1 Mayıs’ın ana harcını, işçi sınıfının "insanca yaşam" talebi oluşturuyor. 19.yüzyılda kapitalizm büyürken, sayısı katlanarak artan işçi sınıfı, kölelik koşullarında yaşıyordu. Erkekler, kadınlar ve çocuklar hiçbir güvenceye sahip olmadan, azıcık bir ücretle, günde 15-16 saat çalışıyordu. Düşünün, sabahın sekizinde girdiğiniz iş yerinden, gece yarısı çıkabiliyorsunuz. Eğitim ve sağlık hakkından yoksun, örgütlenmesi yasak milyonlarca işçinin büyük çoğunluğu, yaşlanmadan bu dünyadan göçüp gidiyordu.
Ütopyacı sosyalistlerden Robert Owen, uzun emek vermeyi protesto eden bir kampanya başlattığında tarih 1817’ydi. Owen’ın, "Sekiz saat çalışma, sekiz saat eğlenme ve 8 saat dinlenme!" formülü, işçi sınıfı mücadelesinde güncelliğini hiç kaybetmedi. Bu talep hala yakıcı değil mi? ABD’li işçilerin, 1886’da dilden dile yayılan şarkıları, bizlere de seslenmiyor mu?
"Çok çalışmaktan yorulduk / Yaşamaya ama yetecek kadar para / Düşünmeye ise zaman yok / Güneş ışığını hissetmek istiyoruz / Çiçekleri koklamak istiyoruz / Tanrının bunu istediğinden eminiz / Ve sekiz saati alacağız..."
Bugün, milyonarca işçi karanlıkta uyanıp işe gidiyor, karanlıkta evlerine dönüyor. Kapitalizm, kırk senedir kazanılan hakları gasp etmeye çalışıyor. Oysa işçi sınıfı, haklarının zerresini dahi tırnaklarıyla söke söke kazandı. Ağır bedeller ödendi; idamlar, hapisler, işkenceler, katliamlar… Bu nedenle, 1 Mayıs’ın tarihsel anlamı çok büyük. Üzerimizde, haklarımız için yüzlerce senedir mücadele edenlerin emeği var.
1 Mayıs, aynı zamanda çok güncel. Emeğiyle geçinmeye çalışanlar, her geçen gün zorlaşan yaşam koşullarına karşı, acil taleplerini, meydanlardan en yüksek sesle, 1 Mayıs’ta duyurabilirler.
1 Mayıs, geleceği kurma iradesinin günüdür. Barışın, kardeşliğin, eşitliğin tesis edilmiş olduğu, insanca yaşadığımız, laik, demokratik bir ülke, emeğin Türkiye’si, tüm değerleri yaratan işçi sınıfının, halkın mücadelesiyle kurulabilir.
2024 1 Mayıs’ına değinmeden önce, ülkemizin 1 Mayıs tarihine kısaca göz atalım.
1 MAYIS’IN TOPRAKLARIMIZDAKİ DERİN KÖKLERİ
2. Enternasyonal’in 1889’da aldığı karar, bir süre sonra Osmanlı topraklarında da yankısını bulur. İşçi sınıfının en kuvvetli olduğu Balkanlardaki Osmanlı şehirleri, ilk 1 Mayıslara sahne olur.
1908’de, 1909’da, 1910’da, 1911’de Üsküp’te, Selanik’te tütün, liman ve pamuk işçileri 1 Mayıs’ı kutlar. İstanbul’da 1909’da küçük kutlamalar yapılır. 1910 senesinde, işçiler sokaklarda daha kitleseldir. 1911 ve 1912’de, 1 Mayıslar, işçi sınıfının taleplerinin dillendirildiği gündür.
Birinci Dünya Savaşı yıllarında 1 Mayıs için sokağa çıkılmaz. Savaş sonrasında ülke toprakları işgal edilirken, 1 Mayıslar, aynı zamanda işgale karşı bağımsızlık sesinin yükseldiği günler olur. 1919, 1920, 1921 ve 1922'de, İstanbul, İzmir, Ankara, Adapazarı, Mersin gibi şehirlerde, engelleme ve yasaklara rağmen işçiler sokağa çıkar.
