Bilim insanları, Güney Afrika’daki büyük bir fosil alanı olan ‘İnsanlığın Beşiği’nde bulunan en eski insan atalarının kemiklerinin, daha önce düşünülenden bir milyon yıl daha eski olduğunu ortaya çıkarmak için uzaydan gelen parçacıkların imzalarını kullandılar.
Gazete Duvar'ın vice.com'a dayandırdığı habere göre ulaşılan sonuçlar, en nihayetinde kendi türümüz Homo sapiens’e dönüşen erken bir “hominin” [insansı] ailesi olan Australopithecus’un tarihsel çizelgesini yeniden yazıyor ve daha fazla Australopithecus kalıntısı içeren eski bir karmaşık mağara sistemi olan Sterkfontein’te gün ışığına çıkarılan fosillerin yaşıyla ilgili uzun zamandır süren bir tartışmayı sonuca bağlıyor.
Purdue Üniversitesi’nde dünya, atmosfer ve gezegen bilimleri profesörü olan Darryl Granger öncülüğündeki araştırmacılar, ‘Proceedings of the National Academy of the Sciences’ adlı dergide yayınlanan araştırmalarında, “Güney Afrika’daki Sterkfontein’de bulunan en zengin hominin kalıntılarını içeren kazı alanında keşfedilen Australopithecus fosilleri, kimilerinin daha önce öne sürdüğünden çok daha eski” sonucuna ulaştılar.
Araştırma sonuçları, Sterkfontein’de bulunan bireylerin, bu mağara sakinlerinin “genel olarak A. Afarensis soyundan geldiğini kabul eden anlayışı” çürüten meşhur “Lucy” örneğinin ait olduğu tür olan Australopithecus afarensis ile aynı çağda yaşamış olduğunu gösteriyor.
Araştırmacılar yeni makalelerinde, “İki türün çağdaş olması, insanlığın evrimsel sürecinin başlarında, daha karmaşık bir soy ağacının egemen olduğunu gösteriyor” diyorlar. “Tarihler, daha önce Güney Afrika’daki kazı alanları için baz alınan faunal* yaş tahminlerinin yetersizliğini vurgulamaktadır.”
Uzaydan gelen parçacıklar sayesinde belirlendi
Granger ve meslektaşları, kristalize mineral kuvars içeren Australopithecus kemiklerini kaplayan taşların yapısını inceleyerek bu güncellenmiş yaş tahminine ulaşabildiler. Bu kuvars örneklerinin içerdiği elementler, alüminyum ve berilyum da dahil olmak üzere, Güneş Sistemi’nin dışında oluşan yüksek enerjili parçacıklar olan kozmik ışınlarla bombalandı.
Bu etkileşimler, ‘izotop’ adı verilen (bu örnekte, alüminyum-26 ve berilyum-10) ve bir saat gibi düzenli biçimde bozunduğundan fosil kalıntılarının tarihlendirilmesi noktasında büyük fayda sağlayan elementlerin radyoaktif varyasyonlarını yaratıyor. Bu yöntem, yaklaşık 2,1 ilâ 2,6 milyon yıllık bir yaş ortaya koyan fosillerle aynı tortu tabakasında bulunan taş birikintilerine dayanan eski tahminlerden daha güvenilir nitelikte.
Taşlar ve fosiller kimi antik mağara katmanlarına birlikte çöktüğü için, bazı taşlar yanlarında bulunan fosillerden farklı dönemlere ait olabilir. Araştırma ekibi, yaptıkları keşfin, bu alanlarda birbirine karışmış haldeki tortu katmanlarının nasıl oluştuğunu gösterdiğinin altını çiziyor; bu husus, gelecekte gerçekleştirilecek araştırmalarda hesaba katılması gereken bir özellik.
Araştırmacılar, makalelerinde, bu çok eski insan atalarının güncellenen yaşının “Güney Afrika’daki hominin varlığına ve evrimine ilişkin daha bütünlüklü bir tablo ortaya koyduğunu ve bu dönemde “homininlerin coğrafi aralığını ve taksonomik çeşitliliğini” artırdığını ifade ediyorlar. Araştırma, netice itibariyle, türümüzün ve nesli tükenmiş olan atalarımızın karmaşık bağlantılarını açığa çıkararak, insanlığın nasıl ortaya çıktığına dair yeni bir pencere aralıyor.
*Fauna: Belli bir bölgede/çağda yaşayan hayvanların tümü.