ABC Kitap editörleri, bu hafta da sizler için “Yeni çıkanlar / Editörün Seçtikleri / Haftanın Kitabı / ABC En Çok Satanlar Listesi” oluşturdular. Editörlerimizin seçkisinde edebiyattan, tarihe, inceleme-araştırma kitaplarından politik eserlere ve hatıra kitaplarına kadar pek çok türde okunmaya değer kitaplar ve yayınevlerinin okurlarla buluşturdukları yeni eserler yer alıyor.
YENİ ÇIKANLAR
Dudley Andrew
SİNEMA NEDİR!
Çeviren: Melih Tumen
Küre Yayınları
Sinema Nedir Andre Bazin'in ünlü sorusuna, belirli bir “sinema fikrinin” olağanüstü yükselişine dair geriye dönük bir bakış açısıyla ilgi çekici bir yanıt sunuyor. Zamanımızın önde gelen uzmanlarından Dudley Andrew tarafından kaleme alınan bu kışkırtıcı kitap, sinemanın eşsiz değerini sadece geçen yüzyıl için değil, günümüz görsel-işitsel kültürü için de dile getirmektedir.
Sinemanın kurumlarını ve sosyal etkisini daima anahtar filmler üzerinden inceleyen Sinema Nedir, varlığı 1895'e dayanan bir sanatın “öz” gücüne tanıklık ediyor. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra sinemaseverlerin yücelttiği sanat filmlerinden Yeni Dalga'ya, oradan da teknolojik olarak “genişletilmiş sinema”ya kadar sinemayı fevkalade canlı kılan bir fikrin izini sürüyor.
Eric Vuillard
GÜNDEM
Can Yayınları
20 Ocak 1933, Berlin kışının sert ama sıradan bir günüdür. Reichstag'ın konforlu salonunda, Alman endüstrisinin önde gelen yirmi dört baronuyla Nazi yetkilileri gizli bir toplantı gerçekleştirir. Toplantının gündemi, Nazi Sosyalist Partisi ve onun şansölyesinin iktidarı ele geçirmesi ve mutlak güç sahibi olması için finansman sağlamaktır. Bu açılış sahnesi, olabilecek en kötü çalkantılara nasıl rıza gösterildiğini belgeleyecektir.
12 Mart 1938. Avusturya'nın ilhakı gündemdedir. Tarihe geçecek grotesk bir gündür; haberler dehşet verici ve önü alınmaz bir güçle ilerleyen motorize bir Alman ordusu görüntülemektedir. Gelgelelim Goebbels'in harikulade propagandası gerçeği kesinlikle yansıtmamaktadır. Söz konusu hücum gücü, görünenin aksine oldukça yapaydır; Avusturya yollarındaki panzerler tek kelimeyle dökülmektedirler. Tarihe yön veren Avusturya zaferinin ardındaki karakter gücü ve kararlılık değil, göz boyama ve blöftür.
Nazi Almanya'sının Avusturya'yı ilhakının manipülasyon, kibir ve açgözlülük üzerine kurulu perde arkasını aktaran 2017 Goncourt ÖdüllüGündem, Alman endüstrisinin Nazilerle işbirliğini belgelerken günümüz siyasetinin içinde bulunduğu kriz konusunda da esaslı bir uyarı işlevi görüyor.
“Bu canlı ve inandırıcı tarih yazımıyla Éric Vuillard göz göre göre boyun eğmenin tehlikelerine karşı uyarıyor ve en kötü senaryonun hiçbir zaman kaçınılmaz olmadığını öne sürüyor.”
Orhan Aydın
AVLUDAKİLER
H2o Kitap
Bir yetişkine serüven gibi gelmeyen sıradan olaylar bir çocuğa unutulmayacak anlar yaşatabilir. Hele de meslek seçimi, çalıştığı işyerinde devrim niteliğinde bir buluşa tanıklık ve paydaşlık edecek bir başlangıç ise.
