Altılı Masa’nın çalışma kültürünün kamuoyuna tam olarak yansıtılamadığını belirten DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Altı parti olarak uzlaşı halinde, kavgasız gürültüsüz bu ülkeyi yönetebiliriz mevzusunda topluma güven veremedik” dedi. CHP listelerinden Meclis’e girmelerine yönelik eleştirilerle ilgili “Ortak liste teklifi CHP’den geldi. Üzülüyorum söylenenlere, kızıyorum da” diyen Babacan, yerel seçimlere kendi adaylarıyla girecek olmaları ile ilgili de “Millet İttifakı’ndaki beraberlik bitti. İlk, ‘bitti’ diyen de biz olmadık. Diğer partilerde de iş birliği psikolojisi yok” diye konuştu. Babacan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni Anayasa çağrısına destek verip vermeyeceklerine ilişkin ise, “Vatandaş iktidara yüzde 52 kredi açmış. Sırf iktidar yeni anayasa diyor diye ‘istemezük’ de demeyiz. Sorumlu muhalefet anlayışı bu değil. Toplumsal hissiyatı yok sayamayız. Mecliste komisyonla çalışalım derlerse katkı veririz” değerlendirmesini yaptı.
“Çalışma kültürü kamuoyuna tam yansıyamadı”
DEVA Partisi Genel Merkezi’nde bir grup gazeteci ile bir araya gelen DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Seçim süreci ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Babacan, Altılı Masa’nın topluma güven veremediğine dikkat çekerek, şu ifadeleri kullandı:
“Kendini muhafazakar, seküler, demokratik, Atatürkçü diye tanımlayanların Altılı Masa çevresinde toplanması çok önemliydi. Siyasi tarihimizde başka da örneği yok. Ama bu çalışma kültürü maalesef kamuoyuna tam yansıyamadı. Altı parti olarak uzlaşı halinde, kavgasız gürültüsüz bu ülkeyi yönetebiliriz mevzusunda topluma güven veremedik. İkna edebildiğimiz seçmen oranı yüzde 48’de kaldı. Yüzde 50 artı 1’e ulaşamadık.”
“Teşkilatlarımızda korkunç bir huzursuzluk var”
Babacan, CHP listelerinden 15 milletvekili ile Meclis’e girmelerine yönelik eleştirilerle ilgili de değerlendirmelerde bulunmuş oldu. Teklifinin kendilerine CHP’den geldiğini ifade eden Babacan, şunları söyledi:
“Son hafta bizlere ‘Bakın rakamlar ortada. Cumhurbaşkanlığı seçimini alma ihtimali var fakat meclisi kesin kaybediyoruz’ dediler. Mecliste çoğunluğu sağlamak için ortak liste oluştu. CHP’nin oyu hiç artmazsa, artarsa diye emekler yaptık. Ortak listeyle fazladan 30, 32 vekil çıkarabileceğimiz görüldü. Saadet ve Gelecek için de ortak listenin daha çok vekil getirdiği görüldü. Ortak liste herkese çok vekil getirecekti. Bizim Siirt ve Iğdır il başkanlarımızı sonradan aday yaptılar. Hep talep üzerine verdik vekil adaylarımızı. Kazanamayacağımızı bile bile katkıda bulunacağımızı düşündükleri için verdik. Üzülüyorum şimdi söylenenlere, kızıyorum da biraz da. Biz bu ülkeyi bir gün gelecek yönetecek bir kadro oluşturduk. Onun hazırlığını yaptık. Meclisteki 15 milletvekili için yapmadık. Biz seçime kendi logomuzla girmeye karar vermiştik. Kemal Bey’e de açıkça söyledik. Kararımızı değiştirmemiz teşkilatlarımızda büyük bir travma yaşatacak. Her şey son anda oldu. Kendi teşkilatlarımızdaki en önemli mesele başka partinin listelerinden seçime girmek oldu. Teşkilatlarımızda korkunç bir huzursuzluk var. Şu anda sonuçlar ne olursa olsun bu seçimlerde kendi özgün kimliğimizi vatandaşa anlatmak istiyoruz. Yerel seçimler, teşkilatımız üstündeki travmayı atlatmak ve özgün kimliğimizi ortaya koymak için büyük bir fırsat olacak. Her yerde aday çıkartma gücümüz var. 81 ilde teşkilatımız var. Millet İttifakı’ndaki beraberlik bitti. İlk, ‘bitti’ diyen de biz olmadık. Diğer partilerde de iş birliği psikolojisi yok."
