10 soruda, Balyoz davasında verilen bozma kararı: "FETÖ kumpası" denilen dosya yeniden açıldı

Yargıtay'ın bozma kararından sonra dikkatler, Balyoz davasına yeniden çevrildi. Davada bugüne kadar olanlar, Yargıtay kararından sonra yaşanabilecek olası gelişmelere dair bir özet

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Türkiye'nin organize suç örgütü lideri Sedat Peker'in iddiaları doğrultusunda yolsuzluk, faili meçhul cinayetler, Susurluk, mafya-siyaset ilişkilerini tartıştığı bir dönemde, "kumpas" olarak nitelendirilen Balyoz davasında çok tartışılacak bir karara imza attı.

Oybirliğiyle verilen kararla, Balyoz davasında, eski 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan ile o dönem kritik görevlerde bulunan Behzat Balta, Mehmet Kaya Varol, İhsan Balabanlı, Metin Yavuz Yalçın, Erdal Akyazan, Emin Küçükkılıç hakkındaki beraat hükmü bozuldu. Yargıtay, sanıkların, "suç için anlaşma" suçunu işlediklerini belirterek, 3 yıldan 12 yıla kadar hapisle cezalandırılmalarını gerektiren bu suçtan yeniden yargılanmalarını istedi. Yargıtay'a göre, bu sanıklar, bir darbenin icra hareketine başlamıştı ve darbeyi yapabilecek yeterli yetkiye de sahiplerdi. Ancak Yargıtay'ın kararının bir yönü, Balyoz davasının "kumpas" olarak nitelendirilmesine yol açan, üretildiği belirtilen ve bir bölümü cezaevinde bulunan Mehmet Baransu tarafından savcılığa teslim edilen dijital delillere dayanıyor. Yargıtay'a göre, bu dijital delillerin doğruluğu denetlenmeksizin verilen beraat kararları da hukuken yanlıştı.

Balyoz davası, 2003'te, dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan'ın, Genelkurmay Başkanlığı'nın içeriğini belirlediği seminerde, izinsiz biçimde, farklı bir içeriği tartıştırdığı, "Balyoz Harekât Planı" başlıklı belgelerin de bu seminerde, darbe planı yapıldığını ortaya koyduğu iddiasıyla açılmıştı. Yargıtay'ın bozma kararından sonra dikkatler, Balyoz davasına yeniden çevrildi. Davada bugüne kadar olanlar, Yargıtay kararından sonra yaşanabilecek olası gelişmeler özetle şöyle:

1) Balyoz davasında, 17-25 Aralık sürecinden önce hangi kararlar verilmişti?

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 06 Temmuz 2010 tarihli iddianamesiyle açılan davada, önce 196 sanığın cezalandırılması talep edildi. Savcılık, daha sonra iki iddianame daha hazırladı ve sanık sayısı 367'ye çıktı. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, 2012'de, 36 sanık hakkında beraat kararı verdi. 325 sanık ise "Türkiye Cumhuriyeti İcra Vekilleri Heyetini cebren ıskat veya vazife görmekten men etmeye teşebbüs suçundan" eski Türk Ceza Kanunu uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edildi. Sanıkların cezalarında indirimler yapıldı. Böylece sanıklara 20 yıla kadar, değişen oranlarda hapis cezası verildi. 17-25 Aralık sürecinin ardından davayı açan savcılar ile davaya bakan heyetteki isimler FETÖ bağlantıları görevden uzaklaştırıldı. Daha sonra bu süreçte görev alan 50 hakim ve savcı hakkında dava açıldı. Bu dava halen devam ediyor. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 9 Ekim 2013'te 237 sanık hakkındaki kararı onadı. 88 sanık hakkındaki kararı bozan daire, beraat kararlarını ise yerinde buldu.

2) 17-25 Aralık sürecinin ardından davada hangi gelişmeler yaşandı?

Hapse mahkûm edilen isimler, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru yaptı. Mahkeme, bu başvuruları, 17-25 Aralık sürecinden sonra, 2014'te karara bağladı. Yüksek Mahkeme, kararında, mahkûmiyete konu olan dijital delilleri tartıştı. Delillerin bir bölümünün, FETÖ bağlantısı nedeniyle cezaevinde olan Mehmet Baransu tarafından teslim edildiğini, diğerlerinin Gölcük Donanma Komutanlığı'nda ve Eskişehir'deki bir sanığın evinde bulunduğuna dikkati çeken Yüksek Mahkeme, savunmaların dayanağını oluşturan ve dijital verilerin güvenilirliğine ilişkin ciddi kuşkular uyanmasına neden olan bilirkişi raporları ve uzman mütalaalarının kararda değerlendirilmemesini hukuka aykırı buldu. AYM, mahkemenin başvurucular tarafından sunulan bilirkişi raporları ile duruşmada dinlenen uzman görüşlerinden hiçbirine itibar etmemesi buna karşın Cumhuriyet Başsavcılığı'nca soruşturma sırasında alınan bilirkişi raporlarının tümüne ise itibar etmesinin "silahların eşitliği" ilkesine aykırılık olduğunu da kabul etti. AYM, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman'ın tanık olarak dinlenmeleri taleplerinin reddedilmesinin de hukuka aykırı olduğunu vurguladı. Bu nedenle yargıllakin yenilendi.

