Nejla Kurul | Kötülük çoğalıyor, İyi’yi büyütmenin zamanı

Nejla Kurul | Kötülük çoğalıyor, İyi’yi büyütmenin zamanı

Nejla Kurul | Kötülük çoğalıyor, İyi’yi büyü... Prof. Dr. Nejla Kurul yazdı...

İnsan kötülüklerin hem yazarı hem de oyuncusu olabilir mi? Ne yazık ki bu mümkün! Peki, İnsan Kötü olanın farkında mı? Yani kişi bir olgu ya da olayın kötülüğü beslediğini hangi ölçülere başvurarak anlar?

KÖTÜLÜK KAVRAYIŞI ÜZERİNE

İnsanların pek de bilincinde olmadığı ama yaşam sorgulayıcısı olan filozofların öğrettiği çeşitli kötülük kaynakları var: Kapitalizm ve özel mülkiyet, otoriter ve faşist devletler, ataerkil düzen, ırkçılık, dincilik ve mezhepçilik, insana hazır anlamlar, yargılar, kararlar ve eylemler sunan “gelenekçilik” ve elitizm gibi. Bu kategorilerin hemen hepsinin kökeninde ötekinin acısına duyarsızlığı yaşatan bencillik, aynılaştırma ve etno-merkezcilik var. Bunlar kırılgan bedenleri öldürüyor, yaralıyor ya da onları yaşayan ölülere dönüştürüyor. Gündelik yaşamımızda bizler, bilincinde ya da değil, böyle bir kötülüğün faili oluyor muyuz? Öyle ya kötülük şöyle der: Bana karşı olmayan benden yanadır!

İYİLİK KAVRAYIŞI ÜZERİNE

Kötülüğün İyilik’le iç içe geçtiğini ve bunlardan birinin yükselişte olması durumunda diğerinin battığını biliyoruz. Karanlık yitip giderken aydınlığın ışıltısına tanık olmamız gibi. Burada bir mücadele var.

Peki, soruyu İyi olan üzerinden yeniden kuralım. İnsan hem iyiliğin yazarı hem de oyuncusu olabilir mi? İnsan ‘önlenebilir’ ölümlerin, savaşların, baskı ve sömürünün, açlık ve yoksulluğun, tacizlerin ve tecavüzlerin önleyicisi, yani karşıtı olabilir mi? Çok mümkün, mütevazı gündelik hayatlarımızda çok sayıda sıradan insanın yazdığı milyarlarca küçük İyi’ler var. Yine filozoflara göre, İyi’ olanın kaynağında, yeryüzü kaynaklarını adil paylaşma var, “çoğulluğu yeryüzü yasası” olarak benimseme var, barış var, öteki’ne saygı var, ortaklaşma ve dayanışma var, insan olarak yargılama ve eyleme yeteneğini geliştirme ve sorumluluk alma var, ötekinin acısına, komşunun acısına duyarlı bir düşünme ve eyleme var.

Filozoflar, İyi üzerine felsefi tartışmalarını “kötülük” üzerinden yürütüyorlar ve bizlere kötülük ve iyilik arasında İyi olanı seçme olanağımızı anımsatıyorlar. Bize olayları yargılarken başvurabileceğimiz ölçütleri veriyor, bununla yetinmiyor, “öğren, yargılama yetini geliştir”, “taklitlere kanma!”, “vazgeçme, cesur ol!” ve “bütünlük” aşırılığına kapılma” diyorlar.

KÖTÜ OLAN OLAYLAR ÜZERİNE

Giresun Aile Sağlığı Merkezi’nde 82 yaşındaki Yusuf Topal’a biber gazı sıkıp ters kelepçe takan ve sürükleyerek polis aracına götüren polis, yaşlı adamın kalp krizinden ölümüne yol açtı. İç daraltan ve bunaltan bir haber bu! Bu kötücül senaryo yeniden yazılsaydı da, Yusuf Topal yürüme güçlüğü çeken karısı için reçete işlemini bir biçimde tamamlayıp eve ‘canlı’ olarak dönebilseydi. Yani hikâye hem özellikle yaşlı adam, hem doktorlar hem de polisler için ‘İyi’ bitseydi. Sıkça duyarız, bir coğrafyanın gelişkinliği yaşlılara ve çocuklara nasıl davranıldığı ile ölçülür. Bu olaydan iyi bir yaşantı çıkarma olanağı vardı, çeşitli nedenlerle bu başarılamadı.

