Amiral Cem Gürdeniz: Gücümüzü Mavi Vatan'a aktarmak zorundayız

Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Türk Denizciliğinin Kurtuluş Savaşı'nda rolüne değindiği yazısında 'Denizlerden uzaklaşan Türkiye, ayakta kalamaz. Hızlı bir çözülme sürecine girer.' ifadelerini kullandı.'Mavi Vatan' ismini...

Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Türk Denizciliğinin Kurtuluş Savaşı'nda rolüne değindiği yazısında 'Denizlerden uzaklaşan Türkiye, ayakta kalamaz. Hızlı bir çözülme sürecine girer.' ifadelerini kullandı.

'Mavi Vatan' ismini ilk kez kullanan ve Balyoz Kumpas Davası'nda FETÖ'nün hedefi olan Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Türkiye'nin stratejik tehditlerle çevrili olmasına karşın 'Denizciliğin' önemine dair Veryansıntv.com'a tespitlerde bulundu.

İşte o yazı:

19 Ağustos 2019 Rüsumat-4 isimli 300 tonluk, kendi küçük, yaptığı işler bu sayfalara sığmayacak kadar büyük bir sitimli teknenin Kurtuluş Savaşında Ordu kıyılarında yarattığı mucizevî başarının 98. yıldönümüydü. Bir panel ve sosyal etkinliklerle kutlandı. Aynı gün sınıf, dava, koğuş ve kader arkadaşım, değerli meslektaşım Amiral Soner Polat’ın ‘’Mavi Vatan için Jeopolitik Rota’’ isimli kitabı (Kaynak Yayınları) okuyucu ile buluştu.

Ne kadar güzel bir rastlantı. Amiral Polat, 2003 yılında Deniz Kurmay Albay rütbesinde, Deniz Kuvvetleri Komutanı Özel Sekreteri iken “İstiklal Harbinde Bahriyemiz” isimli mükemmel bir kitabı da Deniz Kuvvetleri Kültür hazinesine kazandırmıştı. Kader Rüsumat 4 ‘ün kutlu ve gururlu hatırasının Ordulular tarafından anıldığı hafta ile Amiral Polat’ın yeni kitabını buluşturdu. Bir kez daha gördük ki tarihin yaratıcılığı insanın önünde.

OLMASALARDI YOKTUK

Kurtuluş Savaşının lojistiği Rusya’dan gönderilen ve Karadeniz üzerinden taşınan 300 bin ton cephane ile sağlandı. Batı Karadeniz’de Fransız ve Doğu Karadeniz’de İngiliz ve Yunan savaş gemilerinin ablukasına rağmen cephane emniyetle ve kayıp vermeden İnebolu, Trabzon ve Samsun limanlarına intikal edebildi. Toplam tonajı 7800 tonu geçmeyen irili ufaklı 300 tekne ile sağlanan bu başarıda Rüsumat – 4 gemimizin ve kahraman Ordu halkının çok özel hikâyesi var. Rüsumat – 4, Mustafa Kemal ile Lenin arasında kurulan stratejik bağ sonucu imzalanan 24 Ağustos 1920 anlaşmasından sonra 4 Kasım 1920’de Tuapse’den Trabzon’a taşınan ilk parti cephane yükünü getiren gemilerden birisi oldu. Aynı şeklide bu kahraman gemi, Trabzon – İnebolu hattında batıya ilk sevkiyatı götüren gemi oldu.

Ama Rüsumat-4’ü unutulmaz kılan, 18 Ağustos 1921 günü artan düşman deniz tehdidi üzerine Ordu kıyılarında halkın kurduğu insan zinciri ile kısa sürede gemideki ağır toplar ve binlerce cephane sandığının karaya taşınması ve emniyete alınmasıdır.

Bu başarıdan sonra gemi, tehdidin geçmeyişi üzerine, 19 Ağustos 1921 günü kontrollü bir şekilde karaya oturtulmuş, kontrollü şekilde batırılmış ve üzerinde suni bir yangın çıkarılarak Yunan torpidobotlarının gemiyi ele geçirmesi önlenmiştir. Kahramanlık burada bitmiyor. 20 Ağustos 1921 günü Ordu halkının fedakârlığı ile harmanlanan yardımlar sayesinde tekrar yüzdürülmüş ve İstiklal Harbinin Kuvayı Milliye Donanma’sına geri dönmüştür. Batum’da tamir görmüş, göreve devam etmiş, ancak 12 Ekim 1921’de Eynesil’de Yunan savaş gemilerinin hücumuna uğrayarak batırılmıştır.

