Aytunç Erkin yazdı: AKP’nin 20 yılı, saray yapmak için borç alan Osmanlı’nın 20 yılı gibi

İlhan Kesici seçim tarihinin belirlenmesi tartışmaları sırasında Cuma namazı çıkışı “Hukuk-guguk” diyen Erdoğan'ın sözlerini şöyle değerlendirdi.

CHP İstanbul Milletvekili ve Devlet Planlama Teşkilatı eski Müsteşarı İlhan Kesici'yle senede bir kere röportaj yaparım.

Çünkü; ekonomi ve siyaset konusundaki tespitlerinin, hem değerli hem de süreci etkileyeceğini düşündüğüm için. Geçen hafta Kesici'nin dev kütüphanesinde (İstanbul'daki evinde 15 bin kitap var) yine buluştuk, çay-kahve eşliğinde son gelişmeleri değerlendirdik. Tabii ki gündem cumhurbaşkanlığı seçimleri ve Altılı Masa…

“ŞU ANDA DEVLETSİZLİK FETRET YAŞANIYOR” İlhan Kesici seçim tarihinin belirlenmesi tartışmaları sırasında Cuma namazı çıkışı “Hukuk-guguk” diyen Erdoğan'ın sözlerini şöyle değerlendirdi: “Hukuk-guguk demek, bir devletsizlik halidir. Fetret ‘devletsizlik' sürecinde üstünlerin hukuku geçerlidir. Devlet hukuk demektir ve bunu unuttular.”

CUMHURBAŞKANI BİRLİĞİ TEMSİL EDER

Kesici şu tanımla başladı sözlerine: “Cumhurbaşkanlığı neyi temsil eder? Bir devletin ve ülkenin konumunu ve yönünü! Millet için, halk için bir güven kaynağı olmalıdır. Halkın arasında hiçbir ayrım yapmayacağı belli olmalıdır. Aynı zamanda hem ülkesi için, hem milleti için hem de devleti için birlik ve beraberliği temsil eder. 20 yıl oldu! Artık verebilecekleri bir şey kalmadı. Yoruldular, hevesleri kalmadı.”

İNSAN 20 YIL BAL YESE O BALDAN USANIR

Seçim tarihinin 14 Mayıs olması neden önemli? Kecisi şu tespiti yaptı: “14 Mayıs aslında farklı, yanlış yorumlanan bir dönem. 14 Mayıs'ın özü partilerden bağımsız olmak üzere şudur: 20 küsur yıllık tek parti yönetimine itiraz var. Yeni bir değişim arzusunu görüyoruz. Zaten 14 Mayıs 1950 de bir değişim arzusuydu. Neye karşı? 27 yıl boyunca tek partinin iktidar olduğu döneme karşı ve şimdi de aynısı olacak. Bakın; insan 20 yıl boyunca bal yese, baldan usanır.”

BİZ KAZANACAĞIZ, KİMSE KAYBETMEYECEK

İlhan Kesici'nin seçim öngörüsü var mı? Dinleyelim: “Bu seçimi Millet İttifakı olarak biz kazanacağız. Ama hiç kimse de kaybetmiş olmayacak. Çünkü bizim kazanmamız aynı zamanda demokrasinin kazanması, Türkiye'nin kazanması demek olacak. Biraz daha açayım: Altılı Masa, Türkiye için büyük bir şanstır. Bu Altılı Masa'yı organize eden, öncülük eden ve daha sonra katılmış olan siyasi partilerin hepsini kutluyorum. Altı parti genel başkanının bir aday etrafında toplanıp ayağa kalkmaları, bütün Türkiye'yi ayağa kaldıracak bir hadisedir.”

SORUNLARI TOZ BEZİYLE TOZ ALIRCASINA ÇÖZERİZ

İlhan Kesici seçimi kazanacaklarından o kadar emin ki sanki sonrasına hazırlanıyor. Nasıl mı? Söz, Kesici'de: “Meselelerinin çözümünde lazım olan en önemli sermaye, insan sermayesidir. Yetişmiş insan gücü Altılı Masa'da var. Hem geçmiş dönemler itibariyle kamu ve ekonomi bürokrasisinin en tepesinde yer alan yöneticiler var, hem de uluslararası çapta akademi dünyasından yeni getirilmiş olan arkadaşlarımız. Türk ekonomisinin önemli isimleri bunlar. Biz bu masanın yetişmiş kadrolarıyla Türkiye'nin bütün ekonomik problemlerini, siyasi meselelerini sanki bir toz beziyle, toz alırcasına çözeriz. Altını çizeyim: Kimseye hiçbir yük getirmeden çözülür sorunlar.”