Yaşatılan kötülük, “hesap-kitap”, birbirine güvenin yitimi, ihtiyacı görmeyen yasalardı, sağlığın ticarileşmesi ve insan ilişkilerinin otoriterleşmesi idi. Ayrıca diğerine karşı sorumluluk duymama, çocuk olma, yaşlılık halleri ve gençliğin heyecanlı hali gibi özel durumlara karşı umarsızlık ve kayıtsızlıktı. Üniversite öğrencisi Kemal Kurkut’un Diyarbakır’da polis tarafında öldürülmesini anımsayın, öfkeli genç bir bedeni sağ olarak yakalama olanağının çarçur edilmesi olarak ırkçı tutum alışın kötülüğün nasıl kaynağı olabileceğini gördük.

Çocuklar dedik ya yine çocuklalrın dahil olduğu bir kötücül senaryo daha yazıldı Türkiye’de. Hakkari Yüksekova ilçesinde (2018) PKK’nın yola tuzaklamış olduğu patlayıcı infilak etti ve 11 aylık bebek Mustafa ve annesi Nurcan acımasızca öldürüldü. Filozoflar anımsatıyor yine, “kötülük, bir isteme bozukluğu”dur. Anne ve çocukların “hayatını isteyen” her olay kötülüktür.

Belleğimiz bizi yine rahat bırakmıyor, bu kez Şırnak’ın Silopi ilçesinde (2017) evlerine panzer giren 7 yaşındaki Muhammed ile 6 yaşındaki Furkan’ı ölüm, uykudayken yakalamıştı. İstanbul Okmeydanı’nda (2013) göz yaşartıcı gaz kapsülünün başına isabet etmesi nedeniyle aylarca komada kaldıktan sonra yaşamını yitiren Berkin Elvan 14 yaşında idi. Hepsi erken ölümdü, hepsi önlenebilir ölümlerdi.

Konya’da bir “Şeyh”, aralarında çocukların da bulunduğu 7 kişiye cinsel istismarda bulundu. Şeyhin yaptığı hoyratlığı ve nobranlığı, iktidarı kötüye kullanmayı ve bayağılığı mağdurlara “rahmani bir durum” olarak açıklaması üzerine düşünelim. Ayrıca şeyhden etkilenerek sohbetlerine katılan 27 yaşında olup erişkin bir yurttaş olan M.T.’in cinsel istismarı kabullenişi üzerinde duralım. M.T. önce direndiğini söylüyor ama grupta olup ona itaat etmeyenlerin başına gelenleri görünce (Kimbilir bu insanların başlarına neler geldi?) itaati seçmiş; ne var ki rahat etmemiş. Bu kötü hikâyede de şeyhleri işsiz bırakan ve bu gibi din bezirgânlarına ihtiyacı ortadan kaldıran İyi bir senaryo nasıl yazılırdı?

İYİ’YE İHTİYACIMIZ VAR

Yani her kötü olayın “İyi”yi büyüten senaryosu yazılsa, oyuncular “iyi” rollerini oynasalar! Bu mümkün, öyleyse kötülüklerin yeniden ve yeniden yaşanmaması için İyi’ye ihtiyacımız var. Her olayda İyi ve Kötü karşılaşıyor. Bizler, İyi’ye ulaşma yönünde pozitif bir yeteneğimiz olduğunu biliyoruz.

İyiliklerin yazarı ve oyuncusu olmak nasıl bir şey? Gerçekte İyi olan örnekler bir hayli çok; belki söze dökülmediğinden, belki sözün duyurulamamasından, belki İyi’liğin daha ‘sıradan’ bir şey olarak görülüyor olmasından dolayı olsa gerek ondan daha az söz ediliyor.

