Ümitsizlik haramdır. Bizi gören, bilen, hüküm sahibi bir Allah var. Allah var ve gam yok! “Ümitvar olunuz, istikbal inkılabatı içinde en gür sada İslam’ın sadası olacaktır.” Onlar, İsrafil’in Suru gelmeden önce de sayhalar halinde bir tufan gibi yerden ve gökten gelecek bir çığlıkla yer ile yeksan olacaklar. İlahi çağrıya kulak verenler kurtuluşa erecekler de, helak olacak olanların sayısını bilmiyoruz ama bildiğimiz onların çoğunlukta olacağı.
Düşünüyorum da, siyasiler mi iş adamlarını azdırıyor, iş adamları mı siyasileri? Hele o din büyükleri ve ilim adamları yok mu, ya da o Media ve STK temsilcileri. Çok korkaklar, efendilerinden çok korkuyorlar. Çok cesurlar, Allah'tan bile korkmuyorlar!? Bir de Alim olup da, ilmini para, makam ve menfaat için satanlar yok mu. Bel’am Bahura bunlara örnektir. (O, dünyaya meyletti ve nefsinin hevâsına uydu. Onun ibret verici hâli, üstüne varsan da, kendi hâline bıraksan da, dilini sarkıtıp soluyan köpeğe benzer.) [Araf 176].
Siyaset dünyasından o kadar çok örnek var ki, al sana Firavun, al sana Nemrut. Servetine mağrur olanlara örnek Karun’dur, ilmine mağrur olanlara örnek Haman. Tağut, haddi aşmak anlamında cebbar, inatçı ve kibirli kişiyi ifade eder. Putlaştırılan kişi, her dediği doğru kabul edilerek mutlaklaştırılan kişi de TÂGŪT olarak tanımlanır. Tağut, Hak yoldan saptıran, bazılarınca yaratılmışlık üstü konumunda tutulan, İlah'lık ve Rab'lik taslayan anlamında bir Kur'an terimidir. “Allah’ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip onu az bir bedel ile değişenler, Dünya Hayatını Âhiret’e tercih edenler!”
Ahir zamana doğru hadislerde şu karekterlerden kaçınılması istenir: “Amelleri Tihame Dağı Kadar Büyük Olan Nice Topluluklar Vardır ki Kıyamet Günü Haşredilecekler, ve Cehenneme Atılmaları Emredilecek. Bunlar Namaz Kılarlar, Oruç Tutarlar, Geceleri Çok Az Uyurlardı. Ama Kendilerine Azıcık Bir Dünyalık Arz Edildi mi Dört Elle Sarılırlardı.” “Bir Kimse Hakkında ‘Ne Kadar Kahraman Zâttır, Ne Kadar Zarif Kişidir, O Ne Kadar Akıllı Kimsedir’ Diye Övülür. Halbuki Onun Kalbinde Hardal Tanesi Kadar İman Yoktur.”
“Onların Çoğu Allah’a İman Etmişler, Fakat Müşrik Olarak Yaşarlar” (Yusuf: 106) denilenlerden olmayalım da! Kıyamet fitnesinde mü’nin sabahlayıp, akşam eve döndüklerinde imanla bağını koparanların sayısı çok olacaktır. Rivayet edilir ki, “… Kalplerden emanet yavaş yavaş silindikten sonra insanlar günlük hayatlarına devam ederler, fakat işlerde emanete riayet konusunda güven kalmadığı halde ‘Filân oğullarından emin bir kişi varmış, ne akıllı, ne tedbirli, ne zarif, ne kahraman adamdır, Allah’tan çekinir’ derler de, o, bu şöhretine rağmen imanını dünya menfaati karşılığında satmış olabilir.” Bugün bir kurtarıcı bekleyenlerin çoğu, kendilerine teklif edilen hayat tarzını reddedecek, sabrı ve çileyi, direnişi öğütleyenlerin peşini bırakıp, kendilerine kolay yoldan dünyevi nimetleri vadeden Deccaliyet’in peşine takılacaklar ve Şeytanı değil de, beklediklerini söyledikleri kişileri taşlayacaklar. Onlar kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlar. Kendi yaptıklarından başka kendilerini kurtaracak biri olmadığını bilmiyorlar. Vay onların haline. Allah Resulü öyle diyor: “Bildiğimi bilseydiniz, çok ağlar az gülerdiniz.”
Kur’an-ı Kerim'de ahir zaman Peygamberinin adı “Muhammed” olarak 4 defa, ''Ahmed” olarak 1 defa, toplam 5 defa geçmektedir. Kur'an'ın 47. suresi O'nun adını taşımaktadır. Hz. Mûsâ’nın adı Kur'ân-ı Kerîm'in 34 sûresinde 136 yerde geçmektedir ve Kur'an ve sahih hadislerde peygamberler arasında kendisinden en çok söz edilen peygamberdir. Bu neden hiç düşündünüz mü?
