Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’ncü yaşının son günlerine Fenerbahçe ve Galatasaray damga vurdu.
100’ncü senenin süper kupa maçını oynamak için Suudi Arabistan’a giden iki futbol takımımızın, Atatürk posterleri ve Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” sözünü içeren pankartlarıyla sahaya çıkmalarına izin verilmedi.
Suudi makamlarının bu tutumu karşısında Fenerbahçe ve Galatasaray sahaya çıkmadılar ve yurda döndüler.
Müzakereler sırasında Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un sarf ettiği söylenen “Atatürk Yoksa Türkiye de Yoktur” cümlesi bir slogana dönüştü.
Çok da iyi oldu.
Fenerbahçe ve Galatasaray’ın maça çıkmayıp ülkeye dönmeleri doğru bir karardı.
Yanlış olan 100’ncü yıl kupa maçının Suudi Arabistan’da yapılmasını kabul etmeleri ve bu ülkeye gitmeleriydi.
Suudi Arabistan Atatürk karşıtı bir ülkedir.
Suudi yetkililer Ankara’ya geldiklerinde Anıtkabir’e gitmezler.
Atatürk düşmanlığı bilindiği halde Türkiye 100’ncü yıl kupa maçını niye Suudi Arabistan’da oynamak ister?
Böyle anlamlı bir kupa maçı Cumhuriyet’in ilân edilmiş olduğu Ankara’da neden oynanmaz da Suudi Arabistan’da oynanır?
Bu ülkenin vereceği birkaç milyon dolar için mi?
Buna değer mi?
Elbette değmez.
Maçın Suudi Arabistan’da oynanmasını kim istedi?
Türkiye Futbol Federasyonu, iki takıma neden Suudi Arabistan’da maç yapmalarını önerdi?
Kuşkusuz bu kararın arkasında iktidar var.
Ayrıca Atatürk ve laik cumhuriyet mevzusunda Suudi Arabistan’dan çok da farklı bir zihniyete sahip olmayan iktidar için 100 senenin kupa maçının Suudi Arabistan’da oylanmasının bir sakıncası yok.
AK Parti iktidarı zaten 21 senedir Atatürk’ün kitaplardan, savaş meydanlarından, gönüllerden silinmesi için çaba gösteriyor.
Zorunlu haller haricinde Atatürk’ten söz etmekten pek hoşlanmıyor.
Ders kitaplarında Atatürk’e ayrılan sayfaları azaltan, stadyumlardan adını silen, Çanakkale zaferinin yıldönümünde bile anma videolarında yer vermeyen AK Parti iktidarı laik cumhuriyeti bir din devletine dönüştürmek amacından vazgeçmiş değil.
Anayasal kurumlar dahil bürokrasideki laik ve Atatürkçü kadroları tasfiye edip yerlerine tarikat mensuplarını yerleştiren, toplumsal yaşamın merkezine de dini yerleştirmeyi hedefleyen bu iktidardan, Atatürk sebebiyle çıkan maç krizinde bile Suudi Arabistan’a daha yakın açıklamalar gelmiş olması şaşırtıcı değil.
Milli Eğitim’i tarikatlarla protokoller yaparak yürütmeye devam edeceklerini övünerek açıklayan bir Milli Eğitim Bakanı’nın görev yaptığı bu iktidardan Atatürk’e sahip çıkılmasını beklemek elbet gerçekçi değil.
Ancak şu şekilde bir gerçek var.
Bütün çabalara rağmen Atatürk sevgisini bu milletin gönlünden silmek mümkün değil.
Bu çok kez kanıtlandı.
Her 29 Ekim’de, her 10 Kasım’da milyonlar Anıtkabir’e akıyor.
Şunu tüm dünya anladı, iktidar anlamaya yanaşmıyor:
Atatürk yoksa Türkiye de Yoktur.
2024’ün sağlık, mutluluk ve refah getirmesi dileğiyle.