Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İsmailağa Cemaati’ne bağlı Hiranur Vakfı’nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel’in kızını 6 yaşındayken ‘imam nikahıyla evlendirmesine’ ilişkin olarak, "Bu konu en ince detayına kadar şeffaf bir şekilde aydınlatılmalı ve vicdanlarımızı esir alan duyarsızlığa son verilmelidir" dedi.
Sözcü'de yer alan habere göre; Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, haftalık değerlendirme toplantısında İsmailağa Cemaati'ne bağlı Hiranur Vakfı'nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel'in kızı H.K.G.’nin 6 yaşında evlendirilmesiyle ilgili açıklamalarda bulundu.
Davutoğlu, “Ortak vicdan, ortak akıl, ortak değerler ve ortak kader bilincimizin sarsıldığı son derece kaygı verici bir toplumsal iklim hepimizi esir almış durumda. Her gün artık bu da olmaz dediğimiz olaylar yaşıyoruz” dedi.
"Kendimize gelmezsek sadece geleceğimizi değil, insanlığımızı da kaybedeceğiz"
“Eğer yüreğimizin en derin köşelerinden gelen bir feryat ile kendimize gelmezsek sadece geleceğimizi değil, insanlığımızı da kaybedeceğiz” ifadelerini kullanan Davutoğlu, açıklamalarının devamında şunları söyledi:
“Bugün içinden çıktığım, son yıllarda yaşanan savrulmalar konusunda defalarca uyarmaya çalıştığım ancak gösterilen duyarsızlıktan derin bir sükut-u hayal yaşadığım camiaya bir hüzün, iç sorgulama ve hicap duygusu ile bir kez daha seslenmek istiyorum. Bizler evrensel adaleti, İslami ahlakı, insanlık vicdanını egemen kılmak için yola çıkmıştık.
"Hep beraber gür bir sesle 'Bu konu kime uzanırsa uzansın araştırılmalı, sorumlular cezalandırılmalı ve üzerimizdeki kara leke kalkmalıdır' diye haykırmak gerekmez mi?"
Gelin içinde bulunduğumuz tabloya hep beraber bir bakalım. Hepimizin ideallerimiz ve değerlerimiz için başkaldırdığımız ve bir gün Allah bir güç nasip ederse gerçek adaleti herkese göstereceğimize inandığımız 28 Şubat döneminden bugüne kaç arpa boyu yol almışız. Önce Allah'ın ilahi merhametine en çok mazhar olan masum çocuklarımızdan başlayalım. Bir kız çocuğunun 6 yaşında evlendirilip cinsel tacize uğraması ile ilgili iddialara karşı duyarsız kalınabilir mi? 28 Şubat'taki Fadime Şahin rezaletinden buralara mı gelinecekti? 'Bu dini camiayı itibarsızlaştırmaya yönelik bir komplo' diye yükselen sesleri duyar gibiyim. Hadi öyle olduğunu varsaysak dahi, hep beraber gür bir sesle 'Bu konu kime uzanırsa uzansın araştırılmalı, sorumlular cezalandırılmalı ve üzerimizdeki kara leke kalkmalıdır' diye haykırmak gerekmez mi?
"Bu konu en ince detayına kadar şeffaf bir şekilde aydınlatılmalı ve vicdanlarımızı esir alan duyarsızlığa son verilmelidir"
İşte tekrar çağrıda bulunuyorum; bu konu en ince detayına kadar şeffaf bir şekilde aydınlatılmalı ve vicdanlarımızı esir alan duyarsızlığa son verilmelidir. Bu tür akıl ve vicdan dışı olaylar bahane edilerek dini ve milli değerlerimize yönelik yıpratma kampanyalarına da asla izin verilmemelidir.
21 Kasım'da kamuoyu ile paylaştığımız 'Çocuk Hakları Eylem Planımız'da vurguladığımız gibi çocuklarını koruyamayan bir toplumun herhangi bir ortak değer ve gelecekten bahsetme hakkı olabilir mi? Bizim iktidarımızda etkin bir çocuk koruma sistemi kuracağız. Her gün vatan, millet, manevi değerler ve milli beka edebiyatı yapan iktidarın kontrolündeki televizyon kanallarındaki aile değerlerimizi yok eden gündüz kuşağı yayınlarına niye sesiniz çıkmaz? İktidarlarını korumak için aile değerlerimizi istismar eden lakin kendi kanallarında her türlü değeri ayaklar altına alanlara ne zaman dur denecek? TCMB'nın 128 milyar dolarını buharlaştırdıktan sonra kaçıp giden damat bakanının kardeşinin kontrolündeki bir TV kanalının aile değerlerimizi yerle bir eden yayınlarına niye 'yeter artık' diye haykırılmaz?"
"Başörtüsü özgürlüğünü kısır siyasi hesaplarla referanduma götürmeye çalışmak en büyük zarar olur"
TBMM’ye sunulacak başörtüsü ile ilgili Anayasa değişikliği konusunda açıklamalarına devam eden Davutoğlu, şöyle konuştu:
“Unutmayalım, aile değerleri başörtüsüne özgürlüğü gollük pas gibi görerek yapılan anayasa değişikliği ile değil sağlam bir vicdan ve toplumsal ahlak ile korunabilir. Gelecek hafta TBMM'ne sunulacak başörtüsü özgürlüğü ile ilgili Anayasa değişikliği konusu da siyasi manevralara alet edilmemelidir.
Sayın Erdoğan bu anayasa değişikliğinin 400 üzerinde oyla kabul edilmesi halinde referanduma götürmeyeceği konusunda teminat vermeli ve bu anayasa değişikliğinin tam bir mutabakat ile geçmesi hedeflenmelidir. Tarafsız olması gereken TBMM Başkanı da demokratik teamüllere aykırı bir şekilde partili Cumhurbaşkanının parti yetkilileri ile yaptığı toplantıya katılmaktansa TBMM'nde partiler arası mutabakat sağlanması için çaba sarf etmelidir. Başörtüsü özgürlüğünü kısır siyasi hesaplarla referanduma götürmeye çalışmak hem insan hakları anlayışına hem de dini değerlerimize yapılacak en büyük zarar olur.”