1923’te, Cumhuriyet şu ana kadar ilan edilmemişken, 1 Mayıs resmi olarak kutlanır. Bu yıl İzmir’de toplanan İktisat Kongresi’nde, 1 Mayıs’ın, İşçi Bayramı olduğu söylenir. İstanbul’da tütün, fırın, tramvay, tünel, gazhane, liman ve tersane işçileri, 1 Mayıs’ta sokaktadır. "8 saatlik iş günü", "hafta tatili", "sendika ve grev" hakkı gibi talepler, ülkemizdeki işçilerin kalbinin, dünyanın tüm işçileriyle birlikte attığını gösteriyordur.
Bir yıl önceki resmi kutlama ve İktisat Kongresi beyanına rağmen, 1924’te 1 Mayıs yasaklanır; buna rağmen pek çok yerde işçiler, "8 saat" talebiyle sokağa çıkar. 1925’te ilan edilen Takriri Sükûn yasasıyla, pek çok hak gibi 1 Mayıs’ın kutlanması da, kalıcı olarak yasaklanır. Bundan sonraki seneler, işçi sınıfı mücadelesinin, işçi sınıfı davası güdenlerin, ağır baskılara maruz kaldığı seneler olacaktır.
1935’te ise 1 Mayıs, "Bahar Bayramı" olarak tatil günü ilan edilir. Ancak, uzun seneler, işçi sınıfının taleplerini dillendirdiği bir gün olarak kutlanmaz.
1960’lara gelindiğinde, kitleselleşen işçi sınıfı mücadelesinde yeni yollar açıyor, örgütleniyor, grev, toplu sözleşme, örgütlenme hakkını bir bir kazanıyordur. Buna rağmen, uzun süre, 1 Mayıs’ın üstündeki yasak kalkmaz. 61 Anayasası, 1 Mayıs’ın kutlanmasına olanak sağlamaz.
DİSK’in kuruluşu sonrasında, 1 Mayıs bildirilerde yerini almaya başlar. 1969 ve 70’de, DİSK ve dönemin devrimci gençlik örgütleri 1 Mayıs’ı kutlar. Kitlesel 1 Mayıslara ise daha birkaç yıl vardır.
12 Mart’ın peşinden, toplumsal muhalefet, işçi sınıfı mücadelesi, darbenin karanlığını birkaç yıl içinde yırtar. 1975 senesinde 1 Mayıs, İstanbul’da Tepebaşı’nda bir düğün salonunda kutlanır. 1976 senesinde ise, yüz binlerce işçi, DİSK’in çağrısıyla Taksim’e yürür. 1 Mayıs, tarihi bir gün olarak, işçi sınıfı mücadelesinin hafızasına silinmez bir biçimde yerleşmiştir.
1977 1 Mayıs’ı daha da kitleseldir. İşçi sınıfı, tüm coşkusuyla, 1 Mayıs Meydanı haline getirdiği Taksimdedir. Katiller ise tetik başındadır, yüzbinlerce işçinin üzerine ateş açılır; 36 işçi yaşamını kaybeder, yüzlerce işçi yaralanır. 1 Mayıs Katliamı, kontrgerillanın halka karşı işlediği en büyük suçlardan biri olarak tarihe geçer. Uzun seneler süren davalar sonucunda, kimse bu katliamdan ceza almaz, sorumlular açığa çıkartılmaz.
Katliamdan sonraki yıl, 1978 1 Mayıs’ında, gene yüzbinler Taksim Meydanındadır.
1979 ve 1980’de, yönetenler, çareyi 1 Mayıs’ı yasaklamakta arar. Sokağa çıkma yasağı ilan edilir fakat ülkenin pek çok yerinde 1 Mayısta sokağa çıkılır. İstanbul’da, bine yakın insan gözaltına alınır. TİP Genel Başkanı Behice Boran da gözaltına alınanlar arasındadır ve 6 Mayıs’ta tutuklanır.