ÜÇ KADIN: ELİN ERSSON, AYŞE ÖĞRETMEN VE AHED ET-TEMİMİ

İyilikler karşısında büyük güçlerin bile çaresiz kaldığı anlar vardır. Geçen haftaların duyabildiğimiz İyi’sini İsveçli genç bir kadın tarihselleştirdi. Elin Ersson THY uçağını durdurdu ve orada öncesini bilmediğimiz bir “olay”ın yaşanmasına vesile oldu. Genç kadın ‘dünyadan haberdar’ idi, göçe neden olan Afganistan ya da diğer ülkeleri tanıyor ve orada olup bitenleri İsveç’ten izliyordu. İsveç'in Göteburg kentinden Afgan bir göçmenin sınır dışı edildiği uçakta bulunuyordu. Elin Ersson yerine oturmayarak THY uçağının kalkışını durdurdu. "Afganistan'da savaş var. Bu sığınmacıyı ölüme gönderiyorlar, buna izin vermeyeceğim" diyerek Afgan yolcunun sınır dışı edilmesini engelledi. Uçağın içindeki diğer yolcular da Elin’e alkışlarla destek oldu. Sonrasında Afgan’lı mültecinin başına neler geldiğini bilmiyoruz; ama şunu diliyoruz: İyi’nin örneği olan bu olay İsveç’in göçmen politikalarını değiştirsin, yani İsveç halkı ve Hükümeti Avrupa dışındaki coğrafyalardaki insan hakları ihlallerini gündemine alsın ve onları müdahalede daha enerjik kılsın. İyi’yi büyütmek sanırım böyle mümkün olabilir.

Bu olayın ardından belleğimiz bizi rahat bırakmadı. Bu tekil eylem başka bir olayı çağrıştırıyor. Öyle ya ne çabuk unuttuk: Bir Ayşe Öğretmenimiz vardı, hala var, bebeği ile cezaevine giren, şimdi çıkmış olsa bile İyi’nin yazarı ve oyuncusu olduğu için yargılanan Ayşe Çelik var. Bizim olay’ımızda da İyi, Elin’inkinde olduğu gibi doğal ve sıradan bir biçimde gelişiyor. Ayşe Çelik evinden Beyaz Show’a telefonla katılıyor, ‘program formatı dışına çıkıyor’, en çarpıcı olanı “çocuklar ölmesin” olan çok insani şeyler söylüyor. Sözdeki samimiyet, içeriğe ilişkin güven, İyi’ye ilişkin kavrayış dinleyenlerde hemen karşılık buluyor. İzleyiciler ve konuklar alkışlıyorlar. Alkışlar geldikçe Ayşe öğretmen konuşmayı sürdürüyor, zarif sesi titriyor ama vazgeçmiyor. Beyazıt Öztürk Ayşe öğretmenin konuşmasından çok etkilenmiş olmalı ki, söz sırası kendisine geldikten sonra da onu alkışlatıyor. İyi olan bu!

Elin olay’nın ardından neler olduğunu bilmiyoruz, ne var ki Türkiye’de Ayşe öğretmene kötü şeyler yaşatılıyor. Ertesi gün olanları biliyorsunuz. “Had bildiriliyor, Beyazıt Öztürk program esnasında gösterdiği insani tutuma sadakatini sürdüremiyor, davalar, bebeği ile girilen cezaevi süreci, cezaevinden çıkış ve devam eden yargılamalar… Kötü’nün sözleri fırtına gibi dolaşıyor pazar yerinde! ‘Sen kimsin?’. ‘Devletin ya da başkasının işine burnunu sokma!’ ‘Bilmediğin şeylere karışma!’ ‘Uzmanlık alanında olmayan şeyleri konuşma!’ Neo-liberal ve otoriter bir anlayışın sesleri bunlar! Böyle sesler duyduğumuzda İyi yanımız hareketi geçmeli ve Büyük İyi inşa edilmeli!

Yine genç bir kadın! Söz etmeden geçilemez kanımca. Filistin’li Ahed et-Temimi, Batı Şeria’nın Ramallah şehri yakınlarında Nebi Salih kasabasında bulunan evlerinin avlusuna zorla giren İsrail askerine tokat attı. İsrail askerine “saldırı” suçundan sekiz ay hapse mahkûm edildi, geçen hafta cezaevinden çıktı. Ahed’in önüne koyduğu hedef, her gencin isteyebileceği türden: “Lise bitirme sınavına girdim ve hepsinden geçtim. Şimdi hukuk okumayı planlıyorum, İsrail işgali ile mücadele etmek için hukuk öğrenmeyi istiyorum”. Ahed’e, Hanzala “cesaret ödülü” verildi.

Üç ayrı İyi, üç ayrı mekân, üç ayrı zaman, üç ayrı mücadele ve üç genç kadın! Bu gençler, İyi senaryolar yazdılar ve yazdıklarının oyuncuları oldular: Adaletsizlik karşısında isyan etmek, akıl yürüterek bir eylemde bulunmak, eylemleriyle bütün insanlığa hitap etmek ve risk almak.