Hayat bize dünyalar eşliğinde sunulmaktadır ve bir değirmende de iki farklı dünya mevcuttur: Biri değirmenin içinde, diğeri dışında. İçeride ilk bakışta salt üretimin sorunları ve işleyişi ile ilgileniyormuş gibi görünen ama aslında yaşanılanı dert edinen ve bununla tavlanıp gelişen işçilerin ve ustabaşların dünyası. Dışarıda bunlarla ilgilenmeyen ama değirmenin bir parçası olan avludakiler. Bu iki dünyada konuşulan konular, sorunlar, kaygılar bambaşkadır.
Hayatın bir gence, değirmenin mekanik estetiğinde öğütülmesi yoluyla olgunluk kazandırdığı, değirmenin çarkını döndüren su berraklığında akıp giden, yalın bir dille kaleme alınmış bir arayış öyküsü Avludakiler.
İyi bir değirmenin unu kadar ince elenmiş bir Orhan Aydın anlatısı…
Tom Rockmore
HEGEL’DEN ÖNCE HEGEL’DEN SONRA
Hegel’in Düşüncesine Tarihsel Bir Bakış
Çeviren:Kağan Kahveci
Say Yayınları
Hegel, felsefe tarihinin hakikat hakkında sürdürülen uzun bir diyalog olduğunu düşünür. Bu nedenle, felsefenin geçmiş veya güncel tüm başat eğilimleri ve filozofları onun muhatabıdır; kendi felsefe sistemini bu tarihsel diyaloğu sürdürerek kurar. Oysa Hegel'in ve tüm Alman idealistlerinin üstadı Kant, eleştirel felsefesini geçmişle tam bir kopuş üzerine kurmuştu. Kant'ın yeni felsefesinin eleğinden geçmişin neredeyse hiçbir felsefesi geçemiyordu. Hegel ise geçmişe hakkını vermeyenin geleceği de kuramayacağını düşünen filozoflardandır. Hem Kant'ın felsefeye getirdiği yeni şartlara uyar, başka bir deyişle onun eleğinden geçmenin bir yolunu bulur; hem de felsefe tarihinin hakikat yani Hegel için mutlak yolundaki çileli yolculuğunu devam ettirir. Sonuç olarak öyle bir felsefe sistemi ortaya koyar ki, bu anıta bakan herkes ya hayranlıkla ya tiksintiyle orada bir devrin kapandığına kanaat getirir. Tamamına eren, Platon'dan itibaren devam eden felsefe yapma şeklidir. Hegel'den hemen sonra gelen Marx, Nietzsche ve Kierkegaard bir devrin kapandığının bilincinde olan, hatta tam da bu nedenle kendilerine filozof denmesini istemeyen düşünürlerdir. Bu sıra dışı düşünürlerin ortak noktalarından biri, Hegel'den sonra ya onu aynen taklit etmek ya da bambaşka yollara girmek gerektiğinin farkında olmalarıdır.
İşte Hegel'i tam bu bağlamda okuyan Tom Rockmore, yaşayan en önemli Hegel uzmanlarından biri. Öncesiyle ve sonrasıyla Hegel felsefesine tarihsel bir giriş olması bakımından kitabının tüm dillerde bir ilk olduğunu söylüyor. Herhangi bir felsefi altyapısı olmayanlar için yazdığını söylediği bu kitaptaki amaçlarından biri de Hegel'in anlaşılamayan karanlık bir filozof olduğu konusundaki yaygın kanıyı kırmak.
“Bu kitap, Hegel hakkında fikir sahibi olmak isteyen Fransız ve Amerikalı öğrencilere çeyrek asırdır yardımcı oluyor. Umuyorum ki şimdi de bu yeni Türkçe çevirisi sayesinde Türkiyeli öğrenciler için faydalı olur.”
—Tom Rockmore
Furuğ Ferruhzad
SONSUZ GÜNBATIMI
Çeviren:Celal Hosrovşahi, Onat Kutlar
Kırmızı Kedi Yayınevi
1965 yılında yaşamöyküsünü ünlü yönetmen Bertolucci'nin belgesel film yaptığı, şiirleri ve hayatıyla tüm dünyada “biricik” yere sahip adlardan Furuğ Ferruhzad.
Kısacık yaşamına rağmen (1935-1967) modern İran şiirinin en parlak temsilcilerindendir Furuğ.
