Cumhuriyet Gazetesi yazarı Deniz Yıldırım, AKP'nin İstanbul'u kaybedebileceğini, "24 Haziran’da AKP-MHP blokunun ortak Cumhurbaşkanı adayı, yani ittifakın en güçlü ismi Erdoğan bile İstanbul’da yüzde 50 alabildi." değerlendirmesinde bulundu.
"Binali Yıldırım İstanbul’daki ekonomik sorunların iktidara doğurduğu tepkinin farkında. Tam da bu yüzden ısrarla “beka sorunu yok; bu bir yerel seçim” diyor. Yıldırım’ın seçim başarısını, Erdoğan’ın “beka stratejisi”ni İstanbul’da etkisiz kılabilmesi belirleyecek. Bu da çok kolay değil.
Gelelim ikinci nedene. İktidar, seçimi genel seçim havasına sokuyor. Oysa AKP 2002 hariç tüm genel seçimlerde Türkiye genelinde aldığı oranın altında oy elde etti İstanbul’da. Ve şimdi iktidara yakın anket firmaları bile AKP-MHP ittifakının Türkiye genelinde yüzde 50’nin altına düşme olasılığını yazıp çiziyor. Bu, İstanbul’daki oranın birkaç puan daha aşağıda olması anlamına geliyor. Mevcut “genel seçim” stratejisi İstanbul’da kaybettirebilir.
Kaldı ki aynı şekilde MHP de İstanbul’da Türkiye ortalamasına göre hep geride kalıyor. 24 Haziran’da İstanbul’da MHP oyu yüzde 8. AKP-MHP toplam oyu da, Türkiye genelinin 3 puan altında. Yerel seçimlerde de AKP-MHP geçişliliğinin İstanbul’da büyük etkisi yok. Özetle AKP’nin genel stratejisininMHP’lileşmesinin İstanbul’a katkısı, düşünülenden az olabilir. İstanbul üstünden “ezanı protesto ettiler” yalanına dönüş ise, bunun görüldüğünün itirafı gibi. Başka anlatacak bir şey kalmadı çünkü. " değerlendirmesinde bulunan Deniz Yıldırım'ın "AKP İstanbul'u kaybedebilir" başlıklı yazısı şu şekilde:
Üçüncü nedene bakalım. AKP’nin İstanbul’da yerel seçimlerde en fazla oy geçişliliği yaşadığı tabanlar, Saadet ve Kürt siyasal parti/hareketlerinin seçmenleriydi şimdiye kadar. Araştırmalar İstanbul’da “dini” kimlik siyasetinin etrafında bir AKP aidiyeti oluştuğunu gösterdi hep. Ancak bu kez Saadet, açık şekilde muhalefette. Diğer yandan iktidar, İstanbul’da “açılım, çözüm” ya da “İslami muhafazakârlıkdin kardeşliği” üstünden seslenip oyunu aldığı Kürt seçmenleri de feda eden bir milliyetçi strateji izliyor. Kaybı anlamak için bir oran vereyim. İstanbul’da 2009 yerel seçimlerinde DTP’nin oyu yüzde 4.6’ydı. 24 Haziran 2018 seçimlerindeyse HDP’nin İstanbul oyu yüzde 12.5 oldu. 10 yılda İstanbul’da Kürt seçmenin ağırlığı AKP’den HDP’ye kaymış görünüyor. Milliyetçi strateji Ankara’da bile etkili “konsolidasyon” yaratamamışken, İstanbul’da hiç yeterli olmayabilir.
Gelelim bir başka önemli etmene. İstanbul’da AK Parti kimliğinde dinselboyut yanında en belirgin diğer unsur hemşericilik/bölgecilik eğilimi oldu bugüne kadar.
TÜİK verilerinden aktarayım. İstanbul’da yaşayan her 100 kişiden 32’si Karadeniz bölgesi nüfusuna kayıtlı. Bölgeler içinde Karadeniz birinci. AKP bunu hep üstünlük olarak değerlendirdi. Erdoğan’ın Rizeli olması bir yana; bugüne kadar belediye başkanları, il başkanları neredeyse kesintisiz şekilde Karadeniz doğumlu kişilerden seçildi. Karşılığı da oldu; 2009 yerel seçimleri öncesi yapılmış bir araştırmaya göre, İstanbul’da AKP’ye oy veren her 100 seçmenden 39’u Karadeniz doğumluydu. Yani AKP bir Karadeniz partisi aynı zamanda.
Ancak bu kez İstanbul’da iktidarın değil, muhalefetin adayı Trabzon doğumlu, yani Karadenizli. Ekrem İmamoğlu’nun kampanyası boyunca bunu görünür kılması, bu şehirde Karadenizlilik olgusunun partiler/ ideolojiler ötesi etkiler doğurabileceğine dair de bir farkındalık taşıyor. Diğer yandan İmamoğlu’nun pozitif kampanyası da kısa sürede etki yarattı. Erdoğan’ın ilçe ilçe gezmesi, kendisi adaymış gibi öne çıkma çabası başka neye işaret? İstanbul sürprizlere açık. Elbette muhalefet “seçim güvenliği” konusunda yine sınıfta kalmazsa.