DEVA Partisi lideri Ali Babacan, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın açıklamaları hakkında, "Diyanet İşleri Başkanlığımızın itibarlı bir kurum olması lazım. Temel konularda bilim ve akıl ışığında çalışmalarını yapıp ortaya görüşünü koyup, geri çekilmesi lazım. Onun ötesinde bir misyonu yok, görevi olamaz. Sistemde o da bir ihtiyaç lakin hükümetin genel politikası eriyen desteği, özellikle dindar vatandaşlarımızın duygu dünyası üzerinden bir siyasi nema sağlayama çalışmaya biz kökten karşıyız. Buna da izin vermemek lazım" dedi.
"Şu anda ülkemizdeki hayat pahalılığı son 20 yılın en kötü noktasında"Babacan’ın konuşmasından öne çıkan ifadeler şu şekilde:
“Şu anda ülkemizdeki hayat pahalılığı son 20 yılın en kötü noktasında. Piyasada kimse TÜİK’in rakamlarına inanmıyor. Yani yüzde 19’a çıkmış tüketici enflasyonu yüzde 45’e çıkmış, üretici enflasyonuna dahi piyasada kimse inanmıyor. Açıklanan rakamlar dahi vahim. Hele hele gıda enflasyonu… Özellikle dar gelirli vatandaşlarımızın bütçesinde en büyük payı alan gıda enflasyonu TÜİK’in açıkladığı rakam yüzde 30. En çok zam gıda ürünlerine geldi. Biliyorsunuz ilk 200 liralık banknot tedavüle çıktı, yıl 2009. Bunun değeri 123 dolardı. Bugün ne kadar biliyor musunuz? 23 dolar. Vatandaşın cebindeki para pul olmuş durumda.”
Babacan'a "Ulu önder Abdullah Gül" sorusu
"Avrupa’nın en yüksek faizi ve dünyada da yedinci sıradayız"“Biz 2023 hedefi olarak kişi başına düşen milli gelir 25 bin doları koymuşken, bugün Sayın Erdoğan’ın açıkladığı orta vadede programdaki 2023 hedefi 10 bin 700 dolar. Bu kötü yönetimin sonucunun sadece vatandaşlarımızın yoksullaşması olarak görmüyoruz. Kötü yönetimin sonucunun yüksek faiz olarak da görüyoruz. Şu anda Merkez Bankasının faiz oranı yüzde 19, Avrupa’nın en yüksek faizi ve dünyada da yedinci sıradayız. Sayın Erdoğan ne diyordu 2018 seçimlerinde, ‘ bana yetkiyi verin enflasyondan faiz de nasıl düşürülür göstereceğim’ diyordu. 3 yıl 3 ay oldu. Faiz de arttı, enflasyon da arttı. Ortadan yok olan bakan ‘Biz kura bakmıyoruz' diyordu. Siz bakmıyorsunuz da elektriğin, camın, ne kadar teknik cihaz varsa tamamı dolar. Ağırlıklı olarak ithal. Zamanında eğitime yatırım yapılmadığı için Türkiye teknolojide geri kaldı.”
"Merkez Bankası tamamen sayın Erdoğan’ın talimatıyla hareket eden bir kuruluş"“2015 yılında bakanlıktan ayrıldım. Daha sonra Türkiye’de taraflı partili cumhurbaşkanlığı sistemi ve akraba bakan 2018’de göreve geldi. Faiz ödemelerimiz giderek artmış. Sayın cumhurbaşkanının son açıkladığı orta vadeli programda gelecek sene 240 milyar faiz ödeyeceğiz diyorlar, 2023’te de 291 milyar faiz ödeyeceğiz diyorlar. Bu seneki 180 milyar lira bu ne kadar para biliyor musunuz? Eski parayla 180 katrilyon. Bu parayla tam 5 bin tane yangın söndürme uçağı alabiliyorsunuz. Bu paraya tanesi 200 bin liradan tam 900 bin tane araba alabiliyorsunuz. Erdoğan faizi neden düşürmüyor, elini tutan mı var?”
