Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, “cemaat” kavramını kritik ettiği bugünkü yazısında Elazığ’da cemaat yurdunda yaşadığı baskıdan dolayı yaşamına son veren tıp öğrencisi 20 yaşındaki Enes Kara’nın intiharına değindi. Dilipak “Bir çocuk intihar ediyor birileri aileyi suçluyor, birileri genci, birileri cemaat düşmanlığı yapıyor; aslında bu gençte suç olabilir” dedi.
Belli ilkeler, idealler etrafında bir araya gelen insanlar topluluğuna cemaat denildiği belirten Dilipak, tarihten günümüze cemaat ve okullarından örnekler verdi.
Bir ilahiyatçının Hz. Meryem’e gayrimeşru ilişki imasında bulunduğunu yazan Dilipak şöyle devam etti: “‘Kendilerini ‘fahişe’ olarak tanımlayanlara karşı niye sesinizi çıkarmıyorsunuz, onlara pozitif ayırımcılık uyguluyorsunuz’ eleştirime karşı 81 ilde dava açanlar, Hz. Meryem’e iftira eden İlahiyatçı’ya karşı nasıl sessiz kalabiliyorlar? Hz. Meryem’in iffetine, Allah(cc), Resulü ve kitap şahit oysa. Birileri için kendi sosyetelerinin itibarı, Hz. Meryem’in iffet ve izzetinden daha değerli olamaz. O zaman neden ses çıkarmazlar. Böyle ilahiyatçının yetiştirdiği talebeler, mekteplerde Deizmin misyonerliğini yapmaz mı? Zaten birileri Allah’a, Resule, kitaba saldırmaya devam ediyor. Dışarıdaki İslamofobiklerin yerli ve milli işbirlikçileri bunlar. Milli eğitimde çocuklarımız bunlara mı emanet edilecek.”
Dilipak, Kara’nın intiharı ile ilgili ise şunları yazdı: “Yine, 28 Şubat’ta olduğu gibi “topyekûn saldırıya geçtiler” sanki. Bir çocuk intihar ediyor birileri aileyi suçluyor, birileri genci, birileri ‘vurun abalıya’ der gibi, mücerret bir cemaat düşmanlığı yapıyor. Aslında bu gençte suç olabilir. O intihara götüren oyunlar müptelası on binlerce gençten biri. Aile de, o evi idare edenler de yanlış yapıyor olabilir. Ama doğru düzgün bilgi sahibi olmadan birileri yangına körükle gidercesine saldırıyor. Bu süreçte basın da suçlu, eğitim de, mahalle de, hepimizin belli oranda suçu da olabilir. Ama önce gerçek ne onu bilelim.”