“AKP’nin Papatyaları” başlıklı yazımın yeni duruşması 14 Eylül, Saat:10.00’da, K. Çekmece 2. Asliye Cezada görülecek. Bu arada kimler gelmiş kimler gitmiş diye baktım, davacı olan AK Parti il kadın kolları başkanlarının üçte biri, bugün il başkanı değil. Kadın Kolları İl Başkanı Lütfiye Selva Çam’ın yerine Ayşe Keşir geldi. Çam’ın yardımcıları Ceyda Çetin Erenler, Çiğdem Koncagül, Jülide İskenderoğlu, Semiha Ekinci, Serpil Kavrak da artık Merkez Karar’da değiller. Yani, kadın kolları yönetiminden kimse davaya kurumsal olarak ve fiilen müdahil değil.
Dava sahipsiz kaldı gibi sanki. Düşünsenize kadın kolları genel merkezden kimse yok. İl başkanlarının 3’te 1’i artık görevde değil. Son vekaletname veren Giresun’la birlikte, Kastamonu ve Hakkari dışında hiçbir il kadın kolları başkanı vekaletname vermemiş. KADEM hem teşkilat ve hem de genel başkanı temsilen 2 avukatla katılmıştı, bir de Yalova’dan bir avukat gelmişti, hepsi bu. Yalova’da da artık yönetim değişince o defter de kapandı. KADEM’den gelen iki avukattan birinin katılma talebi reddedilince bir avukatla duruşma devam etmişti. Bu davanın daha ilk günden itibaren sahipsiz kalması ilginç. Yeniden görev almayan ya da seçilmeyen 27 il başkanından biri çıkıp sürecin nasıl geliştiğini anlatacak mı acaba? Troller, sosyal media ağları, yerel media, ulusal media, “topyekûn bir saldırı” başlatılmıştı. “Media tetikçileri”, azgın bir iştiha ile “Media linci” için adeta mevzilenmişti! Kalemlerinden kan damlıyordu. Sahi ne oldu da derin bir sessizliğe gömüldüler. Neden “Davalarına” sahip çıkmıyorlar?
UYAP’da kayıtlı davacı listesine bakıyorum, Urfa’dan Demet Saatçı Güven, Av. Reşit Palalı’ya, Hakkari’den Münevver Ertuş, Av. Sabahattin Demir’e, Kastamonu’dan Neslihan Kaya, Av. Ahmet Eren’e vekalet vermiş. Yalova’dan Melahat Yalçın, Av. Selihan Dicle Şimşek Battal’a vekalet vermiş, Adıyaman’dan Perihan Gümüş, Av. Leyla Karatekin’e, İstanbul’dan Seda Gören Bölük, Av. Müge Doğan’a vekalet vermiş ama ama artık onlar yönetimde değil. Yeni gelenlerin hiç biri, genel merkez kadın kolları başkanı dahil, müdahillik talebinde bulunmamış. Görevlerinden ayrılanların müdahillik taleblerinin devam edip etmediği de belli değil.
Bu arada ilginç olan, Temmuz 2022’de, Giresun Kadın Kolları Başkanı Berrin Aydın, Av. Fatmanur Çakır Öztürk’e bu dava ile ilgili vekaletname verdi. Bu genel havaya aykırı bir durum!
Geçen duruşmada AK Parti’den sadece Yalova kadın kolları başkanını temsilen bir avukat hanım katılmıştı. Bu duruşmada muhtemelen o da olmayacak. Çünkü eski başkanın davadan çekilme kararı aldığı konuşuluyor. Bana kalırsa bu süreç ve bu dava bir turnusol kağıdı görecek. Bu davanın gölgesi, bundan sonraki seçimlere de yansıyacak. Bu kadrolar değişmeye devam edecek ve tabandan kopuk hareket eden bu kişiler parti kademelerinden elenecek ve aday olarak da listelerde kendilerine yer bulamayacaklar. Aday olsalar bile tabanlarından bekledikleri desteği bulamayacaklar.
