Mustafa Canbaz'ın oğlunun isyanı: Keşke Külliye'ye gitmeseydim

Mustafa Canbaz'ın oğlunun isyanı: Keşke Külliye'ye gitmeseydim

Mustafa Canbaz'ın oğlunun isyanı: Keşke Küll... Darbe girişimi sırasında açılan ateş sonucu hayatını kaybeden Yeni Şafak foto muhabiri Mustafa Canbaz’ın oğlu Alparslan Canbaz, Beştepe’deki izlenimlerini aktardı.Canbaz’ın Facebook hesabından paylaştığı sitem dolu yazı...

Darbe girişimi sırasında açılan ateş sonucu hayatını kaybeden Yeni Şafak foto muhabiri Mustafa Canbaz’ın oğlu Alparslan Canbaz, Beştepe’deki izlenimlerini aktardı.

Canbaz’ın Facebook hesabından paylaştığı sitem dolu yazı birçok kişi tarafından desteklendi. Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın içeri girmesiyle insanları ayağa kalkıp alkışladığını, söyleyen Canbaz, “Hatta bir ara futbol tribünlerini hatırlatan "Recep Tayyip Erdoğan" sloganları atıldı. Salonun neredeyse tamamı ayaktaydı, benim gibi oturan çok az kişi vardı. Herkes sessizce, cumhurbaşkanlığı makamına hürmeten ayağa kalksaydı ben de kalkacaktım. Fakat ben holigan değilim. Orada babasını şehit vermiş bir evlat ağırlığındayım. Çok rahatsız oldum. Hiçbir türlü ortamla bütünleşemedim.'' dedi.

Canbaz, “Bize; yapılan yolların, hizmetlerin reklamı 15 dakika arayla 2 kere izlettiriliyor ekrandan, alkış kopuyor. Biri çıkıp bir şey söylüyor, alkış kopuyor. Dua okunuyor, ona bile alkış kopuyor.'' ifadelerini kullandı.

Salonda gösterilen saldırı görüntülerinin ardından annesinin ağlamaya başladığını da belirten Canbaz, “Kolu bacağı sarılı gaziler ve bizim gibi şehit yakınları o gün dışarıdaki kalabalıkla neden aynı muameleyi gördü? Tek farkımız bizim içeride koltuklarda oturuyor olmamızdı.'' diye yazdı.

Canbaz’ın sitem dolu yazısına birçok AKP’li de destek verdi.

İşte Alpaslan Canbaz’ın Facebook hesabından paylaştığı o izlenimler:

“KÜLLİYE İZLENİMLERİM

Cumhurbaşkanlığından davet geldi. Anneme gidelim mi diye sordum, gidelim dedi ve gittik. Hem hava değişikliği ikimize de iyi gelir diye düşünüyorduk. Allah razı olsun yanımızda olanlardan. Telefonlar hiç susmuyor, evimiz hiç boş kalmıyor. Fakat takdir edersiniz ki bu yüksek tempo molasız oldu mu ruh da, beden de yorgun düşer. Birkaç gün evvel ateşler içindeydim mesela. Nazar duası ve "maşallah" isteklerime karşılık verenlerim sayesinde, inancımla güç toplamaktayım.

Ailecek yola çıkmakta, evden uzaklaşıp dağların bayırların arasından geçmekte şifa bulurduk. Cumhurbaşkanlığının bizim için ayarladığı uçakla değil de babamın ve benim yakın dostumuz, yoldaşımız olan bir ağabeyin arabasıyla gittik Ankara'ya.

Yolculuk iyi geldi fakat aynı şeyi ne yazık ki anma etkinliği için söyleyemeyeceğim. Kocaman bir salona aldılar annemle ikimizi. Salonun arka sıralarındaki bir yere oturduk. Yavaş yavaş şehit yakınları ve gaziler girmeye başladı içeri. Ardından da devlet büyükleri bir bir giriş yaptı. Bulunduğumuz binanın dışındaki dev ekranlardan da orada toplanan halk takip ediyor olup biteni.

