Uşşaki tarikatı lideri Fatih Nurullah’ın 12 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz suçlamasıyla tutuklanmasının ardından tarikat ve cemaatler yeniden tartışma konusu oldu. Akit yazarı ise skandal bir açıklama ile cemaatleri savunmaya devam etti.
AKP'ye yakın Yeni Akit’in yazarı Ali Karahasanoğlu, bugünkü köşe yazısında, Uşşaki tarikatı şeyhi Fatih Nurullah’ın bir çocuğa tecavüz etmesinin ardından toplumda yükselen “Tarikatlar kapatılsın” talebini eleştirerek, tarikat yapılanmasını savundu.
Karahasanoğlu'nun yazısı şöyle:
"Onlarca doktorun, yanında çalışan sekreterinden tutun, daha vahimi hastasına yaptığı cinsel tacizi, mahkeme dosyalarından aktarmamı ister misiniz? Her meslekte olduğu gibi, doktorlukta da çürük yumurtalar olabilir.. Koronavirüs döneminde de halk sağlığı için büyük fedakarlıklara imza atan mesleğin içindeki birkaç tacizci yüzünden, doktorluğu bütün olarak hedef alacak halimiz yok.. Bizim de yok.. Hiç kimsenin de yok.. Bu çerçevede, bir tane aklı başında bir insanın, yanında çalışan sekreterine, hemşiresine, hatta hatta ameliyat masasındaki hastasına tecavüz eden doktorları gerekçe göstererek, “Doktorluğu yasaklayalım” dediğine şahit oldunuz mu? Böyle bir şey diyene, "aklından zoru var" gözü ile bakılır.. Onlarca avukatın, stajyerine, sekreterine, daha acıklısı müvekkiline yaptığı cinsel tacizden başlayan, tecavüze kadar varan edepsizliklerini, kendi itiraflarından size aktarayım mı? Gerek olmadığı kanaatindeyim.. Doktorlukta da vardır, avukatlıkta da, yanlış yapanlar.. Dolayısı ile, bir kişi çıkıp da, “Baroları kapatalım. Avukatlığı yasaklayalım” derse, ona ancak gülünür.. Spor antrenörlerinden, onlarca benzer örnek verebiliriz.. Kutsal mesleklerden birisi olarak kabul ettiğimiz öğretmenlikte bile, böylesine olumsuz örnekler sayısızdır.. Alın size, bilim yuvası olduğunu kabul ettiğimiz bir üniversitede, dün ifşa olan rezalet.. Rezalet ne kelime, resmen akan bir lağım! Üniversitede görevli öğretim üyesi olan bir kadın.. Evli birisi.. Profesör kadrosu ile görev yapan, bölüm başkanı bir erkek ile.. O da evli birisi.. Hem evli, hem de çocuk sahibiler.. Birbirleri ile gayrimeşru ilişki kurmuşlar. Rezil ilişkileri yetmemiş. Bir de utanmadan çıplak videoları birbirlerine yollamışlar.. Ahlak, namus, edep, sıfırın altında.. Ben köşemi, bu ahlaksızlığın ayrıntılarını vererek doldurmayayım.. Ama şu kadarını söyleyeyim.. Bu rezalete imza atan öğretim üyesi kadın ve erkeğin isimleri bile, hiçbir haber kanalında henüz kullanılmadı.. Kullanılamadı.. Konu çoktan, karşılıklı şikayetler sebebi ile mahkemeye bile intikal etmiş.. Ama henüz, görevden el bile çektirilmemişler.. Sadece görev yerlerinde küçük değişiklik ile yetinilmiş.. Bu olay üzerinden, hiç kimse kalkıp da, “Üniversiteleri kapatalım” diyor mu? Veya örnekleri tekrar baştan alalım. Hiç kimse, “Bütün doktorlar şöyledir” diyor mu? Derse doğru olur mu? Hiç kimse, “Bütün avukatlar şöyle şöyledir” diyor mu? Derse doğru olur mu?
Spor antrenörleri için, öğretmenler için, öğretim üyeleri için “Hepsi şöyledir” diyen var mı? Olsa, dinleyen olur mu? Olmaz.. Ama iş dindar kimliği olanlar sözkonusu ise.. Son somut örnek, Akyazı’daki dindar görünümlü grupta yaşanan bir olay.. Şu an için çok kesin bir şey söylemek istemiyorum.. Ayrıntısını henüz net olarak öğrenemediğimiz, ağzı bozuk bir babanın iftiraları mı, yoksa ahiret inancını damarlarında akan kan kadar yakın hissedemeyen, ne oldum delisi şımarık bir şeyh mi, anlamak için biraz daha zaman ister.. Ha, şunu da hemen söylemeliyim.. Küçük kıza istismar olarak gösterilen eylemden çok daha öncesinden başlar, o tarikat evindeki kişilere benim eleştirilerim.. Erkeğin olduğu bir yerde, mutfak işleri için de olsa, evin dışından yabancı bir kadının orada ne işi var? Evin dışından kadının, 12 yaşındaki kızının orada ne işi var? O küçük kıza çay getirtilmesinin ne manası var? Ben buralardan başlıyorum ki.. İslam’ın emri de odur.. “Yaklaşmayınız” buyurulur.. Yani, “yanından bile geçmeyiniz” buyurulur.. Dolayısı ile, İslam’ın zaten yasakladığı, kadın ve erkeğin bir odada, bir evde yalnız olarak birarada olmasının haramlığı bildirilmiş olmasına rağmen, buna dikkat etmeyip, sonrasındaki, absürt olaylar için de, “Acaba doğru mu? Acaba telefonda oyuna getirtilip, itiraf etmiş gibi mi gösteriliyor? Acaba para sızdırmak için kurulmuş bir kumpas mı? Babanın sözlerinden, küfür içerikli kelimeleri kullanmaya yatkınlığına bakılırsa, acaba derinlerden birilerinin operasyonu mu, bir sızma ve sonrasındaki tuzak mı sözkonusu?” şeklinde onlarca soru da.. Aslında başlangıçtaki haramdan kaçınılmaması sebebi ile anlamsız kalıyor.. Ama, doktorlar için demediğimiz, avukatlara reva görmediğimiz, üniversite öğretim üyeleri için konduramadığımız, özellikle de onların üzerinden kurumlarına yönelerek, onları kapatmaya kalkmadığımız bir ortamda.. Bir tarikatteki kişi yanlış yapınca, niye tüm tarikatleri tecavüzcü gibi göstermeye kalkıyoruz? Hatta tarikatleri de aşıp, tüm dindar insanları tacizci gibi göstermeye kalkışıyoruz. Hepsini kapatmaya kalkıyoruz! Bunu yapanlar iyiniyetli olabilir mi? Değişik gruplardan onlarca kişinin ahlaksız ilişkisini iki satırla geçiştirip, dindar görünümlü birisinin, istisnaen bir yanlışı sözkonusu olunca, çoluk-çocuk demeden, onlarca ayrıntısı ile olayı abartarak, tüm dindarlara mal etmeye kalkışanlarda azıcık ahlak var mı? Ve son cümle: “Çözüm; bu ahlaksızların, ‘İslam’dan uzaklaşalım’ önerisinde değil, tam aksine, ‘İslam’a daha sıkı sarılalım’da..”