ORDU HALKININ BÜYÜK VEFASI

Ordu halkı, Büyük Şehir Belediyesi ve Ordu Olay Gazetesi başta olmak üzere sivil toplum kuruluşlarının büyük istek ve işbirliği ile Rüsumat-4 ‘ün benzerini yapıp anıt gemi statüsünde Ordu sahiline yerleştirmeyi hedefliyor.

Mustafa Kemal’in 100 yıl önce 13 Kasım 1918 sabahı Geldikleri Gibi Giderler sözünü söylediği Kartal İstimbotunun Beşiktaş’ta anıt gemi yapılacak olması gibi, Rüsumat-4 de 100 yıl sonra 19 Ağustos 2021 günü Karadeniz’deki Mavi Vatanın kıyısında Ordu halkının vatanseverliği ve fedakârlığının bir sembolü olarak yerini alacaktır. Amiral Polat, İstiklal Harbinde Bahriyemiz kitabında Rüsumat 4’e özel yer ayırmış. Bugün de Karadeniz’in, Anadolu’nun ve Mavi Vatanın savunulmasında çok özel ve önemli yeri vardır.

Türk-Rus ilişkileri başta olmak üzere tüm sahildarlar ile ilişkilerin dengeli ve karşılıklı çıkar odaklı geliştirilmesi ile Montreux Sözleşmesi ruhu kapsamında Karadeniz’de son 83 yılda oluşan güvenlik rejiminin güçlendirilmesi 21. Yüzyıl Türk jeopolitiğinin belki de en önemli önceliklerinden birisi olmalıdır. Aksi takdirde Karadeniz Atlantik sisteme terk edilirse Türkiye iç hatlar durumuna mahkum olur. Buna izin verilmemelidir.

ANADOLU VE DENİZLER BÜTÜNDÜR

Okuyucu ile yeni buluşan “Mavi Vatan için Jeopolitik Rota” isimli kitabının “Başlarken” bölümünde Amiralimiz şöyle diyor, “Türkiye’ye karşı Ege’nin kuzeyinden başlayan Doğu Akdeniz’in doğusuna kadar uzanan bir duvar örülüyor. Duvarın sağlam olması için Kıbrıs’ta planlamaların içinde!  Türkiye’nin adadan çıkarılması için Batı ülkeleri ortak bir stratejiyle ülkemize karşı tuzaklar kuruyor. Rakiplerimiz ülkemizi Anadolu’ya kilitleyerek denizlerle bağlantısını koparmak istiyor. Denizlerden uzaklaşan Türkiye, ayakta kalamaz. Hızlı bir çözülme sürecine girer.”

21. Yüzyılda Denizlere Tam Bağımlıyız. Değerli Kardeşim Soner Polat denizlerden uzaklaşmayı büyük tehdit olarak görüyor. Onun en önemli eseri sayılacak “Türkiye için Jeopolitik Rota” isimli, Nisan 2015’de yayınlanan eseri de aynı perspektifte Türkiye’ye 21. yüzyılda Avrasya’da güçlü bir jeopolitik yer önerirken, denizlere yani hem Mavi Vatan, hem de onun ötesine vurgu yapıyor.

Kitabında Kızıldeniz, Hazar Denizi, Akdeniz, Karadeniz, Arap Denizi’nin oluşturduğu stratejik dairenin en önemli coğrafyasında bulunan Türkiye’nin İran, Suriye, Irak ve Azerbaycan ile oluşturacağı ortak jeopolitik alanın, Rusya ve Çin gibi Avrasya güç merkezleri ile ilişkilendirildiğinde oluşturacağı yeni düzenin faydalarının altını çiziyor. Gerçekten de böyle bir oluşumun denize çıkışı olan sözde Kürt devletinin önlenmesi kadar, Atlantik sistemin söz konusu devletlerin enerji havzalarına müdahalesini de caydıracaktır. Önerilen jeopolitik paradigmada denizler belirleyici olacaktır.

CHP kurucu milletvekili ve bakan Hamdullah Suphi Tanrıöver, 14 Aralık 1924 günü yaptığı CHP grup konuşmasında şunları söylemişti: ‘’Diyebiliriz ki, Türk milletinin siyasi istikrarı, Akdeniz sahillerine vardıktan sonra meydana gelmiştir. Bir dağ başından akan nehirler gibi, muhtelif istikametlerde yürüyen Türk kolları en esaslı, en canlı ve en kuvvetli topluluklarını, denizlerin ortasında, büyük bir ada gibi duran Anadolu’da yapmıştır.’’

21’inci yüzyılda da Toprak Gemi Anadolu’daki istikrar ve gücümüzü Mavi Vatana ve bu vatanın refahını da Anadolu’ya aktarmak zorundayız.

YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.