Alaçatı’ya gidemeyenlerin ülkesi
Çeşme’de, Aya Yorgi Koyu’na bakan otelin balkonunda, turist kıyafetine gizlenmiş etrafı kesiyorum.
Bir davete icabetle 2 günlüğüne gelmişken, halkın arasına karışmayı ihmal etmedim yine.
AK Parti, halktan biri gibi görünmek için halk kılığına girmiş gizli ekiplerle halkın içine çıkmaya başladığından beri ben de boş durmuyorum, biliyorsunuz.
Cepteki yangının boyutlarını yoklama fırsatını, bu kez de kaçırmadım.
Hemen turist üniformasını üstüme çekip tebdili kıyafet eyleyerek işe koyuldum.
Kibarlar alemi bu yaz eğleniyor muydu, halkımız sosyetik tatil beldelerine uğrayıp denizin, güneşin tadını elitler gibi çıkarıyor mu?
Gündüz, yorucu bir denetim mesaisinin ardından dinlenmeye çekilmişim...
Koydaki bir eğlence mekanında DJ Cabbar mı çalıyormuş ne o gece, vur patlasın çal oynasın...
Gidemeyenlerin trajedisini anlatan bir yazı düşmez mi aklıma!
Gülay Göktürk, 90’larda yazmıştı. “Gidemeyenlerin Ülkesi” başlığıyla. Başörtüsü yasağı yüzünden arkadaşları yurt dışında okumaya giderken imkansızlıktan gidemeyenlere ağıttı.
28 Şubat vesayet düzenine direnişin ve başörtüsüne özgürlük mücadelesinin sembolik metinlerindendi. Mağdurların psikolojisini büyük ustalıkla yansıtıyordu, derdini çok iyi anlatmıştı.
Fakat AK Parti muktedir olunca yazarı, kendini özgürce ifade edemez hale geldi. Ve hayal kırıklığından yazıya bile küstü, bir protesto olarak kalemi elinden bıraktı.
Gülay Göktürk bugün hala yazıyor olsaydı ne derdi, işte onu düşündüm.
“Alaçatı’ya gidemeyenlerin ülkesi” başlıklı bir başka ağıt daha yakar mıydı acaba?
Çeşme’ye, Bodrum’a gidemeyenler her zaman vardı, olmaz mı!
Ancak eskiden gidebilenlerin bir kısmı da artık gidemez durumda.
Bir gün gitmeye yaklaşanlarsa hayallerini, başka bahara ertelemekle kalmadı. Kafa kafaya yarışan bu otobüs ve uçak biletleriyle değil Bodrum’a, Çeşme’ye...Memlekete, köylerine dahi gidemeyecek bir gerileme yaşıyorlar.
Bodrum raporumu geçen hafta sunmuştum. Çeşme raporum da çok farklı değil anlayacağınız.
Allah aratmasın, esnaf şükrediyor buna da. Ama doluluk, geçen yılın altında. Kaba bir gözle yüzde 20’lik kayıptan yakınıyorlar, o da yerlilerin gelemeyişinden.
Avroyla, dolarla kazananlardan Hans’la George’un gözdesi Bodrum. Gurbetçilerin tercihiyse daha çok Çeşme. Ve iki kesimin de keyfine diyecek yok, tatil cennetini sudan ucuza getiriyorlar.
Kaptan sesleniyor, kıyafet değiştirme saati, Eşek Adası’na doğru yola çıkılacak Dalyan’dan.
İyisi mi, “Gidemeyenlerin Ülkesi” yazısı nereden aklıma düştü, onunla bitireyim.
DJ Cabbar’ın geceyi inleten müziğinden değil elbette.
Yeni Şafak’ın şu haber anonsu çağrıştırdı:
“Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden fon aldığı bilinen +90’ın ‘tatile gidemeyen gençler’ videosunda, tatile gidemediğinden dem vuran Almira Ortaç’ın, başta Dubai ve Ege olmak üzere lüks mekanlarda yaptığı tatil fotoğrafları ortaya çıktı.”
Avrupa Birliği fonlarıyla İnsan Hakları Eylem Planı hazırlamak dahil Adalet, Milli Savunma, Milli Eğitim ve İçişleri bakanlıklarının kullanmadığı fon kalmış sanki. AB fonlarından aslan payını hep iktidarla ilişkili yerli-milli vakıflar kapmıyor sanırsınız.
Tatile gidemediği gibi fonlara da yaklaştırılmayanlar, hadi gülümseyin!
ADAMINA GÖRE HABER YASAĞI
Eski rektör ve AK Parti aday adayı Prof. Ünsal Ban, 2019’da AK Parti Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu ile evlenmişti. Boşanma kararı almışlar.
Ban’ın ifşa ettiği tazminat talepleri dudak uçuklatınca, sansasyona yol açtı. 10 milyon liralarla milyon dolarlar havada uçuşuyordu.
Derenin suyunun nereden aktığı açıklansa, kapanır giderdi.
Fakat konu başka türlü kapatıldı, boşanma haberlerine hemen erişim engeli getirilerek.
AK Partili Ravza Kavakçı’nın, İBB’den aldığı 2 bilmem kaç milyon liralık ABD bursunu açıklayanlar da ceza aldı. İBB’ye bağlı Metro A.Ş. ile Cumhuriyet gazetesine para cezası verildi. Kişisel verileri ifşa etmekten.
Oysa “Bay Kemal, Yalova Belediyesinden çalınan 23 milyon lira nerede” diye hesap sormak, protesto düzenlemek serbest.
Yalova Belediye Başkanı oymuş, iddia doğruysa örtbas edebilecek güç ve yetki de ondaymış gibi. “Bay Kemal’e Yalova’da soğuk duş” diye haberleri yapılır elbet, haktır.
“İBB’den çalınmış milyarları bulmak iddiasıyla açılan dosyalara ne oldu, İçişleri el koymuştu, iki yıla geliyor, üstü mü örtüldü” diye sormaksa kötü niyettir. Dezenformasyona girer, kişilik haklarına saldırıdır, siyasi karalama olur, sakın ha!