Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Tayyip Erdoğan’a sorumluluklarını hatırlattı

Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Tayyip Erdoğan’a ... Tele1 ekranlarında Gazeteci Ece Zereycan’ın sunduğu Gün Bitiyor isimli programın bu geceki konuğu KHK ile ihraç edilen Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu idi. Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın...

Tele1 ekranlarında Gazeteci Ece Zereycan’ın sunduğu Gün Bitiyor isimli programın bu geceki konuğu KHK ile ihraç edilen Anayasa Profesörü İbrahim Kaboğlu idi. Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlık referandumu sürecinde kullandığı saldırgan dili, “Terör dili'' olarak niteledi ve bu dilin topluma büyük zararlar vereceği uyarısında bulundu. Sivas’ta “Evet'' diyen bir kişinin 62 yaşında bir yurttaşı “Hayır'' diyeceğini söylemesi üzerine pompalı tüfekle vurarak öldürmesi konusuna da değinen İbrahim Kaboğlu, bu tür olayların referandumun meşruiyetini zedeleyeceğini, “Evet'' çıksa bile “kanlı bir Evet'' çıkmış olacağını belirtti.

''YEMİN DAHA ÖNEMLİ’

Kaboğlu ayrıca, Recep Tayyip Erdoğan’ın halk tarafından Cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte Türkiye’nin bir anayasasızlaştırma süreci yaşadığını belirtti. Prof. Dr. Kaboğlu, Tayyip Erdoğan’a göreve başlamadan önce tarafsızlığı ve hukukun üstünlüğü üzerine şerefi ve namusu üzerine yemin ettiğini hatırlatarak şunları söyledi: “10 Ağustos 2014’ten itibaren bir tür anayasızlaştırma süreci başladı Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesinden itibaren. Çünkü şöyle bir yanlış söyleme girildi: ''Cumhurbaşkanı halk tarafından seçildi. Parlamenter sistem artık geçerli değil’ diye. Oysa hiç fark etmiyor. Anayasa’nın hükümleri halen yürürlülüktedir. Cumhurbaşkanı halk tarafından seçilse de Anayasa’ya, hukukun üstünlüğüne, insan haklarına saygı göstereceğine namusu ve şerefi üzerine söz veriyor. Seçim mi önemli, verilen söz mü? Verilen söz, hukukun üstünlüğü daha önemli. Yemim daha önemli herkes için. 10 Ağustos 2014’ten 16 Ekim 2016’ya kadar 25 ay – 27 ay gibi bir sürede yoğun bir anayasasızlaştırma sürecinin yaygınlaştırılması, süreklilik kazanması söz konusu oldu. 16 Ekim’de yapılan açıklama Cumhurbaşkanı’nın durumu fiili durumdur biçimindeki Bahçeli’nin sözleri bir çağrışımı, bir ikilemi beraberinde getiriyordu. Acaba bu fiili durum, hukuki bir duruma mı dönüştürülecekti yoksa fiili durum hukuk kalıbına mı sokulacaktı? İşte buradaki şeyi bizi Anayasa değişikliği sürecine soktu.''