İKTİDAR, ATATÜRK VE ARKADAŞLARINA BAKSIN

Kesici'yle ekonomi bahsine girdiğimizde, Osmanlı, genç Cumhuriyet ve AKP dönemini karşılaştırdı: “Cumhuriyeti kuran kadronun, Atatürk ve arkadaşlarının önlem aldığı ilk konu, dış borç meselesiydi. Lozan Anlaşması görüşmelerinin kesintiye uğrama nedeni de bu yüzdendir. Kapitülasyonlar ve Osmanlı borçlarının nasıl ödeneceğine dair müzakereler çok çetin geçti ve görüşmelere ara verildi. Büyük Atatürk ne yaptı? Araya İzmir İktisat Kongresi'ni soktu, kararlar aldı! Bu yüzden bir ülkenin dış borcu o ülkenin ne kadar bağımlı/bağımsız olduğuyla ilgili. 1854 yılına kadar Osmanlı Devleti'nin dış borcu sıfırdı. Sonra borçlanmaya başladık. 1874'e kadar! 20 yıl borç yaptı Osmanlı. Aynı AKP dönemi gibi. Peki 1854'te borç almaya başlayan Osmanlı, paranın bir kısmıyla ne yaptı? Üç padişah döneminde, 1856 yılında Dolmabahçe Sarayı, 1865 yılında Beylerbeyi Sarayı, 1867 yılında Çırağan Sarayı yapıldı. Saray yapmak için borçlanan Osmanlı'dan bahsediyorum!  AKP de borç aldı ve bir kısmıyla saraylar yaptı. Devlet adamlarının ‘ettik, yaptık, uçtuk, uçuyoruz' demesine bakılmaz, her iş sonuçlarıyla ölçülür. Ekonomide sonuca bakacaksın. AKP'nin ithalatı 4.1 trilyon dolar, ihracatı ise 2.8 trilyon dolar. Dış ticaret açığı 1.3 trilyon dolar. İşte ‘uçtuk' dedikleri ekonomi bu. Şimdi bu üretmeden tükettiğimiz rakam demek.”

KAZANMADAN PARA HARCAYAN İKTİDAR

DPT eski Müsteşarı Kecisi'nin cari açıkla ilgili verdiği rakamlar da yenilir yutulur değil: “Türkiye'nin 609 milyar dolarlık cari işlemler açığı var. Alınan borç karşılığında, 20 yılda, 112 milyar doları dış borç olmak üzere toplam 545 milyar dolar faiz ödemesi yapıldı. Bizim iliğimizi, kemiğimizi perişan eden bu faiz rakamlarıdır. Bu rakamlara dünyanın hiçbir ekonomisi dayanamaz. Bizim cari işlemler hesabı demek şu demek. Kazanmadan harcadığımız para. Evin parasını harcıyoruz. El atına binen, köy ortasında indirilir. Dolmabahçe, Beylerbeyi, Çırağan Sarayı'nı neyle yaptık? Elin parasıyla.”

Enflasyon ticarette ahlak bırakmaz

“Halkın ekonomisi var ve biz buna hayat pahalılığı, geçinememek diyoruz. Son üç yıla bakalım: Ne derlerse desinler, halk geçinemiyorsa sorun var demektir. Daralmaya başlamışsa ekonominin sonuçları kötü demektir. Emeklinin durumu ortada. Dar gelirli, az gelirli, sabit gelirli. Herkesi enflasyona ezdiriyorsun. Unuttukları şu; enflasyon kötülüklerin anasıdır. Devleti tahrip eder, milli gelir dağılımını bozar. Ticarette ahlak bırakmaz! Ekonomideki bütün yanlışların sonucudur.”

Devletin başı ağrısa aspirin alacak parası yok

“Devletimizin kasasında ne var? Devletin kasası merkez bankasındaki net rezervlerdir. Son 3 senedir net rezervi eksi 50 milyar dolar civarında. Bu, devletin başı ağrısa aspirin alacak parası yok demektir. Yani elden borç almadan aspirini alacak parası yok. O yüzden müjdeler veriyorlar. Suudi Arabistan'dan 5 milyar dolar geldi, Çin'den 3 milyar dolar geldi. Bayram etmelerinin sebebi bu! Bu namerde muhtaç olmak demektir.”

Seçim döneminde HDP'yi kapatmak doğru değil

“HDP nin kapatılma davası tam anlamıyla siyasi bir dava. Hukuki bir dava da olabilir! Ama seçimin ağzında olmamak kaydıyla seçimden 2 sene önce kapatma davası açılıp, kapatılabilir.  İnsanlar kendi partilerini yeniden seçime hazırlayacak vakitleri bulurlar, hazırlanırlar. Ya da seçimden sonra kapatırlar. Ama seçimin ağzında 6 milyon oyu olan bir partiyi kapattığınız zaman siyasi bir dava olarak görülür. Bir bölgesel parti özelliği de taşıyan HDP'nin kapatılma davası hukuki olmaktan çok, hatta hukuki olmanın bütünüyle dışında siyasi bir davadır yanlıştır.”

