Elele eylemi 11 Ekim 1998!
''El ele insan zinciri!''
28 Şubat'ın haksızlıklarına, zulmüne dayatmalarına karşı 5 milyon erdemli insan elele tutuşmuş ve “Hayır” demiştik. O günden bana güzel bir hatıra, o gün eylemlerde beraber olduğum o kahraman kızlardan biri gelinim ve 3 güzel torunum var.
Ve o günün hatırası yüzbinlerce dostum var tüm ülke genelinden, onlardan 98’i, “AKP’nin Papatyaları” davası sebebi ile “dava arkadaşım” değil, davalım, belki birileri, beni neyle suçladıklarının farkındaysalar eğer, belalılarım.
Yok, yok, bu ilk değil. 1965’den beri sokaklardayım. “Hak yol İslam yazacağız” diye.. 80 mitinginde Konya’daydım, öncesinde de bütün süreci sıcak bir şekilde yaşadım. Her darbe döneminin müzmin sanığıydım.
Bizim “Erdoğan”, “Minareler süngü, kubbeler miğfer” diye şiir okuduğu, “Sahabe menkıbeleri ile ağlaştığımız günler”de, Plaza gölgelerindeki Cafe’lerde keyif çattığımız, yeni modaları, trendleri konuştuğumuz, değil, ''Parfüm kolulu'' lüks otellerinde salonlarında değil, gecekondularda, rububet ve ter kokan salonlarda “kör dünyanın göbeğine Terk yol İslam yazacağız” diye sloganlar atıyorduk.
“Bekleyin inananlar bahar gelecek bahar” diyorduk, bugün geldiğimiz noktada “Travesti Gender diye tanımlanan BİREY Genomlar”lardan yakamızı nasıl kurtarırızın derdine düştük, düşürüldük.
Şanar Yurdatapan'ın başörtüsü taktığı günlerden, başörtülülerin “altı kaval üstü şişhane” günlerine geldik. Geldiğimiz noktada, “bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu. Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek”.
Erdoğan 5.12.2021 de Siirt'de Demokrasi şölenindeki konuşmasında şöyle diyordu: “Buradaki konuşmasına, ‘Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, Müminler asker. Hiç bir şey bizi sindiremez, gökler yerler açılsa, üzerimize tufanlar, yanardağlar saçılsa. Biz oyuz ki imanıyla övündüğümüz ecdadımız titretici şeylere hiçbir gün diz çökmemiş. Zaferlerin kapusu, Anadolu'nun tapusu Malazgirt'ten ta Çanakkale'ye imanın geçilmez kalesine kadar ecdadımızı zaferden zafere koşturan işte şu anda içinde bulunduğumuz bu birlik, beraberliktir." Şimdi de biz o birlikteliği bugünkü tehditlere karşı arıyoruz.
Siirt'te çeyrek asrı geçen bir zaman oldu, Erdoğan o şiiri okuyalı. Yıl 1997 idi. Ardından dava açılıp mahkum olunca, bir grub insan çağrı yaptık. Onbinlerce insan o şiiri okuyup kendini savcılığa ihbar etti. 70.000 imza toplandı ben de o şiiri okuyorum diye. Şanar da vardı o gün. O imzaları Ahmet Tanman götürdü Erdoğan’a, evvel zaman içinde. Hasan Celal Güzelle on il’e gittik, stadyumlarda, açık hava mitinglerinde, kapalı spor salonlarında halkla beraber o şiirleri okuduk.
1 Mart tezkeresi için yine meydanlardaydık. Erbakan o gün tezkereden yanaydı. Bu kez onun o günkü siyasetine karşıydık. Bu tezkere, 11 Eylül, ikiz kulelere saldırı komplosunun ardından ABD’nin Irak’ı işgal senaryosunda Türkiye’nin ABD yanında işgale destek vermesi için hazırlanan bir tezkereydi. Bu tezkere 25 Şubat 2003'te TBMM'ye sunulup genel kurulda reddedilen ve tam adı "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması için Hükûmet'e yetki verilmesine ilişkin başbakanlık tezkeresi" olan tezkeredir. O günlerde içeriden bize Abdullah Gül, Ertuğrul Yalçınbayır ve Abdullah Çalışkan destek verdiler.
