Önce Ahlatlıbel toplantısına uzanalım…
“Ekrem İmamoğlu'ndan diğerlerinin yaptığı gibi bir açıklama beklemeyin. Çok açık konuştu ama bir Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan gibi konuşmaz. Ankara'daki görüşmede de değişim vurgusu vardı, yanıtı da ‘süreci izleyelim' oldu. Yakın zamanda da yeni bir görüşme ihtimali artık çok zayıf.”
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun Ankara Ahlatlıbel görüşmesinin ardından süreci yakından takip eden bir isim bu bilgileri verdi.
CHP Genel Merkezi'ndeyse kafalar net: “Kılıçdaroğlu genel başkanlığı bırakmama konusunda kararlı ve önümüzdeki hafta yapacağı açıklamaların notlarını alıyor.”
Peki CHP lideri kamuoyuna ne diyecek?
Yerel seçim takvimini işaret etmesi beklenen Kılıçdaroğlu'nun örgütlere “Ayağa kalkıyoruz” mesajı vereceği konuşulanlar arasında.
Burada soru şu: Yeni bir heyecan dalgası nasıl yaratacak?
“Partiyi sağa açtığı” eleştirileri konusunda da CHP liderinin, sol-sosyalist partilerle de teması sıklaştıracağı bilgisinin altını çizelim. Salı günü grup toplantısının hemen başında da Türkiye İşçi Partisi'nin (TİP) Hatay milletvekili seçilen ama cezaevinden çıkarılmadığı için yemin törenine katılamayan Can Atalay vurgusu yapması da bunun işareti olarak değerlendiriliyor. Buraya kadar kulis bilgileri.
Dün, Cumhuriyet'te Barış Terkoğlu, “CHP'deki yenilgi dersleri” başlıklı yazısında Ekrem İmamoğlu'nun çalıştığı düşünce kuruluşlarının hazırladığı raporun özetini kaleme aldı. Raporun tamamını okudum. Dikkat çekici ve raporun yayımlanmayan bölümleri sizlerle paylaşacağım.
SORU ŞU: Seçimleri neden Erdoğan ve Cumhur İttifakı kazandı?
Okuyalım:
Seçimi kazanmak için değil Kılıçdaroğlu için!
VATAN MI, SOĞAN MI, KAOS MU:
İktidar seçmeni “vatan mı soğan mı” ve “istikrar mı kaos mu” soruları etrafında karar vermeye ikna etti. Muhalefet ne bunlara karşılık verebildi ne de kendi gündemini seçmen gündemi haline getirebildi.“ Türkiye'nin problemlerini biz çözeriz” fikri uzlaşılmış liyakatli isimlerle tahkim edilemedi, ete kemiğe büründürülemedi.
SAHTE VİDEOLARA YANIT YOK:
Mitingdeki sahte videolarla ilgili, iktidar söyleminin dışında hiçbir şekilde muhalefeti takip etmeyen seçmene sahada bire bir iletişim yapılmadı.
MÜTTEFFİKLERİ BASTIRMA GİRİŞİMLERİ:
Özellikle Muharrem İnce kaset vakasının FETÖ ve CHP'nin, özellikle Kılıçdaroğlu'nun işbirliği ile yapıldığı iddiası boşa çıkarılamadı ve etkili oldu. CHP kampanya ekibinin Meral Akşener'e ve İmamoğlu'na yönelik, daha önceki aşağılayıcı linç kampanyaları da bu iddianın aksini savunma motivasyonlarını düşürdü. Müttefikleri ve destekçileri bastırma girişimleri kampanyanın normali olarak görüldü.
ERDOĞAN REFERANDUMUNA DÖNÜŞMEDİ:
CHP, milliyetçi İYİ Parti'nin ve dindar kesim temsilcileri Gelecek Partisi ve Saadet Partisi'nin esas müttefiki olduğu türünden bir imge oluştur(a)madı. Seçim bir Erdoğan referandumuna dönüştürülemedi.
YOKSULLUĞUN NEDENİ ERDOĞAN ANLATILAMADI:
Erdoğan'la devam etmenin ülkenin yoksullaşmasına devam demek olduğu, yoksulluğun sebebinin Erdoğan, çözümününse Erdoğansız bir yönetim olduğu fikri vurgulanamadı.
BİR YILLIK KAMPANYANIN AMACI:
Bir yıldan uzun bir süre boyunca yürütülen adaylık kampanyası, seçimi kazanmaya değil, Kılıçdaroğlu'nu aday yapmaya dönük bir kampanya oldu.
TOPLUM İNTİKAMCI KARAKTER GÖRDÜ:
Kemal Kılıçdaroğlu'nu toplumun gözünde değerli yapan sakin ama iddialı, yumuşak ama kararlı, barışçı ve kapsayıcı özellikleriydi. Siyasi olarak da tek adamlık fikrinin karşıtı, toplumun farklı kesimlerini bir araya getirebilen moderatör liderlik anlayışıydı. Ancak kampanyada bu olumlu özellikler zayıflatıldı. Bir yandan pozitif mesajlar ve sembollere odaklanan diğer taraftan agresif ve intikamcı bir karakter gördü toplum.
İTTİFAK ÇIKAR İTTİFAKINA DÖNÜŞTÜ:
Kampanya, ittifakı bir çıkar ittifakına dönüştürüp, tüm ittifak bileşenlerini adaylık karşılığında ödüllendirme, itirazları da aşağılamayla, sosyal medya linçleriyle etkisizleştirme yoluna gitti.
AKŞENER'İN MİLLİYETÇİLERLE BAĞ KURMASI:
Akşener'in bu kesimlerle (milliyetçi-seküler) bağ kurması için çaba harcanmadı. Bütün bağ kurma görevi kurgulanmış karizmatik lidere ve onun sembollere dayalı söylemine bırakıldı.
EKONOMİYİ NASIL DÜZELTECEKSİN SORUSU:
Ekonomi ve deprem gibi pragmatik gündemlerde, seçmenin beklentisini göremedi, beklenti karşılanamadı. Beklentiyi karşılamaya yönelik vaatler abartılı ve gerçekdışı bulundu. Seçmenin “ekonomiyi nasıl ve kiminle düzelteceksin” sorusu görmezden gelindi.
ÇETE SÖYLEMİ HELALLEŞMEYLE TEZAT YARATTI:
Çete, hesaplaşma, hırsızlar, çalınan parayı geri alma gibi liderde kişiselleşen söylemler, niyet edilmemiş olsa da helalleşme siyaseti ile tezat bir duygu yarattı. Kişilik bölünmesine dönüştü.