Sanırım işler iyice karıştı, çözelim derken iş daha da içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Media ve siyaset de yangına körükle gidiyor. Konu maalesef efradına cami, ağyarına mani bir şekilde incelenmiyor. Herkes her konuyu, kendi siyasi çıkarlarına göre istismar etme derdinde. Mesela bir örnek. Zaten 5 büyük market var, bir Acar gazeteci gidiyor tek bir ürünün 5 marketten fiyatlarını karşılaştırıyor. Hani derler ya Şeytan ayrıntıda gizli. Aynı marka ürünü alıyor karşılaştırıyor ama mesela bazı marketler, belli günlerde belli ürünlerde sıfır karla müşteri çekmeye çalışıyor.
“Kara Çarşamba” filan gibi kampanyalar yapılıyor. Tekstil ürünlerinde de bu var, mutfak aletlerinde de, Halıda da... Oradan o ürünü alarak etikette yazan fiyatı diğerleri ile kıyaslayamazsınız. Bir başkası, aynı marka ürünün son kullanım tarihine birkaç ay kalmış bir ürünü süper indirimle satıyor. Bir diğer firma kâr oranı ve satış rakamı, cirosu üzerinden anlaşma yapılmış, kotayı tamamlamak için icabında zararına satacaktır. Başka promasyonlar yapacaktır.
Olayı doğru anlamak için nihai tüketiciye sunulan raf ve etiket fiyatına bakmak yeterli olmaz. En baştan işi ele alıp, adım adım takip etmek gerekir. Bakın siyasetin de, bürokratın da, iş adamının da basının da sahtekarı yok değil. Bu iş böyle polemik konusu olmadan, yapılmadan, bakanlık, meslek örgütü, tüketici kurulları ve dernekleri, yerel yönetim bu işi takip etmeli. Ama Allah kahretsin şu rüşvet ve torpil-iltimas olayı yok mu? Ayağına bastığın adamın kim olduğunu bilmiyorsun ki! Dayısı kim. Mafya mı, siyaset adamı mı, bürokrat mı?
Sadece siyasetçi ve bürokratların içinden çıkmıyor bu ahlaksızlık. Her yerde var. İş adamı çok mu dürüst, işçisi, esnafı, gazetecisi, köylüsü çok mu dürüst. Her yerde elbette dürüst insanlar da var ama durum ortada. Balık baştan kokmuş. Adam indirim kampanyası yapıyor güya, önce %50 zam yapıyor, sonra da %50 indirim yapıyor. %50 indirim yapanların bir kısmı bir ay sonra kampanya bittikten sonra indirimli fiyatın altında indirimsiz satıyor. Bir de düzen insanı yanlış yapmaya zorluyor adeta. Dürüst olmak işini zorlaştırıyor insanların. Yani Türkiye kalkınacak ama mevzuat ve bürokrasi müsaid değil.
İnsanlar yanlış yapma konusunda niye bu kadar istekli oluyor aceba, hiç düşündünüz mü?. Rüşvet görünmeyen ciddi bir maliyet olarak hem yurttaşları hem de devleti için için kemiriyor. Bir de üzün üzüme baka baka kararıyor. Biri bir şey yapıyorsa ve kimse ona dokunamıyorsa birileri de ona özenecektir. Bazıları yapıyor, bazıları engelleniyorsa olmaz. Devlet yanlış yapılmasına fırsat vermemeli. Yanlış yapanın yanlışına sebeb olan süreç kısa sürede kontrol edilip, bir “günah keçisi” bulup bütün ceza ona yüklenip hesap kapatılmamalı. Suç zinciri içinde kim varsa hepsi suçuna nisbetle adil bir şekilde cezalandırılmalı. Ve doğru yapan da ödüllendirilmeli. Herkesi töhmet altında bırakan beyanlardan da kaçınılmalı. Bazı şeylerin şüyuu vukuundan beter olur. Bazan da acele ile yapılan açıklamalar işi daha da içinden çıkılmaz hale getiriyor.