Sonuncusu “tamamlanmamış” olmakla birlikte beş şiir kitabıyla önce İran'da sonra tüm dünyada ezilen kadınların sesi olmuş bir şair aynı zamanda.
Sonsuz Günbatımı, Furuğ'un tüm okuyanları etkisi altına alan duyarlılığıyla; insanı, doğayı, zamanı, mekânı derin şiir diliyle sorguladığı şiirlerinden ustalıklı bir seçki. Onat Kutlar ve hem Kutlar'ın hem de Furuğ'un yakın dostu Celal Hosrovşahi'nin seçtikleri şiirler ve ustalıklı çevirileri, şairin şiir dünyasını tüm yoğunluğuyla aktarıyor.
Sonsuz Günbatımı hacmen küçük ancak her kelimesi, her dizesiyle zihinlerinizde balyoz etkisi yaratacak bir kitap.
Tezer Özlü
HERŞEYİN SONUNDAYIM
TezerÖzlü Ferit Edgü Mektupları(1966-1985)
Alfa Yayınları
Tezer Özlü'yü çocuk yaşta tanıyan Ferit Edgü, zaman içinde dostu, (zaman zaman) dert ortağı ve yayıncısı olmuştur.
Bu kitapta, bu iki yakın dostun,İstanbul/Paris/Ankara ekseninde(çoğu Tezer'in hastalığının depreştiği zor günlerde) birbirlerine yazdığı mektuplar yer alıyor.Yazmayı bir varoluş sorunu olarak gören iki yazarın yayımlamayı hiçbir zaman düşünmedikleri bu mektuplarda, özellikle Tezer Özlü'nün Çocukluğun Soğuk Geceleri ve Yaşamın Ucuna Yolculuk kitaplarından tanıdığımız çırılçıplak dünyasıyla karşı karşıyayız.
“Bu sabah mektubunu bulmak, okumak, bana hem yaşamı hem de sonundaki ölümü daha dayanılır kıldı. Birden yüksek dağlar, henüz boz rengi olan yamaçlar, tepelerdeki beyaz kar, sessiz, küçük İsviçre köyleri anlam kazandı ve buraya geldim geleli ilk kez ayağım yere değdi. Yaşamımın bu önemli döneminde beni hiçbir şey sözlerin kadar yüreklendiremezdi.”
–Tezer Özlü
Hasan Atilla Uğur
DÜN BUGÜN YARIN
Destek Yayınları
Dün Bugün Yarın; hayatını terör örgütleriyle mücadeleye adamış, onlarla hem kora kor dağlarda çarpışmış hem de istihbarat alanında büyük darbeler indirmiş aydın bir Türk subayının, yakın tarihimizin kısa özetini sunduğu hatırat-ı hasbıhalidir. Kimi trajikomik, kimi üzücü, kimi de tebessüm ettiren anekdotlarıyla PKK'dan Hizbullah'a, cemaat kumpaslarından İsrail'e, İmralı'dan Silivri'ye uzanan bir sürecin en yakın tanıklarından ve mağdurlarından Hasan Atilla Uğur'un akıcı ve akılda kalıcı bir üslupla kaleme aldığı bu kitabı okurken, düne ait bilmediklerimiz, bugünle ilgili göremediklerimiz ve yarına yönelik öngöremediklerimiz hakkında çok değerli ve şaşırtıcı bilgilere sahip olacaksınız.
- İsrail görevim sırasında neler yaşadım?
- Askerlik vazifem boyunca kaç suikasta uğradım?
- Apo'yu sorgularken hangi ipuçlarına ulaştım?
- PKK-FETÖ işbirliğini nasıl deşifre ettim?
- Hangi röportajda FETÖ kalkışmasını önceden haber verdim?
- Antalya dağlarında terörist avında neler yaşadım?
- İstihbarat Daire Başkanı iken nelere şahit oldum?
- Hizbullah teröristlerini serbest bırakmamı hangi yetkili istedi?
- Çuval operasyonuna misilleme yapmamı kim engelledi?
- Ergenekon sürecinde mahkemeler ve cezaevlerinde neler yaşadık?
