Dilipak’ın “Bakıyorum da!” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle :
"Allah bize günde 40 defa Fatiha’yı okutur. Ama yine de durum ortada ve ben de tekrarlamaya devam edeceğim, özellikle de siyasiler, bürokratlar, STK temsilcilerine; yani seçilmişlere, atanmışlara ve temsili görev yapan herkese. Genelde bu uyarılar herkese. Çünkü asli failler yanında onlara destek veren ve onların icraatları karşısında sessiz kalanlara.
Bu uyarıları doğrudan kendilerine de yapıyorum, onlar bazen dinlemek istemeyip, yüzlerini buruştursalar da!
Duvara Osmanlıca “Hiç” levhası asmaktan ibaret değil bu iş. Geleceğe yön veren akıl ve irade bizim irademiz değil. Allah’ın rızasının tecellisinin vesilesi olmaya aday bir akla ve ahlaka sahip değilseniz, araya Şeytan girer; insan heva ve heveslerinin peşinde ekmel-i mahlukat, eşref-i mahlukat yolundan sapar ve belhum adal olur.
‘Yüksek özgüven’ dediğiniz şey, bazı durumlarda kibrin tezahüründen başka bir şey değildir. O yüksek özgüven Allah’a dayanma ve güvenme noktasında bir yönelişin ifadesi ise sorun yok."