Alman gösteri dünyasının usta ismi Aydın Işık: Erdoğan- Merkel buluşmasından sonuç çıkmaz

Alman kabare ve tiyatro dünyasının ödüllü oyuncusu ve yönetmeni Aydın Işık, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya Başbakanı Angela Merkel ile buluşmasından insan hakları ve özgürlükler konusunda herhangi bir olumlu ve kalıcı sonuç beklemediğine işaret etti.

Köln / Işın Toymaz

Politik mesajlar veren gösterileri ile Almanya’yı turlayan ve programlarında Türkiye ve Erdoğan’a yönelik eleştirileri ile de dikkatleri çeken Aydın Işık ABC’ye yaptığı açıklamada Erdoğan-Merkel buluşmasına ekonomik bazı maddeler dışında çok da umut bağlamamak gerektiğini, her iki tarafın da birbirlerine yönelik samimiyetinin ve dürüstlüğünün sorgulanması gerektiğini kaydetti.
Almanya’da 2015 yılından bu yana ”Bevor der Mesias kommt” (Mehdi Gelmeden Önce) adlı Almanca gösterisi ile binlerin karşısına çıkan ve Türkiye’deki basın ve ifade özgürlüğü ihlalleri ve insan haklarına yönelik saldırıları da konu edinen 40 yaşındaki bol ödüllü oyuncu Aydın Işık’ın, Erdoğan’ın Almanya ziyareti, ırkçı parti AfD ve yabancı düşmanı hareket Pegida, Türkiye’deki gösteri dünyasının suskunluğu hakkında aktardıklarından satır başları şöyle:

“MERKEL, ÖZİL’DEN SONRA ERDOĞAN’LA NASIL YAN YANA POZ VERECEK?” 

“Türkiye – Almanya arasında son senelerde yaşananlardan sonra umutlar iyice azaldı. Erdoğan’ın Almanya temaslarından sonuç çıkması yönündeki beklentim çok düşük. Almanya için enteresan olan ise Erdoğan ile poz verdikleri için topa tutulan  Özil ve Gündoğdu’nun ardından  Başbakan Merkel’in yan yana resim çekilecek olması. Erdoğan son seçimlerden sonra da Almanya eski Başbakanı Gerhard Schröder’le resim çektirmişti.
Öte yandan bu buluşmadan temennimiz elbette  Türkiye’deki basın ve ifade özgürlüklerinin, insan haklarının belirli bir düzeye gelmesi. AB ile müzakerelerin yeniden başlaması. Ancak hiç umudumuz yok. Almanya’nın da dürüst olmadığı çok konu var.

“DIŞ MİHRAKLAR MALZEMESİ İYİ TUTTU”

Bu buluşmada ekonomi dünyasındaki kesimler rahatlatılabilir, ancak günlük hayatı değiştirebilecek, özgürlüklerin yeniden kazanıldığı bir platform oluşmayacaktır. AB ile yakınlaşmanın gerçekleşeceğini de düşünmüyorum. Açıkçası yakınlaşma değil uzaklaşma görüyorum. Yani orada da bir ümit yok. Karşımızda kendi seçmenini büyük anlamda memnun eden bir hükümet partisi var. ‘Dış mihraklar’ malzemesi oldukça işe yarıyor görünüyor. 
 Bugün dönüp baktığımızda Türk halkının sadece yüzde 20’sinin AB üyeliğine destek verdiğini görüyoruz.  Yani Türk halkı artık AB’ye girmek istemiyor. Daha önce Türk halkının üçte ikisi AB’ye girmek istiyordu. Demek ki başarılı bir algı operasyonu gerçekleştirmişler ve buna devam ediyorlar.
Almanya’daki Türk toplumu üzerinde ise iddia edildiği gibi Erdoğan’ın hakimiyet kurabildiğine ve kutuplaşma sağladığını düşünmüyorum. Son seçimlerde Türk kökenli seçmenin sadece yarısı sandığa gitti. Oy kullananların ise yüzde 63’ü Erdoğan’a oy verdi. Yani Almanya’daki Türk seçmenin yüzde 50’si Erdoğan’a oy vermedi. Elbette Almanya’da kemikleşmiş bir seçmeni var. Ama o seçmen Türkiye’de de var. O kesime ise ulaşmanız mümkün değil. Hangi argümanlarla giderseniz gidin başa çıkamadıkları zaman ‘Ben reisime güveniyorum, o yanlış yapmaz’ diye kesip atıyorlar. Orada tıkanıyorsunuz.