Akşener siyasette olmayanı başardı

İktidarın “Altılı Masa kazanırsa kaos olur, koalisyon yönetir” eleştirilerine de şu itirazı var Kesici'nin: “Masa aynı zamanda iç barışı temsil ediyor. Sosyal demokrat parti var, muhafazakar, merkez sağ partileri var. Hatta milliyetçi merkez sağı, liberal muhafazakar çevreleri temsil eden partiler var. İşte sana iç barış ve milli beraberlik ruhu. İki lider Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener kurdu bu masayı. Meral Hanım da Türk siyasetinde olmayanı başardı ve koptuğu partiden daha büyük bir partiyi üç yılda yarattı.”

Faize ödediğimiz para eğitimin bütçesi kadar

“Önümüzdeki 60 yıl, dünyanın bütün yükünü taşıyacak olan gençlerimiz. Bu gençlerin en iyi şekilde eğitilmeleri gerekiyor. Milyonlarca ilkokul, ortaokul, lise öğrencileri için (20 milyon öğrenci, 1 milyondan fazla öğretmen) Milli Eğitim Bakanlığı'na ayrılan bütçe ne kadar: 571 milyar Türk lirası! Peki faiz kalemi borcuna ödenen para ne kadar? 2023 bütçesindeki faiz rakamı 566  milyar lira! Bir tek faiz kalemiyle eğitime ayrılan bütçeyi karşılaştırın. En önemli sermaye beşeri sermayedir, yetişmiş insan gücü sermayesidir, para sermayesi değildir.”

Türkiye'nin yeri Batı'dır

“21'inci yüzyılın öbür milliyetçilik anlayışı da ekonomik milliyetçiliktir, ‘ekonomik vatanseverlik' diye yeni kavramlar da icat ediyorlar. Ben de bunu Türkçeleştirmiş filan değilim, ‘economic patriotism' diyor mesela yani, o kadar ileri bir şey. Milliyetçiliğin, vatanseverliğin, ekonomik versiyonu, ekonomik bacağı olmak üzere. Bir de yeni dünya düzeni kuruluyor. Ukrayna savaşındaki tutumuyla Rusya bu gidişle tümüyle dünyadan izole edilir ve neredeyse Moskova Prensliği'ne geri dönüşür. Rusya vakit geçirilmeden dünyaya kulak vermelidir. Ukrayna'dan Doğu Akdeniz'e, Suriye'den Yunanistan'a kadar ateş çemberi içindeyiz. Türkiye, dış politikasında kimlerle yol alacak?  Dışişleri bürokrasisiyle. Ancak Dışişleri Bakanlığı'na 2023 yılında verdiğimiz bütçe 17 milyar Türk lirası. Komik bir rakam. Faize ne kadar ödüyorsun: 545 milyar lira. Dışişleri'ne verdiğinin 32 katı borç ödüyorsun ve bürokrasine para ayıramıyorsun. Türkiye ancak dünya siyasetine de yol gösterebilecek, yön verebilecek devlet adamları tarafından yönetilmelidir. Dışişleri, istihbarat, askeri, ekonomi bürokrasisi kurulmalı.”

Bu iktidar döneminde her skandal normalleşti

“Türkiye'de skandal kalmadı. Devlet adamlarının siyaset adamlarının yaptığı yanlışlar medeni dünyanın her tarafında bir büyüteç altına konur. Halkın yaptığı yanlış bir birimdir, devlet adamının yaptığı aynı yanlış üç birim olur. Bütün dünyanın gözüne batacak tarzda devlet adamlarımızın yaptığı rezaletler var. Bunların skandal olması lazım. Olmuyor! Neden? Türkiye'de her şey yaşandı ve skandal kalmadı. Ne yaparsan yap normal görünüyor. Büyük rezaletlerin normal algılanması, devletleri eninde sonunda götürür.”

116 bin kamu-makam aracının mazotuyla tarımımız ihya olur

“Türkiye'de olağanüstü israf var. İddia ediyorum: Sadece makam arabalarına konulmuş olan mazotun parasını tarım sektörünün desteklenmesine ayırmış olsak, dünyanın her tarafına tarım ürünü ihraç ederiz. Bir daha söylüyorum: Makam arabalarına konulan mazotun parasıyla. Kamuda 116 bine yakın araba var! Bu kamu araçlarına konulan mazot çiftçiyi ayağa kaldırır! Bu yüzden tarıma böyle destek verilmediği için çiftçi tarlasına, besici hayvanına küstü. Halbuki çiftçinin göz nuru tarlasıdır. Besicinin göz nuru hayvanıdır. AKP tarafından 2006 yılında çıkarılan Tarım Destekleme Kanunu'na göre her yıl milli gelirin yüzde 1'inden az olmamak üzere tarıma destek verilmesi gerekiyor. Ancak 2023'ün bütçesinde 186 milyar lira olması gereken tarım destek bütçesi 54 milyar lira ile sınırlı kaldı.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.