Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu’nun (PPK) son toplantısının ardından, bazı analistler, Aralık ayında faiz indirimi yapılacağına dair izlenimlerini paylaştılar. Önceden de faiz indiriminin gerekli olduğunu savunanlar arasında yer aldığımı hatırlatmak isterim. Eylül ayı enflasyon verisi açıklandıktan sonra, bir iki puanlık faiz indirimi yapılmasını önerdim. Bu öneriyi, enflasyonun düşüş gösterdiği beklentisiyle dile getirmiştim. Ancak enflasyon beklenenden daha az düştü ve bu durum, faiz indiriminin ertelenmesini gerektirdi.
Eylül'de enflasyonun düşüş göstermemesi üzerine, 20 Eylül 2024 tarihli yazımda şunları ifade etmiştim: "TCMB’nin faizi ne kadar süreyle yüksek tutacağı, üçüncü çeyrek büyüme oranıyla netleşecek. 29 Kasım’da açıklanacak büyüme verisi, Aralık ayındaki PPK toplantısının yönünü belirleyecek." Bu yazı sonrası, Kasım başlarında TCMB, enflasyondaki düşüşün beklentilerle uyumlu olmadığını belirterek yılsonu tahminini yüzde 38’den yüzde 44’e revize etti.
PPK'nın 21 Kasım’daki toplantısında ise önceki metinlerden farklı olarak, enflasyonun ana eğiliminde bir düşüş olduğu vurgulandı. Ayrıca, maliye politikasının para politikasına destek verecek şekilde yönetildiği ifadesi de dikkat çekti. Bu, daha önce TCMB yetkililerinin açıklamalarında ima edilen bir durumdu.
Ekonomide daralma eğilimlerinin belirginleştiği bu dönemde, sanayiciler, KOBİ’ler ve esnafın satışların düşmesinden dolayı yaşadığı kâr azalması, asgari ücretin geçmiş değil, beklenen enflasyona göre artması gerektiği talebini ortaya koyuyor. Bununla birlikte, asgari ücretliler ve emekliler, aldıkları ücretle geçinemediklerini belirterek ücret artışlarını talep ediyorlar.
Türk siyasetinin büyüme ve enflasyon arasında uzun dönemde büyümeyi tercih ettiğini biliyoruz. Kısa vadede enflasyonu düşürmeye yönelik adımlar atılsa da, orta ve uzun vadede büyümeye odaklanılmaktadır. Enflasyon beklendiği şekilde düşmedi ve henüz baz etkisi dışında bir düşüş eğilimi gözlemlenmedi. Bu nedenle faizin düşürülmesi, bu aşamada uygun görünmüyor. Anketler de, enflasyonun TCMB ve hükümetin hedeflediği seviyelere gerilemeyeceğini gösteriyor.
Ancak, enflasyon bahanesiyle ücretlerdeki satın alma gücünün geri verilmemesi, emekçi kesim tarafından kolayca kabul edilebilecek bir durum değil. Bu, reel sektörü zor durumda bırakırken, hükümet bu iki baskı arasında sıkışmış durumda.
TCMB’nin, Aralık ayında faizi iki puan indirerek gerçek sektörü rahatlatması, ardından Ocak ayında asgari ücreti yüzde 35 oranında artırarak emekçilerin tepkisini bir nebze olsun hafifletmesi sürpriz olmaz. Bu adımlar, sermaye ile emeğin asgari müşterekte buluşturulması adına önemli bir strateji olabilir.