“Seçimden önce işin matematiğini yapmak zor”
Babacan, “Cumhur İttifakı bir iş birliğine gidecek görünüyor. Siz iş birliği yapmazsanız, iktidara kazandırmak olmaz mı bu? İstanbul ve Ankara’da da mı aday çıkaracaksınız?” sorusunu ise şu sözlerle yanıtladı:
“Yerel seçim dinamikleri çok farklıdır. Teşkilatlarımız ‘genel seçimde kendimizi göstermemize izin vermediniz, yerel seçimde göreceksiniz’ diyor. Seçimden önce bu işin matematiğini yapmak zor. Ama Ankara ve İstanbul da dahil kendi adaylarımız üzerinde çalışmaya başladık."
“Söylediklerine peşin hükümlü bakamayız”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeni anayasa çağrısı ile ilgili “Erdoğan’ın anayasa çağrısını samimi buluyor musunuz?” sorusunu da yanıtlayan Babacan, şöyle konuştu:
“Hükümet beş yıldır yeni anayasa diyor ama bugüne kadar tek maddelik bir çalışma dahi getirmedi önümüze. Dolayısıyla bu konudaki samimiyetlerini ölçemiyoruz. Çalışmaya nasıl, nerede başlayacaklar bilemiyoruz. Meclis'te mi olacak yoksa külliyede mi yapacaklar? Hükümetin anayasaya uymadığını, yeni anayasa istemelerinin değerli olmadığını da birkaç defa söyledim. Ancak şimdi yeni kurulmuş bir hükümet var. Vatandaşımız yüzde 52 oranında kredi açmış bu iktidara. Dolayısıyla bu iktidarın şu anda söylediklerine peşin hükümlü de bakmayız. Sırf iktidardan geldi diye kötü bakmayız. Sırf iktidar yeni anayasa diyor diye 'İstemezük' de demeyiz. Sorumlu muhalefet anlayışı bu değil. Ülkenin içinde bulunduğu şartlar da sorumlu muhalefet anlayışını gerektiriyor. İktidar samimiyse bir çalışma, bir yöntem ortaya koyar. İçeriğin, yöntemin, takvimin ortaya konması gerekir. Eğer anayasayı mecliste bir komisyon eliyle çalışalım derlerse biz o komisyon çalışmalarına katkı veririz.”
“Görev süresini son güne sıkıştırırlar”
Babacan, yeni Anayasa kapsamında Cumhurbaşkanının bir dönem daha seçilmesine ilişkin herhangi bir düzenlemeye yönelik tavırlarının ne olacağı ile ilgili bir soruya da şu yanıtı verdi:
“Az çok biliyoruz iktidarın çalışma mantığını. Cumhurbaşkanının görev süresi, seçilmesiyle ya da parlamenter sistemle ilgili bir şey getireceklerse ilk başta getirmezler. Taktik yaparlar. Son günde, son dakikada araya sıkıştırmayla olur o işler. Bu ülkede son 20 yıldır kaç bakan değişti ama bir kişi duruyor. Orada bir değişiklik şart tabii ki."
Babacan, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin iyileştirilebileceğini söylüyor Erdoğan. O sistem üzerinden çalışma yapar mısınız?” sorusunu da şöyle yanıtladı:
“Bizim DEVA olarak hayallerimiz var. Tam demokrasi, parlamenter sistemin öngördüğü kuvvetler ayrılığı. Erdoğan, sistemde revizyondan söz ederken işi çıkmaza sokmak için de söylüyor olabilir. Kendisi açısından sistemin iyileşmesi ne demek acaba, güç ve denge mekanizmaları hakkında ne söyleyecek? Erdoğan kontrol sistemlerinin daha güçlendiği bir şey mi kastetti bilmiyoruz. Denge, kontrolden çok daha önemli. Biz, ülkeyi mevcut sistemden daha ileriye götürecek samimi bir çaba olursa onu iyi niyetle değerlendiririz. Samimiyeti görmemiz gerekiyor. Yoksa her şey siyasi bir oyun mu? Enflasyonun, hayat pahalılığının, fakirleşmenin üstünü örtmek mi? Seçimden yeni çıkmış, halk desteğini tazelemiş bir hükümet var. Halk desteğinin tazelendiği, yenilendiği bir dönem ister istemez bir kredi açma dönemidir. Bu yüzden test edilmeden, kırmızı çizgilerden bahsetmemiz doğru değil. Test etmeden karşı çıkmanız klasik muhalefet oluyor. 'İktidar ne diyorsa tersini söyleriz, onların beyaz dediğine siyah deriz' oluyor fakat bizim muhalefet tarzımız açısından bunu doğru görmüyorum açıkçası. Biz toplumsal hissiyatı yok sayamayız. Siyaset, toplumla birlikte yapılıyor. Dolayısıyla iyi anlamak lazım. Olur da iyi şeyler gelirse olmaz mı diyeceğiz? O, dar bir ideoloji siyaseti olur.”