Platon
KRİTON YA DA GÖREV ÜSTÜNE
Can Yayınları
Öğretmeni Sokrates ve öğrencisi Aristoteles'le birlikte felsefenin kurucularından sayılan Eski Yunan filozofu Platon, hem Hıristiyan hem İslam düşüncesini derinden etkilemiştir.
Kriton ya da Görev Üstüne, Platon'un Sokrates tarafından sözlü olarak uygulanan "diyalog" yöntemini bir yazı biçimine dönüştürdüğü metinlerin en önemlilerindendir.Diyaloglar'da bu yazı türünün en yetkin örneklerini vermiş olan Platon, "yurttaşın görevleri"ni tartışıyor, 2500 yıl öncesinden çağımıza, günümüze ışık tutarak.
Devletin işlevini şirketlerin, yurttaşın yerini müşterinin aldığı bir dünyaya çarpıcı bir hatırlatma.
David Eagleman, Anthony Brandt
YARATICI TÜR
Fikirler Dünyayı Nasıl Yeniden Yaratıyor
Çeviren:Zeynep Arık Tozar
Domingo Yayınevi
“Incognito ve Beyin'in Yazarından”
“Gerçekleri öğrenir, kurguyu üretiriz. Olanı kavrar, olabilecekleri düşleriz.”
İnsan dünyanın yeni versiyonlarını yaratıyor, hem de her gün. Yenilik üretme yeteneğimizin canlılar arasında eşi benzeri yok. İnekler koreografi hazırlamıyor, sincaplar ağaçtepelerine ulaşmak için asansör inşa etmiyor, timsahlar sürat motorları tasarlamıyorlar. Bizler ise, binlerce yıl önce meydana gelmiş bir evrimsel ince ayar sayesinde,deneyimlerimizi özümseyip onlardan “şöyle olsa ne olur”lar türetebiliyoruz.
Ünlü nörobilimci David Eagleman ve besteci Anthony Brandt şu sorunun peşine takılıyor: İnsanlığın yaratma becerisi ve güdüsünün temelinde yatan şey nedir? Zihnimizdekiyaratıcı yazılım nasıl çalışıyor, ona neden sahibiz ve bizi nereye götürüyor? Yaratıcı Tür, Picasso'dan konsept arabalara, şemsiyelerden Ay'a seyahate, eğitim sistemimizdenketçap şişelerine kadar uzanıp yaratıcı zihni mercek altına alan etkileyici bir yolculuk. Nörobilimdeki en yeni bulgulardan faydalanarak sahip olduğumuz bu derin, gizemli ve enönemli insan becerisinin temel işleyişini ilk kez böylesine görünür kılıyor ve hepimiz için daha yaratıcı bir geleceğin kapılarını aralıyor.
Sophie Mackintosh
SU KÜRÜ
Çeviren:Begüm Kovulmaz
Can Yayınları
Sen bir kızsın. Savunmasızsın. Erkekler zarar verecektir sana; hele dış dünyadakiler kesinlikle yapacaktır bunu.Bedenler yalnız gözetim altında olduklarında güvendedirler. Bu acıların seni en kötüsüne hazırlayacak; hastalıkta çekeceklerinin yanında, tedavide çektiklerin bir hiç.Hadi gel, şimdi oyun zamanı...
Kimsenin kendini güvende hissetmediği bir dünya hayal edin. Hele ki bir genç kızı yetiştirmenin aşırı önlem almayı gerektirdiği bir dünya... Böyle bir dünyada büyümüş üç kızkardeşin babalarından öğrendikleri tek şey korkudur. Kendilerinden, sevgiden ve erkeklerden korku... Gelgelelim bir gün yaşadıkları yerin kıyılarında beliren üç erkek, tüm korkularını onlara hatırlatacak, kendileriyle birlikte tutkuyu ve yıkımı da getireceklerdir…
Sophie Mackintosh'un 2018'in en ses getiren kitaplarından biri olan ve Booker Ödülü'ne aday gösterilen olağanüstü ilk romanıSu Kürü, şiddet ve arzu üzerine akıllardan çıkmayacak bir hikâye anlatıyor.