3) Yenilenen yargılamada yerel mahkeme kararını değiştirdi mi?

İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi yerine davaya bakan İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi, davanın "kumpas" olarak nitelendirilmesine yol açan kararı verdi. Kararda, dijital verilerdeki çelişkiler, üretilmiş olduklarına yönelik kuşkular sıralandı. Bu konuda verilen bilirkişi raporları özetlendi. Buna göre, iki ayrı CD'deki delillerde ise kesin olarak sahtecilik yapıldığı vurgulandı. Diğer dijital delillerin de sahte olduğuna yönelik kuvvetli şüphe oluştuğu kaydedildi. Kararda, Süha Tanyeri'nin defterinin gizlice komutanlık dışına çıkartıldığı, defterden harf kopyalanarak sahte CD'lerin üzerine yazıldığı, böylece CD'lerin gerçek olduğu imajının oluşturulmak istenildiği kaydedildi. Hükümet iktidara gelmeden önce hazırlanmış belgelerin tarihinin, hükümet iktidara geldikten sonra hazırlanmış gibi değiştirildiği de belirlendi. Mahkeme, plan seminerindeki konuşmalarında, tek başına suç oluşturmayacağı sonucuna vardı. İlk Derece Mahkemesi ayrıca, her ne kadar plan seminerinde bir kısım sanıklarca amacını aşan konuşmalar yapılmış ise de, isnat olunan suça ilişkin yasa maddeleri uyarınca bunların suç oluşturabilmesi için kişisel düşünce ve fikirlerin açıklanması bazında kalmayıp daha ileri aşamaya geçilmesi, en azından bir araya gelinerek darbe yapılması konusunda maddi olgularla desteklenecek şekilde bir anlaşmaya varılması gerektiğini belirterek suç oluşmadığına hükmetti. Mahkeme, 31 Aralık 2015'te, sanıkların beraatine hükmetti.

4) Yargıtay 16. Ceza Dairesi, neden sadece 7 sanık için karar verdi?

236 sanık hakkındaki beraat kararı, 7 sanık dışındakiler yönünden kesinleşti. 7 sanık hakkındaki beraat kararına ise savcılık itiraz etti ve dosya Yargıtay'a geldi. Yargıtay, 2016'da gelen dosyayı, 5 yıl sonra karara bağladı ve yedi sanık hakkındaki beraat kararlarını bozdu.

5) Yargıtay, beraat kararlarını hangi gerekçeyle bozdu?

Kararda, öncelikle AYM'nin "Hak ihlali" kararı tartışıldı. AYM'ye ve yasalara göre, temel hak ve özgürlüklere müdahale söz konusu olmadıkça hukuk kurallarının uygulanması ve yorumlanması ile delillerin takdiri ve değerlendirilmesinin mahkemelere ait olduğu anımsatıldı. Ancak AYM kararının böyle bile olsa geçerli olduğunun altı çizildi. Kararda, 2003'teki plan seminerinde, dönemin 1. Ordu Komutanı Doğan'ın emriyle, "Olasılığı en yüksek tehlikeli senaryo"nun tartışıldığı ifade edildi. Bu senaryoya ilişkin ses kayıtları, kararda geniş yer tuttu. Bu konuşmalarda, olası bir darbe halinde MİT'in başına asker kişinin getirilmesinin tasarlandığı, kimlerin gözaltına alınması gerektiğinin tartışıldığı, hareket planının konuşulduğu aktarıldı. Kararda, Genelkurmay Başkanlığı'nın plan semineri yapılması yönündeki talimatında belirtilen konunun dışına çıkılarak, yedi sanığın, Doğan'ın talimatıyla davaya konu semineri gerçekleştirdiği ve kayda alınan konuşmaları yaptıkları anlatıldı. Bu konuşmalar, beraat kararlarının bozulmasının temel gerekçesi olarak gösterildi.

6) Yargıtay, yerel mahkemenin, üretilmiş olduğunu belirttiği dijital delilleri de tartıştı mı?

Kararda, AYM'nin, dijital delillerle ilgili olarak değerlendirme yapmadığı sadece bu delillere dayanılarak verilen kararı eksik bulduğuna işaret edildi. Kararda, yerel mahkemenin ise bu karardan sonra, dijital delillerin hiçbirinin güvenilir ve bu nedenle hükme esas alınabilir olmadığı sonucuna vardığı anımsatıldı. Ancak bu kararı, dijital delilleri denetlemeden verdiği öne sürüldü. Kararda, AYM kararından sonra ifade veren ve böyle bir darbe senaryosunu duymadıklarını belirten komutanların beyanlarına karşılık da Genelkurmay Başkanlığı'nın 2010 tarihli yazıları anımsatıldı.

