Ali Babacan, Yükseköğretim Eylem Planı’nı açıkladı: YÖK'ü kapatacağız, Cumhurbaşkanı kafasına estiği gibi

"Devletin işi; üniversite ile öğrenci ile akademisyen ile kavga etmek değildir"

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan partisinin Yükseköğretim Eylem Planı’nı açıkladı. Babacan, "YÖK’ü kapatacağız. Altı partinin ortak anayasa değişikliği metninde de bir mutabakat hususu olarak yer aldı… Cumhurbaşkanı’nın üniversitelere, kafasına estiği gibi rektör atamasını da engelleyeceğiz. Rektör seçimlerini, mütevelli heyetlerine bırakacağız. Üniversiteleri özgürleştireceğiz" dedi. Babacan, "Devletin işi; üniversite ile öğrenci ile akademisyen ile kavga etmek değildir. Akademisyenlerin ifade özgürlüğü ve siyaset yapmaları önündeki engelleri de kaldıracağız" diye konuştu. 

DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan, partisinin yedinci eylem planı olan “Yükseköğretim Eylem Planı’nı” açıkladı. Babacan, sonbaharda okulların açılmasıyla beraber, “3-18 yaş Eylem Planı’nı” da açıklayacaklarını duyurdu.

 Babacan, açıklamaları özetle şöyle:

“Şu anda ülkeyi yönetenlere bakıyorsunuz, tamamen kendi koltuklarının derdine düşmüş durumdalar, akılları fikirleri beton. Türkiye en iyisine, en büyüğüne layıktır. Ama nerede beton, orada rant. Biz ‘eğitim’ diyoruz. Onlar ‘şu kadar okul binası yaptık’ diyorlar. Çünkü kafa öyle işliyor. Biz sağlık diyoruz, onlar hastane binası… Biz bunu değiştireceğiz. Projeleri ucuza mal edeceğiz. 2011-2012 yıllarından beri ne diyordum? ‘Türkiye bir orta gelir tuzağına düşecek’ diyordum. Hükümet içindeyken, Başbakan Yardımcısıyken ben bu uyarıyı yapıyordum. ‘Eğitim olmazsa, hukuk olmazsa Türkiye orta gelir tuzağına düşer’ diyordum. En az 50 tane böyle konuşmam var. Bazıları o günleri unutuyor.  Diyorlar ki ‘zamanında konuşsaydın.’ Biz zamanında her şeyi konuştuk, her şeyin uyarısını yaptık. Eğitimi okul binalarından, hukuku adalet saraylarından ibaret gördükleri için bu ülke orta gelir tuzağına düştü. 2013’te 12 bin 500 dolara ulaşan milli gelirimiz 8 bin dolarlarda dolaşıyor şu an. Aradan 9-10 yıl geçmiş. Niye? Eğitimde, hukukta gereken yapılmadığı için. 2013 yılında 12 bin 500 dolara ulaşmışız bugünlerde 8-9 bin dolarlarda dolaşan milli gelirimiz var.

Öncelikle, yükseköğretimde bu aşırı merkeziyetçiliğe son vereceğiz. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile beraber zaten ülke yönetimi çok ciddi anlamda tek elden yönetilir hale getirildi. Bu merkeziyetçi zihniyetin bu ülkeye ne kadar büyük zarar verdiğini her alanda görüyoruz. Ekonomide daha çok görüyoruz. Eğitimdeki sonuçlarını bir süre sonra görüyoruz. Biz nasıl ‘Güçlenmiş Parlamenter Sistem’ diyerek ‘merkezi zihniyeti yok edeceğiz’ dediysek aynı kavramı, yaklaşımı da yükseköğretim sistemine getireceğiz. Bunun da ilk adımı olarak YÖK’ü kapatacağız. YÖK’ün kapatılması meselesi sadece partimizin kuruluş programında yer alan bir husus olarak kalmadı. Altı partinin ortak anayasa değişikliği metninde de bir mutabakat hususu olarak yer aldı. Yani bu sadece DEVA Partisi’nin iddiası değil, altılı masada hep beraber kabul edip imza altına aldığımız, parlamenter sistem anayasa değişikliği maddelerinin içinde de yer alan bir husustur bu. Bu da çok önemli. YÖK’ün kapatılması şu açıdan önemli. Bu arkadaşınız 13 yıl hükümet yönetiminde görev aldı. Şunu gördüm ki; kurumsal kültür denen bir kavram var. Kurumsal kültürün değişmesi kolay bir şey değil. Kurumsal kültür oluşuyorsa, hele hele o kurum hükmetmeye, merkezden her şeyi idare etmeye alışmışsa o kuruma ‘ya sen yetkilerinin bir kısmını ver. Bu kadar merkezi bir anlayışla bu işi yapma’ dediğinde bu iş olmuyor, mümkün değil. Onun için onu kapatıp, küçük bazı konularda koordinasyon gerekebilir, lakin öncelikle merkezi zihniyeti kapatıp bir kenara koymak gerekiyor.

