Abdurrahman Dilipak: Eşkıya dünyaya hükümdar oldu

Buraya nasıl geldik derken, tekrar zaman tünelinde bir yolculuğa çıkalım.

Dizilerde anlatılan hikaye başka, ben size başka bir gerçekten söz edeceğim. “Hani dizilerde öyle diyorlar ya “Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz” diye, oldu!

Önce bir bilgi: Ağustos başında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), “Karbon platformu projesi” kapsamında, işletmeler için Karbon ayak izi hesaplama çalışmalarını başlattı. SDG Progress Report 2016’dan beri, Global Sustainable Development Report 2019’den beri etkinliğini artırarak devam ediyor. Agenda 23 uygulanıyor ve WEFA genda 2030 hedefi için Hindistandaki G20 zirvesi büyük önem taşıyor.

Geliyor gelmekte olan. Tanpınar’ın “Saatleri Ayarlama enstitüsü” isimli Romanı, Türk insanının Doğu ile Batı arasında bocalamasını sorguluyordu. Bir Doğu-Batı çatışmasını ve kucaklaşmasını 1700’lerden beri doğru okuyup anlayamadık. Lale Devri, Tanzimat, İttihat Terakki, Cumhuriyet dönemi geldi geçti anlayamadık. Bugün lanetli bir el kıyamet saatini ayarlamaya çalışıyor.

Recaizade Mahmud Ekrem'in 1896 yılında Servet-i Fünûn mecmuasında yayınlanan “Araba Sevdası” Bihruz bey karekteri o günkü sorunları çözememişken, aynı karakter bugünkü otonom akıllı arabalarında bir NESNE BİREY olarak bu sorunları nasıl çözebilir. Bırakın çözmeyi, sorunları ve süreci nasıl anlayabilir.

Birilerinin ne atom bombası umurunda, ne Londra konferansı. “Bir elinde cınbız, bir elinde ayna, umurunda mı dünya”. Bu arada 13 .11. 2009'da gösterime giren, “dünyanın sonu”nu konu alan “2012” diye bir film vardı. Aslında bu filmi bugün yeniden izlemek gerek. Yeni dünya düzeni arayışına girenlerin şuuraltında yatan böyle bir şey var.

Francis Fukuyama'nın 1992 yılında yayınlanan “Tarihin Sonu ve Son İnsan” kitabı çok tartışıldı ama, bu kitap tek başına adı ile yeni dünyanın temel kavramlarından birini zihinlere çakıyordu.

Medeniyetler Çatışması, Samuel Huntington ünlü kitabı 26 Aralık 1991’de SSCB’nin dağılmasının ardından Soğuk Savaş sonrasına tekabül eden dönemde uluslararası ittifak ya da ihtilaflarda belirleyici olan unsurun politik ya da ekonomik ideolojiler değil, medeniyetler olmaya başladığını anlatıyordu. Yeni dünya düzeni ve medeniyetlerarası savaş kavramı da zihinlerimize bu şekilde çakıldı.

Ocak 1978’de başlayıp Şubat 1979’da sonuçlanan İran Devrimi aslında batıda “Medeniyetlerarası savaş” için de bir işaret gibiydi. Çünkü Batıya “Hayır” diyecek tek medeniyet İslam Medeniyeti olarak öne çıkıyordu.

11 Eylül 2001 Salı günü, New York'taki İkiz Kuleler'e bir saldırı oldu. Uçağın metalinin bile bulunamadığı saldırda Uçağın pilot kabinindeki korsanın pasaportu yıkılan gökdelenin külleri arasında sapasağlam bulundu(!?) Kurt kuzuyu yemeye karar vermişti ve aranan suçlu bulundu.

Zaten çok geçmeden Irak Savaşı ile 20 Mart 2003'te ABD ve İngiltere önderliğinde oluşturulmuş Çokuluslu Koalisyon Kuvvetleri'nin bir askerî harekâtla Irak'a girdi..

Buraya nasıl geldik derken, tekrar zaman tünelinde bir yolculuğa çıkalım. Erich von Däniken'in yazdığı “Tanrıların Arabaları”, ilk olarak 1968 yılında yayınlandı. Antik Çağ'daki ilkel insanların yüksek bir medeniyete ve bilgi düzeyine sahip dünya dışı varlıklar tarafından ziyaret edildiğine dair hipotezleri aktaran kitap. Mezepotamyada Kayıp uygarlığın izinde bize din, mitoloji, kehanet karışımı şeylerden söz ediyordu. Atlantis, Mu! Marduk, Niburi, Sirius, Kur’an-ı Kerimde sözü edilen Tarık, Şira konusu uzaylıların istilası ya da aya yolculuk konuları ile toplumun gündemine sokuldu. Tanrıların Arabaları ve Tanrı Bir Astronot Muydu yoksa!

İnsanlar bu konuları konuşurken Bretton Woods 1944’ten1955’e kadar başarılı oldu ise de 1973’de sistem çöktü., Fransa’nın elindeki dolarların karşılığında teahhüd edilen altınları isteyince ABD’nin karşılıksız dolar bastığı anlaşıldı. CIA gündemi değiştirmek için solcuları sokağa döktü. Hani şu 68 kuşağı aslında böyle bir oyunun figüranları idi.

Bundan sonra anlatacaklarım için ve bu gün olanları iyi ve doğru anlamak için, Kur’an-ı Kerimdeki Kıyametle ilgili ayetler ve peygamberimizin ikazları yanında, Hristiyanların şuuraltını anlamak için “Yuhanna Vahyi”ni okumak gerek. Laik, Seküler, Pozitivistleri iyi anlamak için en azından İngiliz nüfus bilimci, politik iktisat teorisyeni Thomas Robert Malthus’u (1766 İng. - 1834 İng.), Evrim teorisi ile Charles Darvin’i (1809 İng.-1882 İng.), Cinsiyet ve ruh, Psikoloji, Psikanaliz metotlarını uygulayan Sigmund Freud’u (1856 Çekya-1939 Londra), Alman filozof, politik ekonomist ve bilimsel sosyalizmin kurucusu Karl Marx’ı (1818-1883) ve Avusturya doğumlu Alman politikacı ve Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi lideridir. 20. yüzyılın en güçlü ve kötü şöhretli diktatörlerinden biri olarak tanınan, gizemli bir kişiliğe sahip olan Adolf Hitler’i (1889 Avusturya-1945) iyi tanımak gerek. Bu konu burada bitmeyecek, yarın da devam edecek, sözü sonunda Eylüldeki D20 zirvesine getirmek istiyorum. Selam ve dua ile.