Yap-İşlet-Devret modeli yanlış bir model değil. Ama onun da bir kuralı var. Mesela Bolu Tüneline bakalım. Burada yılda kaç araç geçiyor? Bunlar tüneli kullanmasa idi ne kadar fazladan yakıt parası ödemeleri gerekirdi. Bu konuda Araç yıpranma payı ne? Ve bir de zaman maliyeti var. Eğer bu maliyet, bu tünelin yapım maliyetini karşılıyorsa, bu işin yapılması gerekir.
Zaten o bedel bir şekilde ödeniyor. Bu işin bir yapım süresi var. Sonuçta bunun bir de finansal maliyeti olacak. Hepsini birden düşündüğünüzde, ortaya makul bir maliyet çıkıyorsa neden yapılmasın. Sonunda o bedel bugünden bir şekilde ödeniyor.
Bu oto finansman, derenin taşı ile derenin kuşunu vurmak güzel de, kalite, süre ve maliyet konusunda ayrı bir ciddiyet ve titizlik gerekiyor. Bizim boşa harcıyacak bir kuruş paramız, boşa geçirecek bir saniye zamanımız yok. Daha daha ucuza, kim daha kaliteli ve kim daha kısa sürede yapacaksa bu işi, ona vermek zorundayız. Tabi bir iş yapılırken işin tamamlayıcı unsurları ile ilgili olarak da bir oryantasyon, optimizasyon, senkranizasyon gerekli.
Mesela 1 milyar 418 milyon dolara yapılan Osmangazi Köprüsü'nün açılışının yapıldığı 1 Temmuz 2016 tarihinden bugüne kadar kamuya oluşturduğu iktisadi yükün 1 milyar 275 milyon dolar olduğu söyleniyor.. Bunun bir açıklaması olmalı mesela. Bu güne kadar bu Köprüsü'nden 55 milyon 500 bin araç geçmiş. Bu hesaba göre günde 40 bin araç geçiş garantisi verilen köprüden 10 Ağustos'a kadar 89 milyon 240 bin araç geçmesi gerekiyordu. 33 milyon 740 bin araç eksik. Bunun kamuya getirdiği yük 1 milyar 275 milyon dolar. Geçmeyenin parasını millet ödüyor. Bu hesaba göre daha şimdiden köprünün yaklaşık maliyeti karşılandı ama 13 yıl daha garantili ödeme yapılacak. Bu bilgi doğru mu, bu müteahhit firmaya teahhüt edilen karlılık oranı makul mu?
Bir başkası "Hani devletin cebinden 1 kuruş çıkmayacaktı" diyor ve soruyor: ''1.5 milyar dolar maliyetli Osmangazi Köprüsü için şimdiye dek 5.5 milyar dolar ödeme yapıldı. Bağlantı yolları, köprüler, tünellerle birlikte toplamda 3 milyar dolarlık projenin %51’i nasıl 688 milyon dolara satıldı” diyor. Bu sorulara ve daha cevabını arayan suali mukadderlere, efradına cami, ağyarına mani cevaplar verilmesi gerek.
Bu araç başına geçişler dolara endeksli ve artı KDV oranı ile kamunun sırtında giderek büyüyen bir yüke dönüşmüş olmuyor mu?
Sayıştay raporuna göre bu modelle yapılan 4 otoyol, 1 tünel ve 3 köprünün toplam maliyeti 22 milyar 215 milyon 713 bin dolar oldu. “Bu projelere kamuya devredilinceye kadar, 59 milyar 747 milyon 817 bin dolarlık geçiş garantisi verildi. Böylelikle devlet kaynaklarıyla 22.2 milyar dolara mal olacak 8 proje için Hazine'den 37.5 milyar dolar daha fazla para çıkacak” deniyor. Bunun bir açıklaması olmalı. İddia edildiğine göre “Sayıştay raporlarına göre 8 projenin %169 daha pahalı olduğu görülürken, bu para ile 8 yerine yaklaşık 24 otoyol, köprü ve tünel inşa edilebilirdi.”
Bakın, Türkiye’de devlet 2021 yılında 1 trilyon 165 milyar TL vergi toplamış. Bu vergilerin %50’den fazlası, yani %50,7’si Katma Değer Vergisi (KDV) ve Özel Tüketim Vergisi’nden (ÖTV) geliyor. KDV ve ÖTV’nin toplam tahsilatı 590 milyar 721 milyon lira. Diğer dolaylı vergilerle birlikte toplam vergi gelirleri içindeki dolaylı vergilerin payı % 64,6’yı buldu. Dolaysız vergilerin payı ise yüzde 35,4’te kaldı. Tahsil edilen toplam gelir vergisi 219 milyar 632 milyon lira olarak gerçekleşti. Gelir vergisinin % 91,6’sı (201 milyar 347 milyon lira) ücret gibi stopaja bağlı tabi gelirlerden oluştu. Bu veriler ışında ekonomi de, kamu maliyesi de kendi içinde sağlıklı bir yapı oluşturmuyor.
Kamu maliyesi bir an evvel israftan, rüşvetten, Riba bataklığından kurtarılmalı. Bankamatik memurlar rezaletine bir son verilmeli. Makam otomobili rezaletine bir son verilmeli. Bankamatik memurlar dışında, aktif görevdeki personelin, etkin, aktif ve verimli hizmet şartları oluşturulmalı ve bu anlamda köklü bir mevzuat değişikliğine gidilmeli.
Ülkemiz maalesef bir mevzuat çöplüğüne dönüştürüldü. Gereksiz bürokrasi, kırtasiyecilik yurttaşı da, bürokrasiyi de bezdiriyor. Herşeyi yasa ve yönetmeliklerle düzenleme çabasından vazgeçmek gerek. Mevzuatın basitleştirilmesi, anlaşılır olması, suistimale açık kapı bırakmaması gerekir. Bir ülkede ne kadar çok yasa, bürokrasi, mevzuat varsa, o ülkede özgürlükler o kadar az, yolsuzluk, rüşvet o kadar çoktur. İnternette önde gelen birkaç holdingin devletten aldıkları ve devlete ödediklerine dair verilen rakamlara bakar mısınız! Bunlar doğru ise, bugünkü halinize şükredin, çünkü gelecek günler bu günleri de aratacak demektir.