"Kafasına estiği gibi rektör atamasını engelleyeceğiz"

Cumhurbaşkanı’nın üniversitelere, kafasına estiği gibi rektör atamasını da engelleyeceğiz. Bu sorunu kökünden çözeceğiz. ‘Bunun siyasi görüşü nedir’, ‘Bu bize yakın mıdır?’ böyle bir şey yok. Rektör seçimlerini, mütevelli heyetlerine bırakacağız. Ayrıca rektörleri de performans denetimine tabi tutacağız. Herkesin performansı ölçülecek. Başka türlü mümkün değil. Ve rekabet… Rekabetin olmadığı yerde rehavet oluyor. Tatlı bir yarış… Daha iyinin yarışı, bunu gerçekleştirmek zorundayız. Üniversiteleri özgürleştireceğiz. Her üniversite, kendi özgür alanında daha iyinin mücadelesini verecek. Bir bakıma üniversiteler birbiri ile rahat yarışır hale gelecek. Üniversiteleri özgürleştiren, akademik özgürlükleri sonuna kadar genişleten ve eleştirel düşüncenin önünü açan bir yaklaşımla hareket edeceğiz. Üniversitelerin idari, mali ve bilimsel özerkliğini tesis edeceğiz. Her daim eleştirel düşünceyi destekleyeceğiz. Bilimin üzerindeki baskıyı kıracağız. Eleştirel düşünce meselesi, sadece üniversitelerle sınırlı değil.

Son yıllarda üniversite kapılarında kolluğun cübbeleri ezdiği, kapılara kelepçe vurulduğu çirkin görüntülerle karşılaştık. Başta Boğaziçi Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi olmak üzere, tüm köklü eğitim kurumlarımız çok yıprandı. Maalesef bu biat beklentisi o kadar kötü etkiliyor ki… Boğaziçi; en başarılı okullardan birisi, en başarılı öğrencileri yetiştiren kurumlardan birisi… Ama geleneğinde ‘Hayır’ diyebilmek bazılarının işine gelmiyor. Sorunun tam odağında bu var. Onun için her üniversitenin kendi özgün kimliği oluşturmasını, kendi geleneklerini zaman içinde oluşturmasını önemsiyoruz.

"Akademisyenlerin siyaset yapmaları önündeki engelleri kaldıracağız"