Yeni Kadın Kolları Başkanı Ayşe Keşir’in hiç bu konulara değinmemesi de ilginç değil mi? Tabii daha önceki kadın kolları başkanı Ankara Mv. Lütfiye Selva Çam, müşteki başkan yardımcıları ve milletvekillerinden Kütahya Mv. Ceyda Çetin Erenler, Tekirdağ Mv. Çiğdem Koncagül, Çanakkale Mv. Jülide İskenderoğlu, Sıvas Mv. Semiha Ekinci, İstanbul Mv. Serpil Kavrak’tan da ses yok.
Aslında Erdoğan da o günden sonra konuşmadı! Ama dava bir şekilde devam ediyor.
Bu dava, parti tabanında, yazımda sözünü ettiğim, “AK Parti içindeki AKP’liler”in bir intikamı olarak görünüyor.
Tabii, “İstanbul sözleşmesi, Lanzarotte, CEDAW” lobisi ve “paralel bir lobi” olan LGBT lobisinin intikamı olarak da görülüyor. Bu tartışma parti içindeki “Hasbi”lerle “Hesabi”leri, “yola çıkılanlar”la, “yolda karışanlar”ı karşı karşıya getirdi.
Düşünsenize, birtakım holdingler, İK’larında LGBT’ye pozitif ayırımcılık uygulayacaklarını açıklıyorlar.
“Biyolojik cinsiyetten, din ahlak ve gelenekten bağımsız BİREY’ler”den, “TransHumanizm”den söz ediyorlar. Kimlik kartlarına GENDER yazılmış. İstanbul sözleşmesine karşı toplumda bir infial var. Aileler dağılmaya başlamış.
Erdoğan’ın elinde, sözleşmeden çekilme konusunda, hazırlayıcıları arasında benim de olduğum bir rapor var.
Birilerinin bunun hesabını benden sorması gerekiyordu. Birtakım holdingler “bu fahişe ve türevlerine pozitif ayırımcılık uygularken, bizim yeşil sermaye ne yapıyor” diye soran bu adamın susturulması gerekiyordu.
Nasıl oldu ise, yazı çarpıtıldı, bu ifadeleri parti ve KADEM üzerine alındı. Bir yandan TGC, öte yandan LGBT’yi destekleyen kadın örgütleri, bir yandan Halkın Kurtuluş Partisi bu ifadeleri kendi üzerine alınıp savcılıklara koştular. AK Parti ve KADEM kendilerinin hangi söz ve fiillerinden dolayı kendilerine topyekûn böyle bir ifade ile saldırdığımı düşünüyorlar, onu anlayamadım hâlâ!
Öbür dünyada bir araya geleceğiz o zaman anlarım. Bunu herhangi bir parti mensuplarının bütününe bile yapmam, beni tanımıyor mu bunlar.
Muhatabında olmayan bir iddia, sahibine geri döner. O iddia sahibi kendi o işi yapmış gibi yargılanır din gününde. Bu ifadelerden rahatsız olanlar, beni bıraksın, çevresindeki bu işi yapanların şerrinden sakınsın!
O kelimeleri telaffuz etmek değil, o işi yapmak lanetlenmiştir. Ben o lanetli işleri yapanlardan uzaklaşın, onları yanınızdan uzaklaştırın diyorum, onlar “bana fahişe dedin” diye çıkıyor ortaya.
Hz. Lut onları uzaklaştırmaya çalıştı ve kendi onlardan uzaklaştı. Hz. Nuh da kavmindeki, karısı ve oğlu da dahil, o “haddi aşanlar topluluğu”ndan uzaklaştı. Hz. Lut’un, Hz. Nuh’un yaptıklarını, söylediklerini söylemek suç mu!
Mahkemede de onu söyledim, bu duruşmada da söyleyeceklerim var tabii.
Zaten bu hayatımdaki en garip davalardan biri. 81 ilin kadın kolları başkanı, “hiyerarşik bir şekilde, kurumsal bir kimlikle ve örgütlü bir biçimde kişisel(!) suç duyurusu”nda bulunuyor, ama hemen hemen hiç biri davayı takip etmiyor!
Ya Rab, beni rızanın tecellisinin vesilesi kıl. Ben Senden razıyım, yeter ki Sen benden razı ol. Bana güç ve sabır ver. Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil (Amin).
Selâm ve dua ile.