AKP’nin Yargıtay üyesi: Hizb ut Tahrir, terör örgütü değil!

2005, 2009, 2011 ve 2013 yıllarında görülen Hizb-ut Tahrir davalarının tamamına yakınının Yargıtay tarafından cezayla sonuçlandırıldığı öğrenildi.Tüm temyiz itirazlarını reddeden Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin, Hizb-ut...

2005, 2009, 2011 ve 2013 yıllarında görülen Hizb-ut Tahrir davalarının tamamına yakınının Yargıtay tarafından cezayla sonuçlandırıldığı öğrenildi.

Tüm temyiz itirazlarını reddeden Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin, Hizb-ut Tahrir’e üye olduğu iddiasıyla 58 kişi hakkında verilen toplam 285 yıllık cezayı onadığı bildirildi.

Hükümete yakın Akit gazetesinde yer alan habere göre ise, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 58 kişi hakkında verilen toplam 285 yıllık cezayı onamasına karşı farklı tavır koyan bir Yargıtay Üyesi bulunuyor. Yargıtay Üyesi Mustafa Kurtaran, Hizb-ut Tahririn terör örgütü olmadığını savunarak, oy çokluğuyla alınan karara itiraz etti. Kurtaran, Hizb-ut Tahririn terör örgütü olmadığını, Hizb-ut Tahririn şiddet olayına karışmadığını iddia ederken, örgütün, "Terör örgütü sayılması anayasa ve ceza kanunumuza uygun düşmemektedir" dedi.

CUMHURİYETE SALDIRDILAR!
Öte yandan Hizb-ut Tahrir konuyla ilgili olarak bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada, " 'Hukuk siyasetin köpeğidir' diyen laik Kemalist anlayış" gibi ifadelerin kullanıldığı görüldü.

İşte o açıklama:

"İstiklal Mahkemelerinden günümüze kadar adeta gelenek olmuşçasına resmi ideolojiye boyun bükmeyen, demokrasiyi ve laikliği kabullenmeyen ve İslam’dan başka hüküm aramayan Müslümanlara yönelik mesnetsiz iddialar, hukuksuz uygulamalar ve yargısız infazlar devam etmektedir. “Hukuk siyasetin köpeğidir'' diyen laik Kemalist anlayış, iktidarın kim olduğuna bakmaksızın, gerek İstiklal Mahkemeleri, gerek Devlet Güvenlik Mahkemeleri, gerek Özel Yetkili Mahkemeler, gerekse de Yargıtay eliyle görevini her daim yerine getirmektedir. Bunca süre zarfında onlarca hükümet değişse ve kanun maddelerinde güya iyileştirmeler yapılsa da, değişmeyen tek şey Müslümanlara yönelik uygulanan yargısız infazlardır.

Özellikle AK Parti iktidarları döneminde bu hukuksuz uygulamalar katlanarak devam etmektedir. Zira yargının neredeyse sil baştan dizayn edildiği 15 Temmuz sürecinden sonra Yargıtay 16. Ceza Dairesi, selefi olan ve üyeleri “FETÖ'' suçlamaları ile şu an yargılanan meşhur 9. Ceza Dairesini aratmayan kararlara imza atmaktadır. Son günlerde genel de tüm İslami kesimlere, özelde ise Hizb-ut Tahrir yargılamalarına ait dosyalar karara bağlanarak her zamanki gibi Müslümanlara cezalar yağdırılmıştır. Yapılan tüm temyiz başvurularına rağmen Yargıtay 16. Ceza Dairesi, muhtelif dört dosyadan 58 Hizb-ut Tahrirli hakkında hukuka aykırı şekilde verilen 285 yıllık cezaları onaylamıştır.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, tüm bu hukuk dışı yargılamaları Hizb-ut Tahrir’i “terör örgütü'' kapsamında değerlendirerek yapmaktadır. Yani şiddet ve kaostan beslenen örgütler ile fikri ve siyasi çalışma yapan Hizb-ut Tahrir aynı kefeye konulmaktadır. Oysaki yargılaması yapılan dosyalardaki Emniyet raporlarında da açıkça belirtildiği üzere Hizb-ut Tahrir, kurulduğu 1953 yılından bugüne kadar hiçbir şekliyle cebir ve şiddeti metod olarak benimsememiştir. Yine MİT ve Emniyet raporlarına göre Hizb-ut Tahrir, bugüne kadar ne Türkiye’de ne de herhangi bir ülkede hiçbir şekilde şiddet ve terör olayına bulaşmamıştır. Ayrıca 2009 yılında Hizb-ut Tahrir’e yönelik bu gayri hukuki ve düşmanca yargılamaları yapan savcı ve hâkimler ile iftiralar atıp mesnetsiz suçlamalar yaparak soruşturma ve kovuşturma yürüten polis ve emniyet amirleri “FETÖ'' üyesi olmak suçundan tutukladılar. Buradan da görüldüğü üzere zulümle abad olunmuyor!

Bu hukuksuz kararlardan sonra Yargıtay 16. Ceza Dairesine soruyoruz; Hizb-ut Tahrir’in hangi ameli cebir ve şiddet içermektedir. Konferanslar düzenlemek, kitaplar ve dergiler çıkarmak, basın açıklamaları yapmak terör eylemi midir? Sizce bunlardan hangisi yapılmadığı zaman Hizb-ut Tahrir bu kapsamda değerlendirilmeyecektir? Bunu somut olarak ortaya koymak zorunda değil misiniz? Yoksa şer’i bir hüküm olan Hilafeti savunmak mı suçtur? Ecnebi ve küfür olan demokrasiyi istemek meşru, Allah’ın vaadini, Rasulullah’ın müjdesini ve ümmetin kurtuluşunu istemek mi gayri meşrudur?

Bizler, İslam’dan başka hiçbir şeyden razı olmayacak, korkmadan ve yılmadan da hakkı haykırmaya devam edeceğiz!"

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.