1980 SONRASI 1 MAYIS MÜCADELELERİ
12 Eylül darbecileri, pek çok hakkı gasp ettiği gibi 1 Mayıs’ı da yasaklar, uzun süre kutlama yapılamaz. İlk 1 Mayıs etkinliği, 1987 senesinde İstanbul’da, İstiklal Caddesi üzerinde bulunan Emek Sineması’nda yapılır.
1988’de, İstanbul Valiliğine, yasal olarak 1 Mayıs’ı kutlama talebinde bulunulur. Talep reddedilir fakat binlerce insan Taksim’e çıkmak için yürür. Polisin saldırısı sonrası, yüzlerce insan yaralanır, gözaltına alınır, birçok kişi tutuklanır.
1989 1 Mayıs’ında, İstanbul’un çeşitli yerlerinde işçiler sokağa çıkar. Ama 1 Mayıs mücadelesinin kalbi Taksim’de atmaktadır. Üç koldan Taksim’e yürüyenler, polisin saldırısıyla engellenmek istenir. 18 yaşındaki işçi Mehmet Akif Dalcı, Şişhane’den Taksim’e yürümeye çalışırken, polis kurşunuyla yaşamını kaybeder. Pek çok insan yaralanır, gözaltına alınır, tutuklanır.
1990 senesinde Taksim Meydanı gene zorlanır. Saldırılar, önceki yıllara benzer biçimde gerçekleşir. İTÜ öğrencisi Gülay Beceren, polis kurşunuyla felç olur.
1991’de, Taksim fazla zorlanmaz. İstanbul’un pek çok yerinde eylemler yapılır. Sendikalar, iş yerlerinde yaptıkları eylemlerle 1 Mayıs’ı kutlar. Bazı salon toplantıları düzenlenir. İzmir’de ise 1 Mayıs, bu yıl mitingle kutlanır.
İstanbul’da 1980 sonrasının ilk izinli 1 Mayıs’ı, 1992’de Gaziosmanpaşa Meydanı’nda yapılır. Sendikalar, aynı zamanda çeşitli salon toplantıları yapar.
1993’te İstanbul’da, iki ayrı 1 Mayıs adresi vardır. Türk İş Çağlayan Meydanı’na, DİSK ise Pendik’e çağrı yapar. İki ayrı adrese de giden politik örgütler vardır.
1994’te tüm sendikalar Çağlayan’a çağrı yapar. Kitlesel bir katılımın olduğu miting biterken polis saldırısı olur. Bununla birlikte, 1 Mayıs artık tüm ülkede kitlesel olarak yeniden kutlanmaya başlıyordur.
1995 senesinde Kadıköy’de yapılan 1 Mayıs’a katılım yoğundur. Yine Kadıköy’de yapılan 96 1 Mayıs’ına on binlerce insan katılır. Polisin saldırısı sonucunda Dursun Odabaşı, Hasan Albayrak ve Levent Yalçın yaşamını kaybeder.
1997 yılından 2004 yılına kadar, İstanbul’da 1 Mayıs kutlamaları, Çağlayan Meydanı’nda yapılır. 2004 senesinde ise, 1 Mayıs alanına dair tartışma yeniden gündeme gelir. DİSK’le birlikte çok büyük bir toplam artık Çağlayan’a gitmeyeceğini beyan eder. Türk İş ve beraberindekiler gene Çağlayan’da toplanırken, DİSK, KESK, TMOBB, TBB ve pek çok kurum, on binlerin katılımıyla fiili olarak, Taksim’e yürüme hedefiyle Saraçhane’de toplanır. Uzun bir bekleyişin peşinden kitle Yenikapı’ya yürür. Taksim’e bu yıl çıkılamaz fakat 2004 1 Mayıs’ı Çağlayan’dan çıkmak için önemli bir adımdır. Bundan sonra Çağlayan’a dönülmeyecektir.