20. YÜZYIL: KÖTÜNÜN TEMSİLİ “AUSCHWİTZ”

Kötünün en iyi temsili “Auschwitz”. Susan Neimann, “Auschwitz deneyimini kötülüğü açıklamaya yer bırakmayan, telafisi imkânsız mutlak bir zalimliğin cisimleştiği bir an olarak tanımlıyor”. Bu dönemde olanlar, 2016’da çekilen Saul’un oğlu filminde anlatılanlar. Öylesine kötü ki, insanlığın anlama kapasitesini aşıyor. Hannah Arendt için toplama kampları olgusu, anlama yetimizin sınırlarını aşan bir deneyim. Şu soruyu soruyor Arendt, “Gaddarlığın, hıncın, öfkenin, sadizmin, aşağılamanın ve kelime dağarcığımıza mâl olan bütün kötülük türlerinin tanımlamakta yetersiz kaldığı bu deneyim, insani kategorilerle anlaşılabilir mi?” Planlanmış ve üretilmiş gaz odaları, fırınlar, toplu mezarlar, Yahudileri taşıyan trenler, kamplar, bedenlerin nesneleştiği ve Nazilerin bedenler üzerinde her tür işlemi uygulayabildikleri anlar, saatler. Bu yüzyıl içinde işlenmiş pek çok suç olsa da Nazi suçları karşısında gölgede kalıyor. Bu da bir tehlike barındırıyor, çünkü o çıtayı tutturmayan her kötülük sıradanlaşıyor.

21.yüzyılda bir cezaevi. Guantanamo! Bu cezaevi ABD’nin Afgan işgali sonrasında, 11 Eylül 2001’den beri açık. ABD Savunma Bakanlığı yetkilileri cezaevine şüphelileri gönderiyor. Şüphelilere “savaş esiri” muamelesi yapılmıyor. Hak ihlalleri ürperten seviyede: Özellikle suyla boğulma hissi yaratma, cinsel tehditler, makattan besleme-sulama ve uykusuz bırakma gibi sorgulama yöntemleri. Bunlar ABD Senato’sunun raporlarıyla belirlenmiş durumda. Trump, Guantanamo’nun açık kalacağını ifade ediyor. Küba’nın güneydoğusunda küçük bir körfezde olan Guantanamo’da ABD toprakları dışında olduğu için “suçlu” olduğu iddia edilen bedenlere işkence meşru görülüyor. Bu meşruiyet nedeniyle işkenceciler Amerikan halkının vergileriyle yetiştiriliyor, görevlendiriliyor, işini başarı ile yapanlar (!) ödüllendiriliyor ve işkenceciler insanların arasında serbestçe dolaşıyorlar.

Guantanamo’nun kötülüğü, diğer kötülükleri gölgede bırakmamalı. Türkiye cezaevlerinden de çığlıklar yükseliyor. Baro ve insan hakları örgütlerinin raporlarına göre, Türkiye’de cezaevlerinde hak ihlalleri yaygın. Özellikle cezaevlerindeki hasta tutuklular ve çocuklar söz konusu olduğunda. Öte yandan haksız ve hukuksuz biçimde cezaevlerine konulan milletvekilleri, siyasetçiler, gazeteciler, üniversite öğrencileri söz konusu olduğunda.

20.YÜZYILIN İYİ’LERİ

Yüzyıl’ın İyi’leri neler? Geçen yüzyılın iki paylaşım savaşı arasında hayatta kalmaya çalışan milyonlarca insan ve çabaları. Her şeye karşın çocuğunu besleyen ve büyüten kadınlar ve erkekler. Öğrencilerini insanca bir yaşama hazırlayan milyonlarca öğretmen. Diğerinin açlığını gidermek için gıda sağlayan insanlar. Hakikatin peşine düşen yüz binlerce siyasetçi, araştırmacı, akademisyen, gazeteci. Nazi’lere karşı savaşan ve onları yenilgiye uğratan Sovyetler. Nazi’lerin tehdidi altındaki binlerce insanı bir başka ülkeye kaçıranlar. İnsanların çalışma koşullarını iyileştirmeye çalışan yüz binlerce sendika aktivisti. Polonya’da görev yaptığı sırada sahte belgeler ve askerî kamyonlar temin ederek Yahudilerin kaçmasına yardım eden Alman İnzibat çavuşu Anton Schmidt’. Schindler’in listesi (1993) filminde anlatılan “iyi” kapitalist Oskar Schindler. Peki, 21. Yüzyılda, Osman Kavala, Türkiye’den bir iş adamı. İyi şeyler yapmaya çalıştığı için 1 Kasım 2017’den beri cezaevinde. Hakkındaki suçlamaları bilmediğini ve bir iddianamenin olmadığını söylüyor.