7) Yargıtay, bu değerlendirmeleri neden yaptı?

Kararda, dijital delillerin yeniden değerlendirilmediği ifade edildi. Ayrıca Genelkurmay Başkanlığı'nın seminere gözlemci heyetinin 2003'te gönderildiğini, seminerle ilgili raporun da aynı tarihte onaylandığını 2010 yılında mahkemeye bildirdiği anımsatıldı. Buna karşılık, tanıkların, "haberimiz yoktu, duymadık" ifadelerinin ne derecede geçerli olduğunun tartışılması gerektiği vurgulandı. Yargıtay, bu nedenlerle beraat kararının eksik incelemeyle verildiğini kaydetti. Yargıtay, bununla yetinmeyerek, "olasılığı en yüksek senaryo" başlıklı plan seminerinin gerçekliği konusunda kuşku bulunmadığını karar altına aldı.

8) Yargıtay, bu tespitini neye dayandırdı?

Yargıtay, kararında, AYM'nin adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine dair zikredilen kararına konu olmayan ve esas itibariyle sübutunda tartışma bulunmayan "olasılığı en yüksek tehlikeli senaryo", duruşmada sanıklar tarafından da doğrulanan plan seminerine ilişkin ses kayıtları çözüm tutanakları ile plan seminerinin hukuki dayanağı ve icra şekline ilişkin kurumsal belgeler birlikte değerlendirildiğinde; vukuunda, olgu ve içeriğinde tartışma bulunmayan bu somut delillerin maddi meselenin sübutu için yeterli, güvenilir ve denetlenebilir olduğunun kabulü gerekir" ifadelerini kullandı. 1. Ordu Komutanı olan sanık Çetin Doğan ve 1. Ordu Komutanlığında görevli rütbeli diğer sanıklar ile haklarındaki beraat kararı temyiz edilmeksizin kesinleşen bir kısım sanıkların olasılığı en yüksek senaryo semineri çerçevesinde, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi yerine Milli Mütabakat Hükumeti kurmayı, gözaltılar ve tutuklamalar gerçekleştirmeyi, hükümeti tehdit etmeyi tartıştıkları belirtildi. Kararda, sanıkların hükumeti devirmeye dönük kastla hareket ettikleri ve bunu açıkça ifade ettikleri, bu seminer çalışma metninin Genelkurmay Başkanlığınca da olağan dışı görülerek bu konuda inceleme yaptırıldığı ve daha sonrada Yüksek Askeri Şura'da sanık Çetin Doğan ve bir kısım sanıkların emekli edildiği vurgulandı. Sanıkların yetkilerinin, o dönem için, bunları yapmaya yeterli olduğu, yapmasalar bile "suç için anlaşma" suçu açısından, bunların konuşulmasının yeterli sayılması gerektiği kaydedildi. Kararda, "Demokrasiler her zaman aynı şansı bulamaz" denilerek, darbe yapılmamasının, bu faaliyetlerin cezalandırılmaması anlamına gelmeyeceği vurgulandı. Yargıtay'ın kararı, sadece yedi sanığı değil, beraat kararı kesinleşmiş sanıkları da örtülü olarak suçladığı gerekçesiyle de eleştirildi.

9) Bundan sonra ne olacak?

İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi, yedi sanık hakkındaki davayı yeniden görecek. Karara göre, mahkemenin, dijital delilleri yeniden değerlendirmesi gerekecek. Mahkemenin ayrıca, dijital deliller sahte olsa bile bu konuşmaların suçun oluşması için yeterli olup olmadığını tartışması isteniyor. Mahkeme, bunları yerine getirdikten sonra yeni bir karar verecek. Karar, yeniden "beraat" yönünde olursa, dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gelecek ve davayla ilgili son sözü Genel Kurul söyleyecek.

10) Balyoz davasının avukatları kararı nasıl yorumladı?

Avukatlardan Hüseyin Ersöz, karar için, "Mahkeme, bu bilirkişi incelemelerini zaten yaptırdı. Dijital delillerin hukuki geçerliliğinin olmadığı anlaşıldı. Ortada dijital dokümanlara dayanan bir darbe iddiası bu raporlarla kalmadığı gibi darbeye yönelik suç için anlaşma fiilinin de bulunmayacağı açıktır. Yüzlerce kişinin katıldığı bir plan seminerinde sadece yedi kişinin yapmış olduğu konuşmaları temel alarak bu suçun gizli bir ittifak çerçevesinde işlendiğini ileri sürmek hukuki olmadığı kadar mantık dışı olan bir yorumdur" dedi.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.