“GÖSTERİLERİMDE TÜRKİYE VE ERDOĞAN DA VAR”

Gösterilerimde Erdoğan da var. Avrupa perspektifinden bakıldığında elbette içine giriyor. Örneğin son gösterim ‘Bevor der Mesias kommt’da Alman politikasını da içine alarak, iki yüzlüğü işliyorum. Türkiye’deki basın ve ifade özgürlüklerine yönelik baskı ve saldırılar, insan hakları ihlalleri gösterimde elbette konu ediliyor. Daha önceki ‘Zu Gast bei Freunden’ adlı gösterimde de Türkiye ve Erdoğan vardı. AB ile ilişkilerimiz, Yunanistan krizine bakış açısı yer alıyordu. Türkiye’de ise gösteri dünyasında politik eleştiri yapan sanatçıların sayısı bir elin beş parmağını geçmez.

“TÜRKİYE’DEKİ GÖSTERİ DÜNYASINDA AĞIR SESSİZLİK HAKİM”

Bir ara Barış Atay denedi. Oyunlarına engel oldular. Levent Üzümcü yapıyor, sosyal medyadan da lafını esirgemiyor. İrfan Değirmenci var. Ve daha adı aklıma gelmeyen çok önemli isimler cesaretlerinden ödün vermeden, gerçekleri söylemeye devam ediyorlar.  Levent Kırca da devam etmeye çalıştı. Ancak kabare, stand up dünyasının genelinde ağır bir sessizlik var. Politik mesaj vermekten çekiniyorlar. Medyanın da tamamen kutuplaşması elbette  sesin kısılmasına yol açıyor. Eskiden sanatçılar, kabareciler, komedyenler televizyon üzerinden birçok insana ulaşıyordu. Siyasetçiler ve gidişat hakkında yapılan hicivler kimseyi üzmüyordu ve acıtmıyordu. Kimsenin aklına da intikam almak, cezalandırmak gelmiyordu.
Buna karşılık Almanya’da yaşayan göçmen kökenli bir sanatçı olarak Alman siyasetçileri yerden yere vuruyorum. Alman seyirci beni izliyor, para verip gösterime geliyor, alkışlıyor. Alman siyasetçiler de halinden memnun, kimse müdahale etmiyor.

TÜRKİYE’NİN CESUR SANATÇILARA İHTİYACI VAR”

Türkiye’de Metin Akpınarlar, Zeki Alasyalar Süleyman Demirel’i Turgut Özal’ı topa tutuyorlardı.  Levent Kırca,  Olacak O kadar ile yıllarca politik mesajlar verdi. Toplumun kanayan yarasına işaret etti. Yasemin Yalçınlar Tansu Çiller’i sürekli konu edindi. 
İşte o cesur sanatçıların yerine cesaret gösteren kabareciler, stand upçılar gelemedi.  Türkiye’nin cesur sanatçılara ihtiyaçları var. Ancak korkularını da anlıyorum. Elbette bu da bir nevi ihanettir. Ancak yargılamadan önce anlamak gerekiyor, yine de farklı olmasını isterdim .
Türkiye’de ise şehir tiyatrosundan, devlet tiyatrosundan sanatçılar kovulduklarında tartışmaya girdiğimizde genellikle ‘Hem devletin parasını yiyeceksin hem de cumhurbaşkanını eleştireceksin. Olur mu böyle şey’ anlayışı var.
Olur tabii. Bana bakın bir göçmen olarak hem Alman parasını yiyorum hem de gece gündüz Almanya’yı eleştirebiliyorum. Kimse de karşı çıkmıyor. 

“TÜRKLERİ DİZİLERİN BAŞINDAN ÇEKİP ALMAK ÇOK ZOR”