Bu hamle, yasaklanmış olan bir başka meydan Kadıköy’ün kazanılmasını sağlar. 2005 ve 2006 yıllarında İstanbul’da 1 Mayıs, Kadıköy Meydanında kitlesel katılımlarla kutlanır.
77 KATLİAMININ 30. YILINDA HEDEF TAKSİM MEYDANIYDI
1 Mayıs 77 Katliamının 30. yıldönümü olan 2007 senesinde DİSK ve beraberindekiler, emin bir tutumla, 1 Mayıs’ın adresi olarak Taksim’i gösterirler. Geri adım atılmaz ve valiliğin tüm İstanbul’u felç eden uygulamalarına, polisin saldırılarına rağmen on binlerce insan Taksim Meydanı’na girmeyi başarır.
2008’de de aynı kararlılık sürer. AKP iktidarı da aynı saldırganlıktadır. 1 Mayıs günü yüzlerce kişi gözaltına alınır, yüzlerce kişi yaralanır. Ama Taksim mevzusunun yalnızca bir yer tartışması olmadığı, işçi sınıfı mücadelesi ve toplumsal muhalefetin güncel mücadelesi için oldukça önemli olduğu anlaşılmış olur.
AKP İktidarı, 1 Mayıs’ta Taksim’i engellemesiyle, işçi sınıfına düşman bir parti olarak mimlenir. Yasağı savunamaz hale gelir. 2009 senesinde, 1 Mayıs’ı "emek ve dayanışma günü" olarak resmi tatil ilan eder. 2009 1 Mayıs’ında da polis saldırıları olsa da, bir nebze azalmıştır. Binlerce insan meydana ulaşmayı başarır.
2010 senesinde Taksim, artık yasal 1 Mayıs alanıdır. AKP, durumu tersine çevirip, 1 Mayıs’ı hanesine yazdırmak istemektedir. Ama toplumsal muhalefet buna izin vermez, 1 Mayıs’ın içi boşaltılamaz. 2010, 2011 ve 2012 yıllarında, ülkemiz tarihinin en kitlesel 1 Mayıs’ları yapılır. Şimdiye kadar Taksim’e izin vermemek için öne sürülen tüm gerekçelerin, altı boş bahaneler olduğu ispatlanmış olur. Aynı zamanda yalnızca tarihsel olarak değil, işçi sınıfı mücadelesi açısından güncel olarak da kutlamayı bu meydanda yapmanın önemi görülmüş olur.
İstediğini yapamayan AKP, 2013’te Taksim Meydanı’nı yeniden yasaklar. Bahane "Taksim’i yayalaştırma projesidir". Gezi Parkı’nı da talan etmeyi hedefleyen proje, bildiğiniz gibi, ülke tarihinin en büyük direnişiyle engellenir.
Taksim’den vazgeçmeyen halk, 2013, 2014 ve 2015 yıllarında, Taksim’e çıkmak için direnir. 2016 ve 2017 yıllarında 1 Mayıs kutlamalarının adresi Bakırköy’dür. 2018 senesinde, Maltepe’de 1 Mayıs kutlamaları yapılır.
2019’da yeniden Bakırköy’de yapılan kutlamanın peşinden dünyayı uzun süre teslim alan Covid 19 pandemisi, 1 Mayıs’ın engellenmesi için fırsata dönüştürüldü. 1 Mayıs’ı sokakta kutlama iradesi gösterenler, DİSK Genel Başkanı ve yöneticiler dâhil pek çok kişi gözaltına alındı. Pandemi döneminde yurttaşlar, ülkenin her yanında buldukları yaratıcı biçimlerle 1 Mayıs’ı kutladılar.
Ayrıca, bahsettiğimiz yılların hemen hepsinde pek çok sosyalist parti, demokratik kitle örgütü Taksim’e çıkmak için direndi.