Bu zincir mağazalarının bir kısmı piyasadan ürün alıp satıyor. Bir kısmı bazı ürünleri kendi fason üretiyor, bir kısmı sadece al-sat yapıyor, bir kısmı Kooperatif, bunların hepsinin maliyet ve rekabet hesabı farklı. Tabi Koop’ların bir avantajı kurumlar vergisi yok ve aracı yok. Üreticiden tüketiciye ulaştırıyor. Kartelleşme, rekabetin önlenmesi söz konusu ise, bunun nasıl, kim tarafından yapıldığı denetim ve yargı yolu ile tesbit ve tescili gerek. Aslında bakkalların önemli bir bölümü, METRO Gross Market gibi global zincirlerden ya da BİZİM gibi Ülker grubuna ait Toptan zincirlerinden tedarikte bulunuyor. TORKU ya da KOOP, hem üretici, hem tedarikçi hem de satış zincirine sahip. Bu yapı içinde bir çözüm bulmamız gerekiyor. Gücü yetenin gücü yetene haddini bildirmesi şeklinde değil.
Devlet kendisi ceza ve harçları, vergileri artırdığı oranda bu marketler zam yapacak olsa bu işin sonu nereye varır aceba. Hadi üretici-tüketici enflasyon var bunların içinde ve dışındaki enflasyon rakamları ne oluyor. Petrole zam belli, elektiriğe zam, ücret zammı da belli, o zaman bazı ürünlerin maliyetindeki artışlarla tüketici fiyatı arasındaki farka da bakmak gerek. Zincir mağazalar daha fazla indirim yaparsa, öte yandan bakkallar bağıracak, bizi batırıyorlar diye. Günlük ihtiyaç maddelerinin yaklaşık %55’i bakkallardan, %45’i zincir marketlerden karşılanıyor. Zincir mağazaları bazı ürünleri regüle alırken, bazıları kendi üretimi ve bazıları yüksek oranda stokla alıyor. Yüksek stokla çalışıyorsa maliyeti daha düşük olup, daha ucuza verebiliyor ya da elinde kalacak olursa daha yüksek indirim uygulayabiliyor, bu durumda yüksek stokla alım yaptığında da, düşük fiyatla sattığında da bakkallar bundan rahatsız oluyor. Yüksek stok bazan ihtikar olarak, piyasadan mal çekmek, stokçulukla da suçlanabiliyor. Tabi az bulunan malı yüksek oranda çekmek stokçuluk anlamına da gelebilir. Bunun bir hakem kurulunca incelenmesi gerekir belki. Bunun için zincir marketler oryantasyon merkezi gibi bir kurul kurulabilir. Meslek odası, tüketici dernekleri, kamu ve özel şirket temsilcileri katılabilir. Bu şekilde yanlış anlamalar önlenebilir. Gördüğüm kadarı ile fiyatlar sürekli artıyor. İnsanların alım gücü düşüyor. Bir suçlu bulmak gerek. İktidar-muhalefet ve kontrollerindeki media marketler üzerinden birbirini suçlamak için fırsat kolluyorlar sanki. Olan sonunda ülkeye, millete oluyor. Ürün var, fiyat farklı, artık bunlar internet üzerinden de görülebiliyor. Bakkal da var, semt pazarı da. Neresi daha ucuz veriyorsa oradan alınır. Piyasa kendini bir şekilde regüle eder. Bana kalırsa imkanı olanlar israf etmeden daha az tüketirse, bir de aşırı tüketim sonucu aşırı kilodan kurtulmak için daha az yerse, yoksulların da en azından biraz daha fazla ihtiyaç maddesini daha ucuza alma imkan olabilir.
