Abdurrahman Dilipak: Meşru olmayan her şey Hukuka aykırı bir suç aletidir

Habitat amalikum.

Biz, bugün 5Gvirusnews’de beraber çalıştığımız Muammer KARABULUT’la 1996’da Habitat İstanbul’da tanışmıştık.

Konferansı 1996 yılında İstanbul konferansı kapsamında süreklilik kazandı. Yayınlanan “Ulusal raporların hazırlanması ve İstanbul+5 eylem planları”na ışık tutması için, “Küresel Göstergeler Veri tabanı” (Global Urban Indicators Databases 1 and 2) oluşturuldu. Böylece kentleşme ve modernizm maskesi arkasında global bir kent modeli oluşturma yolunda ilk adım atıldı. Bu gün ise NEOM’u, LİNECyberCity’i, konuşuyoruz. Bu şekilde ilk defa dünya çapında, ülke değil, kent bazında dini, mezhebi, etnik, ideolojik, politik bir veri tabanı üzerinden, daha sonra coğrafi bilgi sistemine dönüştürülen ve bilgisayar üzerinden interaktif, karşılaştırılabilir verilerle üye devletlerin kentsel gelişmesi ve kentleşme trendleri bölgesel ve küresel ölçekte belirlenmeye başladı.

UN-HABITAT, UN-WOMAN gibi, CEDAW gibi bir BM Programıdır. 20 yılda bir konferans düzenleyerek tüm dünyada sürdürülebilir kentsel gelişmeye yönelik gündemi belirler. ilk Konferans 1976 Yılında Kanada’nın Vancouver şehrinde gerçekleştirilmiştir. Türkiye 1996 yılında Habitat 2 Konferansına ev sahipliyi yaptı. Konferansların 3’cüsü 17-20 Ekim 2016 tarihleri arasında Ekvator’un başkenti Kito’da gerçekleştirildi.

Habitat-22.BM İnsan Yerleşimleri KonferansıHabitat-1’'in 1976'da Kanada, Vancouver'da düzenlediyi Habitat-1'den 20 yıl sonra, 3-14 Haziran 1996 tarihlerinde İstanbul’da yapıldı. “Habitat ağmalüküm” ile ilgili ilk yazımı 1996’da yazmışım. Sonra 23 Şubat 2018 yine yazmışım. Bundan sonraki Habitat konferansı 2036’da olacak. Ama onlar bu arada boş durmayacaklar. Akıllı şehirler, sıfır karbon senaryoları ile dünyayı cehenneme çevirmek için şeytani planlarını uygulamaya devam edecekler. inşallah onların bu planları da boşa çıkar.. Mekerallahu!..

Biz oltayı yutan balık kategorisinde, domuz ağılı önünde içeri girmek için 50 yıldır bekleyen uysal koyun misali bu yalanlarla yıllardır oyalanıyor, aldatılıyoruz.

Lokalizmle başladık, Glokalizmle yürütüldük ve Globalizm cehenneminin uçurumun başına getirildik. Birileri bizi getirip Habatçıların önüne attı. Haçlılarla olmuyor, Sabatay Sevi başaramadı, şimdi CHABAD’çı Meşiahcıların, Büyük locasını İstanbula taşımaya çalışıyoruz (!?) Bizimkiler Mehdi ve Mesih’i beklerken Onların Meşiah’sı geldi bile!

Daha çekildik dedikleri İstanbul sözleşmesi belasından Lanzarote ve CEDAW’ın belasında kurtulalım derken, bu sözleşmelerin uygulamalarını koordine etmek desteklemek için UN WOMAN’ı getirdiler. Hem de ne geliş. Yargı bağımsız, vergiden muaf, diplomatik imtiyaz, ne istedilerse verdiler Onlar da devlet içinde devlet gibi adeta. O da yetmedi, G20 zirvesinde 60 sayfalık bir bildiriye imza attılar. Şimdi de UN-Habitat ve iklim Değişikliği Politikalarını koordine etmek üzere yeni bir bela sarıyorlar başımıza. UN-Habitat ne yapmak istiyor ve neden Türkiye'de ofis açıyor, bilen var mı? Evet evet “iklim Pandemisi ve Akıllı şehir projesi”nin arkasında UN-Habitat var? Bunların hepsinin arkasında CHABAD var. Ve Onların Meşiah’ının kehanetleri var! Ve bizimkiler müjdeyi veriyor: "31 Ekim Dünya şehirler Günü'ne İstanbul'da ev sahipliyi yapmaktan mutluluk duyuyorum. BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri'nin rehberliğinde, kimsenin geride bırakılmadığı, güvenliğe kapsayıcı yeni bir kentsel kimlik inşa etmek için çalışabileceğimize hiç şüphem yok”, ”UN-habitat iklim değişikliği karşısında nasıl daha dayanıklı kentsel ekonomiler inşa edebileceğimizi tartışacağımız 2 Ekim 2023 Dünya Habitat Günü'nde bize katılın”.. Bu sözler kime ait dersiniz. Söyleyeni bırakın, bu cümleyi kim kurdu. Bunun arkasındaki AK Parti için deki AKP’li kim!?