Erdoğan salonda göründüğünde alkış kıyamet bir şeyler oldu. Hatta bir ara futbol tribünlerini hatırlatan "Recep Tayyip Erdoğan" sloganları atıldı. Salonun neredeyse tamamı ayaktaydı, benim gibi oturan çok az kişi vardı. Herkes sessizce, cumhurbaşkanlığı makamına hürmeten ayağa kalksaydı ben de kalkacaktım. Fakat ben holigan değilim. Orada babasını şehit vermiş bir evlat ağırlığındayım. Çok rahatsız oldum. Hiçbir türlü ortamla bütünleşemedim.

Bize; yapılan yolların, hizmetlerin reklamı 15 dakika arayla 2 kere izlettiriliyor ekrandan, alkış kopuyor. Biri çıkıp bir şey söylüyor, alkış kopuyor. Dua okunuyor, ona bile alkış kopuyor.

"Ya sabır!" çekiyorum içimden. Bu alkışı, tezahüratı filan neden bu kadar benimsemiş olduğumuza sinirleniyorum. Erdoğan çıkıp bir an evvel konuşsun istiyorum artık. Güzel sesiyle Kur'an okur belki de o zaman yatışırım, alkışlar da yatışır diye geçiriyorum içimden.

Tam o sıra film kopuyor. Bu defa ekrandan bize 15 Temmuz'a dair görüntüler izlettiriliyor. Bombalanan, taranan insanlar, F-16'lar, salalar... Annem kulaklarını tıkıyor, ağlamaya başlıyor. Titriyor hatta. Ön koltukta küçücük çocuklar vardı, babaları şehit düşen küçük çocuklar... Onlar da etkilenip ağlamaya başlıyorlar.

15 Temmuz gecesi evimizin hemen üstünden geçen F-16'nın hava patlamasıyla neredeyse camlarımız kırılacaktı. Evin ortasındaki anneme "Yere yat!" demiştim. Bize bunları yaşattılar, ben de etkileniyorum o seslerden. Düşünün, ses sistemi kusursuz bir salondayız ve her yandan F-16 sesi geliyor. Televizyondan izlemeye benzemez.

Artık daha fazla dayanamayıp fırlıyorum koltuğumdan. "Ne yapmaya çalışıyorsunuz siz?" diye çıkışıyorum salonun ortasındaki rejiye. Memur zihniyeti, "Bizim ilgimiz yok, kulaklıklı görevlilere söyleyin." diyor. Kulaklığı olanlara söylüyorum, onlar da başkalarını işaret ediyor. Bu saçmalığın sonlanacağı yok, annemin yanına dönüyorum. "Çıkalım buradan." diyor. Koluna girip çıkarıyorum annemi.

Hemen Ankara'daki genç bir dostumu arıyorum bizi alması için. Bu arada koca külliye... Yollar kesilmiş, çıkmak kolay değil. Oraya coşmaya gelmiş insan kalabalığını yararak, uzunca bir mesafe kat ediyoruz. Annem yorgun düşüyor, yanımızdan geçen bir polis aracını çeviriyorum. Sağolsunlar bizi arkadaşın arabasının beklediği yere kadar götürüyorlar. Arkadaşım bizi alıyor ve üçümüz birden sessiz sakin bir yere çay içmeye gidiyoruz. Başka bir dostum da konaklayacağımız yeri hallediyor ve otele gidip annemle biraz olsun kafa dinliyoruz.

Diyorlar ki "Ama reis çok güzel konuştu sonrasında." Yahu isterse dünyanın en muhteşem konuşmasını yapsın, annem zangır zangır titremeye başladıktan sonra neye yarar? Hâlâ bizim genel itibarıyla neye kızdığımızın, neden kızdığımızın, ne hissettiğimizin idrak edilemiyor olduğunu görmek gerçekten çok üzücü. Hâlâ hükümetin eseri olan herhangi bir yanlışa eleştiri getirdiğimde ufak tefek hesaplar göz önüne alınıp kötü niyetliymişiz gibi bakılması filan...

Vallahi bunu da paylaşmayacaktım lakin o günü soranlar çok olduğundan burada belirtmek istedim yaşadıklarımızı. Yazdıklarımın hiç tahmin etmediğim kişilere bile ulaştığını görünce de illaki buradaki eleştirilerim de adresini bulur ve aynı yanlışların tekrar yaşanmasının önüne geçilir diye düşündüm.

"KEŞKE GİTMESEYDİM..."