Genelde İyi, gücünü bizim sıradan ve mütevazı hayatlarımızda tek tek (tekil) belli durumlara özgü İyi’lerden alır. Farklı coğrafyalardan çıkan tekil İyi’ler, evrensel İyi’leri inşa eder. Kötülüğe karşı direnme ve İyi olanı üretme kapasitemiz var. Ne güzel bir sözdür, hiçliği besleyen her ortam, yeni “varlık” biçimlerinin doğuşunu müjdeler. Alain Badiou’nun ifadesiyle Kötü’nün karşısına, bir İyi koymamız gerekiyor. Ve bu İyi, birilerimiz için değil, hepimiz için İyi olmak zorunda. Bu ortak İyi herkesi kapsamak, özdeşimleri kırmak, farklılık gettolarını aşmak, tek tek özgün insanlardan oluşan bir topluluk olmayı tasarlamak zorunda. Bizi kendimizi bulmaya yönelten bir bakış açısı bu olmalı; bu bakış açısı da en geniş bağlamda anti-kapitalist olmalı!


 


 

"Nejla Kurul | Kötülük çoğalıyor, İyi’yi büyütmenin zamanı" haberi, 05 Ağustos 2018 tarihinde yazılmıştır. 05 Ağustos 2018 tarihinde de güncellenmiştir. ABC Kritik kategorisi altında bulunan Nejla Kurul | Kötülük çoğalıyor, İyi’yi büyütmenin zamanı haberi 2018 yılına aittir. Bu haberin yanı sıra sayfamızda birçok güncel bilgi ve son dakika haberler yer almaktadır. Nejla Kurul | Kötülük çoğalıyor, İyi’yi büyütmenin zamanı 2024 konusundaki bu haber içeriği objektif bakış açısının yansımasıdır. ABC Kritik konusunda 29 Mart 2024 tarihlidir, bugüne ait güncel gelişmelerden haberdar olmak için bizi Twitter ve Facebook sayfalarımızdan takip edin.

Hubbard Editör

YORUM YAZ

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
SON HABERLER
  1. 08:10 İsmail Saymaz: ‘Solüsyonu kestik’ deyip kesmemişler
  2. 08:06 Fehmi Koru yazdı: Cumartesi akşamı seçim yasakları başlayacak, fakat şapkadan tavşan hala çıkacak
  3. 08:03 İsmail Saymaz: İmamoğlu, AK Parti’nin anketinde 5.3 puan önde
  4. 08:01 Meteoroloji uyardı: Meteoroloji’den yağış ve toz uyarısı
  5. 05:24 Instagram'a yeni özellik: Blend ile Reels algoritması değişiyor!
  6. 05:14 Ev sahipleri için 1 Nisan son gün: Kira gelirlerinizi bildirin!
  7. 04:18 2024 YDS-1 sonuç tarihi ne zaman?
  8. 04:03 Şarkı Sözlerindeki Evrim: 1980'den 2020'ye İngilizce Müziğin Dönüşümü
  9. 01:19 Yavaş, Altınok'a Cumhuriyet Kulesi'ni sordu
  10. 01:18 Yavaş’tan Altınok’a çağrı: "Çocuklarınızın KPSS’de kaç puan aldıklarını bir açıklayın"
  11. 00:35 Korkunç kaza: 45 kişi hayatını kaybetti
  12. 00:28 Oy Kullanmayanlara 31 Mart'ta 475 TL Para Cezası Geliyor!
  13. 00:19 YSK duyurdu: “Oy sayımında iftar molası olmayacak”
  14. 00:13 Fed, faiz indirmek için aceleye gerek olmadığını belirtti
  15. 00:13 Bakan Vedat Işıkhan'dan Emeklilere Maaş Açıklaması Geldi!
  16. 00:05 Lahana: Faydaları ve zararları hazırlama yöntemine göre değişiyor!
  17. 00:04 250 Bin TL'ye yatırım yapın, maaşınız iki katına çıksın!
  18. 00:03 Endişe verici artış: Gençlerde kolon kanseri vakaları patlıyor!
  19. 00:03 Dikkat! Gelir Vergisi Beyanname Süresi Değişti!
  20. 00:03 Erdoğan'dan seçmene çağrı: Sandıklar namusumuza emanet
ABC Kritik Haberleri