Bugün, bu KIYAMET FİTNESİ’ne HAYIR demek için, bize İlahlık ve Rablik taslayan DECCALİYET KOMİTESİ’ne karşı (La İlahe…) demek için neler yapabiliriz düşünelim.

15 Ekim’de İstanbul’da bir mitingimiz olacak. 15 günümüz var ve biz bugünden bu işe başlayalım. Her gün bir şey yapalım. Bugün 15 günümüzü planlayalım 15 Ekim için..

Uzun soluklu bir mücadeleye hazır olalım. Unutmayalım ki, İbadetin çok olanı değil, sürekli olanı makbuldür. Çağırılmayı beklemeyin, çağıran olun. Bir şeyi, sırf Allah rızası için yapıyorsanız, bu mutlak bir zaruret halinde herkesin, malı, canı, namusu, aklı, inancı, nesli açısından zorunlu bir iş ise, bu dünya malı, makamı, parası için yapılmaz. İslam inanışında çağrılan kişi ya da yer yoktur. Daha doğrusu tek adres: Allaha, resulüne ve kitabadır ve hiçbir karşılık istenmez ve herkes gücü nisbetinde katılır, kendine bir görev teklif edilse de, o kendi imkan ve şartları ölçüsünde katkı sağlar. Dayatma olmaz. İlkeler esastır. İlkeler ise, Din, ahlak ve hukuktur. Bir yasaya , sözleşmeye de karşı çıkabiliriz. Firavunun da, Hitlerin de, Stalin’in de yasalar vardı. Yasa hukuka uygun değilse o yasa suç aletidir.

Arkadaşlarımıza haber verelim.. Meşru olmayan her şey Hukuka aykırı bir suç aletidir. Bunun dışında her şey müzakereye tabidir. Kollektif hareketlerde, istişare ve şura dışında, yukarıdan aşağıya ya da aşağıdan yukarıya dayatılan her şey bozgunculuktur. İfsattır. Kişi ya da topluluklar ilk 3 ilkeye bağlı kalarak kendileri ayrı bir grub oluşturabilir, ama ancak bu diğer görüş sahiplerine karşı düşmanca ya da onlara karşı olamaz. Zira, bize ve herkese hayır gibi gelen bir konuda şer, şer gibi gelen şeyde ise hayır olabilir. Bu konuda usule sadık kalmamız gerekir. Allah’ın rahmeti, yardımı ve bereketi usul ve esasa bağlı kalanların üzerinedir.

Kolektif  hareketlerde kesinlikle taşkınlıktan kaçınmak gerekir. Haklı olmak, kimsenin kimseye haksızlık yapmasının bahanesi, gerekçesi olamaz. Her zaman, merhametimiz gazabımızdan, sevgimiz nefretimizden büyük olmalı. “Bizi öldürmeye gelenler, bizde dirilsinler” anlayışına sahip olmalıyız. Yanlış yapanları cezalandırmadan önce ilk hedefimiz, onları yanlıştan döndürmek, geri dönüşlerini sağlamaktır. Çöplerinizin bile geri dönüşümünü örgütlerken, insanı imha edilmesi gereken çöp gibi göremeyiz. Onlar karşımızdakiler. Ve zaten bunun için onlarla mücadele ediyoruz. Öyle yaparsak, onlardan ne farkımız kalır.

Sonunda “hüküm Allah’ındır” ve “La galibe illallah”. Allah’ın yardımını yanımıza alırsak, azınlık da olsak Allah’ın yardımı ile yine galib geliriz. Önemli olan burada toplumun liyakati. Eğer toplum gazabı hak etmişse, biz küçük bir topluluk da olsak kurtuluşu hak edebiliriz. Arkamızda da helak olan bir kavmin acı hatırasını bırakırız, ama yapacak bir şey de yok. Zalimler için yaşasın cehennem. Söz dinlemeyenler kendi sırtlarında kendi cehennemlerine odun taşırken, biz kendi cennetimize kendi sırtımızda tuğla taşımaya devam edelim.

01-Şimdiden oturup önce bir slogan belirleyin. Pankartınızı hazırlayın.. Düşünün. Okuyun.. Peygamberler tarihine, halk hareketlerinin tarihine bakın. Bu süreç bizim için bir mektebe dönüşsün. Önce aileniz içinde iş bölümü yapın.

