Profesyonel yazarlığım 12 Ocak 1973’te başladı. 2023’de miladi takvime göre 50. yılı olacak yazarlığımın 24 yaşındaymışım profesyonel yazarlığa başladığımda. Mahalli gazetede 1965’de yazmaya başladığıma göre 60 yıla yaklaşıyor yazarlığım.
Her gün yazıyorum ve biliyorum çok uzun yazıyorum benim bir yazım ortalama diğer yazarların 3 yazısına tekabül eder. Din de var tarih de fütüristlik bakış da. Dün, bugün ve gelecek açısından okumaya çalışıyorum olayları kendi açımdan olduğu kadar karşıt görüş sahipleri 3. Bakış açısı ile de sorgulamaya suali mukadderlere cevap bulmaya çalışıyorum.
Kimseyi bir mezhebe, tarikata, cemaate, partiye, vakfa çağırmıyorum, “güzel söz ve hikmetle” Hak dışında kendi fikrime, kanaatime de çağırmıyorum. “Benim tam aksimi söyleyip, en az benim kadar doğru olabileceklerini” söylüyorum. Ben de yanılabilirim, sizlerle korkularımı, umutlarımı, düşüncelerimi paylaşıyorum. Biliyorum ki, mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır, kederler paylaşıldıkça çoğalır. Sizinle kalbimi ve beynimi paylaşıyorum. Hakaret, küfür, tehdit olmadan beni eleştirebilirsiniz de ama yalan, iftira tahkir olmamalı. Ben bu anlamda çok sert olabilsem de haddi aşmama konusunda hassas davranmaya çalışıyorum.
Birileri beni “yandaş” ilan ediyor ya, o kendi yandaşları olmadığımdandır yoksa duruşum belli haksızlık kimden gelirse gelsin kime yönelik olursa olsun mazlumdan yana, zalime karşı. Zalim babam da olsa mazlum düşmanım da olsa. Benim için önemli olan kim Haklı kim Haksız. Şu giderse şu gelirse diye umut ve korku açısından bir endişem yok. Ben Allah’ın rızasına uygun olan bir tercihte bulunuyor ve insanları bu yönde hareket etmeye çalışıyorsam sonuç benim beklentilerimin aksine de sonuçlansa ne gam. Her topluluk layık olduğu gibi imtihan olacak. Tencere yuvarlanacak kapağını bulacak belki bize şer gibi gelende hayır vardır ya da hayır gibi gelende şer vardır. Biz bilmeyiz. Belki Allah (cc) zalimleri başımıza musallat edip sonra da onları bizim ellerimizle cezalandırmak istemektedir. Bizim beklentimize uygun gelenler belki daha sapkın olacak ama bizi öldürmeye gelenler belki bizde dirilecektir. Her şey mümkün. Önemli olan bizim sonucu belirleyecek Allah’ı o şeyi yapmaya zorlayacak bir irade ortaya koymamız değil haşa, aksine bizim Allah’ın (cc) rızasına uygun hareket etmemizdir. Zaten Allah (cc) bizi, nimetlerini artırarak ve eksilterek imtihan edeceğini haber vermedi mi? Ve biz yaşadığımı zamana ve mekanın adil şahitleri olmakla emrolunmadık mı?
Biliyorum, bazı ayet ve cümle kalıplarını çok sık tekrarlıyorum. Örnek olayda denk gelince onu tekrar hatırlatma gereği duyuyorum biz bu anlamda günde 40 kez fatihayı okuyoruz o misal.. Bazıları için söylesem de söylemesem de bir ama ben yine de sorumluluktan kurtulmak adına söylemeye devam edeceğim.
