Aşı tartışmaları devam ediyor... Hürriyet'ten Meltem Özgenç'e konuşan Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sarp Üner aşı hakkında merak edilen sorulara cevap verdi.
Pfizer’in aşısı vatandaşa ücretsiz uygulanacak mı?
Sağlık Bakanlığı’nın 7 Ocak tarihli basın açıklamasından anlaşıldığı üzere Türkiye inaktive virüs aşısı için 50 milyon ve mRNA aşısı için şimdilik 4.5 milyon dozluk anlaşma yapıldığı ve bu aşıları vatandaşa ücretsiz ulaştırmayı sağlayacakları belirtilmiştir. Bu açıklamaları dikkate alarak hangi aşı olursa olsun aşının vatandaşa ücretsiz yapılacağı düşünülebilir.
İmzalanan anlaşmalarla sağlanacak aşı miktarının toplam ihtiyacın ancak yüzde 60’ını karşıladığı göz önüne alınırsa vatandaşın şu gün itibariyle aşı seçme hakkının olamayacağı kendisine önerilen aşıyı yaptırmak zorunda kalacağını düşünebiliriz.
Bu aşı geliştirme hızıyla insanlar bundan sonraki salgınlarda güvende olur diyebilir miyiz?
Pandemi döneminde aşı çalışmaları ile ilgili çok önemli ilerlemeler sağlandığı ve çok büyük deneyim kazanıldığı aşikardır. Bu bilgi birikiminin ve deneyimin bundan sonraki çalışmalara olumlu yansıyacağı kesindir. Ancak bundan sonraki salgınlarda güvendeyiz diyebilmek ileride karşılaşabileceğimiz salgınlara neden olacak mikroorganizmaların türü, bulaşma yolu, korunma yolları, bulaşma ve hastalığa neden olma hızı, öldürücülüğü, tedavi olanakları gibi özelliklerine doğrudan bağlı olacaktır.
Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da salgınlar ve hatta pandemiler olacaktır. Bilgi birikiminin artması, kanıta dayalı bilgilerin sadece bilimsel ortamlarda değil, toplumda da yayılması ve karar vericilerin salgın mücadelesinde bilimin yol göstericiliğini temel almaları ile ancak güvende olabiliriz.
Aşı öncesi bilgilendirme Sağlık Bakanlığı’nın basın bildirileri aracılığıyla sürdürülmektedir. Aşı uygulanan kişilere aşılama sonrası sağlık personeli sık görülen istenmeyen etkiler konusunda bilgilendirme yapacak ve önerilerde bulunulacaktır.
Brezilya’daki aşı etkinliği sonucundan ne anlamalıyız? Yani aşılanan kişilerin yalnız yüzde 78’i mi bağışıklık kazandı? Yoksa antikor sayılarımı yüzde 78 çıktı?
Aşı etkinliği (yüzde 78) bağışıklık kazanan kişi yüzdesini ya da antikor sayılarını göstermemekte. Aşının etkinliği hesaplanırken gönüllü gruba CoronaVac aşısı ya da plasebo (boş aşı) 14 gün arayla iki doz halinde yapılıyor. Bu bir etkinlik değerlendirme çalışması.
Yani ikinci doz aşıdan 14 gün ve sonrasında aşı veya plasebo alanlarda COVID-19 sıklığına bakıyoruz. Hesaplamasında aşı alanlar ile plasebo alanlarında COVID-19 hastalığı sıklığı belirlendikten sonra aşının plaseboya göre önlediği hasta sayısının plasebo alanlardaki hasta sayısına bölünmesiyle aşının etkinliği hesaplanıyor.
Pfizer’in aşısının mutasyona karşı etkili olduğu açıklandı. CoronaVac aşısında durum ne?
İnaktive (ölü) aşılar laboratuvar ortamında çoğaltılan virüs ve bakterilerin ısıtma veya kimyasal ajanlar kullanılarak inaktive edilmeleri (etkisizleştirilmeleri) ile üretilir. Bu aşıların içindeki mikroorganizmalar ölüdür, çoğalamazlar. CoronaVac aşısında etkisiz hale getirilmiş virüs bütün olarak bulunduğundan meydana gelebilecek mutasyonlardan daha az etkilenmesi olasıdır.
Brezilya’da Çin aşısının etkinliği yüzde 78 olarak açıklandı. Bu rakam Türkiye’de yüzde 90’ların üzerinde. Bunu nasıl yorumlamalıyız?
Türkiye’de erken yapılan ara değerlendirme sonuçlarına göre CoronaVac aşısının etkinliği bir basın toplantısı ile yüzde 91.25 olarak açıkladı. Ancak Faz 3 protokole göre ulaşması gereken hasta sayısına (40 hasta) ulaşmadan 29 hasta ile ve Faz 3’te yer alan gönüllülerin (yaklaşık 13 bin kişi) sadece f322’sinin sonuçlarıyla bu açıklamayı yaptı.
Açıklamada veriler tamamlandığında etkinliğin biraz düşebileceği de aynı toplantıda vurgulanmıştı. Brezilya çalışması da bir basın toplantısı ile açıklanarak aşı etkinliği yüzde 78 olduğu bildirildi. Ancak bu açıklamada gönüllerin kaçına aşı, kaçına plasebo verildiğini bilmiyoruz. Her iki çalışmanın da bilimsel raporları henüz yayınlanmadı. Ancak Brezilya çalışmasında katılımcıların önemli bir bölümünün daha fazla risk altında olan sağlık personeli olması Türkiye’deki çalışmanın ise sağlık personeli dışı gönüllünün daha fazla olması bu farkı yaratmış olabilir.