“Merkez Bankası bağımsız değil artık. Merkez Bankası tamamen sayın Erdoğan’ın talimatıyla hareket eden bir kuruluş. Niye? Kendisi demedi mi, laf dinlemiyordu diye Merkez Bankası başkanlarını görevden ayırdı, laf dinleyeni koydu. Bugünkü artık söz dinleyen başkan. Niye düşmüyor? Çünkü sayın Erdoğan faizin düşürülmesi için açık bir talimat vermedi bugüne kadar. Merkez Bankası’nın faizi, talimat… Bir piyasa faizi vardır, bir de Merkez Bankası’nın politika faizi vardır. Merkez Bankası’nın politika faizini, Merkez Bankası belirler.”
“Sayın Erdoğan halk tarafından ilk 2014 yılında seçildi o birinci dönemiydi, ikinci 2018 yılında seçildi o da ikinci dönemiydi dolayısıyla bir daha normal yollardan aday olamaz lakin Meclis ülkeyi erken seçime götürürse aday olabilir. Bu birinci hukuk görüşü. Bir diğer hukuk görüşü de, 2017’de sistem değişti, dolayısıyla sistem değiştikten sonra, sayın Erdoğan yeni sisteme göre seçildi dolayısıyla bu daha birinci dönemdir. Bu da ikinci hukuk görüşü. Biz birinci görüşten tarafız. Ama şu var bu itilaf nereye gidecek YSK’ya gidecek. Yüksek Seçim Kurulu’nun da eğiliminin nasıl olacağı, kimden yana taraf olacağı, risk alıp almayacağı bütün bunlar çok bariz şeyler.”
"Diyanet İşleri Başkanlığımızın itibarlı bir kurum olması lazım"“Merkez Bankası’nın rezervlerini adeta bir kibrit çakıp yaktılar. Merkez Bankası’nın 2002 yılından 2018 yılına kadar piyasa müdahalesiyle sattığı 8 milyar dolar var. Merkez Bankası’nın sattığı 8 milyar doların tamamı şeffaf. Açın bakın halen Merkez Bankası’nın sitesinde kayıtlıdır. Ama 2019’un başından 2020 yılının sonuna kadar 130 milyar dolar sattılar. Net döviz ne oldu da bu kadar düştü? Açıklama da yok. Tamamen örtülü, gizli yapıyorlar bunu. Ama Merkez Bankası’na giren döviz, çıkan döviz biz bunu hesap ettik de çıkarttık.”
“Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sistemdeki rolü bellidir. Burada kuşkusuz Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kendini tamamen bilim aynı zamanda da akıl ışığında da dinimizin gerekliliğiyle alakalı bir görüş ortaya koyması önemlidir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yaptığı bir görüştür. Bu görüşü ortaya koyar ondan sonra geriye çekilir. Bu ülke hepimizin bu ülkenin tüm vatandaşları eşit vatandaş. Yani devlet olarak siz bu konularda bir taraf olamazsınız. Devlet olarak her bir vatandaşınızın, inancına, ibadet özgürlüğüne inancı doğrultusunda örgütlenme özgürlüğünü teminat altına almak zaten sizin göreviniz. Ama dinimizin kutsallarını istismar edecek şekilde onu da itibarının korunması gereken, itibarının mutlaka güçlü olması gereken bir kurum üzerinden bunu yapmaya çalışmak büyük bir yanlış. Diyanet İşleri Başkanlığımızın itibarlı bir kurum olması lazım. Temel konularda bilim ve akıl ışığında çalışmalarını yapıp ortaya görüşünü koyup, geri çekilmesi lazım. Onun ötesinde bir misyonu yok, görevi olamaz. Sistemde o da bir ihtiyaç lakin hükümetin genel politikası eriyen desteği, özellikle dindar vatandaşlarımızın duygu dünyası üzerinden bir siyasi nema sağlayama çalışmaya biz kökten karşıyız. Buna da izin vermemek lazım.”