02-Komşunuz, akrabalarınızla, okul-iş arkadaşlarınızla konuşun. Öbür tarafta duruyorlarsa, kendi yanınıza çağırın. Umutsuzlarla umut verin, korkuyorlarsa cesaretlendirin. Allah’ı hatırlatın onlara.

03-Bir şiir yazın yazabiliyorsanız, bir fotoğraf paylaşın, çizebiliyorsanız bir karikatür çizin, bir resim yapın.. Ve bunları sosyal medyada paylaşın, onları da katılmaya çağırın.

04-Üyesi olduğunuz parti, vakıf, dernek, sendika, oda, kooperatif, Whatsapp grublarındaki, Platformlardaki, paydaşlarınızla sohbet odalarında gündem yapın bu konuyu. Telegram, İnstagramTikTok, her neyse tüm platformlarda paylaşın mesajlarınızı ve çağrınızı..

05-Yapabiliyorsanız klip yapın, görsel ekleyin, fotoğraf ve animasyonlarla destekleyin mesajınızı, dil biliyorsanız bu sesi onlara da duyurun, o ülkelerde yapılan çalışmaları Türkiye’ye, Türkçe’ye aktarın..

06-Mail gruplarına davet gönderin. Başkalarının mesajlarını paylaşın.

07-Okula gidiyorsanız okul arkadaşlarınızı örgütleyin. Okullarınızda, Üniversitelerde “Gelecek için Düşünce ve eylem” öğrenci dayanışma grupları oluşturalım. “Müdafayı Hukuk için Kuvva-i Milliye” adını kullanın isterseniz. Ya da “Hak namına haksızlığa ölsem susamam” deyin grub olarak kendine.

08-T-Shirt üreticileri, güzel sloganlarla ve grafikler, görsellerle bu çağrıları T-Shirtlere basamazlar mı? Grafiti sanatçısı gençler, bu emsajları uygun yerlere yazamazlar mı? Evet, evet, Hakkın ve Halkın gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, haykıran sesi olmaya var mısınız?. Yerel basını harekete geçirin. “Ulusal basın” ve aydınlarınız büyük ölçüde sermayenin kapı kulu oldu, kalemini siyasete kiraya verdi. Dergiler, yerel gazeteler, YouTuberler, İnstagram kullanıcıları, İnternet haber portalleri, sosyal ağlar, iş size düştü. (Biliyorum onların patronları da işbirlikçi, ama kendilerini “yerli ve milli” gösterenlerden daha geniş davranıyor olabilirler. Bazan kahyalar, ağalardan daha acımasız olabiliyor).

09-Esnaf ziyaretlerine çıkın, parklarda, sosyal alanlarda tanıdığınız, tanımadığınız kişileri ziyaret edin. Camilere gidin, cami çıkışında insanlarla konuşun.

10-Üyesi olduğunuz parti, vakıf, dernek, oda, sendika, kooperatif üyelerine çağrı yapın, mümkünce dernekte bu konuda bir toplantı yapın. STK’lar tek başlarına ve/veya topluca ortak bildiriler yayınlasınlar, kapalı salon toplantıları ya da açık havada mitingler yapsınlar.

11-Başka illerdeki arkadaşlarınızı uyarın onlar uzaktan bu projeye destek verebilecekleri gibi, eş zaman, öce veya sonrası için benzer etkinlikleri, kendi il-ilçeleri çapında kendileri yapsınlar.

12-Bakın, şu gelmekte olan teknolojik sıvı-aşı tehdidi, toplumsal cinsiyet fitnesi, iklim yasası belasına karşı çıkalım. Bu yasa teklifi meclise gelmemeli. Gelirse reddedilmeli. GreatReset ce CHABAD’ın, Pedefolik Satanistlerin saldırılarına karşı, Dindar-Seküler, Sağ-Sol, Alevi-Sünni, Liberal-Milliyetçi, Kürt-Türk hep birlikte direnelim.

13-Mahallenizdeki tanıdıklarınızı, bakkal, berber, pazarcı, ilişkiniz olan herkesi çayırın, uyarın.

14-Bölgenizde, radyo, Tv, yerel gazete ya da internet portali, YouTuber gibi sosyal media toplulukları varsa onlara ulaşarak destek çağrısında bulunun.

15-Klipler hazırlayın. Bir şiir okuyun, şarkı söyleyin susmayın.

Selam. Dualarda buluşalım.. (Dikkat: Müslümanlar dua ederken, kendi ellerine bakarlar. Allahtan istedikleri şeyin gereğini yapmak, o ellerin sahiplerine vacip olur.)