt rengi, güneş ışınlarının yoğunluğuna göre bir adaptasyon sürecinde belirlenir. Ekvatordan uzaklaştıkça cilt rengi (güneş ışığından koruyan pigmentlerin

azalması ile) açılmıştır.

BİYOCOĞRAFYA VE GÖÇLER...

Biyocoğrafya içinde Amazon gibi büyük nehirler dışında, yüksek dağlar, ovalar gibi farklı jeopolitik yapılar farklı türler arasında sınırlar oluşturabilir. Birçok tür kıtalarla sınırlı kalmış, her kıtaya özgü türler gelişmiştir. Afrika ve Amerika’nın çöllerinde yaşam koşulları benzer olmasına rağmen farklı canlı türleri yaşar. Afrika düzlüklerinde Antiloplar gibi ot oburlar, Asya ya da Amerika’da bulunmaz. Kutup ayısı Kuzey Kutbu’nda olmasına rağmen, Güney Kutbu’nda yoktur. Aynı şekilde Penguenler de Güney Kutbu’na hastır.

Darvin, biyolojik varlıkların çevreye uyum sağlayarak yaşamını sürdürüp gelişebileceği görüşünü geliştirmiştir. Evrim kuramına göre, sistemler çevreye uyum sağlayarak yaşamlarını sürdürür. Göçler, büyük fetih hareketleri, büyük iç savaşlar bu ihtirassal-tutkusal itki fazlalığından ortaya çıkar. Enerji patlamasına maruz kalan halkın, bölgede yaşamaya dayanma süresi, o milletin karakterinde kalıcı özellikler bırakır. Bu

özellikler bir süre sonra aynı ırktan yeni bir etnosun doğuşuna yol açar. Örneğin Kore’den Türkiye’ye göç eden bir grup Koreli sadece kendi içinde evlilik yapsa dahi birkaç yüzyıl içinde coğrafya ve iklim şartları nedeni ile çekik gözlü olma özelliklerini kaybedeceklerdir.

GENETİK ÇALIŞMALAR...

Modern genetik çalışmalar bireysel farklılıkların başlıca şu üç nedenden kaynakladığını göstermiştir; rekombinasyon, gelişimsel süreçler ve mutasyonlar.

- Rekombinasyon, üreme hücrelerinde mayoz bölünme sırasında anneden ve babadan genlerin çapraz karılmasıdır. Üreme sırasında anne ve babadan gelen yarımlar tam bir yavru oluşturmak için birbirine karışarak birleşir. Bir anne babadan bu şekilde 25 milyar farklı çocuk doğabilir.

- Gelişimsel süreçler, büyüme döneminde hücrelerin farklılaşmasını belirleyen çevresel etkiler ile ilgilidir. Bu etkenler, aynı genetik yapıda olsa da bireylerin birbirinden farklı olmasına neden olabilir. Ancak bu değişimler edinilmiş özellikler olduğundan

- Mutasyonlar, kopyalama hatalarının sonuçlarıdır. DNA’nın kopyalanması esnasında ortaya çıkan bu küçük hatalar, kopyanın öncekinden farklı olmasına neden olur. Bu hatalar, evrimi ortaya çıkaran bireysel çeşitliliğin nedenidir ve kalıtılabilir, gen havuzunu değiştirebilir.<>

Renkli görmek, insanın da evriminin bağlandığı primatlara özgüdür ve 55 milyon önce ortaya çıkmıştır. Uzun ömürlülük, üremenin geç başlaması, az sayıda çocuk ve tekil gebelik de primatların genel özellikleri arasındadır.

MİLLETLERİN KARAKTERİ VE EVRENBİLİM...

Milletler nasıl ortaya çıkmıştır? Milleti oluşturan ve kan bağı olduğunu düşündüğümüz insan grupları nasıl oluşmuş, kimisi esmer ve kısa boylu iken kimisi neden sarışın ve uzun boylu olmuştur? Ya da neden kimi etnik gruplar daha savaşçı ve baskın iken, diğerleri daha barışçı ve düşünceye önem vermişlerdir. Bu tür farklılıkların kökleri ve oluşumu ile ilgili pek çok tez ve çalışma var. Bunlar arasında evrenbilim, toplumsal süreç ile ilgili düşünceler ya da yakın zamandaki genetik çalışmalarını özetlemek, böylece dünya üzerindeki çeşitli ulus veya etnik gruplara nasıl bakmamız gerektiği ile ilgili daha temel bir çerçeve geliştirmek niyetindeyiz.

Dünyanın jeo-biyokimyasal patlamaya maruz kalan bölgelerinde enerji artışı ortaya çıkar. Enerji artışı bazı manyetik alanları tetikler ve patlamaya maruz kalan bölgedeki halkta ihtirassal, tutkusal itki farklılığı ortaya çıkar. Bu itkiler onları büyük sonuçlar doğuracak olaylara (göçler, savaşlar, iç savaşlar) odaklanmaya mecbur bırakır. Aynı coğrafyadaki tüm bitki ve hayvanlarda bundan nasibini alır. Doğrudan patlamaya maruz kalan ilk ve ikinci nesil, bu coğrafyadan beslendikçe enerji fazlalıkları artar. Bir süre sonra kendi içlerindeki ve o coğrafyada basınç birbirlerine ters basınç oluşturup o halk kütlesini o bölgede kalabilmesini imkânsızlaştırır.

Türklerin genetiği ve özellikleri..

Makalenin devamı ve geniş versiyonu için:

Toplam 2540 defa okunmuştur.

Prof. Dr. Sait Yılmaz diğer yazıları:

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.