Bu arada devlet de, madem başkalarına indirim yapmalarını söylüyor, o indirim konusunda kendinin de öncülük etmesi gerek. Var mısınız temel ihtiyaç maddelerinde, hem gümrük hem de diğer vergi kalemlerinde istatistiki olarak minumum KDV uygulamaya. Devlet, vergi ve cezalara, harçlara büyük oranda zam yaparken halktan kar oranlarını daha da düşürmesi için baskı yapamaz. Bana kalırsa dürüst bir zengin, aslında kârından tenzilat yapması yerine, yatırım yapması ya da hayır hasenat yapması daha doğru bir tercih olacaktır. Zincir marketlerin yıllık ciro üzerinden karlarının %5-6 seviyesinde olduğu söyleniyor. Daha da düşük seviye, bakkallar açısından daha büyük bir risk oluşturacağı unutulmamalıdır. Bakkalların parakentede piyasanın % 55ini ellerinde bulundurduklarını belirtiyorlar. Büyük mağazalarda rekabet olduğunu, bakkalların rekabetçi olmadığını, zincir marketlerin marka ürün bulundurduklarını, bu ürünlerin daha pahalı olduğunu, tanıtım yaptıklarını, emek yoğun çalıştıklarını, çalışanların ücretlerinin, aydınlatma, kira ve ısınma giderlerinin daha yüksek olduğunu söylüyorlar. Bakkallar marka ürünlerin yerine eş değer ürünleri daha ucuza temin ettiklerini söylüyorlar. Koop’lar kurumlar vergisi vermiyor ve ürünü doğrudan üreticiden alıyor, belli kalemlerde. Bu onlara belli bir avantaj sağlıyor. Son kullanma tarihi yaklaşan ürünlerde ellerinde stok varsa zararına satış da yapabiliyorlar. Ya da belli kotaları doldurmak için de benzer yollara başvurabiliyorlar. Evet yönetim de vergilerde indirime gitmeli kriz dönemlerinde. Ama harçlar ve cezalardaki, enerji ve yakıttaki fiyatlar ortada. Satıcı, sattığı fiyata aynı malı yerine koyamıyorsa burada ister istemez bir sorun oluşacak. Varolan ekonomik sıkıntıyı belli bir kesime yansıtmak sorunu çözmez. Günü kurtarırsınız, yarın aynı sorun daha da büyüyerek yeniden karşınıza çıkar. Zincir marketler, diyelim mevcut karının yarısından feragat etse, ürün yelpazesini yeniden düzenlese bakkallar zarar eder, kapanır. Kim yanlış, usulsüz,haksız işlem yapıyorsa, MASAK da var, Emniyet istihbarat da var. Tüketici dernekleri, meslek odaları, sendikalar, büyük kooperatifler, bakanlık, yerel yönetim bu işin üzerinde birlikte gidip, makul bir çözüm üretmek zorunda. Günah keçileri üreterek, linç kampanyaları ile bu sorunu çözemeyiz.
Büyük marketler, ürün fiyatlarını, daha çok bir satılma ve temel girdilere endeksli bir model üzerinden otomatik olarak belirliyor. Yani yapay zeka üzerinden yapıyor bu işi. Bakkallarda fiyatlar çok daha farklı olabiliyor. Bakkal, stokta azalan ürünün fiyatını artırıp, elinde kalan malı daha ucuza verebilir. Son gelen malın fiyatını son satınalma fiyatına göre belirleyebilir. Esnafın ödemesi vardır, elindeki malı satmak için spot indirim de yapabilir. Çünkü küçük bütçeler üzerinde hareket ediyor.
Bakın bu tartışma bu şekli ile, işin önünü arkasını incelemeden dostlar alışverişte görsün kabilinden piyasaya müdaheleler ve abartılı açıklamalar ne marketlere ne halka, ne de siyasilere fayda sağlar.
Halkın alım gücünü ve paranın değerini koruyun. Üreticiyi destekleyin, müşteri, hangi ürünü nereden alacağını, sosyal media üzerinden takip edebilir. Bırakın müşteri cezalandırsın hileli iş yapan kimse. Müşteri hakkını bilsin. Üreticiden de, satıcından da şikayeti varsa, ilgili kurullara bildirsin ve hakkını arasın. Bu anlamsız, kendi kendimize zarar vermekten başka işe yaramayan tartışma yerine, mesela hormonlı, geni ile oynanmış (fıtratı bozulmuş) insana ve çevreye zarar veren ürünler, israf ve sağlıksız gıdalar üzerinde kafa yorsaydık. Sonunda biz kendimizi değiştirmeden, bizim hakkımızdaki hüküm değişmeyecek. Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş! Dilerim üreticisi, aracısı, müşterisi aklımızı başımıza toplarız da bu şikayetlerden kurtuluruz. Böyle gidersek, gelecek günler, geçen günleri aratır. Bizim gözardı edemeyeceğimiz tek bir müşteri, tek bir bakkal, tek bir üretici ve tek bir pazarcı ya da zincir market olmamalı. Doğru çalışanlar baştacı, aldatanlara, onlar kimse, ayırt etmeden onlardan da hesap soralım, hesap sorulsun. Biz de haklarımızı bilelim ve hukuk içinde kalarak haklarımızı savunalım.
Selam ve dua ile