Ankara Tren Garı katliamı davasında bugün ortaya çıkan belgeler, olay öncesinde IŞİD üyesi Yakub Şahin'in polis tarafından izlendiğini ve telefonlarının dinlendiğini gösteriyor. Bu durum, güvenlik birimlerinin ihmalini ve dikkatsizliğini yeniden gündeme getiriyor. İhmale ilişkin belgelerin mahkemeye sunulması, kamu görevlilerinin sorumluluğunu tartışmaya açıyor ve davanın seyrini etkiliyor.
Ankara Tren Garı katliamı davasının devam ettiği bugünkü duruşmada ortaya çıkan belgeler, olay öncesinde güvenlik birimlerinin dikkatli olmaması ve ihmalinin boyutlarını gözler önüne seriyor. Katliamın bir numaralı sanığı olan IŞİD üyesi Yakub Şahin'in, bombacıları Ankara'ya getirirken polis tarafından teknik takip altında olduğu ve bu durumun 3 gün öncesindeki Emniyet tarafından bilindiği belirtiliyor.
Öncelikle, Yakub Şahin'in 11 gün önce Gaziantep'te amonyum nitrat almaya çalıştığı, ancak polis tarafından kimliğinin tespit edilip gözaltına alınmadığına dair belgeler ortaya çıktı. Aynı zamanda, bombacıları taşıyan aracı eskortluk yaparken polis tarafından izlendiği ve telefonlarının dinlendiği bilgisi de gün yüzüne çıktı.
Mahkemede dile getirilenler, polis ve diğer yetkililerin bu bilgilere rağmen gerekli önlemleri almadığı yönünde. Katliam öncesinde Şahin'in hareketlerinin izlendiği, hatta 5 Ekim 2015'te iletişim müdahale önlemi talep edildiği, ancak bunun sonuçsuz kaldığı belirtiliyor. Bu durum, olayın üzerinden geçen yıllara rağmen gizlenen gerçeklerin gün yüzüne çıkmasını sağladı.
Ayrıca, dilekçede, Şahin'in yanı sıra katliam öncesinde telefonları dinlenen diğer üç IŞİD üyesinin isimlerinin saklandığı ve bu konuda bilgi talep edildiği belirtiliyor. Mahkeme dosyasına giren belgelere göre, bombacıların kullandığı araçta eskortluk yapan Şahin'in telefonunun kolayca tespit edildiği ve bu durumun, iletişimlerinin kontrol altında olduğu izlenimi yarattığı ifade ediliyor.
Özetle, kamu görevlilerinin ihmalinin ve dikkatsizliğinin katliamın gerçekleşmesinde etkili olduğu belirtiliyor. Ancak, bu ihmalin soruşturulması için gerekli iznin verilmediği ve hatta yapılan şikayet üzerine Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu'nun soruşturma izni vermediği de ortaya çıktı. Bu durum, olayın üzerinden geçen süreye rağmen hala sorumluların hesap vermediği ve kamu görevlilerinin korunduğu izlenimini doğuruyor.