Mavi Marmara günlerinde neredeyse bütün Türkiye’yi adım adın gezdik. Derdimiz Mavi Marmara’dan daha büyüktü. Gazze, Filistin, Kudüs ve en temelde İla-yı kelimetullah davası. Müdafayı Hukuk, Hukuku Beşer, Ahi Evran davası..
Hindistan’da bu gün G20 zirvesinin son günü.
Bu gün bir açıklama yapılacak.
Bu önemli.
Bu zirveye Çin ve Hindistan Cumhurbaşkanı düzeyinde katılmadı. Bunu bir kenara not edelim.
Bu arada ABD’nin Ermenistan’la ortak tatbikatını da bir kenara not edelim. ABD’li “dostlarımız”(?!) “oltayı yutan balık” dedikleri “Ucuz asker deposu, sıçrama tahtası, savaş paratöneri olarak” kullandıkları Türkiye’yi, Ermenistan çıkartması ile G20’de köşeye sıkıştırmak ve test etmek istiyor.
Biliyorsunuz Ankara Tahıl koridoru konusunda beklentilerine olumlu cevap alamadı. Ruslar da Türkiye’nin tavrını merak ediyor haliyle. “Aktif denge politikası” ve “Mavi boncuk politikası”nın sonuna gelinmiş gibi görünüyor.
Tabi, başımızda bir de Chabat belası var. Hem de ne bela: “Püsküllü bela”. İşin içinde hem ABD, hem AB, hem İsrail ve hem de Rusya var.
Bugün bunların toplamındaki mana ve ruhu içinde mündemiç, tahtında müstetir halde muhafaza eden, bütün insanlığa yönelik, fıtrata, daha doğrusu Allah'a savaş açan Şeytani bir tehdit ve planla karşı karşıyayız. Biz “Alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti”yiz. Hiçbir Müslüman, hiçbir erdemli insan dünyada olup biten şeyleri görmezden duymazdan, bilmezden gelme hakkına sahip değildir. Global bir tehdide karşı, global bir savuna hattı oluşturmalıyız. Bakın, bu işin sağı-solu, Türkü- Kürdü, Alevisi-Sünnisi yok. Hepimizin içinde, Chabat’çıların zihniyet ikizleri, işbirlikçileri var. Tarikat, parti, cemaat, vakıf, dernek, sendika, oda, şirket, kooperatif, platform, akademi, media, STK farketmiyor. Şeytan'ın olduğu heryerde onlar da var.
Tarihin en büyük fitnelerinden biri ile karşı karşıyayız. Bu kez İklim diye geliyorlar, Karbon ayak izi diye geliyorlar. Trans Humanizm diye geliyorlar. StarLinklerle, neuraLinklerle, Yapay zeka ile, artırılmış sanal gerçeklikle, 5G ile, parayla, silahla geliyorlar. Sağlık diye, şifacı diye, ilaç diye geliyorlar. “Islah edicileriz” diye geliyorlar, iyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Sağlık, gıda, iklim yalanlarına kanmayın.
Dün yaptık, yine yaparız. Allah’ın yardımı bize ulaşırsa, yine başarırız. Allah’ın kolaylaştırdığından daha kolay, zorlaştırdığından daha zor bir iş yoktur. Meclis'ten bu İKLİM FİTNESİ yasanın geçmemesi için birlik olalım. Tezkere günlerindeki gibi birlik olalım. Önümüzde bir seçim var. Herkes, iktidar-muhalefet sağ-sol, herkes; kendi içine baksın önce, içimizdeki bu Chabat’çı “Hizbuşşeytan taifesi”nin zihniyet ikizlerine karşı ortak bir cephe oluşturalım. Bunlar FETÖ, PKK, 15 Temmuz fitnesinden çok daha büyük bir fitnedir. Tek başına İstanbul sözleşmesi, Lanzarote, LGBT de küçük kalır bu büyük fitnenin karşısında. Bu Chabat’çıların oyunlarını bozalım. Partizanlık yok. İnsanların üzerinde İlahlık ve Rablik taslayan bir çeteye karşı birlik olalım. Gerekirse ülkeyi baştan başa yine, yeni bir elele insan zinciri ile kucaklarız, var mısınız!?
