Ömer Ödemiş/HABER ANALİZ
Dün akşam Rusya Büyükelçisi Andrey Gennadiyeviç Karlov Ankara'da Çevik Kuvvet biriminde görevli bir polis tarafından öldürüldü. Türkiye’yi sarsarak bir anda gündemi değiştiren bu cinayet sonrasında pek çok soru akıllara takıldı. En önemli soru suikastçı polisin etrafı sarılmış ve bina içerisinde sıkışmış iken neden öldürüldüğü sorusudur. Cinayetin arkasındaki ilişkilerin ortaya çıkarılması için katilin sağ yakalanması için her yol denenmeliydi. Bu yapılmadı, saldırgan kısa sürede sıkıştığı bina içerisinde öldürülerek etkisiz hale getirildi.
YÜRÜTÜLEN KAMPANYA VE CİNAYET
Rus Büyükelçinin Ankara’nın orta yerinde, elçilik binasının 200 metre ötesinde öldürülmesi elbette ki bir sonuçtu. Haftalardır yalan yanlış görüntülerle, uydurma söylemlerle Halep ajitasyonu yaparak, herkesi hareketlendirmeye çalışanlar, aynı zamanda bu katil polisi de harekete geçirmişlerdir. "Halep'te sivil kalk katlediliyor" yalanının bir sonucudur bu eylem. Bir kenti işgal ederek yağmalayan, halkına zulüm uygulayan, kadın ve çocukları canlı kalkan olarak zorla alıkoyan, İslam Cephesi, Fetih Cephesi, Ahraru Şam ve Nusra Cephesi gibi diğer terör guruplarının sıkıştığı alandan kurtarılması için başlatılan kampanyanın sonucudur bu cinayet.
"Halep özgürleşiyor ve terör guruplarından temizleniyor" diyen herkesi hedef tahtasına koyarak linç ortamına atmaya kalkışanlar, bu cinayetin suç ortaklarıdır. Kendi siyasal çıkarları için Halep'te yaşanan gerçekleri çarpıtarak, kamuoyuna sunan, uydurma görüntülerle "Müslümanlar katlediyor" yaygarası koparanlar, radikal İslamcı cihatçı grupları "sivil insanlar" olarak lanse etmeye yönelenler bu cinayetin zeminini oluşturmuştur. Katil polis memurunun cinayet sonrasında yaptığı konuşma ve işaret Nusra ve türevi örgütlerin kullandığı dil ve işaretlerdir.
SUİKAST RUSYA İLE TÜRKİYE'Yİ YAKINLAŞTIRIR
Burada bir başka kaygı ortaya çıkıyor. Rusya Büyükelçisi Andrey Gennadiyeviç Karlov'un öldürülmesi zaten yeni düzelme yoluna giren Rusya-Türkiye ilişkilerini olumsuz etkiler mi? Moskova da görüştüğüm arkadaşlar bu durumun tam tersine olacağını belirtiyorlar. Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin daha da sıkılaştıracağını, Rusya’nın İdlib kentinde üstlenen Nusra ve türevi örgütlere dönük operasyon kapılarını aralayacağını ve gerekirse Türkiye’yi de bu operasyona ortak edebileceği düşünülüyor. Yani deniliyor ki Ruslar parmak izine bakar. Tetiği kim çekmiştir? Bu da Nusra olduğu konusunda netlik sağlamasına ve bu yönelimle adımlar atmasına neden olur.
AKP hükümeti 6 yıllık Suriye sürecinde değişik adımlarla desteklediği, Nusra örgütünü Rusya’nın önüne atacak. Bu örgütü satacak. Nusra Cephesinin Halep kentinin boşaltılması sürecinde de sorunlar yarattığı dikkate alındığında, Türkiye artık Nusra Cephesi isimli cihatçı terör örgütünün yanında duramayacaktır.
Çok kısa bir süre de İdlib kentine biriken Nusra ve türevi örgütlere karşı Rusya, Suriye ve diğer müttefik güçleri operasyon başlatarak, Suriye'deki temizlik sürecini hızlandıracaklardır. Türkiye bu sürecin ya sessiz seyircisi olacaktır ya da ani bir hareketle 6 yıla yakın bir süredir Suriye politikasında birlikte olduğu güçleri "satacaktır". Suriye'de havlu atacak, yenilgisini kabul ederek deklare edecektir.
Rusya geçen sene uçağının düşürülmesinin sonrasında nasıl Suriye sahasını ele geçirmiş ise Büyükelçinin öldürülmesinden sonra da Suriye sahasındaki temizliği hızlandırmak için kullanacaktır. Ki açıklamalar bu yönde seyretmektedir. Özellikle AKP’ye yakın kimi köşe yazarlarının doğrudan Nusra’yı işaret etmesi önemlidir. Ayrıca her iki ülke yetkililerinin terör örgütlerine karşı birlikte mücadele açıklaması da dikkate alınması gereken önemli bir açıklamadır.
Çok kısa sürede bölgede önemli gelişmelere beklenmelidir.