Devletin işi; üniversite ile öğrenci ile akademisyen ile kavga etmek değildir. Akademisyenlerin ifade özgürlüğü ve siyaset yapmaları önündeki engelleri de kaldıracağız. Bilimsel faaliyetin önünde hiçbir engel bırakmayacağız. Ülkemiz şimdiye kadar çok vakit kaybetti. Her sene ilk 500’e, ilk 1000’e giren üniversitelerimiz kaç tane diye, üzülüyoruz. Üniversitelerin özgürleşmesi ve daha iyinin mücadelesinin vermesi ile olacak. Dünya ile rekabet edebilmek için yenilikçiliğin önünü açacağız. Yükseköğretim ile kalkınma hedefleri arasındaki kopukluğun giderilmesini ülkemiz açısından stratejik bir mesele olarak ele almak zorundayız. Eğitim hayatı ile çalışma hayatı arasındaki uyumun sağlanmasının şart olduğunun da gayet iyi farkındayız. Üniversiteler, kuşkusuz memlekete hizmet edecek. Bizim insan kaynağımız hazır, var. Önemli olan önünü açabilmek. İyi bir organizasyon ile o insan kaynağının daha iyi çalışmasını sağlayabilmek. Bizim insanlarımız BionTech aşısını bulmadılar mı? Ama Türkiye’de yapamadılar. Niye Türkiye’de olamadı? Çünkü Türkiye’deki baskı iklimi buna müsaade etmiyor, üniversiteler üzerindeki aşırı tahakküm buna izin vermiyor. Üniversitelerimizi; elektrikli araç, 5G teknolojisi, yeni nesil savunma sanayi ve oyun sektörü gibi alanları geliştirmek için seferber edeceğiz. Üniversitelerin dijital yetkinliklerini, araştırma ve geliştirme kapasitelerini arttıracağız. Üniversite araştırmalarından çıkacak derin teknolojiler için girişimcilik fonlarının kurulmasına katkı vereceğiz.

"Üniversiteye giriş sınav sistemini değiştireceğiz"

Meselenin tam da odağına öğrenci arkadaşlarımızı koyduk. Bildiğiniz gibi, son yıllarda eğitimde fırsat eşitliğini tamamen yitirdik. O nedenle, öncelikle fırsat eşitliğini sağlayacağız. Sistem, emek verenin arkasında duracak. Hiçbir öğrencinin emeği heba edilmeyecek. Üniversite denince ilk akla gelen konulardan birisi sınav. Üniversiteye giriş sınav sistemini de değiştireceğiz. Yeni sistemde üniversiteye girişi esnek ve stresini daha azaltmış hale getireceğiz. Bir ay sonra sınavlar var. Gençler, aileler, öğretmenler stresli. Yılların emeğini iki güne odaklarsanız… Tasarlayacağımız yeni sistemde; çoklu sınav, açık uçlu sorular, öğretmen notu, yetenek ve öğrenci başarısı gibi ilave bazı belirleyici hususları ekleyeceğiz. Üniversite sınavlarını yılda birkaç defa yaparak, sınav stresini azaltacağız.

"Barınma sorunlarını çözeceğiz"

Üniversiteyi kazanan öğrencilerin barınma sorunlarını gidereceğiz. İhtiyaç sahibi üniversite öğrencilerine devlet yurtlarında ücretsiz veya kredili kalma imkanı sağlayacağız. Devlet yurtlarının sayısını artıracağız. Bağış yoluyla ve yatırım bütçesiyle üniversite içinde yurt yapılmasını kolaylaştıracağız. KYK kredi ve burslarının dağıtım kriterlerini de şeffaf hale getireceğiz. Bunlar kime, neye, hangi kriterlere göre veriliyor; belli değil.

"Üniversite kampüslerinin kapılarını halka açacağız"

DEVA Partisi iktidarında üniversiteler, işsiz yetiştiren kurumlar artık olmayacak. Bunu önleyeceğiz. Üniversiteler hayat boyu eğitim verecek. Bu amaçla üniversite bünyesinde, yeniden ‘beceri edindirme programlarını’ açacağız. Vatandaşlarımız, hayatının hangi evresinde olursa olsun, üniversiteye gidip çağın ihtiyacı olan eğitimi alabilecek. Mesleklerinde kendisini geliştirmek isteyen vatandaşlarımız da bu programlardan faydalanacak. Üniversite kampüslerinin kapısını halka açacağız. Ders veren öğretim üyelerinin rızası dahilinde, vatandaşlarımızın üniversitelerde derslere katılmasına izin vereceğiz. Kısacası, kampüsler halka açılacak. Emin olun, Yükseköğretim sisteminde yapacağımız atılım, önümüzdeki on yıllara damgasını vuracak.”

DEVA Partisi, daha önce “Tarım Eylem Planı”, “Afet Eylem Planı”, “Yarına Atılım Eylem Planı”, “Ekonomi ve Finans Eylem Planı”, “Yerel Yönetimler ve Şehircilik Eylem Planı” açıklamıştı. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.