Ben kimsenin yandaşı değilim. Ben “insancı” da değilim, “Müslümancı” da. “Halkçı” da değilim. İnsanım, Müslümanım elhamdülillah! Ben “Müslümanlardanım”. Ben Hanefiyim, ama Hanefici ya da mezhepçi de değilim. Her Müslümanın Selefi geleneğe bağlı olduğunu, Kerbela katliamında Ehlibeytten yana olduğunu ve Müslümanım diyen herkesin ehli sünnet vel cemaat olduğunu kabul ederim. Ve ben dinimi bunlar arasında parçalamam. Müçtehid alimlerimiz benim için gökteki yıldızlar gibidir. Muhkem nas ile sabit bir konuda zaten içtihad da olmaz, mezhep de. Müteşabih'lere gelince, Nassa ve sünnete aykırı değilse, usule uygunsa benim, için hepsi muhteremdir. Abdest ve kan konusunda Hanefi ve Şafi’nin ihtilaflarını hatırlayın. Aynı Allaha, resulüne ve kitaba iman edenler, tek bir millet, tek bir ümmet ve tek bir cemaattir. Kim ki buna karşı çıkarsa, kendine ya yeni bir ilah ya yeni bir kitap ya da yeni bir resul uydurmuştur. Biz Müslümanlardanız ve Müslümanlar kardeştir. İşeri aralarında istişare ve şura iledir. İşi ehline verirler, adaletle hükmederler. Onlar yaşadıkları zamanın ve mekanın adil şahitleridirler. Onlar alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti olarak Ahi Evran anlayışı ile yeryüzünde adalet, barış ve kula kulluğun son bulması yönünde özgürlük için mücahede ederler. Be işte onlardanım, onlar nerede iseler, ne zaman yaşadılar ve yaşayacaklarsa işte onlardan! Dinimin önünde ve sonunda bir ek ve sıfat yok. Yalın sade ve münezzeh, ona bir şey eklemekten ve ondan bir şey çıkartmaktan Allah'a sığınırım. Aklımı kiraya vermekten “cahillik” etmekten korkarım ama akılcı da değilim. “Akıllı” bir insan nasıl “akılcı” olabilir ki! Gerçeği önemserim ama gerçek rölatiftir, ama insan gerçeğin basamaklarından yükselerek hakikate bu hikmet yolculuğu sırasında yaklaşır gerçeğin büyüsünden kurtulmak için istişare ve şura gerekir. Ben de bir konuyu yazmadan o konuda bilen ve tecrübe sahibi insanlarla konuşurum, Tearüf ederim hatta benim gibi inanmayan ve düşünmeyen insanlarla da. Öyle ya Alla bizleri tearüf edelim / bilişelim diye, parmak uçlarımız gibi farklı ve kabileler halinde yarattı.
Kelime hassasiyetim vardır takıntı değil bu hassasiyet düşüncelerimizi doğru ifade edebilmemiz ve söyleneni doğru anlayabilmemiz için kelimelerimize sahip çıkmamız gerek.
Hep soruyorlar ne yapmak istiyorsun, kime destek veriyorsun? Diye
Dertleri parti, partim yok, varsa Kur’ani anlamda Hizbuşşeytan’a karşı, Kur’ani anlamda Hizbullahi'yim. Hak’tan yanayım, partici değilim olmayacağım sözü dinleyecek doğrusuna tabi olacağım, yanlışına karşı çıkacağım o kim olursa olsun. Haksızlık yapan sulta’ya karşı hakkı söylemeyi cihad sayanlardanım. Zaten her Müslüman bununla emrolunmadı mı? Onun için 28 Şubatta “Yaşasın Şeriat” diye kitap yayınladım. “Sağcılar” muhtevasına bakmadan “zorunlu din dersi kampanyası” yaparken, TSE damgalı bir dinin misyonerliği için örgütlenen zorunlu din dersine karşı “Bu din benim dinim değil” diye kitap yazdım. Belli bir kesimin yanlışına karşı değil kendi nefsimin yanlışına karşı da direnmeden gerçekten Müslüman olduğunu söylemem fazla bir anlam ifade etmez. Düşmanımız içimizde nefsimize taht kurmuş oturuyor. Kendi nefsimdeki şeytana lanet ederken o kim olursa olsun onların namlarına bakıp onların şeytanlarının söz ve işlerini tekrarlayanlara karşı da aynı şekilde davranacağım. Bunun başka türlüsü mümkün mü “iman ettim” diyen biri için?
Neyse, bugünlük de bu kadar. Sürç-ü lisan ettimse affola bu yaşlı ve Behlül dane izcisi, kod adı “Tarık Behlül” olan “ocak delisi”ni bağışlayın. İnanın eleştirdiklerini cehennem ateşinden korumak için böyle yapıyor. Selam ve dua ile. Siz de benim için ve diğer kardeşlerimiz için mağfiret dileyin ve dua edin, Allah bizlerin eli, kalemi ve dili ile zalimleri cezalandırsın ve mazlumlara yardım etsin.