Almanya’da kabare yapan, stand up yapan, gösteri dünyasında varlık gösteren Türk kökenli ustaların sayısı çoğalıyor. Buna karşılık Türk seyircinin sayısı artmıyor. Salonlarda Alman izleyici büyük oranda yer alıyor. Türkleri dizilerin önünden çekip tiyatro salonuna sokmakta büyük zorluk yaşıyoruz Bizim insanımız oyuna özel değil şöhrete özel tiyatro istiyor. Yani televizyonda gördükleri isimler Türkiye’den gelince bilet alıp izliyorlar. Aslında onlar oyun için değil şöhretli birini izlemek için geliyorlar. 
Almanya’da saklı ırkçılık ise sağ popülist parti AfD ve aşırı sağcı hareket Pegida aracılığıyla gün yüzüne çıktı, konuşulur hale geldi. Artık Almanya’da karşı tarafın incinip incinmeyeceği düşünülmeden siyaset yapılıyor. Mesut Özil olayında gördük bunu. Bununla birlikte Almanya’ya ırkçı derken iğneyi de kendimize batırmamız gerekiyor. Tıpkı Almanya’da olduğu gibi Türkiye’de de sığınmacılara özellikle de Suriyelilere karşı son derece olumsuz bir bakış açısı var. Ayrımcı bir tavır var.  Türkiye’de sol görüşlü olduğunu bildiğimiz sanatçıların Suriyelilere yönelik söylemlerini hayretle gözlemledim. Aşırı sağ görüş, aşırı milliyetçi bakış hakim. Buradaki Türkler de kendi geçmişlerini unutup, Suriyelilerden rahatsız olduklarını söyleyip duruyorlar. Ev sahibi misafiri sevmez misafir misafiri sevmez misali. 

“BELKİ BİRKAÇ GAZETECİ DAHA ÖZGÜRLÜĞÜNE KAVUŞUR”

Yılmaz Özdil bile sert çıkışlar yapabiliyorsa Almanya’daki Türkler olarak biz hiç ağzımızı açmayalım. Hatta Almanlara teşekkür edelim. Onların bize tanıdığı hakları, gösterdiği çağdaş muameleyi Türkiye’de biz  Suriyelilere gösteremiyoruz. 
İşte tüm bunlardan dolayı Erdoğan – Merkel buluşmasından hiç umutlu değilim. 
Belki birkaç gazeteci daha özgürlüğüne kavuşur, o kadar.  Bu ziyarete çok büyük umutlar bağlamamak gerekir.”

Aydın Işık kimdir?
Almanya’da Hattingen’de dünyaya gelen Aydın Işık 6 yaşında ailesi ile birlikte İstanbul’a dönmüş ve 19 yaşına dek İstanbul’da yaşamış.

İşletme öğrenimini yarıda kesen ve tiyatro aşkına teslim olan Aydın Işık 19 yaşında Almanya’ya gelmiş. Türkiye’de başladığı işletme eğitimini yarıda bırakarak Almanya’da tiyatro dünyasına adım atmış. Bochum Total Tiyatrosu’nda oyunculuk eğitimini Barbara Wollrath Kramer’den, dramaturjiyi ise Jakop Jaenisch’den alan Aydın Işık 2002 yılından bu yana Alman gösteri dünyasında yer alıyor.
 Aydın Işık, bugüne dek 30 tiyatro eserinde rol aldı. 17 senaryo yazdı. 2011 yılından bu yana ise kabare oyuncusu olarak Almanya’yı turluyor.

Der Kredit (Kredi), Aschenputtel und Karagöz (Külkedisi ve Karagöz), Schuld und Sühnde
(Suç ve Günah), Der eingebildete Kranke (Kibirli Hasta), Weichgekochte Eier
(Rafadan Yumurtalar), Figaro‘s Hochzeit (Figaro’nun Düğünü) gibi eserleri yönetti.

Çok sayıda tiyatro oyununda, filmde, kısa filmde ve reklam filminde rol aldı. 

Son dönemde NSU ırkçı cinayetlerinin kurban yakınlarının anlattıklarının aktarıldığı NSU Monologları adlı belgesel oyunda İsmail Yozgat’ı ve Nazım Hikmet’in Bedreddin’in de bir mahkumu canlandıran Aydın Işık, 2018 yılında Hessen Kabare Yarışmasında Jüri Özel Ödülü’nü, yine aynı yıl Aşağı Saksonya Kısa Film Yarışması’nda ‘Vater’ filmi ile ödül kazandı.

10’dan fazla festivalde gösterileri ödüle aday gösterildi. Freies Internationales Ensemble tiyatro topluluğunu 2010 kuran ve halen sanat yönetmeni olarak çalışmalarını sürdüren Aydın Işık zaman zaman Alman radyo ve televizyon kanalı WDR’de de “Bizim Kahve adlı komedi serisi ile dinleyicilerin karşısına çıkıyor.

Aydın Işık, perküzyon, gitar, saz çalıyor, eskrim yapıyor, yüzüyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Politika Haberleri

CHP ile Gezi mahkumlarını salma pazarlığı mı?
Belli ki 31 Mart sonrasında hiçbir şey eskisi gibi olmayacak
AK Partili adayların seçim masrafını belediye ödemiş
Bazı isimler değişiyor
Günlük kirası 25 bin TL; Allah ıslah etsin