Erdoğan'ın benle tanışması nasibinde yokmuş diyorum. Onun babama borcu var. Muhabbet borcu... Aşıktı babam ona. Olanlardan beri bizzat evimizi ziyaret edip gönlümü almamış olmasını bu aralar çok mühim bir yoğunluğu olmasına bağlıyorum. Annem de laf söyletmez reisine. Onu dinlemek için yola çıktı o gün ama "Keşke gelmeseydim." dedirttiler kadına.

Burada genel itibarıyla vurgulamak istediğim şey: Neden hassas olunamıyor? Bu şeyleri kimler organize ediyor? Aralarında hiç mi uzman sosyolog, psikolog yok ne bileyim. Kolu bacağı sarılı gaziler ve bizim gibi şehit yakınları o gün dışarıdaki kalabalıkla neden aynı muameleyi gördü? Tek farkımız bizim içeride koltuklarda oturuyor olmamızdı. Mesela neden ünlülerin kabulü bizimkinden çok daha samimi bir ortamda gerçekleşti? Aşağıdaki linkten görebilirsiniz, bu yakınlık ortamını biz daha fazla hak etmemiş miydik? O gün ünlüleri dolduruverseydiniz salona, onların izlemeye ihtiyacı var o şeyleri. Biz zaten onları yaşadık, vatan mevzu olduğunda kavganın hep ortasındaydık.''

20160801191822_alpaa.jpg

"Mustafa Canbaz'ın oğlunun isyanı: Keşke Külliye'ye gitmeseydim" haberi, 02 Ağustos 2016 tarihinde yazılmıştır. 02 Ağustos 2016 tarihinde de güncellenmiştir. Gündem kategorisi altında bulunan Mustafa Canbaz'ın oğlunun isyanı: Keşke Külliye'ye gitmeseydim haberi 2016 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. Mustafa Canbaz'ın oğlunun isyanı: Keşke Külliye'ye gitmeseydim 2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. Gündem konusunda 07 Mayıs 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.

Hubbard Editör

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON HABERLER
  1. 14:18 Yöneylem Araştırma sorusu: 'Türkiye iyi yönetiliyor mu?': İktidara güven her geçen gün azalıyor
  2. 14:16 Ricardo Quaresma'dan Beşiktaş itirafı geldi: "Santos beni istedi"
  3. 14:14 Amsterdam'daki 'Filistin' eylemine müdahale: 125 üniversite öğrencisine gözaltına alındı
  4. 14:11 İYİ Parti'den istifa etti sonrasında CHP'ye geçti!
  5. 14:09 Bomba İhbarıyla British Airways Uçağı Tahliye Edildi
  6. 14:08 Ankara Büyükşehir Belediyesi'nden emeklilere destek ödemesi geldi!
  7. 14:06 DEM Parti'den '27 belediye kayyım atanacak' diye Nedim Şener'e yanıt geldi
  8. 14:02 Bahadır Erdem, CHP'ye katıldı: Özel rozetini taktı!
  9. 13:59 Nihat Doğan, Boşanıyor!
  10. 13:49 Galatasaray, 23 bin taraftarıyla deplasmanda olacak!
  11. 13:42 Gece Boyu Refah'a Yönelik Saldırılar Devam Etti
  12. 13:38 Hülya Avşar'dan sonra ayrıldı! İrem Derici, Gökhan Fırat’ı her yerden sildi!
  13. 13:34 Annelerin tercih ettiği bebek bezi markası iflas etti! Ünlü adlar tanıtım yüzü olmuştu
  14. 13:33 Hindistan Siyasi Skandalı: Modi'nin Müttefiki Cinsel Saldırı İddialarıyla Kaçtı
  15. 13:32 Antalya’daki teleferik kazasının iddianamesi tamamlandı: 27'şer yıla kadar hapis!
  16. 13:31 2024'ün İlk Çeyreğinde Kredi Kartı Harcamalarında Patlama: Gıda ve Temel İhtiyaçlar Öne Çıkıyor
  17. 13:30 Zeynep Bastık'ın Gecelikle Görüntü Çekti! "Gecelikle beste mi yapıyorsun?
  18. 13:30 7 yıl sonra bir ilk yaşandı: Kuveyt Emiri Es Sabah Ankara'da
  19. 13:27 Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz açıkladı: İsrail savaş suçlarına bir yenisini daha ekledi
  20. 13:27 Almanya ve Japonya, Çin'e Karşı İşbirliğini Güçlendiriyor
Gündem Haberleri