1 MAYIS’I TAKSİMDE KUTLAMAK İŞÇİ SINIFININ, HALKIN HAKKIDIR
Kısaca değindiğimiz bu tarihsel döneme baktığımızda, 1 Mayıs’ın Taksim Meydanıyla özdeşleştiğini, işçi sınıfının 1 Mayıs alanı olarak Taksim Meydanını seçtiğini görüyoruz. Kemal Türkler, 77 1 Mayıs’ında işçilere şu şekilde sorar: "En onurlu ve görkemli gününü 1 Mayıs 1976’da ve 1 Mayıs 1977’de yaşayan bu alanın adının 1 Mayıs Alanı olarak değiştirilmesini istiyor musunuz?" Aldığı yanıt "evet"tir. 77 1 Mayıs’ında işçilerin üzerine sıkılan kurşunlar, Taksim Meydanı’nın 1 Mayıs Meydanı olmasını engelleyememiş, meydanın tarihselliğini perçinlemiştir. Bugüne kadar süren ısrarlı mücadele, görmezden gelinemez.
Bu yüzden "1 Mayıs’ta Taksim’e çıkamazsınız" demek abestir, ayıptır. Her türlü kutlamaya, resmi, gayri resmi törene açık olan meydanın, işçi sınıfına yasak olması kabul edilemez. Diğer yandan, böyle günler dünyanın her yerinde kentlerin merkezi, büyük, tarihi ve kolay ulaşılabilir meydanlarında kutlanır.
Taksim Meydanı 1 Mayıs için o kadar uygun bir alan ki, 1 Mayıs Taksim’de yapıldığında kent yaşamını olumsuz yönde etkileyen en küçük bir aksama, olumsuzluk yaşanmıyor. Ulaşım alternatif yollardan kaynaklı aksamıyor, trafik sıkışmıyor.
İktidarın 1 Mayıs’a dair artık inandırıcılığı kalmayan ezberi de "provokasyon" tehdididir. 1 Mayıs Taksimde kutlandığında, meydan halka yasaklanmadığında, gaz bombaları atılmadığında bir olumsuzluk yaşanmamıştır. İsteyen 2010, 2011 ve 2012 1 Mayıslarına bakabilir.
Yönetenler, her yıl sanki en olmayacak şey isteniyormuş gibi davranarak anayasayı, uluslararası hukuku çiğnemektedir. 1 Mayıs’a dair ulusal ve uluslararası mahkemelerin verdiği kararlar ortadadır.
Geçtiğimiz günlerde DİSK, 2024 1 Mayıs’ının Taksim’de kutlanacağını açıkladı. Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Ülkemizde 1 Mayıs’ların, bir simgesi var… işçilerin emekçilerin mücadelesinin ve geleneğinin, emeğe saygının bir simgesi var: TAKSİM MEYDANI! Taksim Meydanı 1977’den beri yüreğimizdeki yaradır; yeniden yasaklandığı 2013’ten beri en büyük hasretimizdir… Bu yıl, 2024 1 Mayıs’ında yüzümüzü Taksim’e dönüyoruz… Kararımız kesindir: Bizler İstanbul’da 1 Mayıs sabahı bir elimizde karanfil, bir elimizde çocuklarımızla yüzümüzü Taksim’e dönecek ve yürüyeceğiz. Türkiye işçi sınıfı işine, aşına, ekmeğine, hakkına, hukukuna sahip çıkma iradesini 1 Mayıs’ta Taksim’e yürüyerek göstereceğiz."
Ardından DİSK-KESK-TMMOB-TTB ve TDB ortak yaptıkları açıklamayla, 1 Mayıs’ta Taksim’e çağırdı. Birçok kurum, 2024 1 Mayıs’ında Taksim’de olma çağrısı yapıyor.
Yurttaşlar, bu meşru çağrıya kulak vermelidir. Ana muhalefet partisi ve tüm siyasi partiler, bu kararı kendi kararları haline getirmelidir. İktidar, bahane üretmek yerine bu karara saygı göstermeli, 1 Mayıs’ın kutlanmasına engel olmamalıdır. İkinci yüzyılımızda emeğin cumhuriyetine doğru adım atmak için, Taksim’i yeniden kazanmak önemli. Şimdiden kutlu olsun!