Abdurrahman Dilipak: Öyle görülüyor ki, şeytanın acelesi var ve fazla mesai yapıyor

Mezar soyguncuları gibi afet vurguncuları da var.

Zaman bereketini mi kaybetti ne? Ne hızlı akıyor, ne çabuk gelip geçiyo!
Eğer bu arada deprem bölgesine gitmemişseniz, belki unutmuşsunuzdur bile Şubat başındaki depremi.
Aradan7 ay geçmiş.

Geçenlerde Malatya’daydım.
Kayseri, Elazığ, Sıvas biraz gezdim Ankara'ya döndüm. Bolu, Sakarya, İstanbul, Neredeyse 10 ile uğramışım.
Deprem evleri kışa yetişmeyecek gibi. Bir kısmı konteynerlerde, bir kısmı geçici konularda ama önemli bir kısmı hala çadırlarda.
Ve onların kış gelmeden başlarının çaresine bakmak için, derme çatma da olsa başlarını sokacak evler yapma derdindeler.
Niye insanlara bu anlamda tip projeler verilmez. Bu evlerin yapımı için inşaat malzemeleri temin kooperatifi kurulup bunlar vergiden arındırılmaz.
Biliyorum, mali dengeler, ekonomik durum, döviz, enflasyon, dış politika, dış borç hepsi üstüste geldi. Bu insanların önemli bir kısmı aslında. Bu yolla kendi evlerini yapabilirler..

Mezar soyguncuları gibi afet vurguncuları da var. Afet bölgelerinde inşaat malzemelerinin kimlerin tekelinde olduğuna bakmak gerek. Kimler nasıl bir piyasa oluşturuyor ona bakmak gerek. Kimlerden malzeme alır, kimlere işinizi yaptırırsanız, kimler işin resmi ayağını kolayca çözüyor ona bakmak gerek.
Yani anlayacağınız şark cephesinde yeni bir durum yok.

Memleketin hali bu. Sadece deprem vurmuyor, akılsızlık ve rüşvet de vuruyor. Tarım alanına 4 kat izni veriliyor, nasıl oluyorsa, o dört kat 15 kata çıkıyor, adamlar da ruhsat alıyorlar. Onlar da bu cinayetin suç ortakları... Batan gemide kendilerinin de olduğunu hesaba katmıyorlar. Bu da bir terör. Ve depremde ölenlerin de büyük bir bölümü bu mantıkla deprem şehidi!? Ama onların anıt mezarlarını bırakın, sayılarını bile bilmiyoruz.
Yangınlar bir yandan ormanları, ekinleri yakarken, şehir eşkiyaları, şehirlerde silahlı eylem yapıyorlar...
DSÖ zaten imtiyazlı terörist!?
Onun öldürdüklerinden onların masumiyeti için devlet zoru ile ONAM adı altında, “kendi rızamla, sonuçlarını kabul ederek bu operasyonun yapılmasını taleb ediyorum” anlamında bir beyan alınmıştı.. Onlar da gıda üzerinden, ilaç üzerinden, yeni hastalıklar icad ederek üstümüze gelmeye devam ediyorlar. Yargı’ya emir var, bunlara dokunulamaz! Bu ülkede muhalefet filan yok. Sözkonusu olan uluslararası sistemin talepleri ise AK Parti ve CHP, MHP ve HDP aynı konuda tam bir uyum içindeler. Sözlerine bakmayın, icraatlarına bakın.
Tuz’un koktuğu noktadayız.

NAS’dan söz eden yok artık, siyasi iradenin pratik uygulamaları ile NAS, sanki NESH’edilmiş oldu.  Bu eskiden de böyleydi ama FAİZ/RİBA meselesinde bu bir kez daha ortaya çıktı. Biliyorsunuz, Kur’an-ı Kerim’deki Şahidlik ve Hakemlik gibi NAS’la belirlenmiş hükümler, yasa ile yasaklanmıştı. Ülke bu ahval ve şerait altında seçime gidiyor.

Malatya’ya halkın kendine LOKMAN HEKİM dediği, halen bir AFAD çadırında yardım isteyenlere yardım eden bir zatın sağlıkla ilgili tecrübelerinden yararlanmak için gitmiştik ailece. Sağolsun istifade ettik. MS ve daha bir çok hastalık konusunda şifacı bir özelliği var. “KocaKâri” kelimesini düz okursanız, “yaşlı kadın” demek olur, inceltme işareti ile okursanız “Yaşlı/Tecrübeli, Okuyucu/Okuyan, bilen/bilgili, uzman kişi” anlamına gelir.
Bu hikaye “Zeytinyağlı yiyemem aman, Basma da fistan giyemem aman”a varır dayanır. Onlar bu “KocaKâri”’lere değil, ilaç firmalarının pazarlamacılarının dediklerine inanırlar. Onların dediklerinin sonucunu CoVID günlerinde görmüş olmalısınız, görmedi ve oynanan oyunu hala anlamadınızsa da zaten size diyeceğim yok. Siz aşı olanlardansanız, hele o mRNA’yı vuruldunuz bugün hala aynı fikirdeyseniz, siz sağlık bakanlığının açıklamalarına ve bilim kurulunun dediklerine inanmaya devam edin. Durmak yok, yola devam. Varacağınız yer bellidir.