Bakara suresi Kur’an-ı Kerim’deki 286 ayetten oluşan en uzun suredir. Fatiha’dan sonra 2. suresidir. Bakara Suresi İlk 7 Ayet Anlamı şöyle: ''Elif, Lâm, Mîm. Bu kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir. Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar. Onlar sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar. İşte onlar Rab'lerinden (gelen) bir doğru yol üzeredirler ve kurtuluşa erenler de işte onlardır. (O Kafirlere gelince) onları azabla korkutsan da korkutmasan da birdir; onlar iman etmezler. Allah onların kalpleri ve kulakları üzerine mühür vurmuştur(hissetmezler ve duymazlar). Onların gözleri önünde perde vardır (görmezler). onlar için büyük azab vardır.” Fatiha 7 ayet, Bakara'nın ayet sayısının rakamlarının toplamı da 7’dir. İlk 7 ayet de burada. Aslında burada, Kitaba uyun, Allah'a karşı gelmeyin, O'nun gösterdiği yolda gidin, namazı dosdoğru kılın, sahip olduğunuz imkanları Allah yolunda kullanın, Peygamberin getirdiklerine uyun ve onların yolundan ilerleyin, ahireti unutmayın, o zaman sırat-ı müstakim üzerinde olursunuz ve kurtuluşa erersiniz. Kafirlere gelince, onların küfrü inadi olanlar iman etmezler. Onların gözleri var görmez, kulakları var duymaz, kalpleri var hissetmezler. Onlar için büyük azap vardır.
Hz. Musa’yı hatırlayın. Firavun'uda! Kahinleri ona, celinin bir erkek çocuk üzerinden gelecek demişlerdi. O da “bütün erkek çocukları öldürün” dedi. ''Yohebed'' Tevrat'a göre Levi'nin kızı, Harun, Miryam ve Musa'nın annesidir. İmran'ın karısı, aynı zamanda da teyzesiydi. Hz. Harun, Hz. Musa’nın erkek kardeşi, Miryam kız kardeşiydi. Onun çocukları Gerşom ve Eliezer‘di. Babası İmran, Annesi Yohebed’di.
Firavun beni israil’in soyunu kurutmak için erkek çocuklarını öldürmek istedi de, Allah (cc), Hz. Musa’yı ve kardeşini, Firavun’un sarayında, Firavun'un hanımının himayesinde büyüttü. O'na sarayın sırlarını öğretti, saray halkı onu tanıdı ve ahlakına saygı duydular ve Allah O'nu sarayda düşmanlarına galip getirdi ve onu halkı ile kurtarmak için, nasıl Nil’in suları onu Firavun’un sarayına götürdü ise ve Allah onu orada korudu ise, Kızıldeniz'de İsrail halkına yol verdi, Ama Firavun'u ona destek veren ordusu ile birlikte boğdu. Çöle çıktıklarında onlara gökten bıldırcın kebabı, kudret helvası ikram edildi. Susuz kaldıklarında kayadan sular akıtıldı. Ama bunca himaye ve ikrama karşı, haddi aşan aynı topluluktan bir çoğu, önce lanetlendiler, sonra başlarında 3 peygamber olduğu halde 10 günlük yolu 40 yılda zor geçtiler. Hz. Harun ve Hz. Musa Kudüs’ü göremeden yolda vefat ettiler. Tek İsrailoğulları değil, cömert ikramlara muhatap olup, sonra gazaba uğrayanlar. Müdessir Suresi 11-30’a bakın, o oğulları, gücü, serveti ile öğünen, Allah’ın cömertce verdiği ikramlardan sonra sapıtan ve sonra da işleri sarp dağlara sardırılan Velid b. Mugire gibi olmayalım da.
Talud-Calud olayını hatırlayın. Kur’an-ı Kerim’de bunlar bize hikaye olsun diye anlatılmıyor. Talud’un ordusunu hazırlaması gerek ama Allah'ın muradını gerçekleştirmek için üstün komutanlara, güçlü ordulara ihtiyacı yok, O “ol” der ve o şey olur. Davud’un sapan taşı ya da Ebabil kuşları Allah (cc) bir şeyi murad ettiğinde onun sebeblerini de halkeder...
Firavun’un gelişi de Mısır halkı için bir kaderdir, Hz. Musa’nın gelişi de. Firavun’da Allah’ın iradesi içindedir Hz. Musa da. Hz. Musa Allah’ın rızasını seçti, Firavun gazabı sçti.. Vahdeddin de, Mustafa Kemal de aynı Kadere tabi. Herkes seçtiğinin karşılığını görecek.
Maalesef ne inkarcı inkar ettiği şeyin farkında, ne de'' iman ettim'' diyen bir çok kişi, iman ettiği şeyin farkında... Bilmeyenlerin bilmedikleri şey hakkında, bildiğini sananların söyledikleri şeyler hakkındaki öfkesini anlamak çok kolay değil. Neyse, iyi şeyler yapalım, tevbe edenlerden, sabredenlerden, sabrı tavsiye edenlerden ve haksızlıklara karşı direnenlerden olalım. Bu anlamda en iyisi korku ile umud arasında bir yerde durmak...
Selam ve dua ile.