Aytunç Erkin yazdı: AK Parti ve Erdoğan, Ebu Zer’in yanında mı yoksa Hz. Osman’ın mı?

“Tağut”u Erdoğan üzerinden okumak.

Muhafazakar çevreye yakın önemli bir iş insanıyla konuşuyordum.

O kapitalizmi övüyordu, ben de kapitalizmin açlık ve yoksulluğun sorumlusu olduğuna dair düşüncelerimi anlatıyordum.

Sonra dedim ki:

"Sonuçta kapitalizm sizin dünyanıza da aykırı ancak sizler de değiştiniz. Ebu Zer’e bakın ya da İbn Haldun’a."

İş insanı dostum da, "Abdurrahman bin Avf da önemli. Evet o da zenginleşti ki zenginleşmeyen olmadı. Servetini Allah yolunda harcadı. Bazısı elinin tersiyle itip gidiyor" dedi.

SÖZCÜ yazarı Soner Yalçın’ın "Tağut/Kutsal Aldanış’ın Soyağacı" kitabını okurken aklıma bu diyalog geldi ve sonra kitabın "Ebu Zer sağcı mı?" başlıklı bölümünde durdum:

"Zalim Muaviye’nin sömürü ve lüks düşkünü yönetimine isyan ettiği için Rebeze Çölü’ne sürülen Sahabe Ebuzer Gifari’ye ‘sağcı’ diyebilir misiniz? Adı, Cundub bin Cunade bin Sekan... Tam doğum tarihi bilinmiyor. Lakabı ‘zer’ yani altın, zenginlik ve servet demek. Oysa Ebu Zer çobandı. Yeni dini ve peygamberini daha yakından tanımak için Mekke’ye gitti; Hz. Ali’nin evinde misafir oldu ve Hz. Muhammet ile tanıştı, iman etti. Ebu Zer, ilk ‘muhacir’ Müslümanlardandı... Tarihçi Taberi’ye göre Ebu Zer, İslam’ı kabul eden dördüncü ya da beşinci kişiydi. Hz. Muhammet’ten ‘Abdullah’ adını aldı. Beni Gifar kabilesi de 629 yılında Müslüman oldu. Bir yıl sonra... Yaklaşık bin kişiyle Halit bin Velit’in komutanlığında Huneyn/ Taif seferine katıldı. Bizans’a karşı yapılan Tebük Savaşı’nda bulundu. Ebu Zer, İslamiyet’in ilk savaşlarında hep vardı."

Peki Ebu Zer ne zaman "sorun" çıkarmaya başladı?

"Onun için Hz. Osman’ın iktidarına kadar hiçbir sorun yoktu. İcraatlarından rahatsızlık duymaya başladı ve bunu yüksek sesle dile getirdi. Zenginlikleri biriktirenlere cehennem ateşini vaat eden Kuran’dan ayetler okudu. ‘Ne zaman yoksulluk bir kapıdan girerse, din başka bir kapıdan çıkıp gider.’ Ebu Zer, gittikçe yoksullaşan halkın ve adaletin sesi oldu. İlk sahabelerden olduğu için halk tarafından çok saygı görüyordu. Ebu Zer inatla soruyordu: Neden halife Osman ipek giyiyor? Neden Dar’ül Hilafe’de en leziz yemeklerle donatılmış sofralar kuruluyor? Neden hilafet şûrasında yer alan Zübeyr’in her gün çalışarak kazandıklarını ona getiren tam bin kölesi var?"

Ebu Zer, Hz. Muhammet’in yaşamından örnekler veriyordu:

"Aylar geçiyordu ki, Peygamber’in evinde yemek ateşi yanmıyordu. Peygamber’in evinde yemek çoğunlukla su ve hurmaydı. O, kendini açlıkla imtihan ediyordu ve çoğunlukla açlığa dayanmak için karnına taş bağlıyordu. Giyimi, yiyeceği ve mütevazı evi ile biz Suffa ehline teselli veriyordu. Yersizdik, çoğu zaman açtık, içimizden bir grup her gece onunla yemek yerdi, ne zaman evinde yemek pişirilse, bizi misafir ederdi. Arpa unu ve hurmayla yapılan bir yemekti bu..."

İSLAM SAĞCI MIDIR? 

Soner Yalçın "zor" bir tartışmaya girmiş "Tağut"ta. Somut örnekler üzerinden dini kimlerin bozduğunu anlatmış, "sağ-sol" kavramları üzerinden Hz. Muhammed’in "devrimci" olduğunu yazmış:

"2021 yılıydı. Ayasofya Camii’nde hafızlıklarını tamamlayan 136 öğrenciye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katılımıyla diplomaları verildi. Programda emekli imam Mustafa Demirkan’ın şu sözleri infial yarattı: ‘Bu ve bu gibi mabetler, mabet olarak kalması için inşa edilmiş, hediye edilmişti. Öyle bir zaman geldi ki, bir asır gibi bir zaman içinde ezan ve namaz burada yasaklandı ve müze haline çevrildi’ deyip, Bakara suresinin 114’üncü ayetini okuyarak, ekledi: ‘Evet, onlardan daha zalim, daha kâfir kim olabilir. Yarabbi o zihniyeti bu ümmetin başına gelmesini mukadder buyurma...’ Emekli imam, devletin bir numarası Erdoğan’ın gözünün içine bakarak Ayasofya’yı müze yapan Atatürk’e lanet okudu. Ah ne yazık, bu ülkenin Müslümanlarına İslam’ı kim öğretecek?"

Alın size kitaptan bir tartışma konusu daha yaratacak tespitler:

"Türkiye’de Vehhabilik Suudi Arabistan’dan daha güçlü. Hiç şaşırmayınız. Bakınız: Prof. İhsan Süreyya Sırma A.Ü. İlahiyat Fakültesi’ni 1966 yılında bitirdi. İslam tarihi alanında doktora yapmak için Fransa’ya gitti. Arapça öğrenimi için Tunus’ta bulundu. 1973’te doktor, 1980’de doçent, 1989’da profesör oldu. 1995’te baskıyla emekli edildi. İslam tarihi alanında 30 kitap, 200’ün üzerinde makale yazdı. Prof. Sırma, 2020 yılı Giresun Kitap Fuarı’na davet edildi; uçak biletleri gönderildi. Sonra, ‘yerel siyasi dengeler’ denilerek fuara katılması iptal edildi! Yerel denge dedikleri Sırma’nın beş ciltlik Müslümanların Tarihi adlı çalışmasında ‘Muaviye ve oğlu Yezit haksızdı; Hz. Ali haklıydı’ yazmasıydı. Tesadüf... Sırma’nın yerel siyasi dengeler sebebiyle Giresun’da istenmediği gün ABD, Kasım Süleymani’yi katletti! Ve Kasım Süleymani hakkında bilgisi olmayan Yezit taraftarı kimileri ‘Şii komutan öldürüldü’ diye bayram etti! Onlar için tek kıstas ölen kişinin Şii olmasıydı! Onlar için tek ölçü, Sırma’nın Hz. Ali’yi haklı çıkaran görüşleriydi. Bağnaz mezhepçilik ve siyaset insanları kukla haline getirir. Bizim topraklarda Siyasal İslamcıların 200 yıldır emperyalizm safında yer almasının sebeplerine kafa yormak gerekmiyor mu?"

O zaman soru şu: İslam sağcı mıdır? AKP ve Erdoğan, Ebu Zer’in yanında mı yoksa Hz. Osman’ın mı?

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.