Uluslararası sistem davul çala çala geliyor, bizimkilerin gözleri var görmüyorlar, kulakları var duymuyorlar, kalpleri var hissetmiyorlar. O yeryüzü tanrılarına (!?) iman edenler sevinebilirler. “Küresel Plan” başarı ile tamamlanmış ve Küresel plan 5’e hazırlanıyorlar.
Tabi 5G’den sonra biz de 6G’ye hazırlanıyoruz, uygun adım ilerlemek için!?
Bundan sonrası için yeni başlıkları “Yeni Gündem” 2030’da kadar planlamışlar.
Zaten 2025e kadar hazırlıklar tamamlanmıştı. Yeni dönem için  9 Eylülde Hindistan’da başlayacak G20 zirvesini bekliyorlar.
G20’nin bu zirve için ilan ettiği “Teslis/üçleme”si “Tek Dünya, Tek Aile, Tek Gelecek”. Tek aile dedikleri aslında tek tip insan ve bütün insanlık ailesiz, insanlık ailesinin din, ahlak, gelenek ve biyolojik cinsiyetinden bağımsız bir BİREY’i.
Samsung şimdiden “Agenda 2030” için, BİREY’leri bugünden o güne, eğiterek hazırlamak, ”YENİ GÜNDEM”i yakından takip etmek, öğrenmek ve uygulamak için  “New Galaxy”i üretti bile. Yani okulunuz ve aynı zamanda ajanınız, ajandanız cebinizde.

Küresel hedefin ilk başında İKLİM konusu var. Bütün ihanetler İKLİM yaygarasının arkasına saklanıyor. Ve hemen bune ek, “İnsanlık tek AİLE olacak ya, kadın erkek de olmamalı. Bu nasıl olacak derseniz “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” ile, yani LGBTIQ+ ile. Sahi bizim Türkiye heyeti Hindistandan nasıl dönecek. Bize dönüp ne diyecekler.. Hala NATO, ABD, AB demeye devam edecekler mi?

Alın size “bomba” bir haber: “’2030 gündemi”, göçün sürdürülebilir kalkınmanın  güçlü bir itici gücü olduğunu kabul eder”. Bu sona erdirilen ulus devletlerin yokedilen nüfuslarının ardından hayatta kalan korumanan toplulukların dünyanın belli bölgelerine göç ederek orada İnsanlık aleminin tek ailesi ve TEK DÜNYA’nın BİREYleri TEK BİR ve ORTAK GELECEKLERİ için birlikte hareket edecekler. Zaten artık onlar tüm dünyada NeuraLink uygulaması sonrası bir birlerini tamamlayan birer Siborg olarak, sistemin NESNEsi haline gelmiş olacaklar.

Her biri kendi içinde, en uzaktaki hedefine 15 dakikada erişilebilen, otonom, akıllı Cyber City’lerde yaşayacaklar. KÜRESEL HEDEF 11’de bunlar “Sürdürülebilir şehirler ve topluluklar” başlığı altında kaydedilmiş. Carbon ayak izi o zamana kadar bütün hava, su, toprak yapıları, havadaki emisyonlar, yapay zeka tarafından ölçümlenebilir ve kontrol altına alınır hale getirilmiş olacak zaten. Bütün bunlar gizli bir gündem değil. Bakmayın bizimkiler bazı belgeleri okumadan imzalıyorlar. Okusalar da anlamıyorlar, anlasalar da yapacak bir şey yok(!?), sonuçta, ”oltayı yutan balık yem istemiyor”

Sahi bu emisyon ölçümleri www.waqi.info ya bir baktınız mı. Eviniz ve işyeriniz ne durumda. Yoksa siz zaten “çöp insancıklar” kategorisinde imhası sözkonusu olanlardan mısınız! Endişe etmeyin, gen ve beyin kopyanızı alıp, bedeninizi kompoz yapıp sizi MetaVerse cennetine gönderecekler. (Tevbe estağfurullah). Bu işi Sağlık Bakanlığına verirlerse, ONAM da alırlar.. FETVA verecek birini de bulurlar bu arada. 2. Mahmut bu kapıyı açmıştı, Fetva vermemekte direnen Şeyhulislama “Ya Kelleni ya Fetvanı gönder” demişti. CoVID ile ilgili soruşturma açan savcıyı da görevden almışlardı biliyorsunuz. Sonra göreve iade ettiler ama iş işten geçmişti. Birileri mesajı aldı. Çünkü o mesaj aslında “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle” mesajı idi. Özal’ın dediği gibi “Bizim memurumuz işini bilir”di. O hesab, bizim devlet görevlileri de hem işaret verir, hem de İşmardan anlar! Anlamayana da, anlayacağı dilden anlatırlar!? (La havle…)

“Küresel yeni gündem”  Bill Gates 1.27 milyar dolar bağışta bulunma taahhüdünde bulunmuş.
Ne cömert adam değil mi? Bizimkilerin payını da unutulmamış, BASIN’a da 319 Milyon dolar ayırmışlar.. Birileri acele etsin, sonra bize kalmaz!?
Şimdi önümüzdeki ilk gündem ne derseniz; yeni salgına hazır olun.
DİGİTAL KİMLİK ve “Sosyal Uyum notu” için, HES KODU benzeri bir uygulama olan, PERFORMANS Pass.’nız hazırlanıyor.
Ve tabi yeni kripto para CBDC yolda. Türkiye bu projenin pilot ülkesi ve insanımız bu Şeytani planın zorunlu ve bedeva kobayı.
Kore’de, NATO’nun “Ucuz asker”i idik, bugün bizi “Bedava kobay” olarak kullanıyorlar!
Öyle görülüyor ki, Şeytanın acelesi var ve fazla mesai yapıyor..

Selam ve dua ile..