Veliaht Prens için okutulan şarkı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suud Veliaht Prensi bin Selman onuruna Beştepe’de bir ziyafet vermişti.
Ziyafetten yansıyan bir görüntü, çok konuşulmuştu.
İçişleri Bakanı Soylu, serçe parmağını kürdan olarak kullanıyordu.
Erdoğan’la bin Selman da ayrı bir masada baş başa yemek yiyordu.
Paylaşılacak görüntü değildi.
Videonun nereden, nasıl sızdığını merak etmiştim.
Meğer Ferhat Boratav da fondaki Arapça şarkıya takmış, sözlerini merak ediyormuş.
Boratav’ın bir Twitter paylaşımından öğrendim. Japon gazetesi Nikkei Asia’dan Sinan Tavşan, ikimizin de merakını gidermiş.
Görüntüleri yayan, Bin Selman’ın özel kalem müdürü çıkmasın mı!
O şarkının hatırına Suudi halkını da Twitter’dan ziyafetin coşkusuna ortak etmek istemiş.
Böylece Boratav, şarkının ne anlattığından haberdar oldu.
Suud’a ve hanedanına, ‘yüksel ki yerin bu yer değildir’ demeye yazılmış bir şarkı.
Prens hazretlerini, alicenaplığıyla yüceltmeye okunuyor. Ve ‘gençliğin lideri, yüksek tutkuların efendisi’ olarak selamlayıp yere, göğe sığdıramamaya...
Boratav, doğru kulakla dinleye dursun ben de bu vesileyle görüntülerin nasıl sızdığını buldum.
Ümmü Gülsüm’ün, “Binbir Gece” diye bildiğimiz “Alf Leila we Leila”sını okuyacak değillerdi.
Ya da Feyruz repertuvarından, Sevilla kızına yazılmış bir Endülüs aşk şarkısı “Bint al Shalabiya”yı...
Yok, peşine Türkçe uyarlamasını da mı bağlayacaklardı bir de:
“Böyle gelmiş böyle geçer dünya, günlerimiz bitecek bir gün saya saya.”
Pek münasebetsiz kaçardı.
Uçağına kadar uğurlamadan önce kendi lisanından, şöyle rahat anlayacağı ve hoşlanacağı nağmelerle ekselanslarına methiyeler düzmek, çok münasip düşmüş.
Şahsen yakıştırdım, haza cuk oturmuş.
Bunları düşünürken aldı beni bir gülme, kendi kendime gülüyorum.
Niye güldüğümü düşündükçe daha fena gülmeye başladım.
Bir araştırmaya göre, demansa yakalanmadan 9 yıl kadar önce trajik olaylara gülme belirtisi baş gösteriyormuş hastalarda.
Hay Allah...
İroniye, kara mizaha, hicve ne zamandan beridir bayılıyorum, çok mu yaklaştım, bunamaya ne kadar vaktim kaldı?
Aklımdan bunları geçirmek bile korkutmuyor, artık güldürüyor, anlayın halimi. Durumum parlak olmasa gerek.
“Bir oda yaptırdım yüceden yüce/içinde yatmadım üç gün üç gece” türküsü dahi filmi koparıyor bende.
En acıklı yerinde, tam “zalim felek ile baş edemedim” derken tutamıyorum kendimi.
Aman doktor, bana bir çare!
BAY KEMAL MÜZİKTEN ANLAMIYOR
Kılıçdaroğlu, üç tivit atmış üst üste. Biri Veliaht Prens’e, biri İsrail’e, biri de Yunanistan’a...
Üçüne de mesajı aynı, ‘yanınıza kalmayacak’ diyor.
Türkiye topraklarında cinayet işlemenin, uluslararası sularda vatandaşlarımızı öldürmenin ve adaları silahlandırmanın karşılıksız kalmayacağını söyleyen mesajlar.
Kaşıkçı ile Mavi Marmara davalarını kapanmış saymamaları için karşı tarafı uyarıyor.
Ne vardı sanki müziğin keyfini çıkarsa, şart mıydı tadını kaçırması!
Sırasıymış gibi...
CHP liderine, şarkı dinleme adabını hatırlatacak kimse de mi yok etrafında?
ÖZEL Mİ GENEL Mİ?
Baykal’ın yatak odası görüntüleri için “Bunlar özel değil, genel genel” dendiğinde, alkışlayanlar...
Siyasetin, özellikle de muhalefetin kasetle dizaynına vaktiyle karşı çıkmayanlar, bugün de çok teşne duranlar...
Buyursunlar konuşmaya, kürsü onların.
Konu, son sansasyonel özel hayat ifşaları...
ABD ile AB, Altılı Masa’ya talimat vermiş, bizi LGBT yapacaklarmış, cinsiyetsizleştirerek milletimizi tarih sahnesinden sileceklermiş diye esip savuranlara da söz düşer elbette, haklarıdır.
Sedat Peker’le ilişkilendirilen bir hesaptan, CHP’ye uzanacak bir yatak odası sırrı ifşa edilseydi tutabilir miydiniz onları?
Boşanıp yeniden evlenmiş Aykut Erdoğdu’nun eski eşi, aylar önce telefon konuşmalarını izinsiz kaydetmiş. CHP’li Erdoğdu’yu ve yeni eşini zorda bırakacak diyaloglarını, intikam için yayınladı.
Bu kadarı yeterdi aslında, iktidar kanadının CHP’yi diline dolamasına.
Muhalefeti; seks skandallarının, taciz ve tecavüzlerin, ahlaksızlık ve sapkınlıkların merkezi diye karalama teranelerinin önü kesilemezdi.
Fakat araya beklenmedik, ters köşe eden başka bir bel altı vuruş girdi.
Bana gelince...
Prensip değişmez; yatak odası dikizlenen, gizli kamerayla mahremiyeti çiğnenen suçlu değil, mağdurdur.
Ahmet Yavuz Paşa’nın, Twitter’dan paylaştığı şu tespitle hemfikirim:
Özel hayat ilgilileri, aile yaşamı aileyi, iş yaşamı iş çevresini...Hukuksuz işlerse yargıyı ve idareyi...Hırsızlıkla yolsuzluk, yalan ve benzeri ahlaksızlıklar da herkesi ilgilendirir!