Kimlik kartımızdan, soy/sop, mahlas, meslek, evli-bekar yazardı eskiden. Şimdi artık biyolojik cinsiyetimiz değil, “Toplumsal cinsiyetimiz” yazıyor. İşimiz, AK Partili KADEM’in adaletine, CHP’nin “Toplumsal cinsiyetçi” derneklerinin “eşitlik” anlayışına mı kaldı!? Biz eskiden eskiden “Su içerdik destiden”, sığır çobanları, inek tezeklerini yakacak olarak kullanırdı bir zamanlar, bu gün onların çocukları, “kıyamet alametleri”nden sözü edilen Plazalar dikiyorlar ve plazalarda oturuyoruz. Artık kimliklerimizde aile adı da yazmıyor, cinsiyetimiz toplumsal cinsiyetle GENDER olarak tanımlanıyor.
Bu süreçte siyaset, media, akademi, iş dünyası, STK kim nerede duruyor. Onları bugün “suçüstü” yapabilirsiniz. Siyasiler bugünlerde seçildikleri şehirlerde, onlara soru sorun. Fikirlerini öğrenin, yerel medialarda ve STK salonlarında istişare toplantıları düzenleyin. “Geliyor gelmekte olan”, Allah’ın yardımı için geç kalmaktan korkun! İş işten geçtikten sonra son pişmanlık fayda vermez zira!
Siber prangalarla, “Karbon ayak izi” ve HES benzeri “Performans Pass” kartları ile aklımıza ve ayaklarımıza “Siber prangalar” vurmak istiyorlar, Siber diktatörler, siber teröristler. Gördük, şifreleri 666!
“Teslim olmayacağız”! Elbette, haklı olmak kimseye haksızlık etme hakkı vermez! Bir topluluğa olan öfkemiz ve hatta düşmanlığımız bile, bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemeli. Biz Müslüman bir halkız. Her inanç ve ideolojiden insanlarla, imanının farkında olan herkesle Müttehid, erdemli, ahlaklı insanlarla İttifak, değer üreten ve başkalarının malına, canına, namusuna, aklına ve inancına yönelik açık ve yakın bir tehlike oluşturmayan herkesle, nimet ve külfet dengesine dayalı İtilaflar kurabiliriz.
Bu Şeytani yapı ve işbirlikçileri bizim içimize de sızacaklar. Fevri davranmayalım, Feraset sahibi olalım, sabırlı olalım. Uzun soluklu bir mücadeleye hazır olalım. İçimizdeki korkak, hain, iki yüzlü, münafık tiplilerle aramıza mesafe koyalım. Kavga yok. Kışkırtmalara gelmeyelim. Bildiklerinizle yola çıkarsanız, Allah size bilmediğinizi öğretir, siz ona yürüyerek giderseniz o size koşarak gelir. Onun yardım eli bizim ellerimizin üzerinde olduktan sonra bizi kim yenebilir ki!
Dilerim ötekilerde, iş işten geçmeden, Hz. Yunus’un kavmi gibi, son gün de olsa, akıllarını başlarına toplarlar da, bu yoldan geri dönerler. Dilerim G20 dönüşü gelişmeler korktuğumuz gibi olmaz. Ümera, dilerim kaçtığını sandığı şeye doğru koştuklarının farkında varır ve geri döner. Yoksa, her anlamda zor günler kapıda. Bu yazı bir uyarı, hatırlatma ve bir davettir, bu yazı bir ilandır. YaRab bizleri rızanın tecellisinin vesilesi kıl. Ve bizim ellerimizle cezalandır zalimleri, ve bizim ellerimizle yardım et mazlumlara.