“Ekonominin başındaki birisi, ‘Ye ye bitmiyor’ dedi”
AB ile ilişkilere de değinen Babacan, şunları söyledi:
“Hükümetin AB ile yeniden diyalog gayreti önemli ama Türkiye’nin bu diyaloğu güçlendirecek kendi iç reformlarını yapmadığını görüyoruz. 4 ay geçti, kendi insanımızın yaşam standardını yükseltmeye dönük reformlar yapılmıyor. AİHM kararlarıyla ilgili problemler yaşanıyor, Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararlar uygulanmıyor. Her gün, her türlü hukuk ihlali yaşanabiliyor. Ülkede yargının bağımsızlığına dönük hiçbir iyileştirici adım yok. Tam tersine, halen emirle mahkemelerin yönlendirilmeye çalışıldığını görüyoruz. İktidar kendi istediği yargı kararını çıkarttırmak için gerektiğinde mahkeme heyeti değiştiriyor. Türkiye, gerçek anlamda hukuk devleti olma yoluna girmezse, ülkede hukukun üstünlüğü sağlanmazsa ekonomik anlamda yaşanan problemler da çözülemeyecek. Halen bunu görmüyorlar. Gören arkadaşların da etkisi yok şu anda.
Bizim görevde olduğumuz dönemde Türkiye-AB ilişkileri ivme kazanmış, ülkenin o dönemdeki büyümesi dikkat çekmişti. Ben özellikle hukuk vurgusu yapıyordum. Ciddi bir miras birikmişti. Ama sonra özellikle 2015 sonrası Türkiye’nin büyümesinde ciddi sıkıntılar baş göstermeye başladı. Benden sonra ekonominin başına gelen arkadaşlardan biri açıkça bana, 'O miras da tükendi. Öyle bir miras biriktirmişsiniz ki; ye ye bitmiyor. Ama bu gidişle tükenecek' dedi. Miras neydi? Ülkenin kredibilitesi, Merkez Bankası’nın rezervi, Türkiye’nin öngörülebilirliğiydi elbet.”
“Dünyada çalışacak başka iş mi yok?”
Babacan, “Eski Hazine ve Maliye bakanlarından Lütfü Elvan’ın Kalyon Holding’e atanmasını nasıl buldunuz?” sorusu üzerine de şu şekilde konuştu:
“Bakın biz 2001 krizinden sonra sıfırdan bankacılık, sermaye, mortgage, konut finasmanı kanunları çıkardık. Bunların hepsine şunu koyduk. Diyelim BDDK üyesi, görevinden ayrıldıktan sonra kendi sektörüyle ilgili hiçbir yerde görev alamaz. Kanunla hüküm koyduk. Yasak halen duruyor, değişmedi. BDDK çalışanları için de var hatta. Çünkü niye? Bu insanlar o görevdeyken başka bir kariyer planlaması yapmasın. Kritik pozisyonlardan sonra devletin böyle iş yaptığı özel sektöre geçmek doğru değil. Bir soğuma, bir ara dönem, bir süre beklenir en azından. Başka sektör mü yok? Dünyada çalışacak başka yer mi yok, başka iş mi yok? Dünyada 196 tane ülke var, Allah aşkına. Kamu görevinden ayrılanların yapamayacakları işler ve süreleriyle ilgili kanun maddesi de var ayrıca.”